IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Konu: Bir Aşkın Bitişi Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Boot Engelleme Sorusu
Başlık:
  
Mesajınız:
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:
 
   

Diğer Seçenekler
Diğer Seçenekler

Your browser doesn't have Flash, Silverlight or HTML5 support.


Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
03 Temmuz 2006 16:34
ReMEMBeR
Bir Aşkın Bitişi

O geçmiş günlerden bana tek kalan, hayallerindeki güzel gülüşün oldu. Yanağındaki gamzeler nasıl da belli olurdu güldüğünde. Gözlerin küçülür, ufacık kalırdı. Sırf bu halini görmek için binbir hikaye anlatırdım abartılı… Sen güldükçe ben deli divane olurdum karşında, görmezdin… Gülüşlerini duyardı bütün komşularımız. Bazen öyle kahkaha atardın ki, kendi kendine utanırdın, kızarırdı yüzün, sesin çok çıktı diye… Şimdi ne sen varsın ne de gülüşün…

Bir elbisen vardı, hatırlarsın. Hani şu askılı, siyah… Üzerinde beyaz çiçekler olan… Nasıl da severdim o elbiseni, nasıl da güzel dururdu sende… Kısa eteğinde yüzlerce yakamoz gözümü alırdı ve en güzel mehtabı görürdüm hep o ay yüzünde. Her seferinde anlatılmaz olurdu yüzün; Işıl ışıl ve korkunç güzel…

Akşam olup da eve geldiğimde heyecanlı heyecanlı bütün gün yaptıklarını anlatırdın ya bana, nasıl özledim bir bilsen… Sözlerin yetmez, ellerinle de anlatırdın çocuklar gibi… Sonra ben anlatırdım. Dinlerken, ya gözlerime bakardın ya da dudaklarıma. Gözlerinde gizli bir hayranlık, dudağında küçük bir gülüş… Kelimeler ağzıma dolanır, ne diyeceğimi unuturdum beni böyle dinlediğinde… Sonra hemen yemek yapardın bana. Mutfakta o kaçamak beline dolanmaları özledim… Boynundan öperken, yemeği yakacaksın diye korkardın. Ama yüzünde yine o güzel gülüşün olurdu, senin de hoşuna giderdi, bilirim…

Yemekten sonra ya tavla oynardık ya da iskambil kağıdı. Hep sen kazanırdın. Ben seni seyretmekten oyunu falan görmezdim …

Geç vakit, elindeki bulmaca gazetesini bırakır, bir telaş içine girerdin. Yataklar yapılır, ev toplanır, yastıklar, çarşaflar… İşte en sevdiğim saatler… Çok bilirim gecenin belli belirsiz saatlerinde, uyuduğumu düşünüp usulca beni öptüğünü… Sabaha kadar kaç kez öptüğünü sayamazdım. Ama hep merak etmişimdir; acaba ben de seni öperken uyuyor gibi mi yapıyorsun diye…

Teninin tenime dokunduğu her hücrede bir cehennem ateşi yakardın bilmeden. Sarılınca “hiç ayrılmayalım” diye dua ederdim. Senin mırıldanmalarının arasında, usulca dudaklarını öperdim, ömrüme ömür katmak için… Geceler öyle çabuk biterdi ki, sana doyamazdım asla… Sabah yine öperek uyandırırdın. “Hadi hayatım, kahvaltı hazır…” Bir lokma yemezdin ben gelinceye kadar. Kızarmış ekmeğe tereyağ sürüp tabağıma bırakırken, sevgiyle bakardın bana. Ben giyinip giderken işime, içim içimi yerdi; dünya güzelimi akşama kadar göremeyeceğim için…

Sabahlar değildi olmak bilmeyen, akşam saatleriydi benim için, eve dönüş saatleriydi…

Bunca güzel şeyi yok edecek ne olabilir derdim bazen, bulamazdım. Maalesef varmış… Birgün, hep elele girdiğimiz cafe’ye, ayrı ayrı girdik… Yan yana oturduğumuz masada, karşı karşıyaydık. Sen sürekli konuştun, ben dinledim yine… Ama yüzünde o gülüşün yoktu. Çıkıp gittin, ben kaldım… Her akşam ziline bastığım, kapısını senin açtığın eve, anahtar ile girdim ilk kez… Ve gel gör ki, sevgim gibi yıkıntım da büyük oldu…

29,01,2005
HALİL ÇETİNTABAK

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı