IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Konu: Sadakat ve vefa nedir? Günümüzde Sadakat ve Vefayı Nasıl Anlamalıyız? Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Boot Engelleme Sorusu
Başlık:
  
Mesajınız:
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:
 
   

Diğer Seçenekler
Diğer Seçenekler

Your browser doesn't have Flash, Silverlight or HTML5 support.


Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
16 Ekim 2016 12:56
EyLuL
Cevap: Sadakat ve vefa nedir? Günümüzde Sadakat ve Vefayı Nasıl Anlamalıyız?

ortalık vefa nedir bilmeyen insanlarla dolu hep bir nankörlük hep bir ihanet
15 Ekim 2016 11:52
Hesna
Cevap: Sadakat ve vefa nedir? Günümüzde Sadakat ve Vefayı Nasıl Anlamalıyız?

Pesini birakmazsa odur o.
22 Eylül 2012 20:11
ELa__
Cevap: Sadakat ve vefa nedir? Günümüzde Sadakat ve Vefayı Nasıl Anlamalıyız?

Güzel bir konu perius arkdaşımza katılıyorum..
Vefa öldü=Sadakat sizlere ömür...
22 Eylül 2012 20:06
Perius
Cevap: Sadakat ve vefa nedir? Günümüzde Sadakat ve Vefayı Nasıl Anlamalıyız?

Sadakat konusunda şüpheli insanlar çok. Ama bu insanlar aslında kendisine zarar veriyor çünkü başkalarına güvenme hakkını ebediyyen kaybediyorlar. Sürekli endişe, kuruntu halinde olacaklardır. Bu da onlara azap olarak yeter. Aldatan aldatılır bu kesin kaidedir.
22 Eylül 2012 20:03
xena
Sadakat ve vefa nedir? Günümüzde Sadakat ve Vefayı Nasıl Anlamalıyız?

Sadakat, doğru düşünmek, doğru konuşmak, doğru davranış sergilemek ve aynı zamanda doğruluğu kalbde korumak demektir. Bu mânâdaki sadakat, izafî bir tabir olup belli bir ölçüsü de yoktur.

Sıdk sıfatı da; tıpkı ismet, emanet, tebliğ ve fetanet gibi, enbiyâ-i izâmın sahip olduğu sıfatlardandır. Bu sıfatlar, onların hususiyetlerindendir. Buna onların hâssası da diyoruz. Hâssa, kâmil mânâda herhangi bir kimsede bulunup bir başkasında bulunmayan özellik demektir. Dolayısıyla sadakat, zirve noktada enbiyâ-i izâmda bulunur. Ve onu sadece ‘söz doğruluğu’ şeklinde yorumlamak da eksik bir anlayıştır. Sadıklar, kalbleri doğrulukla dopdolu olan ve tamamen Allah’a kilitlenen insanlardır. Onların kalbî dünyalarındaki bu durum her zaman davranışlarına da aksedecektir. Zira onların kalbleriyle, söz ve davranışları arasında herhangi bir farklılık söz konusu değildir.

Sıdkta zirveyi tutan enbiyâ-i izâm kalb, söz ve davranış bütünlüğü içinde tamamen Allah’a kilitlenmiş kimselerdir. Bu ölçüdeki sıdkla ittisafı ‘Allah’ın sadık bir bendesi olma’ mânâsına anlamak da mümkündür. Bu itibarla da nebilere, Allah’ın boynu tasmalı birer kapıkulu, bizlere de onların halâyıkı nazarıyla bakabiliriz. Evet onlar, “Allah’ın kendilerine buyurduklarına karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler.”[1] gibi emredilen şeyleri harfiyen yerine getirir ve göz açıp kapayıncaya kadar dahi olsa muhalefet mülâhazasına girmezler. Bazıları onlar için değişik mütalâalarda bulunsalar da, enbiyâ-i izâmın sıfatları mevzuunda bizim mülâhazamız budur. Onlar hakkında Kur’ân-ı Kerim’de tedip mahiyetinde söylenen sözler, onların hayallerine akseden bir şeyin daha baştan önünü kesmeye matuf ilâhî tembih demektir.

Enbiyâ-i izâm, daima iç-dış bütünlüğü içinde yaşamışlardır. Aksi takdirde onların hayatlarında az bir inhiraf söz konusu olsa, hemen hızlı bir tembihle kalblerinin yanına getirilirler. Nitekim “Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, elbette onu kıskıvrak yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık). Hiçbiriniz buna mâni de olamazdınız.”[2] mealindeki âyet, onların durum ve konumlarındaki böyle bir ciddiyeti hatırlatır.
Nebilerden sonra en büyük sıddîk, Hz. Ebû Bekir’dir.
“Sıddîk”, bağlı bulunduğu şeyi her şeye tercih edecek kadar dengeli ve temkinli olan ve bütün hayatını ona göre programlayıp yaşayan insan ise –ki öyledir– Hz. Ebû Bekir en büyük sıddîktir.

Vefa da, tıpkı sadakat gibi ölçüsü tam bilinemeyen izafî bir tabirdir. Vefa, birine karşı ister baştan verilen, isterse verilip kendisine hatırlatılan şeylere karşı borcunun şuurunda olarak o borcu eda etmek demektir. Bu da, çok defa karşılıklı mukaveleler şeklinde gerçekleşir. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, Ben de size karşı ahdimi yerine getireyim.”[3] yani Bana karşı vefalı olun, verdiğiniz sözü davranışlarınızla yerine getirin ki, Ben de bu mukavelede size verdiğim sözü gerçekleştireyim, buyurur. Ayrıca şu iki âyet-i kerimede de “Siz Beni anın ki Ben de sizi anayım.”[4] “Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder.”[5] buyrulmaktadır ki, bu türlü durumlarda yerine getirilen şeylerin hepsi birer vefa ifadesidir.
Vefalı olmak, bir taraftan sadakat gereken zata karşı o his ve tavrımızı korumak, bir diğer taraftan sorumluluğumuzun şuurunda olmak ve onun gereklerini yerine getirmek, bir başka zaviyeden de, onun teveccühü ölçüsünde ona teveccühte bulunmak demektir.

Yukarıda da zikredildiği gibi hem sıdk hem de vefa tabirleri izafîdir. Herkesin derecesine göre bir sadakat ve vefa hissi vardır. İnsan, bu ulvî hislerinden dolayı değer verdiği şeylere karşı saygı duyar ve onlara gönülden sahip çıkar. Meselâ, bir insan, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) davasına, düşüncesine ve ortaya koyduğu âsârına karşı sadık ve vefalı ise o böyle bir duygu ve düşünceyle O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek lihye-i şerifinin bulunduğu sandukayı veya kadem-i pâkini başına taç yapacaktır. Esasen böyle bir hürmet, ne Kur’ân ne de Sünnet’te emredilmektedir; ama Nebiler Serveri’ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşı sadakat içinde olan bütün büyükler, Asr-ı Saadet’ten bu yana hep böyle vefalı davranmış ve O’nun ayak izinden hırkasına, asâsından lihye-i şerifine varıncaya kadar, O’ndan hatıra kalan bütün emanetleri hep saygıyla karşılamış ve muhafaza etmişlerdir. Osmanlılar ise, bu mukaddes emanetleri altın kakmalı sandıklar içinde muhafaza ederek günümüze kadar ulaştırmışlardır. Meselâ O’nun hırka-i şerifi, her yerde ve her zaman açılmaz. Ona bir salât u selâmla uzaktan bir göz dokundurma için bile Ramazan ayı gibi mübarek bir zaman diliminin gelmesi beklenir. Bu diğer milletlerde olmayan, milletimize mahsus bir saygı tavrı ve Nebiler Serveri’ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşı gösterilen sadakat ve vefa ifadesidir.

genel açıklamadan sonra söz sizde, buyrun...

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı