IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Konu: Hacerü’l Esved Taşı Hakkında Gerçekler Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Boot Engelleme Sorusu
Başlık:
  
Mesajınız:
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:
 
   

Diğer Seçenekler
Diğer Seçenekler

Your browser doesn't have Flash, Silverlight or HTML5 support.


Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
07 Aralık 2014 12:13
Desmont
Hacerü’l Esved Taşı Hakkında Gerçekler

Hacerü’l Esved Taşı Kâbe’nin güney doğu kısmına yaklaşık yerin bir buçuk metre yüksekliğine yerleştirilmiş, yumurta şeklide otuz santim çapında gayet parlak siyah bir taştır. Hac sırasında Hz. Peygamber’in yaptığı gibi, sünneti gereğince “öpülmek” suretiyle saygı gösterilen bu taş câhiliye döneminde Araplar arasında da kutsal sayılmaktaydı. Bu sebeple Hz. İbrahim’den bu yana bu taş özenle korunmuştur.

Peygamberimizin naklettiğine göre Hacerü’l- Esved taşı cennetten getirilmiştir. Bu konuda iki hadis bulunmaktadır;
“Hacerü’l-Esved cennetten indirilmiştir. Sütten daha beyazdı fakat onu Ademoğlunun hataları kararttı.”
“Hacerü’l-Esved cennetten geldi. Kardan daha beyazdı. Fakat onu müşriklerin hataları kararttı.”
Hz. İbrahim efendimiz Kâbe’yi inşa ederken bu taşı Ebu Kubeys Dağı’ndan getirdiği rivayet edilir. Hz. Adem cennetten yeryüzüne indiğinde Yüce Mevla, meleklerin aracılığıyla ona bir cennet çadırı gönderdi. Hacerü’l-Esved de bu çadırın içindeydi vetamamen beyaz bir yakuttu.
Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail’le beraber Kâbe’yi inşa ederken tavaf başlangıcı olarak oğlu İsmail’den bir taş istemiştir. Hz. İsmail taşı aramaya gitmiş fakat eli boş dönmüştür. Bu sırada Hz. Cebrail, Hz. İbrahim’e taşı getirmiştir.Nuh Tufanı’nda Kâbe sular altında kalmış, Ebu Kubeys dağı Yüce Mevlanın emri gereği Kâbe tekrar inşa edilene kadar bu kutsal taşı muhafaza etmiştir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Hacerü’l-Esved taşı; Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu İsmail (a.s.) tarafından inşa edilen ilk mâbed Kâbe’nin tarihiyle beraber anılır. Allah (c.c.) Hz. İbrahim’e insanlar için bir mescid yapmasını emrettiğinde Hz. İbrahim ve oğlu İsmail Kâbe’nin temellerini atmışlardır. Tarihî kaynaklar ise Hacerü’l-Esved taşının buraya Hz. İbrahim tarafından konduğunu ifade eder.

Hz. İsmail’den sonra Kâbe, Cürhümîlerin eline geçmiş ve bir süre onların yönetimi altında kalmıştır. Kabe zamanla ilgisizlikten harabe hâline gelmiş ve tarihe “Seylü’l farre” adıyla geçen bir sel felaketiyle duvarları tümden yıkmıştır. Kâbe’den geriye boş bir arazi kalmıştır. Bu dönemde Hacerü’l-Esved taşının nasıl muhâfaza edildiği bilinmemektedir.
Daha sonra bu bölge Amalika kabîlesinin eline geçmiş ve Kâbe onlar tarafından tekrar inşa edilmiştir. Bu dönemde Kâbe’nin duvarları eskisinden daha yüksek yapılmıştır. Hz. İbrahim’den sonra bu Kâbe’nin ikinci inşasıdır. Bir süre Kâbe’yi hürmetle muhâfaza eden Amalikalılar daha sonra burayı kendi mülkleri gibi değerlendirip gelen ziyaretçilere engel olmaya ve parası olmayanlara zemzem suyunu dahi vermemeye başladılar.
Kâbe’ye saygının azaldığı bu dönemde harabe şekline gelen Kâbe ikinci bir sel baskınıyla tamamen yıkılmıştır. Amalikalılar da bu durum karşısında bölgeyi terkettiler. Amalikalılardan sonra tekrar Cürhümîlerin eline geçen Kâbe üçüncü kez inşa edilmiştir. Zamanla Cürhümîler Kâbe’ye ve hacılara hürmetsizlik edip etrafa terör estirmeye başladılar. Cürhümîlerin bu tutumuna sinirlenen Bekroğulları ve Huzâalılar onlara Cürhümîlere savaş açarak onları Mekke’den çıkardılar. Cürhümîler şehri terkederken Kâbe’nin değerli eşyalarını ise yağmaladılar. Hacer’ül-Esved taşını toprağa gömerek sakladılar.
Şehri ele geçiren Huzâalılar Cürhümîlerin sakladıkları bu taşı bularak tekrar eski yerine yerleştirdiler. Huzâalılardan sonra Miladî 440 senesinde Mekke ve Kâbe’nin yönetimi Peygamber efendimizin beşinci atası Kusay b. Kilab ve oğullarına geçmiştir. Uzun bir kesintiden sonra Kâbe tekrar Hz. İsmail’in torunlarına geçmiş oldu. Kusay Kureyş’ten, Kureyş ise Hz. İsmail’in soyundan gelmekteydi.
Kusay’dan önce Kâbe’nin yakınlarına ev yapıp yerleşmek saygısızlık olarak kabul edilmesi nedeniyle yerleşim birimi değildi. Kusay, Beytullah’ın yanına evler kurulmasını ve buranın şenlendirilmesini emretmiştir. Hz. Peygamber zamanında, duvarları alçak olan Kâbe’nin değerli eşyaları çalınmaya başlanmıştı. Bu nedenle Kureyş Kâbe’yi daha korunaklı bir şekle dönüştürmeye karar vermiştir. Bu dönemde bir yangınla tahrip olan Kâbe, ardından gelen bir sel felaketiyle tamamen yıkılmış ve tekrar inşa edilmiştir. Fakat Hacerü’l-Esved’i yerine yerleştirme konusunda bencil davranan kabileler bu şerefi başkalarına vermek istemeyince sorun büyüdü, hatta kılıçlar çekildi. Ancak kan dökmek istemedikleri için “Kâbe’ye gelecek ilk kişinin hakemliğini kabul etmekte” anlaştılar. Kararlaştıkları günün sabahı Kâbe’nin çevresinde beklerken Kâbe’ye “Muhammedü’l-emin” dedikleri Hz. Peygamber Efendimiz girince memnun oldular. Henüz bu zamanlarda peygamber değildi, ona düşman olacakları zamana daha vardı. Hz. Muhammed (s.a.s.) bir bez parçası istedi onu yere serdi. (başka rivayete göre abasını yere açtı) Hacerü’l-esved’i kendi elleriyle bu bezin üzerine koydu. Her kabîleden bir temsilciye bezin bir ucundan tutup kaldırmalarını söyledi. Onların kaldırdığı bu taşı tekrar elleriyle alıp yerine koydu. Allah bu şerefi Peygamberine nasib etti. Kabîleler ise kaldırmaya ortak olmanın verdiği mutlulukla barıştılar.
Miladî 1022 yılında münafık birinin sopa ile vurması sonucu Hacerü’l-Esved üç parçaya bölündü. Sonradan bu kırık parçalar tekrar yerine yapıştırıldı ve üç bin yedi yüz seksen gram gümüşten yapılma bir çerçeve muhâfaza kabına yerleştirildi.
Osmanlı Padişahı Birinci Ahmed zamanında tekrar tamir edilen Kâbe şiddetli bir sel baskınıyla tekrar yıkıldı. Hacerü’l-Esved’in bir parçası kırıldı. Kâbe’nin, Dördüncü Murad’ın emriyle yapılan tamir ve inşasıyla birlikte Hacerü’l-Esved de tamir edilmiştir. Bakırdan yapılmış olan Muhâfaza kabı gümüşle kaplanarak altınla yaldızlandı (M. 1629). Abdülmecid devrinde ise (1839-1861) taşın gümüş çerçevesi tekrar yenilenmiştir. Eski kabı ile birlikte Hacerü’l-Esved’den kopan bazı küçük parçalar İstanbul’a getirilmiştir.
Hac’da tavâfa Hacerü’l-Esved’den başlanır ve yine onunla bitirilir. Tavâf esnasında Hacerü’l-Esved öpülür, bu imkân olmadığı takdirde elle, bu da mümkün olmaz ise uzaktan selâmlanır. Onu öpmek sünnettir. Hacerü’l- Esved’in öpülme imkânı bulunmadığı zaman Kâbe’de ikinci bir taş olan Yemame taşına elle dokunmak da onun yerine geçer. Bu taşın bulunduğu yere “Rüknü’l-Yemanî” denir.
Hz. Peygamber’in Hacerü’l-Esved’i öptüğü, ayrıca Vedâ Haccı’nda hasta olduğundan devesinden inmeden tavâf sırasında değneğiyle ona dokunduğu; bir başka zaman da eliyle selâm verdiği rivâyet edilmektedir. Hz. Ömer bir haccında Hacerü’l esved’e yaklaşıp öpmüş ve şöyle dediği rivayet edilir; “Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve faydası olmayan bir taş parçasısın. Eğer Rasûlullah öpmemiş olsaydı seni asla öpmezdim” (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, VI, 108-109). Hz. Ömer puta tapmaktan yeni kurtulmuş bir toplumun, bir taşın öpülmesinin küllenmiş duyguları yeniden kabarmasına neden olabileceğinden endişe ederek böyle bir açıklamayı gerekli görmüştü. Batılıların iddia ettikleri gibi Hacerü’l-Esved taşını öpmek puta tapıcı Araplardan müslümanlara geçen bir miras değil aksine peygamberimize ve onun sünnetine bir saygı göstergesidir.

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı