IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Konu: Yaşam Bir Araç Olunca - Doğan Cüceloğlu Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Boot Engelleme Sorusu
Başlık:
  
Mesajınız:
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:
 
   

Diğer Seçenekler
Diğer Seçenekler

Your browser doesn't have Flash, Silverlight or HTML5 support.


Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
08 Kasım 2011 16:11
Ezgi
Yaşam Bir Araç Olunca - Doğan Cüceloğlu

Türkiye'nin değişik yörelerinde konferanslar ve seminerler veriyorum. Odaya girip yüzlere baktığımda çoğu kez "formül bekleyen insanlar" görüyorum; çocuğunun derse çalışması, söz dinlemesi, parasını çarçur etmemesi, odasını toplamasıyla ilgili reçete isteyen insan yüzleri. Konuşmamdan sonra bana sorulan sorular da, doğal olarak, konuşmamla hiç ilişkili olmayan, çocuklarıyla ya da eşleriyle ilgili bir sorunu çözmek için formül isteyen sorular soruyorlar.
Sanki şöyle düşünen insanlarla çevrilmiş durumdayım: Bir gemi görüyorlar, bu geminin görünüşüne, büyüklüğüne, taşıma gücüne, hızına, kazandırdığı paraya hayran oluyorlar. Sizin de böyle bir geminiz olmasını ister misiniz, diye soruyorsunuz, "Evet, çok isteriz," diyorlar.
Bu gemiyi yapan insan düşüncesinin temellerini anlatmaya başlıyorsunuz; bu düşüncenin gelişim tarihini ve koşullarını anlatıyorsunuz. Aynı koşullar oluşturulursa, bu toplumun da böyle gemi yapan insanları olacağını göstermeye çalışıyorsunuz. Bakıyorsunuz, salonda kimse kalmamış. Araştırıyor, soruyorsunuz, bu konuşmayı niçin dinlemek istemediler, nedenini anlamak istiyorsunuz. Yüzünüze hayretle bakarak söylüyorlar, biz gemi istiyoruz, sen bize laf anlatıyorsun, diyorlar.






Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.




Çoğumuz Batı uygarlığının üreticiliğine ve tüketiciliğine imreniyoruz; fabrikalarımız, evlerimiz, sokaklarımız, trafiğimiz "uygar" dediğimiz o ülkelerdeki gibi olsun istiyoruz. Böyle bir yaşam nizamı üreten temel düşüncenin tarihini ve oluşma koşullarını anlatan bir düşünür konuştuğu ve yazdığı zaman ise çok sıkılıyoruz. Kaybedecek zamanımız yok diyoruz, biz hemen uygar olmak istiyoruz.
Eğitimle ilgili yazmak isterken yukarıda yazdıklarım hemen aklımla geliverenler. Eğitimle ilgili olarak düşünürken iki farklı yaklaşımın olduğunu biliyorum. Birinci yaklaşım "öğrenciye vermek modeli" üstüne kuruludur. Bu, gemi isteyen topluma gemiyi vermek gibidir. Gemi isteyen bu toplum, uygar olmayı sahip olduğu gemi türü araç ve gereçlerle tanımlar; uygarım çünkü gemim var; uygarım çünkü uçağım var; uygarım çünkü Avrupa'nın en büyük alışveriş merkezi bizde, vb. Bu eğitim modelinde öğrenci, şöyle düşünür: eğitilmiş, aydın biriyim, çünkü malumat ölçen sınavlardan geçtim ve diploma aldım. Malumat gemi, uçak, alışveriş merkezi gibi bir "sonuç"tur.
Eğitimle ilgili ikinci yaklaşım "öğrenciyi bilgiyi almaya hazır hale getirmek ve keşfettirmek modeli," üstüne kuruludur. Bu yaklaşım gemi isteyen topluma geminin görünüşünün arkasındaki düşünce sistemini keşfettirmeye benzer. Bu toplum uygarlığını düşünce sisteminin üreticiliğiyle tanımlar; uygarım çünkü gemi yapabiliyorum, uygarım çünkü uçak üretebiliyorum, uygarım çünkü karmaşık bir büyük kentin tüm gereksinmelerini planlayarak karşılayabiliyorum, vb. Bu eğitim modelinde öğrenci şöyle düşünür: eğitilmiş, aydın biriyim, çünkü mesleğimle ve yaşamımla ilgili sorunlar üzerinde düşünebiliyor, çözümler üretebiliyor ve uygulayabiliyorum.
Neden bir toplum insanın gelişmesine, düşünmesine, sorunları anlayıp çözüm üretebilmesine önem verirken, bir başka toplum sadece nesnelere, sonuçlara önem veriyor?
Bu konu benim için önemli bir konu. Tabii, bu konuda gözlem yapan, düşünen çok insanımız olmuş. Ben süregiden bir çabanın bir halkasını oluşturuyorum.
Ziya Paşa'nın ünlü dizelerini hepimiz biliriz: "Diyar-ı küfrü gezdim, beldeler kaşaneler gördüm, / Dolaştım mülk-i İslamı, bütün viraneler gördüm."
Ziya Paşa şöyle yazsaydı acaba nasıl bir etkisi olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyorum: "Diyar-ı küfrü gezdim, araştıran, düşünen, üreten insanlar gördüm,/Dolaştım mülk-i İslamı, içi boşaltılmış yaşamlar gördüm."
Peki, insanların içini boşaltan ne?
Doğan Cüceloğlu (22.03.2010)


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı