IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Konu: Ağlamaklı.. Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Boot Engelleme Sorusu
Başlık:
  
Mesajınız:
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:
 
   

Diğer Seçenekler
Diğer Seçenekler

Your browser doesn't have Flash, Silverlight or HTML5 support.


Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
10 Mart 2022 04:54
horix
Gitme dur

Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
"GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir incir ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir

Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir.
10 Mart 2022 04:51
horix
Dün.. siir

Dün çiçekinin önünden geçerken bir gül gördüm.
Dünyanın en güzeliyim diye haykırıyordu.
O gülü aldım ama güzel olduğu için değil seni görüp de utansın diye!
10 Mart 2022 04:49
horix
Çağrı

Bana ihtiyacın olursa
beni çağır.
Çağrına ihtiyacım var.
10 Mart 2022 04:48
horix
şiir olsam

Seni, yazdan bir gece yarısı,şiirlerinin aydınlığında tanıdım
Beklerken, zaman çarkında öğütüldü heyecanlar, ben baş aşağı kaldım
Otobüslerin motor seslerine karışan renkli bir uçurtmaydı yüreğim.
İpi, senin hiç tutmadığım uzak ellerinde, ben ha düştüm ha düşeceğim.

Tabi ki seni de kıskanalım. Hem de en çok seni kıskanalım
Demiş miydin? Yoksa bir masal mıydı, sen söyledin de ben yazdım.
Düşlerim zincirleme kazalarda haykırışlar kan revan
Gözlerinde utançlara saklı sevmeler,
Her yanım yapış yapış yalan.

Hiç istememiştim itilip kakılan çocukluğumu yeniden
Şimdi bana çocuk umutlarım gerek , aşkı hiç bilmeyen
Hayır, sözümü geri aldım. Ağlayacağım. Duyma sen.
Dinleme beni, yorulma sakın,
Biliyorum çok yorgunsun zaten.

Sevmelerimi bilmedin .. Bırakmadın ki seveyim.
Sensizlik, pasaklıydı berbattı,

Sevdam uzağında ekşidi, küflere yattı
Anlamadın neyleyim

Yalnızlığı çirkefe buladım, kana boyadım şimdi,
Bana bakıyor karşı duvardan
Ve ben.. sözümü tutmadım
Ağlıyorum hiç durmadan, utanmadan

Bırak seveyim, hadi seni seveyim cadı büyüleri bozulsun.
Kıskansın sevgimi başımda esen kavak yelleri,
Hani karındım ben, hadi bırak ellerim sana dokunup bahar koksun.

Bırak seni seveyim ne olursun.

Şımartsan beni, nazlansam kalbinin atışlarında

Hiç konuşmasam şiir olsam bana uzanışlarında
Yollara değil ki isyanım, ya da seni benden ayıranlara
Sende ki uzaklar nasıl da yakıyor içimi bilemezsin.

Bir sevda takıldı geç zamanlarıma
Yoktu okuma yazması,sağır ve dilsizdi
Ne söyledi ne dinledi
Büsbütün sarıldı yüreğim,ruhum,bedenim korkulara
Büsbütün dağıldı,saçıldı sevdam toplayamaz oldum

Üstelik bununla da kalmayıp, bende seni seviyorum.
Valla çok seviyorum
Bunu sen mi yazmıştın. Ben mi uydurdum.
Bir gidiş gittin. Sonrasında tek ben söyledim ben duydum.

Yasak kapılarına yaslandım, ıslandım boranlarda
Kirlendi üşüdü sevdam, çıplak kaldım,
Küçüldü yüreğim gözlerinde, aşağılandım
Çılgın bekleyişlerde komiktim, dengesizdim
Çabalarım saçmalık,ben gereksizdim,
Kah umudum yüreklendirdi, çaldım kapını
Kah kovulmalardan yıldım korkulu karanlıklara sığındım
Sonun da astım duymadığın haykırışlarımı kapına
Yumdum gözlerimi gizli alaylarına
Şimdi bende emniyette bir ben, tek başına
Umudun kesildiği yerdeyim.

Ben alışamadım sana, anlamadım
Önemi yok, sen de beni anlama.

Oysa içim seni nasıl da istiyor, nasıl çekiyor canım, bilemezsin
Kıyamadığımsın, kendimden bile sakındığım...
Geç bulduğum, yitirmekten korkup, korkularda yitirdiğim
Aşkım, ruhum, sevdam CANIMSIN.
10 Mart 2022 04:45
horix
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN

Sen her şeyin en güzeline layıksın.
Yaşantının her dönemi renkli ve neşe dolu olsun.
Dilediğin kadar şanslı huzurlu ol.
Yüreğin sevgi ve mutlulukla dolsun.

Yeni bir doğum günü
Yaşamın etrafında atılmış bir tur gibidir
Önceki doğum gününden bu günü bir düşün.
Yapmış olduğun yaşam turundan aklında kalanlar nelerdir.
Kaybettiklerin kazançların hüzünlerin sevinçlerin.

Yaşanmış hiçbir zaman geriye gelmez.
Atacağın yeni yaşam turunda çizdiğin yoldan taviz verme.
Hayat bazan tutsaklık bazan hayal kırıklığı olabilir.

Zorluklardan yılma bu gün yaşamak istediğini yarına bırakma.
Yarın çok geç olabilir.
Hayatı sımsıkı tut yüreğini kaybetmemek için.
Hiç bir şeyi erteleme, hayatı dolu dolu yaşa.

Yaşamaya değer çok güzel zamanların olacaktır
Sonuna kadar hepsini yaşa.
İçindeki çocuğu kaybetme, besle büyüt.
Yaşamın daha renkli, değerli olduğunu anlayacaksın.

Hiçbir zaman unutma dünyada bir tek Peri sen varsın.
Onu yaşarken hapsetme sevgiyle besle, büyüt
Sen her şeyin en güzeline layıksın.
Dilediğin hayatı yaşa, sevdiklerine yaşat.
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN.
10 Mart 2022 04:43
horix
O büyülü gözler

Bilmem o büyülü gözler kimden yadigar,
O büyülü gözlere bakan yoldan çıkar,
Derdi çekerek senden değil aşktan bıkar,
Taşıyamaz sonunda,aşk onuda yıkar...

Bilmem o büyülü gözler neden bozulmaz,
O büyülü gözlere bakan iflah olmaz,
soldurur güllerimi ama kendi solmaz,
Kime kalmış yalan dünya sanada kalmaz.
10 Mart 2022 04:41
horix
Son.

Bitkinim
ve yorgun.
Çok yaklaştım,
korkuyorum.
Işık loş.
Kapı kapalı.
Yalnızım.
Korku kalmadı.
Herşey apaçık,
dönüş yok.
10 Mart 2022 04:38
horix
Sevmeye yüreğin var mı

En çok istanbula benzeyen gözlerini sevdim
gözlerinde devrik cümleler gibi bakan kederi
esirgeyen bağışlayan aşkın adıyla başladım sana

kimbilir kaç kez yazdım kendimi arka sayfalarına hayatının
faili meçhul bir cinayet haberi gibi

kırlangıç fırtınalarına benzeyen yüzünü sevdim
jilet yansıması gibi yüzüme çarpan yüzünü
yüzünün avuçlarımdaki yasa dışı hüznünü
hani geceyarıları gökgürültülerine kulak kabartır gibi
hani bir ırmağın kendini denize dökmesi gibi
hani iki arada bir derede telaşlı sevişmeler gibi
hani anlarsın ya suçüstü bir aşk gibi
bulup bulup yitirmeyi sevdim seni

ustura suskunluğuna benzeyen ellerini
bana olmadık şeyler düşündüren ellerini
beni içimin gizlisinden alıp her karartma gecesi
en argo şiirlere rehin bırakan ellerini sevdim
bana bu kenti bu ülkeyi ve bu dünyayı
bana bu en ahlaksız çağını zamanın
bana yaşadıgım dünyadaki çocuk ağlamalarını unutturan
dokunduğun heryerinde bedenimin
sigara yanığı tırnak çiziği yaralar açan
bana kendi uçurumlarında çığlıklar yakıştıran
ellerini sevdim

aruz veznine benzeyen yalnızlığını sevdim
ben senin kendi yalnızlığında
iş çıkışlarındaki caddeler gibi çoğalmanı
cuma akşamları beyoğlunun çalgılı sokakları gibi
bir korsan gösteriye dört koldan katılmak gibi
içimde kalabalıklaşmanı sevdim
çocukluğuma benzeyen yalanlarını
yalanlarında yakaladığım gerçeklerini
gerçekler ki zaten saatli maarif takvim yapraklarının
arkalarındaki maniler gibidir
manileri sevdim her gidişinin ardındaki mide kanamalarımı
nöbetçi eczanelerin uykusuz kalfalarıyla korkuttum
korkularını da sevdim
düşmemek için bir elinle sımsıkı tuttuğun
merdiven korkuluklarına benzeyen korkularını
mutedil dalgalı denizlere benzeyen sevişmelerini
sevişmelerindeki acemi dilsiz alfabesini
patladı patlayacak bir fırtınanın tam ortasında
kendini ölüme bu kadar genç hissetmeni
senin gecikmelerini sevdim

tebdil-i kıyafet beni sevmeni sevdim
dudaklarında bir karanfil gibi ısırdığın fahişe gülüşünü
komisyon vermemek için bir otobüs durağında
tam on altı yerinden bıçaklayıp kaçarak
sadece kendin için sattığın gülüşünü sevdim
bir şiire benzeyen uzaklıklarını sevdim
yalnız denizlerde kürek çektiıim uzaklıklarını
bir mülteci gibi bana hep ülkemi özlete
kendimden kaçtıkça seni bulduğum
sana gittikçe kendime vardığım uzaklıklarını
imkansızlığını sevdim

ben seni arkamda bırakacağım en son sözcük gibi
ben seni bir intihar gibi sevdim


ben senin gözlerini daha önce de gördüm
hani ter kokulu bir belediye otobüsünde
kalbini çarptığım kadından kaçarken
sırtımdan vurulup da ellerine düşmüştüm ya
hani bileklerimi jiletlediğim bir akşam
başucumda oturup saçlarıma dokunmuştun
aramızdan imkansız şarkılar geçiyordu
çocuk bahçeleri gibi umutsuzdun

ben senin gözlerini daha önce de gördüm
hani ıssız bir sokağın yankılanması gibi
hani son dizesi henüz yazılmamış bir şiir gibi
dudaklarımdan uzak okyanusların bütün mavisini
dudaklarımdan söyleyemediğim bütün sözcükleri
bir öpüşte çekip almıştın ya hani

ben senin gözlerini daha önce de gördüm
hani birinci şube kapısında dipçiklendiğim akşam
hani bir paket sigara için yeni pabuçlarımı sattığım akşam
hani bir gülüşüne gül olduğum akşam
hani bir damlasına gözyaşının la ilahe illallah
bin dolunayı kurban ettiğim akşam
hani yaklaştıkça kendine doğru kaçan bir ufuk
dokundukça kendine kapanan bir kapı
uçurumlarında sesimi yitirdiğim bir çığlık
ve suskunluğunda burnumun direğini sızlatan
zifiri karanlığında kendimi aradığım bir çocuk

ben senin gözlerini daha önce de gördüm
ben senin gözlerinde daha önce de öldüm

bu şehri benzetebildiğim kadar sana benzettim
en sensiz gecelerimde rum batakhanelerinde girit rakısı içtiğim
sabahlara kadar sokaklarında ana avrat dümdüz gittiğim
denizlerine kustuğum caddelerinde yittiğim bu şehre
meydanlarında on bin ağızdan on bin lanet ettiğim
köprülerinde ateşler yakıp aşka boyun eğdiğim
çingene rengi şiirler söyledim diye polislerine rüşvet verdiğim
karakollarında körkütük kan kustugum bu şehre
gündoğumlarında salya sümük ağlayıp kendime geldiğim
kalbimi varoşlarına sığdıramadığım bu şehre benziyorsun
sen çaresizliğimin jilet yarası
annemin konfeksiyon atölyelerindeki hüznünü öğüten
şehir hatları vapurlarında çocukluğumu sattığım
iki yakasını biraraya getiremediğim bu şehre benziyorsun en çok
uğruna bileklerimi kestiğim ******lara benziyorsun
imkansızlığın anlamı kadar imkansızsın artık
yeter ulan beeee kalbime dinamitler döşüyorsun

geçmiş bir zamandı kalabalıktık
gelincik tarlalarında bahar çağrıları gibiydi yüzün
hayra yorulmayacak düşler gibiydin
bir ayeti ezberler gibi ezberliyordum yüzünü
sen susuyordun
kuşatılmış bir kent nasıl susarsa öyle
elimi kolumu sallaya sallaya dolaştım senin o ıssız caddelerinde
dilimde dinamitler patladı öyle doluydum ki
uzatsam ellerim göğe değecekti sanki

gökyüzüme dokunsan ağlayacatın
mavinin kaç tonu var bulutlardan öte
ağladığın zaman anlayacaktın

çığlık çığlığa sevişmeler gibiydin
dağ koyaklarında eşkiya ateşleri gibi gizli
ve namlu yatağında sabırsız bir mermi kadar gerçektin
sendin
senin ellerindi akdenizdi
senin gözlerindi bir balıkçı teknesi gibi heyamollarla geçip gitti
sendin
hiçliğimin ilk gecesiydin

olmadık şarkılar dinliyorum şimdi
en ölümcül intiharlar besteliyorum uykulardan uyanıp
zaman zaman mavi yüzlü çocuklar adıyorum tarihe
sonra susuyorum
sonra mutlaka bir şiirle bağırıyorum seni

bütün umutsuzluğumu
bir mayın patlaması gibi gibi bin parçaya ayır
yarın olsun
sen ol
gözlerin olsun
ve hep olsun
aşkın hiçliğimin önüne barikatlar kursun
ne dersin
yolundan dönebilir mi bu kurşun

işte yine gittin
ortalığı toplamadım
karnımı doyurmadım yağmura bile aldırmadım
örneğin darmadağın ettiğin alnım
yaktığın ateşin koru
yatağıma bıraktığın deniz kokusu
ve kalbimden silmeyi unuttuğun parmak izlerin
öylece duruyor cinayet delilleri olarak
kanıtlasın diye yokluğunu aklında bir yerlerde yüzde hesapları
ondalık kesirler ve enflasyon oranları
toplanıp çıkarılamayacak
bölünüp çarpılamayacak kadar karmaşık
hiç bilinmeyenli bir denklemi çözmek için
sözlüye kalktım
aşkın kare kökünü aldım sen çıktın
ezbere anlattım bütün intihar yöntemlerini
ve bütün matematik kuramlarında
sıfırın kendine bölünemediğini

herşey bir hesap hatasıydı
yani oradan bakınca vardın
buradan bakınca yoksun
alnımdan güvercinler havalanıyor görmüyorsun
dudaklarım ne zaman bir sözcüğe dursa
kalbim iki rekat aşk için kıblene dönüyor bilmiyorsun
zamanı bin parçaya bölüyorum her sabah
her parçaya bin gül ekiyorum koklamıyorsun
avuçlarımda ormanlarını biriktiriyorum
dağlarına çıkıyorum yağmurlarını yağıyorum
ırmaklarını döküyorum okyanuslarıma duymuyorsun
bütün fiil çekimlerimi senin öznene
bütün aylarımı senin gecelerine
bütün sabahlarımı senin alnına
ve bütün sancılarımı seni doğurmaya adıyorum
katlime ferman çıkarıyor gözlerin
şiirler tutukluyor ellerimi anlamıyorsun
kendimi sırtlayıp apansız giriyorum hudutlarına
mayın tarlalarında acemi bir asker gibi
nasıl bir telaş içinde kalbim
nasıl firar ediyorum kendimden yakalamıyorsun
seni hep büyük harflerle düşünüyorum parantez içinde
ve hep adını tanrının adıyla yazıyorum okumuyorsun
bir denklemin en bilinmez noktasına koyuyorum seni yakışıyorsun
kılıçtan geçirilmiş bir ordunun son neferi gibiyim
yorgun ve terli suskun ve aç mahçup ve yenik
bir sabah ezanı gibi dolaşıyorum sokaklarda

yüreğim dolunay


sırtımda iki bıçak yarası
birbirini bulamayan iki ırmak yatağı
ve yağmurun camlarda bıraktığı
jilet kesiği su yolları gibiyim şimdi
bir cinayet dolaşıyor ki parmaklarımda öyle kalleş
ne zaman yokluğuna açsam gözlerimi
ellerim şairliğimi ispiyonluyor kağıtlara
sabıka kayıtlarımın arasında unutulmuı bir kadın
bulut yüzlü gök yüzlü yağmur yüzlü
yazsam hiçbir şiire sığmaz
yazmasam ellerimde kalır hüznü


Avuçlarını bir yokluğa benzetirdim
ve ne zaman avuçlarına sığınsam
aşka ve hiçliğe dair kederler gelirdi aklıma


hiçliğe dair kederler gelirdi aklıma
aklıma gelen başıma gelirdi
sen giderdin
sen gidince ben de giderdim
biterdim

ben bütün başka kadınlarda seninle sevişmiştim
seviştiğim bütün kadınlarda seni sevmiştim

gün ortalarında ateş böcekleri kadar yalnız ve sahipsizim
artık gitme
yokluğuna uzamasın ellerim

bir göçmen türküsü gibi sevdim seni
bir vatan nasıl özlenirse öyle özledim
çingene kızların ceyizleri kadar rengarenk
bıçkın delikanlıların yürekleri kadar yalansız
ve anamın ak sütü gibi helaldim sana
şimdi terkedilecekse bir sehir
senin gibi terkedilmeli
bir yaranın kabugunu kanatır gibi
bir martı havalanır mı dudaklarımın arasından
maviye keser mi hüznüm
bırak bu dalgalar kırılsın dilimde
kan tadında bir bakış olsun yüzüm

rezil rusva oldum şiirlerime uykusuzluktan
beynim kalbime yaylım ateşler açıyor şimdi
öyle yoksun öyle yoksun ki
içimde bir vatansız gibi dolaşıyorsun
şakaklarıma dayadığım bir revolverin
son kurşunu gibi saklıyorum seni
ben burada dudaklarımı ısırıyorum
sen orada kanıyorsun
sen kanadıkça bana benziyorsun
ben kimselere anlatamadıkça ellerini
sen bile ben olduğunu bilmiyorsun

bir hiçliğe demir atmıştık seninle
ışıklarımız sönüktü pusulamız bozuk
bir kere bir olalım demiştim eşittir birdi
kendine bölünemeyen tek sayıydı o unutmuştuk
beyoğlunun arka sokaklarındaydık
belki de beyoğlu bizim arka sokaklarımızdaydı bilinmez
nefeslerimizde nasıl bir anason kokusu
ve gülücüklerimizin arkasında nihavent makamında kanayan
nasıl fitil işlemez bir şiş yarasıydı hüzün
yağmur arabesk bir şeydi bu saatlerde içimize işliyordu
sen siyanür buharı gibi dolaşıyordun içimde
yasaklanmış afişler gibiydi yüzün
yüzünde bir serçe kendine uyandı bir tek ben gördüm
bu yüzden benim bile umurumda değildi artık

bu sokaklarda kaç kez öldüğüm

ben sana bir uzun yol şöförü gibi geldim
gözlerimden şerit şerit akıyor hala serseriliğim
üç kağıtçılara uykumu kaptırdım yankesicilere şarkılarımı
şarkılarım ah çocukluğumun allı güllü şarkıları
güldüm mü bu yüzden bir çocuk gibi gülerim
ve kimseler görmez benim dışıma ağladığımı
(artık suskunluğu kendinden menkul bir aşkız
aşkın hiçliğe vardığı noktadayız)
ben senden bir uzun yol şöförü gibi gidiyorum
cantamı topladım artık arkama bile bakmıyorum
hangi kapı daha yakındır bana bilinmez
hangi deniz daha uzak
kalsam
gözlerin beni sırtımdan vuracak

yağmur yağıyordu
bütün aşk siirleri böyle başlar biliyorum
ama yalanım yok yağmur yağıyordu
bir tek ben ıslanıyordum
(bir ateşi beraber koruduk rüzgardan
avuçlarımızda bir yerlerlerdeydi aşk
bir sigara içimlik zaman kadar yakın
aramızdaki masa kadar uzak)
dokuz kalibrelik iki mermi çekirdeği gibi
ceplerimi ısıtıyorsun şimdi
yastığımın altında ruhsatsız bir silahsın sen
bütün aramalardan saklıyorum seni

kalabalık bir sokağında yürüyorduk zamanın
omuzlarımız çarpıştı bakıştık
ben gözlerindeki yalazı çaldım kimse görmeden
sonra arkama bile bakmadan kaçtım

senin arka sokaklarında arıyorlar beni
kalbim sabıkalı
adım komiserlerin uyurken bile aklında
sen gözlerindeki yalazı çaldırmış bir mağdursun artık
ihbar ediyorsun beni karakollara

iki şişe şaraba satacağım seni
biri rüşvet olsun polis amcalara

sen ****** kasıklarda uyumusun galiba dokuz ay on gün
hangi genelevin hangi odasında hangi uykusuz şöför
çarpıştıysa ananın dölyolunda bilinmez
dna testlerinden dna testlerine koşmuş kadın
ille de bir baban olsun diye
her ne kadar kimyasal yapıları birbirine benzese de gözyaşlarımızın
benimkiler biraz daha ***tir sevgilim
gerisi inleyen nağmeler
gerisi uzun hikaye

kafa kağıdımdaki baba adın beyoğludur
bana sorarsan tüm istanbul geçmiş kadının üstünden ya neyse
gözlerim üçüncü sınıf muhallebici dükkanlarının
sinekli vitrinlerinden yansıyorsa sevgilim
ceplerim gönlüm kadar zengin olmadı benim
gerisi zil zurna sosyalizm
gerisi uzun hikaye

sana viski bardaklarının üzerindeki parmak izlerini anlatmış mıydım
ucuz viski bardaklarının üzerindeki parmak izlerini
anan konsomasyona giderdi üç kuruş beş paraya
assolistler gerdan kırar göbek oynatır
ben bally koklardım hayat bilgisi niyetine
sana bally kokusunu anlatmış mıydım sevgilim
gerçi gerisi halusinasyon
gerisi uzun hikaye

muhtemelen aşıktı onlar da yattıkları her ******ya
belki de bu yüzden bir denizim olmadı hiç
süslü püslü yelkenliler düşünemedim hiç
oysa ben ölmeyi böyle anlamıştım
oysa ben bu martıları senin için ağlamıştım
senin için hazırlamıştım dölyollarımda hayatı
mesela sular gibi çocuklar doğuralım diye
mesela suları maviye boyayalım diye
susalım diye be sevgilim anlarsın işte
en kurak yerlerimizde birbirimize susayalım diye
kendimi senin mecburi istikametlerinde mi yitirdim
işte gerçek bu sevgilim
gerisi uzun hikaye

gözlerindeki istanbulu gördün mü aygül
ben gördüm
istanbul ya bu
sokar böyle her şarkıya burnunu
yürek desem artık modası geçmiş bir laf
kalp desem mayın tarlası
alkol acemisi bir yeni yetme gibi içimin
en olmadık yerlerine anason kusuyorum aygül
bütün sözcükleri jiletliyorum bu akşam aç parantez
elma dersem cık armut dersem çıkma

istanbul ya bu
hani o en ... halini bilirsin ya istanbulun
hani arkadan vuracakmış gibi bakar ya adama
parantezi kapat nina
gözleri istanbulun en kalleş haliydi
benim ellerim kaburgalarımın arasında
ve iş işten çoktan geçmişti

bu dilde bir şiir yazmamıştım hiç
ağzımda kükürt gibi çiğnememiştim sözcükleri
kıl kadar yalanım varsa namerdim

yarın çok geç olabilir sevgilim
mesela yarın ben ölebilirim
ağır ağır demir alır gibi limanından yaralı bir gemi
kıyısız bir denize açılabilirim
artık ne bir fırtına anlatabilir beni sana
ne de alelacele seviştiğimiz zamanların tehlikesi
yarın kendimi bir yaprak gibi dökebilirim sonbahara
yarın kendimi bu şiir gibi kanatabilirim

yarın çok geç olabilir sevgilim
yarın çocuklarımız bile olamayabilir
gülüşlerini şimdiden sana benzettiğim
gülüşlerini şimdiden dudaklarına armağan ettiğim
denizlere gebe kalamayabilirim

yarın çok geç olabilir sevgilim
bir kılıç kınından sıyrılıp boynumu vurabilir
bir kent bütün sokaklarımla beni alıp götürebilir
yarın çok geç olabilir sevgilim
bilirsin tahammüle kısıtlıdır serseriliğim
öyle deli sevişmeler adadım ki ben sana
yarın çok geç olabilir

sana bütün insanlığımla gelmiştim
kavgalarım yenilgilerim ve bütün varoluşlarımla
dilimde artık unutulmuş eski bir denizci lehçesi
yüzümde hep vedalaşır gibi bakan gözlerimle
yalansız riyasız ve dolambaçsızdım
sana bir dağ getirmiştim küçük bir dağ
henüz doruklarına çıkılmamış

en terbiyesiz şiirlerle seviştim her gelişinde
her gidişinde intiharlar özledim
bekleyişlerinde eskiyen yüzüm
yağmurlar biriktirdi her mevsimden
uzun upuzun bir köprü oldum önünde
geç beni yürü beni bul beni diye

yenildim
dünyanın bu en aşifte yüzünü
asil bir duruş gibi yüzüme yakıştırmayı
yalanları yalanlarla dölleyip sahte cümleler kurmayı
ve plastik aşklar yaşamayı beceremedim
ucundan kenarından tutmaktansa
bir kez dokunup yanacağım seni
doğmamış bir çocuğu yetim bırakıp
ölmeyi deneyeceğim şimdi
10 Mart 2022 04:35
horix
Bir gün gözlerin bir noktaya dalarsa..

Bir gün gözlerin bir noktaya dalarsa,
bil ki o gün seni düsündüğüm gündür

Bir gün kulağın çınlarsa
bil ki ismini andığım gündür

Bir gün gece yarısı uykundan uyanırsan
bil ki resmini öptüğüm gündür

Bir gün sebebsiz yere yaşlar süzülürse gözlerinden
bil ki hasretinden ÖLDÜĞÜM GÜNDÜR!
10 Mart 2022 04:33
horix
Ruhsuz beden

saatlerdir anlatıyorum sana
sense hala dinliyorsun gözlerin kapalı
neden üstüne beyaz örtü örtmüşler
neden herkez ağlıyor..
oysa sen nefret edersin gözyaşlarından.
sustursana onları
ışıltılar saçsana ağlayan gözlere
dinlemiyorsun hava öylesine soğukki
kutuptayım sanki
gerçekte dekor aynı
herşey aynı
birde sağır edici sessizik
ve senin buz gibi vücudun
ver ellerini bana
uzatki ısıtayım onları
ama hayret taş gibi olmuşlar

bir heykelin mermer elleri gibi
hatırlıyorumda bir piyes dinlemiştik bir zamanlar
ölüyü anlatıyordu tıpkı senin gibi
ama sen ölmedin değilmi
beni dinliyorsun,dinliyorsun değilmi!
dur bir sesler var bir hareket dışarıda
buraya yaklaşıyorlar
ellerinde uzun birşey var kutu gibi
seni kaldırıyorlar
kapağını kapatıyorlar öldüreceklermiş gibi
bağır çırpın götürmesinler
söyle neolur söyle

hayatım ölmedim de..
sevgimizin hatırı için söyle...
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın.

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı