IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Konu: İçimizde ki Deniz... Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Boot Engelleme Sorusu
Başlık:
  
Mesajınız:
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:
 
   

Diğer Seçenekler
Diğer Seçenekler

Your browser doesn't have Flash, Silverlight or HTML5 support.


Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
15 Ağustos 2012 13:29
Sue
İçimizde ki Deniz...

İçimizde ki Deniz...
İçimizde ki Deniz...

Arkadaşlar
Ece Temelkuran'ın çok sevdiğim bir yazısını ekliyorum. Hayatta suların nereye, ne zaman, nasıl akacağını bilmek isteyenlere...


Ece Temelkuran
"Şöyle bir iş yapayım", "Böyle bir hayatım olsun" diyorsun. Oysa insanın içinde sular var. Hayatın gidişatına yön veren akarsular, insanı yeryüzü gibi şekillendiren dip akıntılar. Eğer dip akıntılarınla aynı doğrultuda seçimler yaptıysan sonradan pek bir şeyi değiştirmen gerekmeyebilir. Tabii eğer sıkılmadıysan. Ama bir de, sırf olman gerektiğini düşündüğün için -diyelim ki- işletmeci, bilgisayar mühendisi veya avukat olduysan, ya da diyelim ki, öyle olması gerektiğini düşündüğün için belli bir hayat biçimi tutturduysan, çok geçmeden yakana yapışıyor akarsuların.
Ne kadar güçlü olsa da inşa ettiğin "zorunluluk", "gereklilik barajları", yıkıp geçip akacağa yere akıyor nehirler. Hatta bazen herkesin bayıldığı, hatta neredeyse kıskanılacak bir hayat da olabilir vazgeçilen. Sırf iç suların aslında oraya akmadığı için, sırf bu yüzden.
Yani aslında "değiştirdiğin" bir şey olmuyor bir gün hayatını değiştirmeye karar verdiğinde. Sadece suları akması gereken yere akıtıyorsun.
Akılacak yere akma meselesini zorlaştıran ne yaş ne de hayatın neresinde olduğun aslında. Bir hayattan bir başka hayata gitmeyi zorlaştıran şey, gemileri yakma meselesi.
Önceleri belki terk ettiğin limana geri dönmeye yarayan gemileri daha kolay ateşe verebiliyordun. Ama sonra, zaman geçtikçe, indiğin gemiyi yakmak zorlaşıyor. Daha ileri gitmeyi becerememekten ve geri döndüğünde bu kez kimseyi bulamamaktan korkuyorsun belki. Basitçe, yalnızlıktan. Yeni hayatı beceremeyince yaşayacağın yenilgi ile baş edebilecek kadar zinde hissetmiyorsun belki. Yakmakta tereddüt ediyorsun gemileri. Tereddüt. Yeni başlangıçların en sevmediği. Ve "yenilgi korkusu". Vaktin nakde eşitlendiği bir hayatın icadıdır yenilgi meselesi. Belki bu kadar "değerli" zannetmeseydik hayatlarımızı, bu kadar korumasaydık kendimizi, daha rüzgârlı olan o eski aşk hikâyelerinden birinde, bizimkinden kesinlikle daha heyecanlı olan o hayat hikâyelerden birinde bulabilirdik kendimizi.
Hangimizin aşkı bir kıtadan diğerine sürüklüyor hayatımızı, hangimizin macerası "roman gibi bir hayat" armağan ediyor bize? Çünkü eskisine göre daha değerli vakit (ne demekse?), hayatı "harcamak" bu yüzden çok daha kabul edilemez eski zamanlara göre.
Ne zaman değiştirilmeli hayatlar? Bu soru, "Hayat hangi yaşta değiştirilebilir?" anlamına gelmiyor. Başka bir şey. Bir hayat ne zaman değiştirilmeli, söyleyeyim. Akamadığında. Bir akış hissi vardır, işler tam da iç sularınızla birlikte akıyorsa. O akış hissi bittiğinde demek ki uzaklaşmışsınızdır içinizdeki akıntıdan.
Eğer akıntıdan bir biçimde ayrıldıysanız yolunuzu kaybedersiniz ve hayat akmaz. İşte bu his gelip hayatın tam orta yerine oturduğunda - hiç yaşınızı sormuyorum - o zaman değiştirilmeli bir hayat. Değiştirilmeli ve değişecektir mutlaka hayat, eğer akmıyorsa. Hatta siz isteseniz de istemeseniz de...
Alıntı

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı