IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05 Mart 2014, 19:01   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Anadolu'nun Grek Anakarasına Etkileri




Klasik uygarlığın kökeni araştırılınca klasik kültürün apaçık olarak ilk belirdiği - yani kendilerine sonraları Hellenik diyen toplumunkendilerine barbar dedikleri yabancılardan ayırdıkları ve Olymposlu tanrıları teşkil ettikleri - yerin Anadolu'da İonya olduğu anlaşılır. (MÖ 9. veya 10. yy)Grekçede ne üzümün ne şarabın ne incirin ve özellikle ne de zeytinin adlarının Grekçe aslından olmayıp birçok dağburun ve körfez adları gibi bir Anadolulu dilin kökeninden oldukları anlaşılmıştır. Delice zeytini Portekiz'den Hindistan'a kadar vardır. Ama zeytinin bir besin maddesi olarak kullanışı Yunanistan'a Anadolu'dan geçmiştir. Çünkü Homeros Anadolu'da zeytinyağının tuvalet yağı olarak hatta yazısının başka bir yerinde ilaç olarak kullanıldığını anlatır. Tabi ki bir besin maddesi olarak kullanıldığını yazmaya gerek görmemiştir.

Tanrıça Athena'ya atfedilen bir efsane zeytinin (aşılı) Yunanistan'a nasıl geldiğini ima etme bakımından önemlidir. Tanrıca Athena ile denizler tanrısı Poseidon Atina şehrinin koruyuculuğu için yarışmaya girerler. Şehre en faydalı şeyi getiren kazanmış sayılacaktır. Poseidon atı Athena ise zeytin ağacını getirir. Athena kazanır ve şehrin koruyucusu olur. (İspanyollara da zeytin yiyecek maddesi olarak Araplardan geçmiştir.)

Anadolu'dan Yunanistan'a getirilmiş olan bir iki önemli şey arasında Fenike'den alındığı iddia edilen bir alfabe vardır. Bu fonetik alfabe ilk önce Anadolu'da kullanıldı. O zaman Yunanistan yazıya şiddetli bir gereksinim duymayacak kadar geri idi. Hatta orası tamami ile kültürsüz ve vahşi bir yer sayılabilirdi. Ve böyledir ki Homeros ve ondan iki yüzyıl sonra babasıy ile birlikte Anadolu'dan Yunanistana göç eden Hesiodos düşlerini anılarını ve düşüncelerini ancak İon lehçesinde yazabildiler. İon lehçesi ise en eski Grek lehçesidir. Yani ondan önce gelmiş ve kullanılmış bir başka lehçe yoktur.

Yunanistan'da Atinalı Solon Grek kültürünün Yunanistan'daki ilk temsilcisi sayılır. İsa'dan önce Altıncı Yüzyılda yaşamış olan bu adam bir tüccardı ve işlerini görmek üzere Anadolu'ya gidip gelirdi. Anadolu'da gelişmiş sosyal kurulları gördü. Anadolu'da öğrendiği İon lehçesinde şiirler yazdı. Ama şiirlerini kendisinden önce gelen Midillili Sappho ya da Paroslu Arkhilokhos gibi şair olduğu için değil o devirde yazı manzum olarak yazıldığı için yazdı. Yoksa Solon yüz yıl sonra gelseydi mutlaka nesir yazardı. Solon o sıralarda okuma yazma bilendünya görmüş bir adam olduğu için arkhon (kanun yapıcı hakim ) seçildi.

Yunanistan'da Hellen bilincinin Anadolu'dan Yunanistan'a geçmesi İsa'dan önce 6.y.y. da olmaya başladı. Ancak İsa'dan önce 560-527 yılları arasında yani Atina'da Peisistratos zamanındadır ki Homeros'un eserleri Yunan yarımadasına geçti ve Atina'nın Panathenaia festivallerinde bile belli sıra ile okunmaya başladı. İşte o zaman bu eserler Atina'da kutsallaştırıldı ve oradan bütün Yunanistan'a yayılarak Hellenik bilinç ortaya çıktı. Bu arada Anadolu'dan Yunanistan'a geçen Olymposlu tanrılar ile Hellenlerin dini de bulundu.

İonlu bilinç Anadolu'da geliştikten ancak üç yüzyıl sonra Yunanistan'a geçebilmiştir.

Herodotos: '' Homeros ile Hesiodos Grek tanrılar hanedanını kurdular görevlerini ve sanatlarını tayin ettiler.'' diye yazar ve bu işin kendi gününden (M.Ö.430) dört yüz yıl önce olduğunu ekler. (Anadolu Tanrıları -Halikarnas Balıkçısı)


Homeros ile Hesiodos bu tanrıları tutup yoktan var etmediler. Anadolu'dan dillerini klasik bilinci ve Hellenik denilen uygarlığın temelleri ile birlikte tanrıları da aldılar.

M.Ö. 490 yılına doğru Yunanistan'ın Persler tarafindan istilası klasik kültürün ve Yunan uygarlığının geçirdiği en büyük ikinci tehlikedir. Çünkü Persler Anadolu'da zaptettikleri İonya'nın ve Karya'nın sosyal kurumlarına dokunmadılar. Ve Güney Anadolu'daki klasik kültür hareketi devam etti gelişti. Halbuki anakarada baş gösteren birinci büyük tehlike M.Ö Yedinci Yüzyılda Yunanistan'da Orfik'lerin mistik tarikat ve dininin yayılmasıydı. Yakın Doğudaki bu yeni din eğer Yunanistan'da bütün hurafeleri sırları ve sihirleriyle kökleşseydimuhakkak akılcılığı felsefeyi ve ruh özgürlüğünü boğar hayatı akla ve güzelliğe dayanan bir uygarlığı tamamen söndürürdü. Orfizm temelleri üzerine gelişmiş bir tarih ve uygarlık zincirini bugün düşünmek bile insanı ürpertiyor.

Anakarada yaşam koşularının Anadolu'ya göre daha ağır olmasından dolayı kötümser yapıya sahip halk tarafından Orfizm çabuk sayılacak bir sürede Yunanistan'da benimsendi. Eleusis'te tutunan Orfizm akımına ''Eleusis sırları'' diye yeni bir ad takıldı. Bu sırlara göre alt dünya tanrısı İakkhos tanrıcalar ise Demeter ile Persephone idi. Bu sıralarda Sisam adasında dahi bilgin Pythagoras (Büyük bir matamatikçi olmasına rağmen) Sicilyada da Batıni yeni bir Orfik mezhebini yaymaya koyuldular. Orfizm o dönemde başta Aiskhylos ve Pindaros olamak üzere edebiyatta etki yaptı. Hatta Orfizm Platon'a bile uyumlu geldi.

İonya burnunun dibinde ki bu zehire karşı panzehir vazifesi gördüler. Anadolu'da tanrı bilim ile fen bilimlerini birbirlerinden ayıran hareket Orfizm'den çok önce başlamıştı. Anadolunun bu iki bilimi birbirinden ayırması klasik uygarlığı rahipler tarafından dogmatik bir biçimde yorumlanarak bir dinin baskısı altında mahvolmaktan kurtardı. Anadolu'da diyalektik felsefenin kurucuları sayılan Ephesos'lu Herakleitos ve Kolophon'lu Ksenophanes'un bulunması hem Anadolu'yu Pers istilasından hem de Orfizm tehlikesinden kurtardılar.

Ksenophanes Anadolu'yu terkederek Yunanistan ve İtalya'da şehir şehir dolaştı ve Greklerin dinine ve ideallerine şiddetle hücüm etti. Özellikle atlet idealini komik buldu. Bir yarışı veya atletik müsabakayı kazanana karşı gösterilen saygıyı delilik saydı. ''Aklımız ölümlü hayvan ve beygir kuvvetinden daha iyidir''. Tanrılar için ise ''Eğer ****lerin beygirlerin ve aslanların kendilerine tanrı yapan elleri olsaydı onlarda tanrılarını **** beygir ve aslan biçiminde yaparlardı'' dedi.

Ksenophanes yanında tambur ve bağlama çalan bir köle ile devrimci düşüncelerini diyar diyar yaydı. Ksenophanes yalnız yıkıcı değil aynı zamanda yapıcı idi. Felsefede baş prensibi tek tanrı idi. Ama bu tanrı evren ile birleşiyordu. Bu tek tanrı ile birlikte doğaya hayat veren birkaç ikinci derece tanrı kabul etmişti.

Öteki dev Ephesoslu Herakleitos ''Hep akar ve hiç bir zaman hiç bir yerde durmaz'' diyerek dünyada bir ''statuko'' nun var olduğunu ilk anlayandır.

Herakleitos Ksenophanes ile büyük farklılıklar gösterir. O siyasette bir aristokrat idi ancak aydın olan birkaç seçkin zenginin anlayabileceği güç bir üslup ile yazıyordu. Yaşlanınca felsefe kitaplarını Ephesos'ta Artemis tapınağına bırakarak son günlerini yaşamak üzere şehrin yakınındaki bir ormana yapayanlız yerleşti. Sürekli değişmeyi varlışın değişmeden (akmadan) ibaret olduğunu tespit eden doktrini buldu. ''Hep akar'' ve ''Biziz ve değiliz'' dedi. Bununla kalmayarak görecelilik (rölativite) doktrininin filizlerini attı: ''Kötü ve iyi aynı şeydir.'' diyordu. Kendinden önce gelen tüm İonya filozoflarının hepsinden daha büyük bir dehaya sahip olan bu adam kendinden sonra gelenleri de heybeti ile etkilemiştir.

Klasik uygarlığın dayanağı iskeleti felsefeydi. Anadolu İonya'sının bu kişileri ve onlar gibi olanların verdiği savaş sonunda klasik uygarlığı tehdit eden Orfizm tehlikesi ortadan kansız ve savaşsız bir şekilde kalktı. Bu devre ''Yedi Hakimler'' devri denir.

Bunlar:


Atinalı Solon

Koentli Periandros

Spartalı Kylon

Midillili Pittakos (*)

Prieneli Bies (*)

Miletli Thales (*)

Lindoslu Kleobulos. (*)


Yukarıda ki listede işaretlenmiş olanlar Anadolu'ludur. Kalanların birinin Atinalı diğerinin Koentli ötekinin Spartalı olması anakaradaki üç önemli bölgeden birer temsilci bulunması politikti.Bu bölümde yazdıklarımız İon kültürünün tamamen Anadolu'dan Yunanistan'a geçtikten sonra bile Yunanistan'da başgösteren tehlikenin gene İon'larca yok edildiğini göstermektedir.

Plastik sanatlara gelince anakaranın Mora yarımadası ile Batı Anadolu'da aynı zamanda gelişti. Her ikisi de Girit'in etkisi altında kaldılar. Karya ve İonya'da Girit'ten başka doğal olarak Batı Anadolu etkisi de oldu. İonya Mora yarımadasına oranla zerafeti ayrıntıları ve yumuşaklığıı ile üstündür.

İlk çağın başlıca heykeltıraşları: Myron Polykleitos ve Pheidias'tır. İkinci dönemde ise Praksiteles Skopas ve Lysippos'tur. Bunlardan Praksiteles hariç hepsi Yunanlı ve çoğu Atinalıdır. Üçüncü dönemde (Büyük İskender zamanı) ve sonrasında Rodos ile Bergama başta gelir.

Ne yazık ki ilk çağdan hiç resim kalmamıştır. O zamanın ressamları hakkında bildiklerimiz Pausanias Plinius ve Lucianus gibi tarihçilerin anlatıları ile sınırlı kalıyor. Ama vazo gibi kazılardan elde edilen buluntuların üzerlerindeki resimlere bakarak o devirde resim sanatının oldukca ileri bir düzeyde olduğunu söyleyebiliriz. Eski tarihin en büyük ressamı Apelles Anadolu'da Kolophonludur. Kendisi Ephesoslu Ephoros stüdyosunda çalışmıştır. Ressam Parrhasios Ephesoslu Polygnotos Thasoslu ve Parrhasios İtalyandır.
Alinti

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
anadolunun, anakarasına, etkileri, grek


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık