IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
1Beğeni(ler)
  • 1 Post By AsiLaz

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 18 Haziran 2013, 13:15   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Mezhepleşme




Mezhepleşme bugünkü İslam dünyasının neredeyse tamamı tarafından zorunluluk olarak görülmektedir. Hatta bazıları belli bir mezhebe bağlılık göstermeyenlerin dinsiz olduğunu savunurlar. Peki bu işe Allah’ın bakışı nasıldır? “Hep birlikte Allah´ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın” (3:103), “Kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın” (3:105), “Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah´a kalmıştır; sonra onlara yaptıklarını haber verecektir.” (6:159), “İşte şu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de Rabbinimiz. O halde bana kulluk edin. İşlerini aralarında parçaladılar; (halbuki) hepsi bize dönecek.” (21:92-93), “İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ve ben de sizin Rabbinizim; o halde benden sakının! İşlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir.” (23:52-53), “Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.” (30:32), “Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın! Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara bölündüler. Eğer belli bir süreye kadar erteleme sözü Rabbinden gelmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi.” (42:13-14), “Kitap verilmiş olanlar, kendilerine açık delil geldikten sonradır ki parçalanıp bölündüler. Oysa ki onlara, dini yalnız O´na özgüleyerek, dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece Allah´a ibadet etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte budur doğru, eskimez ve aşınmaz din.” (98:4-5).

Açıkça görülüyor ki, İslam’ı değil, ‘İslam’ adını koruyanların -ki bunlar bugünkü Muhammed ümmetinin çoğunluğunu oluşturur- açık bir sapıklık içindedir. İnanması her ne kadar güç olsa da, apaçık gerçek budur. Kardeşim lütfen insaflı ol ve Allah’ın elçisinin sözüne kulak ver: “Resulullah (sav) buyurdular ki: "Beni İsrail üzerine gelen şeyler, aynıyla ümmetimin üzerine de gelecektir. Öyle ki onlardan aleni olarak annesine gelen olmuşsa, ümmetimden de bu çirkin işi mutlaka yapan olacaktır. Nitekim, İsrailoğulları yetmiş iki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü. Benim ümmetim de yetmiş üç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi ateştedir." "Bu fırka hangisidir?" diye soruldu. "Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!" buyurdular.”

İslam -ki Allah indinde tek geçerli dindir- bir takım imamlar belirleyip, bunlar arkasında sıralanmak değildir. Böyle bir tutum dinde bölünme meydana getirir. Bugün izleniyor olan imamlar Allah’ın kitabından ve elçisinin sünnetinden yola çıkarak günlük sorunlara çözüm aramış masum kişilerdir. Onların yaptığı içtihattır; yoksa belli dini hükümler ortaya koymak değil. Dini hüküm getirmek ancak ve ancak resullere özgüdür. İçtihat ise -belli kişilerin değil- her müminin gerektiğinde yapması gereken bir şeydir.

Müçtehidin yanılması, güneş tutulmasına benzer. Dolayısıyla böyle bir müçtehit, günah kazanmadığı bir yana, sevap alır. Müçtehit nassı görüp açık bulduğu görüş ve kıyası nedeniyle nassı terk ederse, Allah katında hiçbir mazereti yoktur ve günahkardır. Bu da, yıldızların seyrine bağlı hükümleri bilen bilginlere göre, sabit ve yerleşik bir etkisi olan açık tutulmadır. Bu gibi hataların çoğu, mukallit fakihlerde gerçekleşir. Müçtehitler onlara şöyle der: 'Bizi taklit etmeyin, verdiğimiz hükümle çelişen bir hadis ulaştığında ona uyun, çünkü bizim mezhebimiz hadistir. Biz, delil olduğuna kanaat getirdiğimiz bir delil olmaksızın hiçbir şey hakkında hüküm vermeyiz. Bundan başka bir şey bağlamaz. Sizi de bize uymak bağlamıyor, fakat isteğimiz sizi bağlıyor.

Her vakitte hatta her bir olayda müçtehidin verdiği hüküm değişebilir. Bu nedenle İmam Malik herhangi bir olay hakkında fetva sorulduğunda 'gerçekleşti mi' diye sorardı. 'Hayır' denilirse, 'fetva veremem' der, 'evet' denilirse, sahip olduğu delilin verisine göre bir fetva verirdi. Zamanımızdaki taklitçi fakihler ise, imamın kendisine emrettiği hadise uymayarak imamına uymanın gereğini yerine getirmemektedir. Böylece çelişen delilin varlığyla, hükmünde imamı taklit etmektedir. Böylece size "Peygamber ne verirse onu alın" (59/7) ayetinde Allah'a karşı gelmekte, 'bana uyun' ifadesinde ise peygambere isyan etmektedir. Çünkü Hz. Peygamber söylediği şeyi ancak Rabbinin emriyle söyler. Ayrıca onlar 'size bir hadis ulaştığında onu alın, benim sözümü ise duvara vurun' derken imamlarına karşı gelmektedir. Bu fakihler kıyamet gününe kadar devam edecek bir tutulma halindedir. Onlar, ne Allah ne de resulü ve ne de imamlarıyla beraberdir. Onlar, Allah'tan, peygamberinden ve imamlarından uzaktır. Dolayısıyla Allah'ın katında hiçbir savunu ve mazeretleri yoktur. Bu insanların kimle haşr edileceklerine bakınız! (Futuhat-ı Mekkiyye, 45. bölüm)

Dün için yapılmış içtihatlar bugünün dünyasına ne kadar uygun olabilir? Dünya’nın durumu her an değişim içinde olduğuna göre dinin uygulanışı da buna paralellik göstermelidir. Dolayısıyla, ortaya çıkan her yeni durum için içtihat yapılması gereklidir. Böyle olmadığı takdirde din günlük hayattan soyutlanmış olur ve kendi başına bağımsız bir hale gelir. Bugünün sorunu da bu değil midir? İnsanlar dini bir yaşam sürmek yerine, ‘dini gereklilikleri’ yerine getirmek durumunda kalıyorlar, çünkü dini hayatlarına entegre edemiyorlar. Halbuki Hz. Muhammed zamanında din günlük yaşamla bütünleşikti ve insanların yaşamları din merkezliydi. Sevinç, kaygı ve üzüntüler ahiret odaklıydı, dünya değil.

Herkes kendinden sorumludur. Dolayısıyla her mümin okumak, araştırmak ve düşünmek durumundadır. Tüm bunları belli kişilerin üzerine yıkıp, “onun içtihadına güveniyorum” demek ne kadar doğru? Bu imamların içtihatlarında hata yapmış olmaları olasıdır, ancak onlar bu yüzden sorgulanmazlar. Neden mi? Çünkü onlar bir sonuca varabilmek için gerekli araştırmayı yaptılar. Ama biz kendimiz okuyup, araştırıp, düşünüp içtihatta bulunmadığımız sürece onların yaptığı hataları yükleniriz.

Peki, bir konuda kararsız kalıp içtihat yapamadığımızda ne olacak? İşte o zaman, daha önce bu konuda çeşitli şahıslar tarafından yapılan içtihatları gözden geçirir ve uygun bulduğumuzu uygularız. ‘Benim mezhebimin imamı’ anlayışı dinde bölücülüğe ve dinde bölücülük de ateşe götürür. Mümin için tek bir yol vardır: Allah’ın elçisinin yolu -ki bu aslında Allah’ın yoludur.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
mezhepleşme


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık