IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07 Eylül 2011, 22:39   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Genetİk Yapisi DeĞİŞtİrİlmİŞ Organİzmalar




GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR:

A. Demir, F. Seyis, O. Kurt

I. BİTKİLER



ÖZET: Biyoteknolojideki gelişmeler sayesinde bir organizmadan, diğer organizmalara uygun genlerin aktarması mümkün hale gelmiştir. Bu teknolojiyi mısır ve pamukta olduğu gibi zararlılara dayanıklı ve soyada olduğu gibi herbisitlere dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi için kullanılmıştır. Fakat bugün bu teknoloji, bitki ve hayvanları çok farklı amaçlar yönünde değiştirmek ve geliştirmek için kullanılmaktadır. Bu çalışmaların sonuçları özellikle son yıllarda yoğun olarak tartışılmaktadır. Bu makalede biyoteknolojik bir yöntem olan gen teknolojisi ile bitkilerde yapılan değişiklikler ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Bitki, biyoteknoloj, genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar

1.GİRİŞ
Geleneksel bitki ıslahının amacı yeni özelliklere sahip bitkilerin elde edilmesi ve bunlar arasından istenen özelliklere sahip bitkilerin seçilmesidir. Bu amaca ulaşmak için istenen özellikleri taşıyan ebeveyn bitkiler birbirleriyle melezlenmekte ve elde edilen döllerin, ebeveynlerin özelliklerini birleştirilmiş şekilde taşıyıp taşımadığına bakılmaktadır. Fakat bu yöntem kullanıldığında; ebeveynlerden döllere istenilen özelliklerin yanında istenmeyen özellikler de aktarılmaktadır. Daha sonra istenmeyen özellikler geriye melezleme yoluyla elemine edilebilmektedir. Ancak bu durumda uzun bir zaman sürecine ihtiyaç vardır.
Son yıllarda, geleneksel ıslah metotları ile kombine edilmiş mutasyon, protoplast kültürü, besi ortamında tozlanma ve döllenme, embriyo kültürü ve gen teknolojisi kullanılmaktadır. Özellikle gen teknolojisi metotlarının kullanımındaki fayda ve riskler üzerine farklı sosyal tabakalarda tartışmalar yapılmaktadır. Bu tartışmalar; a) Belirli bir genin kontrollü olarak aktarılması, geleneksel melezleme çalışmalarına göre genetik materyaller arasında beklenmedik olayların ortaya çıkmasına daha az ihtimalle sebebiyet vereceği, b) Alıcı bitkiye yabancı bir genin aktarılması sonucu bu bitkide bir toksinin oluşma ihtimalinin bulunduğu, c) Bu bitki kullanılarak elde edilen gıdaların tüketilmesi sonucu insanlarda ve diğer canlılarda gıda alerjilerinin olabileceği ve d) Suni olarak aktarılan bu genin yabani bitkilere polen akışı nedeniyle geçebileceği ve bu yolla beklenmedik çevresel tehlikelerin ortaya çıkabileceği konusunda yoğunlaşmaktadır (Brandt, 1995).
Yeni teknoloji kullanımının ekonomi ve toplum üzerine etkisini tartışmada veya insanın yapabileceği işlerin sınırlarını belirtmede herkes fikir beyan etmek için kendisini yeterli görebilir. Ancak bir genin ve
genetik bilginin bir bitkiye aktarıldığında nasıl bir
sonucun ortaya çıkacağını tahmin edebilmek için
konuya ilişkin belli bir bilgi birikimine sahip olmak
gerekir. Fakat bu bilgi birikimi dikkate alınmadan
tartışma grupları; transgenik bitkilerin kullanımı ile
tarımda doğabilecek yeni imkanların vazgeçilmez
olduğunu savunmakta (Gasser ve Fraley, 1992),
doğayı sunileştirmenin insanlık suçu olduğunu ifade
etmekte (Daele, 1987) ve aynı fikre sahip
araştırmacıların bir araya gelip gelecekte kendilerinin
yapacağı araştırmalara karşı toplumda oluşacak
tepkilere karşı düşünce geliştirdikleri düşünülerek
bilirkişi gruplarına güvenilemeyeceğini
vurgulamaktadırlar. Bu araştırma ile dünyada yetiştirilen transgenik bitkiler ve bu bitkilerde meydana getirilen değişikliklerin tanıtılması amaçlanmaktadır.


2. GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR

Genetik mühendisliği yöntemleriyle bünyelerine
yabancı genler dahil edilerek “genetik yapıları”
değişikliğe uğratılan ve bu yabancı genleri
genomlarına sabit olarak entegre eden ve bu özellikleri
gösteren bitki, hayvan ve mikroorganizmalar, genetik
yapısı değiştirilmiş organizma olarak
adlandırılmaktadır (Ibelgaufts, 1993).
Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar; a) Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizma (GDO), b) Değiştirilmiş Canlı Organizmalar (DCLMO) ve c) Genetik Olarak Modifiye Edilmiş Mahsüller (GM) olmak üzere değişik isimlerle isimlendirilirler.
Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar olarak üç ana grupta incelenmektedir. Bu makalede sadece bitkiler üzerinde durulacaktır.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 07 Eylül 2011, 22:39   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Genetİk Yapisi DeĞİŞtİrİlmİŞ Organİzmalar




3.GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ
BİTKİLER
Organizmaların moleküler yapı taşlarının (DNA) gen teknolojisi ile değiştirilmesi 1970’lı yılların başında E. coli bakterisinin genomlarının klonlanması ile gerçekleşmiştir. Bitkisel üretimde, genetik mühendisliği yöntemleri kullanılarak gıda üretimi ilk defa 1960’lı yılların başında gerçekleştirilmiştir. 1967 yılında mevcutlara göre daha yüksek kuru madde ihtiva eden cips amaçlı kullanılabilen patates geliştirilmiştir. Daha sonraki yıllarda mevcuttan daha iyisini elde etmeye yönelik olarak yapılan çalışmalar devam ederek; 1982 yılında rekombinant insülin piyasaya çıkarılmış (Hoffman, 1997). Gen transfer edilmiş bitkilerin tarla denemelerine ilk defa 1985 yılında başlanmıştır. Amerika Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), 1994 yılında, genetik mühendisliği ile üretilmiş ilk gıda olan Flavr Savr Domatesine onay vermiştir. Ticari anlamda bitkisel üretim ise 1996 yılında başlanmıştır. Bugün gen teknolojisi ile üretilen ürünlerin yaklaşık 80 tanesinin uluslararası ticarette dolaştığı, tüm satışların 2005 yılında 8 milyar dolara, 2010 yılında ise 25 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir
Daha iyi ürünler elde etmeye yönelik çalışmalarda birçok disiplinden yararlanma yoluna gidilmiştir. Nitekim 1902 yılında Japonya’da keşfedilen gram pozitif bir bakteri (Bacillus thuringiensis)’nin sahip olduğu bir genin (Bt) biyo-insektisit gibi bazı böceklere karşı doğal olarak dayanıklılık sağladığı belirlenmiştir. Bu gen daha sonra kültür bitkilerine transfer edilerek, kültür bitkilerinin çeşitli böceklere karşı dirençlerinin artırılması hedeflenmiştir. Bu tür uygulamaların insan, hayvan ve hedef dışı fauna üzerinde etkisiz olmalarına karşın sınırlı kalıcılıkları kullanımlarını kısıtlayan en önemli faktördür. Halen kullanılmakta olan biyo-insektisitlerin % 90’nı Bt genlerinin farklı versiyonlarından oluşmaktadır. Bugün Bt endotoksinleri toplam insektisit pazarının % 5’ini oluşturmaktadır (Öktem, 2001). Bt genlerinde olduğu gibi, bir başka organizmadan (Streptomyceses S. hyroscopicus) izole edilen Bar genleri de bitkilerin herbisitlere karşı dayanıklılığını artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Nitekim Bar genleri, aktarıldığı bitkiyi bazı herbisitlere karşı dayanıklı hale getirmektedir.
Genetik Yapısı Değiştirilmiş Bitkiler üzerine yapılan çalışmalardaki amaç bitkileri hastalık ve zararlılara dirençli, tarımsal üretim maliyetlerini azaltarak, elde edilecek ürünün görünüşünü, besin değerini, işleme veya muhafazaya ilişkin özelliklerini iyileştirmek suretiyle ürün kalitesini yükseltmektir.
3.1. Genetik Yapısı Değiştirilmiş Bitkilerin Dünyadaki Durumu
1996 yılında 2.8 milyon hektar olan genetik yapısı değiştirilmiş bitkilerin ekim alanı 2004 yılında 81.0 milyon hektara ulaşmıştır. Genetik yapısı değiştirilmiş bitkilerin ekim alanındaki artış başlangıçta oldukça yüksek (1997 yılında % 357.1) olmasına karşılık son

yıllarda daha az (2004 yılında %16) olmuştur. 1996 yılından 2004 yılına kadar geçen 8 yıllık periyotta, genetik yapısı değiştirilmiş bitkilerin ekim alanı yaklaşık 27 kat artmıştır (Çizelge 1).

Çizelge 1. Dünyada transgenik bitkilerin ekim
alanlarının değişimi

Yıl
Ekim Alanı (milyon ha)
2.8
Bir önceki yıla göre artış oranı (%)

1996
-

1997
12.8
357.1

1998
27.8
117.2

1999
39.9
43.5

2000
44.2
10.8

2001
52.6
19.0

2002
58.7
11.6

2003
67.7
13.0

2004
81.0
16.0
James, 2004

Transgenik bitkiler en fazla, bu ürünlerin geliştirildiği ABD’de ekilmektedir. Nitekim 2004 verilerine göre dünya transgenik bitki ekim alanının % 59’ ABD, % 20’si Arjantin, % 6’sı Kanada, % 4’ü Çin ve geri kalanı diğer ülkeler tarafından karşılanmaktadır (Çizelge 2).
1996-2004 yılları arasında, Dünyada en fazla ekim alanına sahip 4 adet transgenik bitki sırasıyla, soya, mısır, pamuk ve kolza olup; patates, kabak, papaya, tütün ve domates çok az da olsa ekim alanına sahiptirler (Çizelge 3).
3.2. Genetik Yapısı Değiştirilmiş Bitkilerin Türkiye’deki Durumu
Türkiye’de Transgenik Bitkilerle ilgili mevzuat hazırlığı çalışmalarına 31 Mart-1 Nisan 1998 tarihinde, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü bünyesinde organize edilen ve ilgili araştırma kuruluşları ve genel müdürlükler ile üniversitelerden temsilcilerin katılımıyla yapılan “Transgenik Bitkiler ve Güvenlik Önlemleri” konulu toplantı ile başlanmıştır. Toplantı sonucunda; Transgenik bitkilerin ve ürünlerin ülkemize girişlerinde ne gibi teknik uygulamaların yapılacağına ilişkin görüş ve raporların hazırlanmasına karar verilmiştir. Belirlenen ana esaslar çerçevesinde teknik uygulamalara temel teşkil edecek görüş ve raporlar oluşturulmuştur. Bu çalışmalara paralel olarak “Genetik Yapıları Değiştirilmiş Organizmaların Üretilmesi, Pazara Sürülmesi ve Gıda Olarak Kullanımı” ile ilgili mevzuat çalışmaları da son aşamasına gelmiştir.
Türkiye’de hazırlanan mevzuat kapsamında transgenik bitkilerin alan denemeleri, 1998 yılından itibaren, Tarım Bakanlığına bağlı Araştırma Enstitüleri tarafından yürütülmüştür. Transgenik bitkilerinin alan denemeleri ile ilgili herhangi bir aksaklığa meydan vermemek için, “Bitki Çeşitlerinin Tescil Edilmesine İlişkin Yönetmelikte” gerekli değişiklikler yapılıncaya kadar, “Transgenik Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri“ ile ilgili talimatın aksayan yönlerinin düzeltilmesi amacıyla adı geçen talimatta yapılan değişiklikler 25. 03. 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1999 yılında, Pamuk Araştırma Enstitüsü tarafından Nazilli’de ve Harran Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından Akçakale’de pamuk, Çukurova Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından Adana ‘da mısır ve pamuk ve Patates Araştırma Enstitüsü tarafından Niğde’de patates alan denemeleri başlamıştır. Bu ürünlerde risk analizi ve risk değerlendirmesi yapılabilmesi için gerekli gözlem ve ölçümler yapılmaktadır. Ayrıca gıda eşdeğerliliğinin tespit edilebilmesi için de gerekli analizler ilgili laboratuarda yapılacaktır. Denemelere alınan transgenik bitkilerde bulunan ilave özellikler, pamukta yabancı ot ilacına, pembe ve yeşil kurda dayanıklılık, mısırda sap kurdu ve koçan kurduna dayanıklılık, patateste ise patates böceğine dayanıklılıktır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Eylül 2011, 22:41   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Genetİk Yapisi DeĞİŞtİrİlmİŞ Organİzmalar




. BİTKİLERİN GEN TEKNOLOJİSİ KULLANILARAK DEĞİŞTİRİLMESİ
4.1. Gen Teknolojisi İle Değiştirilmiş Bitkiler
Kültür bitkilerinde geliştirilmesi düşünülen özelliklerin çoğu birçok genin interaksiyonu sonucu ortaya çıkmaktadır. Ancak bitkilerin gen teknolojisi kullanılarak değiştirilmesinde ağırlıklı olarak basit kalıtım takip eden özellikler üzerinde durulmaktadır. Bugüne kadar aralarında birçok kültür bitkisi olmak üzere 150 kadar türde gen teknolojisi kullanılmıştır (Menrad et al., 2003). Dünyada neredeyse gen teknolojisi kullanılarak değiştirilmeyen hiçbir kültür bitkisi kalmamıştır. Çizelge 4‘de gen teknolojisi kullanılarak değiştirilen bazı bitkiler verilmiştir.


Çizelge 2. Transgenik bitkilerin ekim alanlarının ülkeler itibarıyla değişimi
ÜLKE
Ekim Alanı (Milyon Ha)

1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003

2004
A.B.D.
1.5
8.1
20.5
28.7
30.3
35.7
39.0
42.8

47.6
Arjantin
0.1
1.4
4.3
6.7
10.0
11.8
13.5
13.9

16.2
Kanada
0.1
1.3
2.8
4.0
3.0
3.2
3.5
4.4

5.4
Çin
1.1
1.8
0.1
0.3
0.5
1.5
2.1
2.8

3.7
Brezilya
-
-
-
-
-
-
-
3.0

5.0
Paraguay
-
-
-
-
-
-
-
-

1.2
Avustralya
<0.1
0.1
0.1
0.1
0.1
0.1
0.1
<0.1

0.2
Hindistan
-
-

-
-
-
<0.1
<0.1

0.5
G. Afrika
-
-
<0.1
<0.1
0.1
0.1
0.1
0.4

0.5
Uruguay
-
-
-
-
<0.1
<0.1
0.3
<0.1

0.3
Meksika
<0.1
<0.1
<0.1
0.1
<0.1
<0.1
<0.1
-

0.1
İspanya
-
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1

0.1
Fransa
-
0.0
-
<0.1
<0.1
-
-
-

Portekiz
-
0.0
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1
-
-

Bulgaristan
-
-
-
-
-
<0.1
<0.1
-

Romanya
-
0.0
0.0
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1

0.1
Ukrayna
-
0.0
0.0
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1
-

Endonezya
-
-
-
-
-
<0.1
<0.1
-

Kolombiya
-
-
-
-
-
-
<0.1
<0.1

Honduras
-
-
-
-
-
-
<0.1
<0.1

Filipinler
-
-
-
-
-
-
-
<0.1

0.1
Almanya
-
-
-
-
-
<0.1
<0.1
-

Toplam
2.8
12.8
27.8
39.9
44.2
52.6
58.7
67.6

81.0
James, 2004

Çizelge 3. Ticari olarak üretilen transgenik bitkiler ekim alanlarının değişimi



Ürün
Ekim Alanı ( Milyon ha )

1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003

2004
Soya
0.5
5.1
14.5
21.5
25.8
33.1
36.5
41.4

48.4
Mısır
0.3
3.2
8.3
11.1
10.3
9.8
12.4
15.5

19.3
Pamuk
0.8
1.4
2.5
3.7
5.3
6.8
6.8
7.2

9.0
Kolza
0.1
1.2
2.4
3.4
2.8
2.8
3.0
3.6

4.3
Patates
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1
0.1
-


Kabak
-
-
-
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1


Papaya
-
-
-
<0.1
<0.1
<0.1
<0.1


Tütün
1.0
1.6
-
-
-
-
-


Domates
0.1
0.1
-
-
-
-
-


TOPLAM
2.8
12.8
27.8
39.9
44.2
52.6
58.7
67.7


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Eylül 2011, 22:41   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Genetİk Yapisi DeĞİŞtİrİlmİŞ Organİzmalar




Çizelge 4. Gen teknolojisi ile değiştirilmiş bitkiler
Tarla Bitkileri
Meyve
Sebze
Süs Bitkileri
Arpa
Elma
Patlıcan
Krizantem
Darı
Muz
Karnibahar
Geranie
Mısır
Armut
Brokoli
Gerbera
Çeltik
Çilek
Chicoree
Karanfil
Çavdar
Ahududu
Bezelye
Pelargonie
Sorgum
Kiraz
Havuç
Petunya
Buğday
Kiwi
Patates
Nergis
Pamuk
Kavun
Lahana
K. yumağı
Y.pancar
Portakal
Marul
Gül
Y. turp
Papaya
Kabak
Menekşe
Yonca
Erik
Zeytin
Çim
Kolza
Y.Mersini
Domates

Şalgam
Karpuz
T. patates

Hardal
Üzüm


S.fasulyesi
Kahve


Tütün



Ş.pancarı



Ş. kamışı



Kempken ve Kempken, 2004; RKI, 2001
4.2. Transgenik Bitki Geliştirmenin Nedenleri
Binlerce yıldan beri insanlar bitkilerin genetik özelliklerini ıslah ile değiştirmişlerdir. Takip edilen bu yol oldukça başarılı olmuştur. Ancak bu yol, eşeysel uyumlu ve yakın akraba bitkilerin melezlenmesi esasına dayanmaktadır. Dolayısıyla bir süre öncesine kadar, farklı türler arasında özelliklerin aktarılması mümkün olmamıştır. Gen teknolojisi bu engeli ortadan kaldırmış ve araştırıcılara bitki genlerinde belirlenmiş değişiklikleri yapabilme fırsatı vermiştir. Araştırıcılar da bu fırsatı; artan dünya nüfusunu beslemek ve giydirmek için kültür bitkilerinin verimini ve kullanılabilirliğini artırmak yönünde kullanmaya çalışmışlardır (Nicholl, 1995).
Bitkilerin genetik olarak manipüle edilmesinde birçok bilim dalından yararlanılmaktadır. Ancak bitkilerde gen teknolojisini başarılı olarak

uygulanabilmesi için genleri bitkilere aktarabilecek uygun yöntemlere ve üzerinde çalışılan sistem hakkında detaylı moleküler genetik bilgiye sahip olmak gerekir.
4.3. Bitki Gen Teknolojisindeki Hedefler
Bitkilerde uygulanan gen teknolojinin hedefleri mevcuda göre daha üstün özelliklere sahip bitkilerin geliştirilmesidir. Üzerinde durulan karakterler ve yapılan çalışmalar aşağıdaki gibi ana başlıklar altında özetlenebilir.
4.3.1. Zararlılara dayanıklılık
Böcekler, bir taraftan bitki dokularını yiyerek
bitkilere mekanik zarar vermekte, diğer taraftan
virüs, mantar ve bakteri gibi hastalık etmenlerinin
bulaşmasına sebep olmaktadır. Böceklere dayanıklı
bitkilerin elde edilmesinde, zararlı böceklere karşı
kullanılan toksinler ve etki mekanizmaları
kullanılmaktadır. Bacillus thuringiensis, belli
böcekler için toksik olan, fakat diğer hayvanlar ve
insanlara zarar vermeyen bir madde oluşturmaktadır.
Bu özelliğinden yararlanarak farklı bitki türlerinde
zararlıböceklerekarşıdayanıklılık
oluşturulabilmiştir (Çizelge 5).
Bütün böcekler için toksik olmayan Bt toksinlerine alternatif proteaz inhibitörlerinin aktarılmasında yatmaktadır. Bunlar arasında Vigna. sinensis’e ait bir tripsin inhibitör protein geni, patates ve domatesten yara ile oluşan proteaz inhibitör aileleri olan OI-I ve PI-II ve belli Serin-Proteinaz inhibitörleridir. Anti****bolitik enzimler, örneğin böceklerin önemli s-----im enzimlerini (Kempken ve Kempken, 2004) engelleyerek normal böcek ----olojisini etkilemektedirler (Dingermann, 1999). Diğer başka insektisit dayanıklılık geni olarak Streptomyces türlerinden bir Kolesterol-Oksidaz geni ve bezelyeden bir lektin geni izole edilebilmiştir. Lektinler böcek bağırsağında besin bileşiklerini bağlamakta ve normal s-----imi bozmaktadırlar. Böylece bu tip bir proteini içeren bitkiler böcek zararından korunmaktadırlar. Bu genlerin aktarılması ve transgenik bitkilerde çoklu dayanıklılık sisteminin geliştirilmesi ile zararlı böcek populasyonlarında dayanıklılığın hızlı bir şekilde gelişmesi engellenmek veya uzatılmak istenmektedir (Hoffmann, 1997).


Çizelge 5. Zararlılara ve hastalıklara dayanıklı transgenik bitkiler
Transgenik Bitki
Özellik
Genteknolojik Değişiklik
Mısır
Mısır kurdu
CrylA (b) geninin Bacillus thuringiensis ‘den aktarılması, PEPC promötörü
Pamuk, domates
pamuk kurdu, pembe kurt, yeşil kurt ve domates meyve kurdu
CrylA (b) geninin Bacillus thuringiensis ‘den aktarılması
Patates
Patates Böceği

Patates
Yaprak kıvırcıklık virüsü Patates virüsü (PVY)
Yaprak kıvırcıklık virüsünün ORF-1 ve ORF-2 bölgelerindeki DNA-kısımlarının ve PVY için kabuk proteinlerinin aktarılması
Şekerpancarı
Buğday Çeltik
Rhizomania virüsü, nekrotik sarı damar hastalığı (BNYV virüsü) Sarı cücelik virüsü (BYD virüsü), Çeltik şerit virüsü, cücelik virüsü, FMV
Virüsün belli kabuk veya taşıyıcı proteinini kodlayan genlerin aktarılması
Patates
Mildiyö
Aspergillus niger’den Glikoz-Oksidaz genin aktarılması, 35-S promötörü
Buğday
Fusarium spp., Septoria
Bilinmiyor
Çeltik
Rhizoctonia solani
Chitinaz gni Chi11’in aktarılması
Patates
Yumuşak çürüklük
Pektatlyaz genlerinin aktarılması
Çeltik
Çeltikte bakteriyel leke
Xa21 geninin aktarılması
Kaynak: Menrad et al., 2003

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Eylül 2011, 22:42   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Genetİk Yapisi DeĞİŞtİrİlmİŞ Organİzmalar




4.3.2. Hastalıklara Dayanıklılık
Bitkiler patojen enfeksiyonunu sınırlamak için farklı teşvik edilebilen savunma mekanizmalarına sahiptirler. Bunlar arasında hücre duvarlarının ligninleşmesi, küçük antibiyotik moleküllerin üretilmesi, yaralanmış bölgedeki konukçu hücrelerin ölmesi ve reaktif oksijen türlerinin üretilmesi sayılabilir. Virüsler, bakteriler, mantarlar ve nematotlara karşı sistematik olarak edinilen dayanıklılık birçok sayıdaki dayanıklılık geninin beraber hareket etmesiyle ortaya çıkmaktadır (Melchers ve Stuiver, 2000).
Virüsler, mantarlar ve bakteriler özellikle meyveler ve sebzelerde büyük zararlar yaparlar. Virüsler, bir bitkiden diğer bitkiye bulaşmak için böcek gibi aracılara ihtiyaç duyduğundan bunlara karşı genel olarak dolaylı yollarla mücadele yapılmaktadır. Mantar ve bakterilerin bitkilere bulaşması olayında konukçu-patojen ilişkisinin ön plana çıkması nedeniyle dayanıklılığın gen teknolojisi kullanılarak aktarılması, böcek ve virüslere göre daha az başarılı olmuştur (Saedler, 2001).
4.3.3. Herbisitlere Dayanıklılık
Tarımsal alanlarda yabancı otlar nedeniyle verimde oluşan kayıp dünya çapında % 10-15 olarak tahmin edilmektedir. Geniş alanlarda yapılan tarımda bu nedenle genelde yabancı ot kontrolü için herbisitler kullanılmaktadır. Seçici olarak etki eden herbisitler (Bromoksinil, Sulfonylharnstoffe), belli

morfolojik ve ----olojik özelliklere sahip yabancı otları öldürmektedirler. Bazı seçici herbisitler uzun süre toprakta kalabildiklerinden taban suyuna karışmakta ve dayanıklı yabancı otların ortaya çıkması tehlikesini doğurmaktadır. Total herbisitler ise toprakta çabucak çözünmektedirler. Fakat bunlar hem yabancı otlar hem de kültür bitkileri için aynı derecede toksiktirler (Kempken ve Kempken, 2004). Herbisitlere dayanıklı transgenik bitkiler, herbisitlerdeki etkin maddeyi inaktif hale getiren ve herbisitin hücum ettiği alanı herbisit zarar meydana getirmeyecek şekilde değiştiren proteinleri kodlayan dayanıklılık genlerine sahiptirler. Bu dayanıklılık genleri ya mikroorganizmalar ya da doğal olarak dayanıklı bitkilerden izole edilmektedir. Herbisitlere dayanıklı transgenik bitkiler ve dayanıklılık mekanizmaları Çizelge 6‘te verilmiştir.
4.3.4. Strese Dayanıklılık
Çevreden kaynaklanan strese maruz kalan bitkiler kendilerini korumak için stratejiler geliştirirler. Sıcaklık, soğuk, su eksikliği, yüksek tuzluluk veya ağır ****llere karşı yüksek toleransın bitkilere aktarılması bunların marjinal alanlarda yetiştirilmesini mümkün kılacaktır. Gen teknolojisi kullanılarak ekstrem koşullara toleranslı bitkilerin geliştirmek henüz başlangıç safhasındadır. Strese karşı daha yüksek bir tolerans, antioksidantların oluşumunu sağlayan enzimleri kodlayan genlerin aktive edilmesiyle sağlanmaktadır. Nicotiana tabacum’a Mangan- SOD geninin aktarılması ile ozon zararı 3-4 kat azaltılabilmiştir (Hoffmann, 1997).
Bitkilerin sıcaklık, tuzluluk veya soğuk stresi altında su düzeyinin dengede tutulmasında osmolitik maddeler büyük öneme sahiptir. Osmolitik maddeler, suyu bağlayabilmekte ve proteinlerin yapılarının korunmasında su moleküllerinin yerini alabilmektedirler. Osmolitik maddeler çoğunlukla


Çizelge 6. Herbisitlere dayanıklı transgenik bitkiler
Transgenik Bitki Herbisit Dayanıklılığın Etki Mekanizması
Tütün, mısır, pamuk, kolza, soya, şekerpancarı, domates
Glifosfat
EPSP-Synthase enzimi için 35S-promotörü tarafından yönlendirilen genin ve Oksidoreduktaz için bir bakteriyel genin aktarılması herbisitin neden olduğu yoğun EPSP-Synthase üretimi ve aynı zamanda Oxidoreduktaz ile herbisitin detoksifikasyonu ile dayanıklılık ortaya çıkmaktadır
Patates, tütün, mısır, yonca, kavun, kenevir, kavak, çeltik, soya, şekerpancarı, domates, kolza, buğday
Fosfonitricin
Bar geninin S. hygroscopicus’den transfer edilmesiyle herbisidin asetilasyon ile detoksifikasyonu sağlanmaktadır.
Patetes, tütün, pamuk, domates
Bromoxynil
Klebsiella ozaenae’den bxn geninin aktarılması herbisitin detoksifikasyonunu sağlamaktadır
Patates, tütün, pamuk
2,4.D
Alcaligenes eutrophus’den 2,4.D-Monooksigenaz geninin transferi herbisidin detoksifikasyınunu sağlamaktadır
Tütün
Atrazin
Dayanıklı bir yabani formdan psb-A geninin veya bir Gltathion-S-Transferaz geninin aktarılması herbisidin daha az etkili olmasını veya detoksifikasyınunu sağlamaktadır
Patates, tütün, pamuk, kenevir, kiwi, mısır, soya, şekerpancarı, domates
Sülfonil Üre Maddeleri
N. tabacum veya A. thaliana’dan değiştirilmiş ALS genlerinin aktarılması herbisidin hedef enzimin olan ALS’ ye olan afinitesini azaltmaktadır
Kaynak: Hoffmann, 1997


şeker ve amino asit döngüsünden oluşan düşük moleküler bileşiklerdir. Mannito-Hidrogenaz oluşumu için bir genin bitkiye aktarılmasıyla bir şeker alkolü olan mannitol birikmekte ve bu birçok bitkide kurağa karşı dayanıklılığı ortaya çıkarmaktadır (Anon., 2001; Kempken ve Kempken, 2004).
Soğuğa karşı toleransı artırmak için kloroplast membranlarının lipitler ile doyurulmasına katkıda bulunan genler uygundur.
Kloroplastların,tilakoidmembranının
oluşturulmasıyla ilgili yağ asitleri ne kadar fazla doymuşluk derecesine sahip ise soğuğa karşı hassasiyet ve buna bağlı olarak fotosentezin durdurulması azalmaktadır. Kabaktan, tütüne Gliserol-3-fosfat-Asiltransferaz oluşumu için cDNA’nın aktarılması buna örnek olarak verilebilir. (Moon ve ark., 1995). Model bitki Arabidopsis thaliana‘da soğuğa karşı korunmada genlerin harekete geçirilmesinde anahtar rol oynama ihtimali olan bir düzenleyici gen (CBF1) izole edilmiştir (Sarhan ve Danyluk, 1998).
Tuza karşı dayanıklılığın artırılması için farklı stratejiler mevcuttur. Transgenik çeltikte örneğin Glutamin-Sintataz enziminin fazla ürettirilmesi ile tuza karşı tolerans arttırılmıştır (Hoshida ve ark., 2000). Athrobacter globiformis’den Arabidopsis’e Cholinoxigenaz geninin aktarılması bitkilerde Glisinbetainlerin birikimine ve böylece tuza karşı dayanıklılığın artmasına sebep olmuştur.
Bitkilerde ağır ****llere karşı toleransı artıran genlerin aktarılması ile sadece kirlenmiş topraklarda bitkilerin iyi yetişmesi sağlanmaz.
Aynı zamanda aşırı kirlenmiş toprakların iyileştirilmesi de sağlanmış olur. Bitkilere özel zehirlenmeyi ortadan kaldırma mekanizması ağır ****llerin fitojelatinlere (örneğin organik asitlere) bağlanması ve bunların hücrelerin vakuollerinde biriktirilmesidir. Methalotionein genlerinin tütüne aktarılmasıyla bu bitkide Cadminyuma karşı tolerans artırılmıştır (Hoffmann, 1997). Liriodendron tulipifera’ya civaya karşı dayanıklı bir bakteriden civa redüktaz geninin aktarılması ile toksik civa konsantrasyonlarına karşı tolerans elde edilmiştir (Kempken ve Kempken, 2004).

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Eylül 2011, 22:42   #6
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Genetİk Yapisi DeĞİŞtİrİlmİŞ Organİzmalar




4.3..5. Erkek Kısırlığı
Geniş alanlarda hibrit tohum üretmenin ön şartı, tohum elde edilecek bitkinin, kendini tozlamasını engelleyecek bir mekanizmaya sahip olasıdır. Erkek kısırlık geninin, özel bir gene bağlanması ve bu genin bir hibrit döle aktarılması ile % 100 steril döl elde edilebilir (Hoffmann, 1997). Her iki hattan birinin % 100 erkek kısır, diğerinin % 100 döllenebilmesi yanında F1 hibrit bitkilerin fertilitesi saf hatları muhafaza etmek için restore edilebilmelidir. En iyi karakterize edilen ve pratik olarak kullanımda olan sistem Barnase-Barstar sistemidir (Şekil 1). Barnase geni tapetuma has bir promotor TA29 ile birleştirilirse Barnase’nin oluşması ile tapetum hücrelerinin RNA’sı çözülür ve polen bozulur. Steril hattın Barnase inhibitörü olan Barstar’ı taşıyan bitkilerle melezlenmesi ile F1 generasyonunda fertil bitkiler elde edilmektedir. Bu sistem kolza, domates ve mısır gibi bitkilerde kullanılmaktadır (Kempken ve Kempken, 2004).
4.3.6. Verim
Bitkilerde verimin oluşmasında fotosentez, solunum ve azot fiksasyonu önemli rol oynar. Fakat bu mekanizmalar oldukça karmaşık olup moleküler temelleri henüz tam anlaşılamamıştır. Örneğin “azot fiksasyonu” özelliğinin bitkilere aktarılabilmesi için bakterilerinden bitkilere anahtar enzim olan Nitrogenazı kodlayan bir çok yapısal protein (nifH, D,K) geni aktarılmalı ve bunların etki şekli koordine edilmelidir.
Bakterilerde nodülasyon faktörlerinin etki alanının değiştirilmesi ile önemli kültür bitkilerinde nodülasyon sağlanmıştır (Hoffmann, 1997). Chlorella sorokiniana alg’ınden izole edilen ve bitkilere aktarılan bir gen azotu değerlendirme oranını artırmaktadır (Woods, 1999). Çeltikte belli proteinlerin oluşumunu engelleyen ve dane olum dönemini uzatan bir geninin aktarılması ile verim artırılmıştır (Finkel, 1999).
4.3.7. Kimyasal İçerik
Besin maddelerinin kalitesini değiştirmede kullanılan yöntemlerdeki amaç içerik maddelerini beslenme ----olojisi açısından veya gıda ----olojisi

açısından daha uygun formlara dönüştürmek veya bitkilerde bulunmayan ya da az bulunanlara aktarmak veya zenginleştirmektir. Bu konuda yapılan bazı çalışmalar Çizelge 7’de verilmiştir.
Bitkilerdeki şeker ve nişasta ****bolizmasının değiştirilmesinde, sadece bir nişasta formu (amiloz veya amilopektin) üzerinde durulmaktadır.(amiloz veya amilopektin) üzerinde durulmaktadır. Bu da Nişastanın gıda ve kimya sanayinde kullanımını kolaylaştırmaktadır. Bakteriyel bir genin aktarılması ile patateste Cyclodextrin üretilebilmektedir. Cyclodextrin gıda ve eczacılık sanayinde uçucu maddelerin veya aromatik bileşiklerin stabilize edilmesinde veya istenilmeyen maddelerin (acılık, kolesterin) uzaklaştırılmasında kullanılmaktadır.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde insan sağlığı açısından önemli olan vitaminler, mineral maddeler ve iz elementleri yeterince alınamamaktadır. Örneğin dünya nüfusunu besleyen bitkilerin başında gelen çeltik, çok az miktarda A vitamini içermektedir. Ayrıca tahılda bulunan Fitat nedeniyle demirin kullanımı etkilenmektedir. Bu nedenle ß-karotin üreten ve daha fazla demir biriktiren ve kullanılabilirliğine sahip çeltik geliştirmek amaç olmuştur. Sonuçta Golden Rice adında bir çeltik elde edilmiştir (Ye ve ark., 2000).
Değiştirilmiş yağ asidi kompozisyonuna sahip bitkiler ticari olarak satılmaktadır. Beslenme ----olojisine veya endüstriye uygunluk bakımından örneğin C10 ila C22 atomlarını içeren yağ asitlerine sahip kolza çeşitleri geliştirilmiştir (Wenzel ve Mohler, 2001). Yağ asitleri kompozisyonların değiştirilmesinde, geriye dönüş sebebiyle istenmeyen sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Yağ asitleri ****bolizması ile ilgili belirlenen enzimler yanında serbest ve membrana bağlı olan yağ asitlerinin değişimini sınırlayan mekanizmalar vardır.

Bitkilerdekiproteinkompozisyonunun
değiştirilmesinde hedef amino asitlerdir. Özellikle Lisin birçok gıda maddesinde ve yem bitkisinde yeterli miktarda bulunmamaktadır. Birçok araştırmada hedef Lisin biyosentesinde rol oynayan bir enzimi bitkilere aktararak tanedeki Lisin oranının artırılmaktır (Dingermann, 1999; Krebbers ve ark., 1999).
4.3.7. Olgunlaşma
İlk yapılan transgenik değişikliklerin amacı ürünlerin dayanıklılık ve depolama süresini ve de tadın ı değiştirmek amacıyla olgunlaşma süresi üzerinde yoğunlaşmıştır. Olgunlaşma süresinin geciktirilmesi ile ilgili başlangıç noktası bitkilerdeki etilen oran ı n ın düşürülmesidir. Bu da doğal enzim proteininin oluşumunu engelleyen domates kökenli Aminosiklopropan-Karboksilat-Syntaz27 (ACC) geni ile başarılmıştır. Alternatif olarak ACC-Deaminaz enzimi oluşumu için bitkilere bakteriyel bir gen aktarılabilir ki bu etilen oluşturan enzim ile ACC maddesi için reka-bete girer ve ACC’yi α-Ketobytrata dönüştürür.
Olgunlaşma süresi ile ilgili diğer bir yol Polygalaktorunaz enziminin engellenmesidir. Bu enzim Pektinin ana unsuru olan Polygalakturonik asidi parçalamakta ve bu sayede meyvelerin yumuşaması gecikmektedir. Polygalakturonaz oluşumunu kontrol eden bir geninin domatese aktarılması ile ABD’de ilk kez gen teknolojisi kullanılarak değiştirilen bir gıda ürünü Flavr Savr R domatesi tescil edilmiştir (Dingermann, 1999).
4.3.8. Zehirli ve Alerjik Maddeler
Bitkilere, kaliteyi etkilemesi yan ında içerik maddelerinin hazmın ı veya kullanılabilirliğini sınırlayan, toksik etki gösteren veya bazı

insanlarda tüketildiğinde alerjik reaksiyonlara sebep olan bir dizi madde bulunmaktadır. Gen teknolojisi kullanılarak bu tip maddelerin oranının azaltılması veya daha az toksik veya alerjik etki yapan formlara dönüştürülmesi hedeflenmiştir. Zehirli maddeler arasında tahıllar ve sebzelerde bulunan demir gibi önemli mineral maddelerin alımını engelleyen fitin asit bileşikleri (Fitat) vardır. Fitaz enziminin ilave edilmesiyle tohumdaki fitin asit oranı çeltikte olduğu gibi azaltılabilmektedir. Glikoalkaloidler patates ve domateste bulunan toksik maddelerdir. Patateste Glikolalkaloidi Alpha-Chaconin bakımından anahtar enzim olan UDP-Glukoz-Glucosiltransferazın etkisi bir genin aktarılması ile durdurulabilmiştir (Anon., 2001). Bilinen allergenlerin birçoğu protein yapısında olup, tahıllardaki Gluten28, soya, yer fıstığı ve cevizden elde edilen proteinlerdir. Antisens RNA teknolojisi sayesinde çeltikte alerjik etki yapan proteinin oranı azaltılabilmiştir (Kempken ve Kempken, 2004).
4.3.9. Yenilenebilir Ürünler
Gen teknolijisinin diğer bir kullanım alanı da endüstriyel proteinler, yağlar, karbonhidratlar ve yenilebilir sentetik maddelerin üretilmesidir. Transgenik bitkiler yüksek aktivite gösteren protein ve kompleks bileşiklerini üretmek için uygun organizmalardır. Transgenik bitkilerden protein üretimi ile ilgili çalışmalar çok yönlü olup, gıda maddesi sanayinde enzimlerin kullanılması yanında eczacılıkta etkili olan çok sayıda etken maddeyi de kapsamaktadır.
Bitkisel ve organik yağlar önemli endüstriyel hammaddelerdir. Bitkisel yağlar, fosil yakıtlara kıyasla yüksek olan maliyetleri nedeniyle endüstriyel

kullanım için ikinci derecede öneme sahiptirler. Endüstriyel yağlarda aranan özellikler dikkate alınarak kolzada yağ asidi kompozisyonu asidi kompozisyonuna sahip kolza çeşitleri geliştirilmiştir (Çizelge 8).
Bitkilerde karbonhidrat üretimi, nişasta sanayinde yıllardan beri kullanılan bir tekniktir. Endüstri bakımından yapıştırıcı ya da folyo yapımında kullanılan değiştirilmiş nişasta, kağıt ürünleri üretiminde hammadde olarak kullanılan
Bitkilerde karbonhidrat üretimi, nişasta sanayinde yıllardan beri kullanılan bir tekniktir. Endüstri bakımından yapıştırıcı ya da folya yapımında kullanılan değiştirilmiş nişasta, kağıt ürünleri üretiminde hammadde olarak kullanılan selüloz, jel ve kabartıcı olarak kullanılan pektinler öneme sahiptirler (Çizelge 8). Bugüne kadar endüstriyel olarak elde edilen nişastanın % 80’ni kimyasal veya fiziksel işlemlere tabi tutulmaktadır. Karbonhidrat ****bolizmasında yapılacak değişiklikler, bu oranı belirgin derecede düşürebilir (Willmitzer, 1999).
Birçok bakteri alifatik polyester (PHB) üretiminde kullanılmaktadır. Toksik olmayan bu tür ürünlere şekil verilebilir. Ayrıca bu tür ürünler biyolojik olarak da ayrıştırılabilir. Bu özelliğinden dolayı bu ürünler kısaca “Biyoplastik” olarak adlandırılırlar. Bitkilerde bu tür ürünlerin üretimini kodlayan üç gen (phbA, phbB, phbC), R. eutropha adlı bakteriden izole edilmiş ve Arabidopsis thaliana’ya aktarılmıştır. Bakteriyel fermantasyon sonucu elde edilen ve BiotopolTM adı altında piyasaya sürülen Polihidroksibütrat Ko-Polimeri (PHB/V), PHB’ye göre endüstriyel kullanım açısından daha uygun özelliklere sahiptir.


Dört genin (ilvA466, BktB, phbB, phbC) Arabidopsis ve kolzaya aktarılması ile yağ ve amino asit biyosentezindeki ara ürünler, PHB/V biyosentezine yönlendirilmektedir (Elborough, 2000).

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Eylül 2011, 22:42   #7
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Genetİk Yapisi DeĞİŞtİrİlmİŞ Organİzmalar




4.3.10. Sekonder ****bolitlerin Üretimi
Bitkiler ana içerik maddeleri (karbonhidratlar, proteinler ve lipitler) yanında sekonder içerik maddelerine de sahiptirler. Bu tür içerik maddeleri sekonder ****bolit olarak adlandırılmaktadır. Farmakolojik etkilerinden dolayı bazı sekonder ****bolitler bitkisel ilaçlarda hammadde olarak kullanılmaktadır.
Sekonder ****bolitler kısmen sentetik olarak elde edilemezler ve bitkilerden ekstrakte edilmeleri gerekmektedir. Biyosentez yollarının anlaşılması ve önemli genlerin tespiti ile sekonder ****bolitleri değiştirme ve onların bitkideki oranlarını artırma mümkün hale gelmiştir (Hoffmann, 1997).
Gen teknolojisi sayesinde ilaçların etken maddelerinin teşhis ve tedavi amacıyla kullanımı mümkün olabilmiştir. Örneğin serum ve aşılar bitkilerde üretilebilmiştir. Bu ürünler tıpta (teşhis, tedavide, yenebilir aşı maddeleri), kimya ve ilaç endüstrisinde (katalitik antikor, biyosensorlar) ve tarımda (hastalık ve zararlılara dayanıklılık, gıda ve yem kalitesinin artırılması) kullanılmaktadır. Aşılar, hem pasif hem de aktif bağışıklık kazandırmaya uygun olup, organ nakli sonrası tedavide de kullanılabilmektedirler.
Bugüne kadar geleneksel yolla yeterli miktarda üretilemeyen ilaç ham maddelerinin bitkiler vasıtasıyla üretimi, bir alternatif yöntem olarak kullanılmaktadır. Kompleks proteinlerin sentetik olarak üretilmesi zor olmasına karşılık bitkiler vasıtasıyla proteinlerin üretilmesi daha kolaydır. Transgenik bitkilerden elde edilen proteinlerin depolanma özelliği, diğerlerine göre daha yüksektir. Geleneksel yolla yetiştirilen patates yumrusunda, normal depolama koşullarında iki yılda en az % 50 kadar aktivite kaybı tespit edilmiştir.
Transgenik bitkilerde üretilen aşılar, hayvansal sistemlerdeki üretime göre patojenlerle (örneğin AIDS veya Hepatit virüsleri, BSE ve toksinler) bulaşma tehlikesi daha azdır. Ayrıca ağızdan uygulanabilen aşıların üretim maliyeti daha düşüktür. Zira aşılar bitki besinleri ile beraber alınabilmekte ve maddelerin izolasyonu ve temizlenmesine gerek kalmamaktadır. Ayrıca diğer bir avantajı da farmakolojik maddelerin doğrudan mevcut tarımsal üretim sürecine entegre edilebilmesidir (Düring, 2001).
Bitkisel ürünlerin izole edilmesi ve işlenmesinde kullanılan teknikler oldukça gelişmiştir. Örneğin patates endüstrisinde ve biracılıkta bu yönde çeşitli deneyimler mevcut olup, bu yolla ürünler en saf haliyle elde edilebilmektedir. Proteinlerin temizlenmesinin gerektiği durumlarda ticari kullanımda toplam % 1 oranında çözülebilir protein bulunması gerekmektedir (Kusnadi ve ark., 1997).

Transgenik bitkilerde ticari olarak üretilen ilk protein tavuktaki viridin proteini olup, bu transgenik mısır bitkisinde üretilmekte ve teşhis amacıyla kullanılmaktadır. Transgenik bitkilerde üretilen ilaç etken maddelerin üretimi ile ilgili bazı örnekler Çizelge 9’da verilmiştir
4.3.11. Ornemental Bitkiler
Ornemental bitkilerinde, klasik ıslah yöntemleri ile bugüne kadar elde edilmesi mümkün olmayan yeni renk ve formlar gen teknolojisi ile elde edilebilmiştir. Petunyalardan ilgili genlerin aktarılması ile beyaz karanfilden mavi çiçekli bir form elde edilmiştir. Çiçek rengi flavinoidler (sarı, kırmızı, kızıl pembe, mavi), karatinoidler (sarı/portakal rengi) ve betalainler (sarı/kırmızı) tarafından belirlenmektedir.
Flavanoidlerdeki farklı renk varyasyonundan antosiyanlar sorumludur ki bugüne kadar yüzlerce antosiyan, bitkilerden izole edilerek kimyasal yapıları belirlenmiştir. Flavonoid sentezinin moleküler temellerinin açığa kavuşturulması çiçek renginin gen teknolojisi ile değiştirilmesini mümkün kılmaktadır. Çizelge 10’da çiçek rengi değiştirilen transgenik bitkiler ait bazı örnekler verilmiştir.
Çiçek rengi yanında çiçek şekli de ıslah çalışmalarıyla yönlendirilebilmiştir. Aslan ağzı (Antirhinum majus) ve Arabidopsis thaliana’da yapılan araştırmalar sonucu çiçek şeklinin oluşumuna etki eden birçok gen saptanmıştır. Araştırmalar sonucu çiçek yapraklarının (çanak, taç, çiçek ve meyve yaprakları) bir veya birkaç genin kontrolünde olduğu ve üç fonksiyonel alan tarafından belirlendiği yönünde kanaat oluşmuştur. Ancak günümüze kadar çiçek formu değiştirilmiş transgenik süs bitkisi geliştirilmemiştir.
Ornemental bitkilerde diğer çalışma alanları; etilen sentezini etkileyerek aynı olgunlaşma süresine sahip olan formlar geliştirmek, çiçeklerin ömrünü uzatmak, güllerde mantar hastalıklarına karşı dayanıklılığı artırmak ve uygun bir transfer sistemi ile süs bitkilerinde strese karşı dayanıklılığı artırmaktır.
4.3.12. Kirlenmiş Toprakların Temizlenmesi
Ağır ****ller ve zararlı maddeler ile kirlenmiş toprakların temizlenmesinde, yabani ve kültür bitkilerinin toprak üstü organlarında bu tür zararlı maddeleri biriktirme özelliğinden faydalanılmaktadır. Yüksek oranda ağır ****ller ve zararlı maddeleri biriktirme özelliğine sahip bitkiler Çizelge 11’de verilmiştir.
Gen teknolojisi ile bir taraftan kültür bitkilerinin zararlı maddelere karşı toleransı artırılmaya çalışılmakta, diğer taraftan zararlı maddeleri ayrıştıran bitkiler üzerinde ıslah çalışmaları yapılmaktadır. Buna örnek olarak patlayıcı maddeler ile kirlenmiş topraklardan TNT’yi temizleyen transgenik tütün verilebilir. Temizleme olayı; tütün bitkisine aktarılan bir bakteriyel ezim (Pentathritol- Tetranitratreduktaz)

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
değiştirilmiş, deĞİŞtİrİlmİŞ, genetik, genetİk, organizmalar, organİzmalar, yapisi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Şiddete meyyalim vallahi GENETİK Collettivo Sağlık Köşesi 0 17 Temmuz 2008 15:35