IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 02 Ocak 2013, 21:37   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Anadolu’da İz Sürmek - TEMA Vakfı’nın 15. Yıl Kitabı





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Yıllar önce Hindistan’dan dönerken içimde bir şeylerin kopup gittiğini, artık aynı kişi olmadığımı hissetmiştim. Önemli bir değişim yaşamıştım. TEMA Vakfı’nın on beşinci yıl kitabını yazmak için yaptığım Türkiye turu; karşılaştığım insanları, şahit olduğum olayları ve gördüğüm coğrafyalarıyla beni hem değiştirdi hem de geliştirdi...

Bu kitabın yazılma fikri, yaklaşık beş-altı yıl önce TEMA’nın Bodrum’da başlayacağı bir projenin tanıtım toplantısında ortaya çıktı. Yoğun bir günün ardından TEMA’nın kurucuları, yöneticileri, bürokrasinin üst düzey temsilcileri ve gazetecilerle beraber sıcak diyalogların yaşandığı bir akşam yemeğinde beraberdik. Daha önce yöneticilik yaptığım bir şirketin yüzüncü yıl kitabının yazımında bazı tecrübe ve gözlemlerim olmuştu. Bundan güç alarak masa çevresinde toplanan dostlara “TEMA Vakfı, kitabı yazılacak bir kıvama gelmedi mi?” diye sormuştum. Niyetim masada bulunan ve sürekli sivil topluma, çevreci kuruluşlara destek veren değerli gazetecilerden Gila Benmayor veya Şelale Kadak’a bu işi yıkmaktı...

O gün ortaya attığım bu düşünce masa etrafında bulunanlarca dikkate alındı. Hatta böyle bir kitabın nasıl olması gerektiğine bile biraz değinmiştik. Ancak oldukça yüklü programlar ve iş yoğunluğu sonucunda proje hepimizin nezdinde birkaç yıl düşünce olarak kaldı. Bu zihinsel hazırlık döneminin ardından 2006 yılının sonlarında, hatta 2007 yılının ilk aylarında yıllarca kendi köşelerimizde olgunlaştırdığımız bu düşünce toplantılarla somutlaşmaya başladı... Ve proje döndü dolaştı –kalemi benimkinden çok daha değerli olan bunca ismin arasında– benim üzerime kaldı! Belki de ilahi adalet yerini bulmuştu! Bu durum paradoksal bir şekilde hem zorlu bir iş hem de bir ayrıcalıktı... İtiraf etmeliyim ki, TEMA’nın kitabını yazmanın kolay olmayacağını başından beri tahmin ediyordum, ancak yazarken durumun tahmin ettiğimin de ötesinde bir zorluğa sahip olduğunu hissettim...

2007 yılının ilk aylarında yaptığımız birkaç toplantıda, kitabın şeklini ve çalışma yöntemini konuştuk. Şüphesiz ki, böylesine geniş bir coğrafyaya sahip bir ülkede kendi faaliyet alanında lider, etkin ve kapsamlı projelere, söylemlere sahip bir sivil toplum kuruluşunun öyküsü birbirinden oldukça farklı biçimlerde yazılabilirdi: Kronolojik, ana başlıklar altında, teknik bir hüviyette, yarı gezi yarı öykü niteliğinde... İşte bütün bu farklı biçimler içerisinde TEMA’nın başarı öyküsünü gezi/öykü niteliğinde yazmamın doğru olacağına inandım çünkü TEMA’yı TEMA yapan birçok özelliğin arasında heyecan, coşku ve duygu yükü beni daha çok etkiledi...

Kaldı ki diğer yöntemleri seçmek çok da doğru olmazdı. Çünkü erozyon, ağaçlandırma, bitki örtüsü, su, karbon emisyonu, tarım ve hayvancılık, kırsal kalkınma ve biyolojik çeşitlilik gibi teknik konularda hem TEMA’nın hem de bağımsız uzman ve akademisyenlerin çok önemli çalışmaları ve eserleri zaten bulunuyor. Bu kitap erozyon kitabı değildir... Bu kitap ağaçlandırma kitabı değildir... Bu kitap tarım ve hayvancılık ya da kırsal kalkınma kitabı da değildir... Bu kitap daha ziyade büyük yürekli insanların, dava adamlarının, yurtsever aydınların, fedakâr gönüllerin, çilekeş, vefalı, çalışkan ve titiz insanların sadece kendileri için değil bütün bir toplum, bütün bir insanlık, hatta bütün canlılar âlemi için başarma isteklerinin serüvenidir... Hem de sadece toprağın değil, değerlerin de hızla erozyona uğradığı bir çağda ve ortamda... Adeta bir parçası olduğum bu serüven beni mutlu etti... İçinde barındırdığı coşku ve gönüllülük başımı döndürdü... Her şeye karşın halen bir umudun var olabileceğini kanıtladı...

Kitabın yazılması için sırayla şu yöntemleri izledim: TEMA’nın bilgi ve belge merkezinde araştırmalar yaptım, çeşitli alanlarda geliştirilmiş olan raporları ve sunumları okudum... TEMA’nın yürüttüğü projelerin ortaya koyduğu çıktıları ve verileri inceledim... Ehil ellerce yazılmış çeşitli kitap ve kaynakları karıştırdım... Başta Necmettin Çepel, Murat Altın, Mahir Gürbüz, Bahri Çevik, Ahmet İnci olmak üzere değerli hocaların ve uzmanların bilgi ve tecrübesinden yaralandım... Nur İçözü, Mehtap Uçar, Nazire Kutsal ve Figen Koyunoğlu’nun çocuklar için yaptığı güzel çalışmalardan etkilendim... Başta kurucu önderler olmak üzere TEMA’nın kolektif aklının yaratıcılarıyla, bölüm başkanlarıyla, temsilcileriyle röportajlar yaptım, sohbetler gerçekleştirdim...

Sonra da, güzergâhını TEMA yöneticileriyle beraber oluşturduğum bir Türkiye turuna çıktım... Adım adım, dere tepe TEMA’cılarla, gönüllülerle, uzmanlarla buluşup ağaçlandırma ve kırsal kalkınma projelerini yerinde inceledim... Muhtarlarla, çiftçilerle ve köylülerle tanışıp sohbete daldım... Ahırlarına ve ağıllarına girdim... Sofralarına oturdum... Buz gibi ayranlarını, sıcacık çaylarını içtim... Yemişlerinin ve meyvelerinin tadına baktım... Düğünlerine katıldım... O güzelim çocukların fotoğraflarını çektim... Erozyon kontrol sahalarına ve mera ıslah alanlarına girdim... Zaman zaman güldüm, eğlendim... Zaman zaman üzüldüm, kederlendim... Ama gittiğim her yerde bu coğrafyanın misafirperver ve güzel sahiplerince kucaklandığımı hissettim...

Türkiye gezimde fark ettiğim ve okuyucuyla paylaşmaktan büyük keyif duyacağım bir başka önemli konu da TEMA teşkilatının ve proje seçimlerinin -benim gezimden de anlaşılacağı gibi- gerçek anlamda bütün Türkiye’yi kucaklıyor olması... TEMA’nın kitapta anlatmaya çalıştığım birçok yönü var, ama siyasi yönü yok... İşte bu bağlamda her bölgeden, kültürden ve inançtan insanların yer aldığı nice projeler gördüm... Farklı bakış açılarıyla ve yaklaşımlarla karşılaşıldığında da uzlaşma ve toleransın sonuç almaya katkı sağlayacağına şahitlik ettim... Gitmek istediğim halde örneğin Bodrum’a, Şırnak’a, Posof’a, Bayburt’a, Hatay’a gidemedim... Ama örneğin Harran’a, Adıyaman’a, Macahel’e, Erzurum’a, Karapınar’a, Edirne’ye gidebildim... Çanakkale, İzmit, Ankara, Konya, Eskişehir, Adıyaman ve diğer bazı il temsilcileriyle görüşebildim... Zaman darlığından ya da temsilcimizin yoğun programından dolayı örneğin Samsun, Edirne, Erzurum temsilcileriyle görüşemedim... Hele Erzurum İl Temsilcisi ile adeta birbirimizi teğet geçmiş olmamıza gerçekten üzüldüm...

Yapılamayanları kendi adıma ilk fırsatta gerçekleştirmek istiyorum. Ama böylesine güçlü ve kurumsallaşma yolunda ciddi adımlar atmış olan bir sivil toplum kuruluşunun isimlerden ziyade süreklilik arz eden sistemlerden, yöntemlerden ve anlayıştan oluştuğunu da biliyorum.

Gezilerimin çoğunda bana, İstanbul’da bulunan merkezden proje yöneticisi, uzman ya da bölüm yöneticisi eşlik etti... Zaman zaman onlarla beraber yolculuk ettim... Orman mühendislerinin, ziraat mühendislerinin, çevre uzmanlarının TEMA için ne kadar önemli rol oynadığını gördüm... Onların bilgi ve tecrübesinden fazlasıyla istifade ettim... Çoğu gezimde gördüklerimizi fotoğraflayabilmek için bana eşlik eden ve projeye gönüllü destek veren (renkli basılan fotoğrafların sahibi) Volkan Çalışır’ı yakından tanımaktan büyük memnuniyet duydum... Başımın sıkıştığı ve desteğe ihtiyaç duyduğum her an bana gereken bütün katkıyı vermekten çekinmeyen ve benim için TEMA’nın sürekliliğinin ve istikrarının teminatı olan Ümit Y. Gürses’in, Yeşim Beyla’nın, Elif Verün’ün, Mustafa Uzbilek’in ve diğer bölüm yöneticilerinin desteğini unutamam...

Bitki sosyolojisi bilim dalının ülkemizdeki kurucusu olan Prof. Dr. Hikmet Birand’ın Alıç Ağacı ile Sohbetler isimli başucu kitabını yıllar önce ilk okuduğumda çok etkilenmiştim. Rahmetli Hikmet Hoca, yazdığı çeşitli kitaplarla sokaktaki insanı hedef alarak inanılmaz sıcaklıktaki bir dille iyi okuyucuya olduğu kadar nazlı okuyucuya da hitap etmenin olanaklı olduğunu kanıtlıyor. Kitabımın temel amaçları arasında, TEMA Vakfı’nın heyecanını ve başarı öyküsünü TEMA’yı yakından tanımayan ve toprak, hava, su, bitki örtüsüne dair sorunlarımızı bilmeyen ya da ilgilenmek istemeyenlerin de dikkatine getirmek bulunuyor. Daha uzun vadeli dileğim ise: kırk fırın ekmek yemeyi gerektirse bile bu topraklardan nice yazarların, aydınların, sivil toplumcuların, düşünce insanlarının, Hikmet Hocaların çıkabilmesi...

Bu kitabın yazımı sırasında ortaya çıkmış olabilecek her türlü eksiklikten, hatadan ve ihmalden dolayı beni bağışlamanızı rica ediyorum... Biliyorum ki iyi niyetle yola çıkmış olmam; çalışmamdaki ve girişimimdeki eksikleri yok saymaya yetmeyecektir... TEMA’nın bütün paydaşlarına ve değerli okuyucularıma her türlü görüşe, yoruma ve katkıya açık olduğumu ifade etmek isterim...

Değerli düşüncelerinizi benimle paylaşabileceğiniz en etkili yöntemin adresi üzerinden e-posta ile olacağı kanısındayım... Görüşlerinizi ve katkılarınızı bekliyorum... Benim için netameli bir başka alan da, kitabımda yer vermek istediğim nice isimsiz kahramana arzu ettiğim genişlikte yer ayıramamam... Mütevelli heyetinden yönetim kuruluna, il temsilcilerinden proje yöneticilerine, gönüllülerden eğitmenlere, hocalardan uzmanlara, Genç TEMA’cılardan Yavru TEMA’cılara kadar binlerce, hatta on binlerce kahramanın ismini teker teker saymak isterdim... Ancak ne yazık ki bu mümkün olamadı... İsmine yer verdiğim kahramanların aslında kendilerinden ziyade diğer bütün kahramanları temsil ettiği unutulmamalı... O sebeple, beni bağışlamanızı diliyorum...

Son söz olarak; bu anlamlı rüyanın fikir babası olan rahmetli Vehbi Koç’a, başta Hayrettin Karaca ve A. Nihat Gökyiğit olmak üzere TEMA’nın bugünlere gelmesinde emeği olan herkese, çeşitli işbirliği olanakları yaratan resmi kurumlara ve özel kuruluşlara, projelere sponsor olan şirket ve işadamlarına, bu kitabın çıkmasına destek sağlayan Koç Grubu’na ve kitabı basan Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın değerli çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyorum... Ayrıca, bana her zaman sabır ve anlayış gösteren eşim Hande’ye, annem Yıldız Batum’a, kardeşlerim Güneş, Cemal, Bulut, Gülay ve İrem’e, güzelim Elif Yıldız’a sevgilerimi sunuyorum... Beni kitap dünyasıyla tanıştıran babam Aytekin Batum’u rahmetle anıyorum...

__________________
Kırk yılda bir gibisin...
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ruj sürmek teknik ister Zen Güzellik, Sağlık ve Bakım Önerileri 0 23 Mart 2012 17:18