IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29 Eylül 2009, 04:43   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Anatomi Terimleri Sözlüğü




Adem Elması
Adem elması(Gırtlak Çıkıntısı), tiroid çıkıntısıdır. Genelde erkeklerde görülür (Kadınlarda da görülebilir). Erkeklerde ergenlikdöneminde oluşmaya başlar, ergenliğin belirtilerinden biridir. Yutma sırasında yukarı çıkar, daha sonra aşağı iner. Bu hareketin olmaması tümör veya enfeksiyon oluşumunun sebebi olabilir. İngilizcesi "Adam's Apple"dır.Latince'de prominentia laryngea adını alır.

Akciğer
Akciğer, hava soluyan omurgalılardaki temel solunum organıdır. Ana görevi atmosferdeki oksijeni kan dolaşımına nakletmek ve dolaşımdaki karbondioksiti atmosfere çıkartmaktır. Bu görev, gaz değişiminin vuku bulduğu milyonlarca küçük, müstesna biçimde çok ince duvarlı hava kesecikleri oluşturan dolaşımı sağlayamadan kanı boşa vermektedir. özelleşmiş hücrelerin mozaiği sayesinde gerçekleşir. Akciğerlerin solunumla ilgili olmayan görevleri de vardır.
Akciğer ile ilgili tıbbi terimler genellikle pulmo- ile başlar; bu Latince pulmonarius, "akciğerlerin", sözcüğünden gelmektedir ki bu sözcük de Yunanca pleumon yani "akciğer" ile akrabadır.


Akciğerler, soluk borusu ve bronşlar. Resimde organlar konumlarının anlaşılabilmesi için açılmış halde gösterilmektedir.

Akciğer Hilusu
Akciğer hilusu akciğere çeşitli yapıların girdiği ve çıktığı yerdir. Pulmoner arter, superior ve inferior pulmoner venler, bronş ve bronşu saran bronşial damarlar geçer.
Akciğer Zarı
Akciğer zarı, (pleurae ya da plevra) akciğeri çevreleyen zarımsı iki dokudan oluşur. Dış zar göğüs duvarına bağlıdır (pariteal pleura) içteki ise akciğere ve diğer iç dokulara bağlıdır (visceral pleura). Bu iki zar arasında "zar boşluğu" adı verilen ince bir boşluk bulunur. Bu boşluk akciğer tarafından üretilen bir sıvı ile doludur.
Alveol
Alveoller, akciğerlerin içinde bulunur. Kılcal damarlardaki olan karbondioksiti alıp, kılcal damarlara içlerinde olan oksijeni verirler. Buna madde alışverişi denir.Alveoller kan dolaşımında da görevlidir.Nefes aldığımızda hava burun;yutak;gırtlak;soluk borusu;akciğerler;bronşlar;bronşçuklar ve alveoller yolunu izler.Alveoller de havayı temizleyip;kılcal damarlara verir.Damarlar tüm vucuda dağıtır.Kirlenen kan geri kılcal damarlar ile alveollere gelir.Alveoller karbondioksiti alır,bronşlara verir,bronşlar soluk borusuna,soluk borusu burna verir.Burundan da dışarı atılır.Yani alveoller gaz alış-verişini yapar.Yeni alveollere genç alveoller denir.
Ansefal
Ansefal, merkezî sinir sisteminin kafa boşluğu içinde yer alan parçasıdır. Fransızca encéphale tüm beyin demektir.
Ansefaldeki merkezlerin en önemlileri omurilik soğanı, beyincik, beyindir.

Aritenoid
Aritenoid, Larinks iskeletinde bulunan ve bir çift olan kıkırdaktır. Tabanı aşağıda üç yüzlü bir piramide benzer. Krikoid kıkırdak üst kenarı ile eklemleşir.

Aşil Tendonu
Aşil tendonu, bacağın baldır kaslarının büyük tendonu, ayak bileğinin arkasında topuğa tutunur.
Aşil tendonu iltihabına Aşil tendiniti denir.
Baldırın arka bölümündeki kas grubunun topuk kemiğine birleşmesini sağlayan yapıya Akhilleus'un aşağıdaki öyküsünden esinlenilerek Aşil tendonu adı veriliyor. Homeros'un İlyada'sındaki Troya savaşının en önemli figürlerinden olan Akhilleus (Aşil), Thetis ile Peleus'un oğludur. Annesi Thetis, Akhilleus'a ölümsüzlük kazandırmak için çocukken onu ölüler ülkesindeki Stiks Irmağı'na daldırmıştır. Bunu yaparken Akhilleus'u topuğundan tuttuğu için topuğu büyülü suya değmemiştir. Akhilleus'un ölümü ancak ve ancak topuğundan alacağı bir darbeyle olacaktır. Paris, attığı okla onu topuğundan vurur ve Akhilleus'u öldürür.
Aşil tendonunun kopması, kesilmesi halinde ömür boyu sakatlık olur. Ruanda soykırımdada Hutular, Tutsileri öldürmekten yorulup kaçmalarını önlemek için Aşil tendonlarını kesmişlerdir.

Baldır
Baldır bacağın diz ile topuk arasındaki bölümüne verilen addır.
Özellikle baldır kasları, diz bağlarının desteklenmesi açısından çok önemlidir ve dizin darbelere karşı korunması için baldır kaslarının kuvvetlendirilmesi gerekmektedir.

Beyaz Madde
Beyaz madde (zaman zaman ak madde), sinir sisteminde bulunan nöronların aksonlarının oluşturduğu topluluklara denir. Rengi beyaz olan ve ismini buradan alan maddenin renginin beyaz olma sebebi miyelinli sinir liflerini içermesidir; miyelinin rengi beyazdır.

Beyincik
Beyincik ya da Cerebellum, denge organlarımızdan biridir.Kasların düzenli çalışmasını sağlar.Fossa cranii posterior'da,bulbus ve pons'un üst arka kısmında bulunur. Beynin ikinci büyük (beynin 1/8'i kadar), rhombencephalon'nun en büyük parçası olan beyincik 150 gr ağırlığındadır. Yukarıdan aşağıya biraz basık, ovalimsi şekilde olan beyinciğin en geniş boyutu, transvers yöndedir. Bulbus ve ponsla birlikte 4. ventrikülü çevreler. Lobus occipitalis ile aralarında tentorium cerebelli bulunur.
Beyincik, hemisferium cerebelli denilen iki yan lobla bunları ortada birleştiren vermis cerebelli'den oluşur. Beyincik, pedunculus cerebellaris inferior ile bulbusa, pedunculus cerebellaris medius ile ponsa ve pedunculus cerebellaris superior ile de mesencephalona bağlanır.
Beyincik, lobus cerebelli anterior, lobus cerebelli posterior ve lobus flocculonodularis olarak üç loba ayrılır.

* Lobus anterior, beyinciğin üst-ön tarafında bulunur ve üst yüzden görülebilir. Bu lobu vermis cerebellinin lingula cerebelli, lobulus centralis ve culmen kısımları ile hemispherium cerebellinin ala lobuli centralis ve lobulus quadrangularis kısımları oluşturur. (Lobus anterior ile lobus posterioru fissura prima ayırır.)
* Lobus cerebelli posterioru vermis cerebellinin declive, folium vermis, tuber vermis, pyramis ve uvula kısımları ile hemispherium cerebellinin lobulus simplex,lobulus semilunaris superior, lobulus semilunaris inferior, lobulus paramedianus, lobulus biventer ve tonsilla cerebelli kısımları oluşturur.
* Lobus flocculonodularisi, vermis cerebellinin nodulus vermis kısmı ile hemispherium cerebellinin pedunculus flocculi ve flocculus kısımları oluşturur.



İç yapısı, dışta cortex cerebelli içte corpus medullare cerebelli bulunur. Cortex cerebelli içe doğru stratum moleculare, stratum purkinjense ve stratum granulosumdan oluşur. Afferent ve efferent aksonlar geçer. Ayrıca nuclei cerebelli adı verilen ve orta hatta çift taraflı yerleşmiş dört nukleus vardır. Beyincik kesitlerinde cortex ve corpus medullare ağaca benzer bir görüntü oluşturur.


Birincil Lenfoid Organlar
Birincil lenfoid organlar ya da merkezi (santral) veya primer lenfoid organlar, bağışıklık sisteminde lenfositlerin üretim ve olgunlaştırma işlerinin yapıldığı vücut organlarıdır.
Bunlar;

* Kemik iliği
* Timüs bezi
* Fabrikus kesesidir.

Kemik iliği
Vücut ağırlığının %6'sını oluşturan kemik iliğinin kırmızı bölgesinde tüm kan hücreleri üretilmektedir. Kemik iliğinden kök hücreler, bağışıklık sisteminde rol oynayan lenfositlerin öncüleri burada yapılır ve olgunlaştırılmak üzere diğer lenfoid organlarına giderler.

Timüs
Kemik iliğinde üretilen öncü lenfositlerin olgunlaşmak üzere geldikleri organdır. Göğüs kemiğinin arkasında bulunur. Lenfositler burada timüsün kabuk kısmından medulla denilen iç kısmına doğru geçerlerken sınava tabi tutulurlar, medullaya geçebilen lenfositler olgun T lenfositler olarak vücuda bırakılırlar. Olgun lenfositler kan dolaşımıyla ikincil lenfoid organlara giderler.

Fabrikus Kesesi
Memeliler haricinde diğer hayvanlarda ve vücudun kalınbağırsağın anüs kısmında bulunan bir organdır. Bu organda da Kİ'den gelen öncü lenfositler olgunlaştırılır ve olgun B lenfosit halinde kana verilir. Memelilerde B-lenfosit olgunlaştırılması kemik iliğinde yapılır.
Lenfoid organlar birincil ve ikincil lenfoid organlar olarak iki grup halinde incelenseler de birbirleriyle sürekli ilişki halindedirler.


Lenfoid organları gösteren bir çizim.
Burun Boşluğu
Burun boşluğu (nazal kavite veya nazal boşluk) yüzün ortasında burnun arkasında ve üstünde bulunan hava ile dolu, büyük bir boşluktur.

Büzgen
Büzgen ya da sfinkter kas, vücuttaki herhangi bir deliğin açılış veya kapanışında görev alan ve bu deliğin çevresini çember biçiminde saran kastır. İnsan bedeninde 40'ın üstünde büzgen bulunur. Bu büzgenlerin bazıları mikroskobik ölçülerdedir.

Cerumen
Cerumen, tıpta ve sağlıkta kulak kiri anlamında kullanılan bir terimdir. İnsan kulağında normal olarak bulunan balmumu kıvamındaki salgıdır. Bu salgının fazlalığı, kulak tıkanması ve geçici sağırlığa yol açar.

Chondrocranium
Chondrocranium, kıkırdak halindeki embriyonik kafatası, kafa kemikleri sınırlarının henüz belli omadığı, kemiklerin kıkırdak yapı gösterdiği devredeki embriyonun kafatasıdır.

Chorista
Chorista, embriyoner gelişim hatası olarak ait olduğu organ veya oluşum dışında yerleşmiş, dolayısıyla normal yerinden uzaklaşmış doku kitlesidir.

Circumduction
Circumduction, kol veya bacağın, tepesi eklem noktasında olan, kaidesi ise uzun serbest ucu tarafından çizilen daire tarafından oluşan bir koni çizer şekilde havada sallanmasıdır.

Corpus callosum
Corpus callosum, Beynin her iki lobu arasındaki bilgi iletişimini sağlayan sinir ağlarından oluşan yapıdır. Zarar görmesi halinde yabancı el sendromu görülmesi muhtemeldir.
Yalnız bu açıklamada üzerinde durulması gereken bir durum vardır. Yabancı el sendromu dediğimiz hastalık Corpus Collosoum'un zarar görmesi halinde değil ayrık beyin çalışmaları ile iki beyin lobunun Corpus Collosoum'un tamamen kesilmesiyle ve dolayısıyla loblar arasındaki bağlantının kopmasıyla oluşur. Bu deney sanırım 1960(?) larla birlikte Sperry'nin çalışmalarıyla gerçekleştiriliyor. Ve dene epilepsi (sara) hastaları üzerinde deneniyor. Ama deney ilk olarak kediler üzerinde gerçekleştiriliyor).

Damar Tabaka
Gözün en iç tabakasıdır.Işığa duyarlı hücreler ve görme sinirleri ağ tabakada bulunur. sert tabakanın altında yer alır ve gözün beslenmesini sağlayan damarlardan oluşur.damar tabaka,gözün on kısmındaki irisi oluşturur.Ayrıca bir takımı sert tabakanın altında yer alır gözün beslenmesini sağlar ışığın fazla olduğu zaman göz bebeği daralır az ışıklı ortamda da büyür.

Deri
Deri veya cilt, insanlar ve hayvanların vücutlarını kaplayan en üst katman olup, altında barındırdığı kas ve organları koruyan ve doku tabakalarından oluşan bir örtü sistemi organıdır. Bu tabakanın altında yağ tabakası vardır. Yağ tabakası vücudumuzu sıcak tutar ve darbelere karşı korur. Burada bulunan ter bezleri boşaltıma yardımcı olur.
Cilt bizi dışarıya karşı koruyan bir bariyerdir. Aynı zamanda vücut ısısını ve su dengesini korur, çeşitli zararlı maddelerin ter yoluyla vücuttan atılımını gerçekleştirir. Kabaca üç tabakadan oluşur. En altta, destek dokusu olan kollajen, kan damarları ve salgı bezleri bakımından zengin dermis tabakası yer alır. Ortada stratum bazale denilen sürekli yeni hücrelerin yapıldığı tabaka vardır ki bu hücreler yavaş yavaş cildin üst tabakalarına doğru yolculuk yaparlar ve yaklaşık 14. günde artık canlılıklarını kaybetmeye başla***** en üstte birikirler ve stratum korneumu (boynuzsu tabaka) oluştururlar. Normal bir cildin sağlığını ve güzelliğini sürdürebilmesi için en üstteki ölü hücrelerin sürekli dökülüp yenilenmeleri gerekir. Çünkü dökülüp yenilendikçe yeni deri daha temiz olur. İnsanın cildi kendini yaklaşık her 28 günde bir yeniler. Erkeğin cildi bir kadının cildine bakarak daha kalındır ve bu yüzden kendini yenileme süreci daha uzundur.

Dermatom
Dermatom, tıp dilinde vücudun "coğrafi" duyu bölgelerine verilen isim.
Periferik sinir sisteminde deri yüzey duyusunu alan bölge o sinire ait dermatom olarak adlandırılır.

Dil
Dil (lingua, tongue), Ağız içinde bulunan ve 5 duyudan "tad alma" yı gerçekleştiren kaslardan yapılmış organdır. Ayrıca yiyecekleri çiğneme ve yutma işlemine yardım eder, insanlarda konuşmayı da sağlar.En çabuk kendini yenileyebilen organ olarak da tanınır.


Dirsek
Dirsek kolun ve ön kolun birleştiği noktaya denir. 3 kemiğin oluşturduğu bir eklemdir. Ulna, Radi ve Humerus. Ulna ve radi birbirine paralel olarak ön kolda yani el bileği ve pazu kemiği arasında bulunur. Bu eklem menteşe tarzı bir eklemdir (iki yöne hareket eden). Dirseğin uç kısmına ise Olecranon denir.

Diz
Diz; uyluk kemiği(femur) ile kaval kemiği (tibia) arasındaki menteşe biçimli bir eklemdir. Eklem iç ve dış olmak üzere iki bölümlüdür Eklem ön taraftan diz kapağı ile korunur.
Eklem içindeki tüm kemik yüzeyler eklem kıkırdağı ile örtülmüştür.
Femur ve tibia arasındaki yük taşıyan kıkırdak yüzeyler, menisküs denilen iki esnek kıkırdaktan yapı ile korunur ve desteklenir. Menisküsler �C� harfi biçimli ve kuş yuvası biçiminde kenarları yüksek ortası ince bir yapıdadır. Bu yapı yuvarlak femur ile düz tibianın yapısal uyumunu sağlar, binen yükün tüm eklem yüzeyine dağılmasını sağlar,gelen darbeleri emer, eklemin sabitliğine yardımcı olur.
Bağlar diz eklemini sabitleyen ana yapılardır. Birbirlerinden tamamen ayrı yapılar olan bağlarla tendonları karıştırmamak gerekir. Bağlar her iki ucu kemiğe yapışan sabit yapılardır, sınırlı esneklikleri vardır. Tendonlar ise bir uçları kemiğe yapışan, diğer uçları adeleyle devam eden, adelenin hareketini kemiğe ileten yapılardır.
Yan bağlar dizin iç ve dış yanlarında bulunur ve dizin her iki yana açılmasını önler. Dış yan bağ dışında dizin dışa açılmasını engelleyen dizin arka-dış köşesinde bağlar ve popliteus tendonundan oluşan posterolateral kompleks denilen bir ek yapı vardır. Bu yapının zedelenmesine ait bulgular ve tedavi gözden kaçabilir. Ön çapraz bağ �ACL- tibia ile femuru tam orta noktadan birbirine bağlar. Fonksiyonu dizin dönme hareketlerini kısıtlamak ve tibianın öne hareketini engellemektir. Arka çapraz bağ �PCL- tibianın arkaya hareketini önler.
Dizin tüm bu anatomik yapıları boyunca kaslar uzanır ve birlikte çalışarak dizin koşmak, yürümek gibi hareketlerini yönetirler. Kaslar ayrıca sabitliği sağlayan oluşumlara destek sağlar, korurlar. Dizi yöneten iki ana grup kas vardır. Ön uyluğun 4 başlı kası (quadriceps) Leğen kemiğinden uyluğun ön yüzü boyunca uzanır, diz kapağı üzerinden tendonlaşarak devam eder ve tibianın üst-ön tarafına yapışır. Dizin doğrultulması-düzleştirilmesi hareketini yaptırır. Aynı zamanda diz kapağı kemiğinin üst, iç ve dışına yapışan ayrı başları ile diz kapağının dengesini sağlar. Dizin dönme hareketlerini kısıtla***** ACL ye, tibianın arkaya hareketini kısıtla***** PCL ye yardımcı olur. Uyluğun arkasında ikisi tibianın dışına, ikisi içine yapışan hamsring adeleleri vardır. Hamsringler dönme hareketini ve tibianın öne hareketini kısıtlı***** ACL e yardımcı olur.

Dura Mater
Beyin zarı olarak bilinen, beyin dokusunu (cerebrum) ve spinal kordu çevreleyen dokunun en kalın kısmı. Üç katmandan oluşan beyin zarı dura mater, pia mater ve arachnoid membran katlarından oluşmaktadır.
İki kat halinde bulunmaktadır;

* Superficial (Yüzeyel) kat
* Derin kat.

Dura mater iki yerde beyini bölümlere ayırarak da bir vazife görmektedir. Biri her iki serebral hemisferin ayrıldığı falx cerebri ve diğeri de occipital lob ve cerebellumun (beyincik) ayrıldığı tentorium cerebri.
Duranın her iki katı nöral dokunun hemen hemen tamamı boyunca beraber seyretmektedirler. Bazı yerlerde iki kat arasında beynin venöz drenajını (kirli kanın geri dönmek için toplandığı alanlar) sağlayan yapılar yer almaktadır ki bunlara venöz sinüsler denmektedir.

Duyma Sistemi ve Kulak
Duyma sistemi beş duyumuzdan biri olan işitme duyusunu gerçekleştirmemizi sağlayan organ ve dokulara verilen genel isimdir. İşitme sisteminin önemli birimleri kulak, kılsal hücreler (hair cell) ve beynin işitmeyi kontrol eden kısımlarıdır.


Kulaklarımız işitmemizi ve dengemizi sağlayan duyu organımızdır. Suya atılan bir taşın oluşturduğu dalgalar gibi havada da ses dalgaları mevcuttur. Bu ses dalgaları kulağımızdaki duyu almaçları ile algılanır.Kulak dış, orta ve iç kulak olmak üzere üç bölümden oluşur.

Dış Kulak; Kulak kepçesinden ve kulak yolundan oluşur. Kulak yolunun sonunda kulak zarı bulunur. Kulak kepçesi kıkırdak bir yapıya sahiptir. Kulak yolu, kulak kepçesini orta kulağa bağlayan bir kanaldır. Kulağımız kulak kiri olarak adlandırılan bir sıvı salgılar. Bu sıvı, kulak yolundaki kıllar ile birlikte kulağa giren toz vb. maddelerin kulak zarına ulaşmasını engeller.

Orta Kulak; Orta kulakta çekiç, örs, üzengi kemikleri, östaki borusu ve oval pencere bulunur. Üzengi kemiği vücudumuzun en küçük kemiğidir. Çekiç kemiği kulak zarına, üzengi kemiği ise iç kulaktaki oval pencereye temas eder. Bu özellikleri ile kulak kemikleri, kulak zarını iç kulağa bağlayan bir köprü oluşturur. Östaki borusu orta kulaktan yutağa açılır. Böylece orta kulak ile vücudun dışı arasındaki basınç farkını dengeleyerek kulak zarının yırtılmasını engellemiş olur.

İç Kulak; Dalız, salyangoz ve yarım daire kanallarından oluşur. Dalız, oval pencereden gelen ses dalgalarını salyangoza iletir. Salyangozda işitme sinirleri vardır ve gelen ses dalgaları işitme sinirleri ile beyne iletilir. Vücudumuzun dengesinin bozulup bozulmadığını beyinciğe bildirme işini salyangozun üst kısmındaki yarım daire kanalları yapar.

Düz Kas
Düz kas isteğimiz dışında çalışan kaslardır. Mide, damar, bağırsaklarda bulunan kaslar bu kaslara birer örnek olabilir.
Görev bakımından düz kaslara benzese de yapı olarak çizgili kaslara benzemektedir ve düz kaslarla alakası yoktur.Kalp kasları ne isteğe bağlı nede istekle çalışır ve kalp kasları tamamen ayrı bir gruptadır.Bunlardan biri damarlarınızda ve iç organlarınızda bulunan ve sizin istediğinize bağlı olmadan çalışan kaslardır.

Düğümcük

Düğümcük, beyinciğin alt kutucuğunun ön ucundaki kabarıklık. Arantius düğümcükleri ve Borgagni düğümcükleri kalbin atardamar ağızlarının serbest uçlarındaki küçük kabarıklıklar. Bu kabarıklıkların birincileri ana atardamar, ikincileri ise akciğer kapakçıkları içindir.

Dış Dudaklar
Dış dudaklar (labia majora), vajinayı dıştan kaplayan hassas dokudur. Tüyler bulunur ancak labia minorada tüy genelde yoktur.

Dış Salgı Bezleri
Dış salgı bezleri ya da Ekzokrin bezler, salgılarını özel bir kanal aracılığıyla ya da doğrudan vücut dışına veren bezlerdir.
Ekzokrin bezler, stroma ve parankima denilen iki kısımdan oluşur. Ekzokrin bezlerin bağ dokudan oluşan kısmına stroma, epitel dokudan oluşan kısmına parankima denir. Tükürük bezleri, derideki ter ve yağ bezleri ekzokrin bezlere örnektir. Ekzokrin bezler, embriyonik gelişim sırasında örtü epitelinden köken alıp gelişir. Bez epitelinin sınıflandırılması şöyledir:

* Epitel doku ile ilişkisine göre:

* Endoepiteliyal (endoepitel) bezler
* Ekzoepiteliyal (ekzoepitel) bezler

* Bezlerin hücre sayısına göre:

* Tek hücreli bezler
* Çok hücreli bezler

* Salgının özelliğine göre:

* Seröz bezler
* Muköz bezler
* Seromuköz bezler

* Salgısını meydana getiriş şekline göre:

* Merokrin bezler
* Apokrin bezler
* Holokrin bezler

Eklem
Eklem iki kemiğin, vücut bölümlerinin hareket edebilmesini sağlamak için, birleştiği kısıma verilen isimdir. Hareket yeteneklerine göre eklemler üç çeşittir:

* Oynar Eklem: Kol ve bacaklarda olduğu gibi hareket yeteneği fazla olan eklemlerdir.
* Oynamaz Eklem: Kafatasını oluşturan kemikler arasında oynamaz eklem görülür. Bu kemikler, girinti ve çıkıntılarla birbirlerine oynamaz eklemlerle sıkıca bağlanırlar.

* Yarı Oynar Eklem: Omurgadaki omurlar arasındaki eklemler, yarı oynar eklemlerdir. Sınırlı olarak hareket ederler.

* Hızlı Oynar Eklem: Eldeki parmak lar arasındaki eklemler, çok hızlı oynayan eklemdir.

Oynamaz eklemler, Kafatası kemiklerinin birbirlerine eklendikleri yerlerdeki eklemlerdir. Buradaki eklem yerleri, bir testerenin dişleri gibi birbirlerine geçme şeklindedir. Kemikler, bu girinti ve çıkıntılarla, birbirlerine oynamayacak şekilde eklenmiş durumdadırlar.Yarı oynar eklemler, omurgayı meydana getiren omurların birbirlerine olan eklemlerindeki eklemlerdir. Bunların oynamaları pek azdır.
Oynar eklemler, Kol ve bacak kemikleri bağlantı yerlerindeki eklemler, oynar eklemlerdir. Bunlar, iki bağlantı kemiğinin, eklem yerlerinde istenen hareketi verecek şekilde oynayabilmesini sağlamış olurlar. Böylece, bu eklemlerin bulunduğu kemikler, çeşitli hareket yeteneğine sahip eklemler özelliğini kazanmış olurlar.
Oynar eklemlerdeki kemiklerden birinin başı, öbür kemiğin çukuruna girmiş şekildedir. İki kemik, birbirlerine eklem bağları ile bağlanmıştır. Kemiklerin birbirlerine sürtünmeleri sırasında aşınmalarım önlemek için, bu eklem yüzlerinde kıkırdak yastıkları ve buraları yumurta akı bir madde ile sıva***** kaygan hale getiren eklem kesecikleri bulunur.

Eklem Kasları

Eklem kasları, İki kemiğin, vücut bölümlerinin hareket edebilmesini sağlamak için, birleştiği kısıma verilen isimdir. Alt alta, üst üste ya da yanyana gelen iki kemiğe birleşen bölüme denir.

Epidermis
Epiderma ya da Epidermis (Yunanca: Epi = Üst, derma = deri) insanlarda ve hayvanlarda derinin en üst tabakası.
Epiderma iki katlıdır: Dış tabakası keratin(korun)dir. Ölü hücrelerden oluşur. Bunlar dökülerek kepek yapar. Korun altında canlı hücrelerden oluşan malpighi tabakası bulunur. Bu tabakanın hücrelerinde Melanosit pigment bulunur ve deriye rengini verir. Vücudu ısı ve soğuktan korur.
Alt deri(dermis): Duyu hücreleri, ter bezleri, sinir uçları, Kılcal kan da marları, kıl kökleri, dokunma cisimcikleri bulunur. Görevi: Vücudun ısı, ter, su dengesini sağlamak, dış etkilerden korumak dokunma, basınç, acı duyularını algılamaktır. Duyu cisimcikleri dokunma, ağrı, basınç, sıcaklık gibi duyuları algılar. Sinirlerle beyinin ilgili bölgelerine aktarılır. Sevinç, korku, heyecan, soğuk hava etkisi ile deri sinirleri kıl kaslarının kasılmasını ve kılların dikleşmesini sağlar.

Er Bezi
Er beziya da testis, erkek üreme organlarından penisin her iki yanında yer alan yapılardır.
Er bezlerinin testosteron hormonu salgılanması, spermlerin üretilmesi ve erkeklere özgü bazı fiziksel özelliklerin gelişmesi gibi görevleri vardır.
Skrotum içinde sağlı sollu yer alan iki er bezi, sperm kanallarının bir kısmı ve çok sayıda damar yapısı içeren bir yapıdır. Skrotumun sperm işlevlerini korumak açısından çok önemli bir özelliği vardır. Sperm hücreleri ısı değişikliklerinden olumsuz etkilenirler ve işlevlerini en iyi şekilde yerine getirebilmeleri için vücut ısısından yaklaşık 2 derece daha düşük bir ortamda bulunmaları gerekir. Torbanın vücut dışında bulunmasının nedeni budur. Torbanın içindeki ısı vücut ısısından daha düşüktür ve soğukta büzüşerek ısı kaybını önler. Sıcakta ise aksine sperm hücrelerinin aşırı ısıya maruz kalmalarını önlemek için gevşer.
Testisler yaklaşık aynı büyüklükte olmalarına karşın yapısal olarak sol testis sağdakine göre biraz daha aşağıda yer alır. Her testis içinde küçük ve oldukça kıvrımlı sperm kanalcıkları bulunur. Bu kanalcıklar beyindeki hipofiz bezinin salgıladığı FSH hormonunun verdiği emirle sperm hücreleri üretirler. Testisler yine hipofiz bezinden salgılanan ve LH adı verilen hormonun etkisiyle testosteron hormonu üretirler.

Folikül
Folikül, tek bir yumurta hücresini sarmalayan ve onu besleyip koruyan yapıdır. Her yumurtlama döneminde bir folikül olgunlaşarak yumurta hücresini serbest bırakır. Folikül aynı zamanda da estrojenler salgılar. Yumurta hücresi yumurtlama (ovulasyon) adı verilen süreçle folikülden atılır. Geriye kalan folikül dokusu yumurtalık içinde büyüyerek korpus luteum (sarı cisimcik) denilen yapıyı oluşturur. Korpus luteum gebelikte rahim iç yüzeyini koruyan progesteron ve estrojen hormonu salgılar. Yumurta döllenmezse korpus luteum parçalanır.

Gamze
Gamze bazı insanlar gülümsediğinde yanaklarında, alttaki et nedeniyle, oluşan derideki görülebilir çukurdur. Ölü hücrelerden dolayı yanakta çökme meydana gelir.
Gamzeler genellikle toplumlarda çekici bulunurlar. Bebekler sıklıkla gamzelidirler, daha sonra bunlar kasların yaşın ilerlemesiyle birlikte uzamasıyla genelde yok olur veya belirsizleşirler. Sonuç olarak, yetişkinlere göre gamzeler genellikle hoşluk ve masumiyet işaretleridir.

Gövde
Gövde: insan vücudu bölümü. (zülal insan vücudunun önemli bir kısmıdır) Gövde, zülal çoğu canlının vücutlarındaki zülal ve uzuvlarının bağlı bulunduğu, orta ve ana kısmına denir. Gövde'nin tıbbi terimi Torso olup, göğüs (toraks) ve karın (abdomen) kısımlarından oluşur.

Göğüs
Göğüs insan ve çeşitli diğer hayvanların anatomik bir parçasıdır.


İnsanda;
İnsanda,göğüs iç organları ve diğer içeriği ile birlikte vücudun boyun ile karın arasında kalan bölümüdür.Göğüs kafesi, omurga ve omuz kuşağı tarafından sarılmış ve çevrelenmiştir. Göğüsün içeriğinde şunlar bulunur:

* Organlar
o kalp
o akciğerler
* Kaslar
o Majör pektoral kas ve Minör pektoral kas pektoral kaslar
o trapezius kası ve boyun
* iç yapıdakiler
o diyafram
o özofagus
o trakea
o xiphoid process
* arter ve venler
o aort
o vena cava superior
o vena cava inferior
o pulmoner arter
* kemikler
o Humerusun üst kısmını da kapsayacak şekilde omuz yuvası
o skapula
o sternum
o Thoraks omurları
o gerdan kemiği
o göğüs kafesi
o yüzeydeki kaburgalar
* dışardaki yapılar
o meme ucu
o süt bezleri
* toraks karın bölgesi (mide, böbrek,pankreas, dalak, ve alt özofagus)

İnsanlarda, göğüsün göğüs kafesi ile korunan bölgesine aynı zamanda toraks da denir.Göğüs ve toraks kelimeleri zaman zaman hatalı olarak birbirinin yerine kullanılır.


Diğer Hayvanlarda; Dört bacaklı memelilerde,süt bezleri ve meme uçları arka bacaklara yakın konumlanmıştır ve dolayısıyla göğüsün bir parçası değildir.Başka bir deyişle göğüs anatomisinde benzer iç organlar vardır ancak değişik şekilde konumlanmışlardır.

Hipofiz
Hipofiz veya diğer adıyla Pitüiter bez beyin tabanında sellar çukurda (sella turcica) yer alan ve sella diafram ile çevrelenmiş endokrin görevleri olan bir yapıdır.
Pitüiter bez düzenleme amaçlı homeostatik ve stimulasyon amaçlı trofik hormonlar salgılamaktadır. Fonksiyonu hipotalamus uyarımı aracılığı ile olmaktadır.
Hipofiz bezi hormonlarının etki gösterdiği fonksiyonlar şunlardır;

* Cücelik
* Kan basıncı
* Hamilelik ve çocuk gelişiminin bazı dönemleri
* Anne sütü salınımı
* Erkek ve kadında cinsel organ fonksiyonu
* Tiroid bezi fonksiyonları
* Besinlerin enerjiye dönüşümü (metabolizma).
* Su ve osmalarite regülasyonu.

Hipokampus
Hipokampus medial temporal lobda yer alan, hafıza ve yön bulmada önemli rolü olan bölge. Bir gri cevher tabakası olup, lateral ventrikülün alt boynuz tabanı boyunca uzanır. Filogenetik olarak en eski beyin kısımlarındandır.
Hipokampus, hareketlerin davranış biçimine dönüşmesinde önemli role sahip bulunan limbik sistemde rol alır. Ayrıca hafıza ve özellikle de kısa süreli hafıza üzerinde rolü vardır. Beynin hafıza ve yön bulma ile ilgili bu bölgesine şekil olarak deniz atına benzediği için yunanca deniz atı anlamına gelen hippocampus (Yunanca: ιππος, hippos = at, καμπος, kampos = deniz) adı verilmiştir.

Hipotalamus
Hipotalamus, beyinde talamusun altında bulunan ve üçüncü ventrikülün tabanını oluşturan önbeyin bölgesidir.
Memelilerde beyin merkezleri arasında ilinti sağlar. Vücut sıcaklığı mekanizmasını, sempatik sinir sistemini ve hipofizin çalışmasını denetler. Hipofiz, alt uç kısmında küçük bir yuvarlak durumundadır. Hipofiz arka lobunun salgıladığı antidiüretik hormon ile oksitosin denen madde hipotalamusta yapılıp hipofize aktarılmaktadır. Duyguların fiziksel temeli de hipotalamus tarafından oluşturulmaktadır.

Histiosit
Histiosit insan bağışıklık sisteminin bir bölümünü oluşturan hücre. Histiositler kök hücrelerin çoğalması ile kemik iliğinden türer. Kemik iliğinde oluşan hücreler kana monosit olarak geçerler. Kan ile vücudu dolaşır ve çeşitli organlarda farklılaşarak histiositlere dönüşürler. Histiositler fagositik özellik gösterirler.

Kalça

Kalça, uyluk ve leğen kemikleri arasındaki eklemdir.

Kan Plazması
Kan plazması, kanın sıvı kısmıdır. Plazma hafif sarı renklidir. İçinde su, kan proteinleri, tuzlar (elektrolitler), glukoz, hormonlar, çeşitli metabolizma artıkları, lipitler bulunur. Oksijen ve karbon dioksit alyuvarlardaki hemoglobin tarafından taşınır ama az miktarda plazmada da bulunurlar.

Kanat
Hayvan ya da cansız bir objenin uçmasını sağlayan organ ya da parça. Özellikle kuşlarda görülür. Bazı hayvanlarda uçmasını sağlayamayacak kadar küçüktür. Bunun yanında aerodinamik ölçümler ile cansız objelerin yapılmasında da kullanılmıştır; örneğin uçaklar. Kanatları olan her canlı uçamaz örneğin; penguenler tavuklar... Kanatlı canlıların çoğu kuş kategorisine girer.

Karina
Karina anatomide, soluk borusundaki, soluk borusunun sağ ve sol akciğerlere girmeden önceki ilk iki bronşu arasında yer alan kıkırdaksı kısımdır. (Yeri genellikle 4.-5. omur düzeyine denk gelir.)
Karinanın sümüksü zarı öksürük tepkisini başlatmada soluk borusu ve gırtlağın en duyarlı alanıdır. Karinanın genişlemesi veya bozulması ciddi bir belirtidir. Çünkü bu, soluk borusunun ikiye ayrıldığı bölge civarındaki lenf düğümlerinin bir karsinomunu (bir kanser, bir habis tümör kütlesi) gösterir.

Karın
Karın (abdomen, batın): kaburga kemiklerinden kasıklara kadar olan kısım.
Karın duvarı, en dışta deri, derinin altında yağ tabakası, yağ tabakasının altında karın boşluğu içinde iç organları barındıran kas tabakasından oluşmaktadır. Santral obesite olarak adlandırılan yani karın bölgesinin aşırı şişmanlığının, yağlanmasının, vücuttaki fizyolojik değişikliklerle beraber koroner kalp hastalığı riskini arttırdığı kanıtlamıştır. Karın bölgesinin yağlanması, görünümü ya da bu bölgede baş gösteren değişiklikler kişinin sosyal hayatına, cinsel hayatına ve sağlık durumuna da doğrudan yansımaktadır. Deri, karın bölgesinin dış yüzeyini kapla***** doğrudan göze çarpan ve dış etkenlerden koruyucu bir konumda olduğu için en önemli yapıdır. Hamilelik sırasında gerek karın içinde yer alan bebeğin büyümesi gerekse bebeğin içinde bulunduğu rahmin içini dolduran amnion sıvısının artışı sonucu ilerleyen aylarla birlikte karın da büyümeye başlar. Hamileliğin 5 ayından itibaren büyüme hızı da artar. Bu büyümeyle birlikte karın derisi gerginleşiyor, gerginleştikçe incelir. Hamileliğin son ayında en yüksek noktaya ulaşan derideki incelme, derinin gerilime karşı zayıf olan bölgelerinde çatlaklara neden olabilir. Vücut, bir bütün olarak değerlendirildiğinde, hamilelik insan metabolizmasında hormonların da etkisiyle tüm vücudu etkileyen değişikliklere neden olur. Bu değişikliklerden en göze çarpanı gebelik sırasında alınan kilolar. Yağ dokusu gebelik sırasında alınan kiloların yaklaşık % 20 sini teşkil eder. Doğumun ardından normale dönüş süreci başlıyor. Emzirme döneminde süt yapımında kullanılan yağlar annenin yağ depolarından sağlandığı için hamilelikte alınan kilolar bu dönemde yavaş yavaş erimeye başlar. Bebeğini emziren kadınlar, emzirmeyenlere göre günde 600 – 800 kalori daha fazla harcarlar. Karın duvarı, en dışta deri, derinin altında yağ tabakası, yağ tabakasının altında karın boşluğu içinde iç organları barındıran kas tabakasından oluşur. Hamilelikle birlikte karın içindeki rahim doğal olarak büyümeye başlar. Rahim büyüdükçe karın duvarını oluşturan kaslar da esneyerek genişler. Hamileliğin son aylarında karın içinin büyümesine bağlı olarak karın kaslarının esneklik kapasitesini zorlamaya başladığında ise karın ortasındaki kasları birbirine bağlayan kas kılıfı gerginliğe bağlı olarak genişler. Bunun sonucunda kaslar birbirinden uzaklaşır ve daha ayrık hale gelir. Doğumun ardından esnek olan kaslar eski haline tekrar döner, ancak genişleyerek gevşemiş olan kas kılıfı kaslar gibi esnek bir yapıda olmadığı için eski haline dönemez, gevşek olarak kaldığı için de karın orta kasları birbirinden ayrık bir şekilde durur. Bu durum dış görünüme, karın bölgesinin dışa doğru bombe yapmış, şişkin bir görünümü şeklinde yansır.

Karın Zarı
Karın zarı ya da peritoneum (ya da periton) abdomen ve pelvis boşluğu duvarlarının iç yüzünü ve bu boşlukta yer alan tüm organları saran veya örten zara verilen isimdir. İki kısımdan oluşur[1]:

* Karın ön ve arka duvarlarının iç, diyaframın alt ve pelvis boşluğunun üst yüzünü saran bölümüne peritoneum parietale adı verilir.
* Karın arka duvarından ve diyafram bazı bölgelerde ayrılarak, iç organların bir kısmını veya tamamını saran bölümüne ise peritoneum viscerale denir.

Peritoneum, bağ dokusu aracılığı ile karın duvarının iç yüzüne ve organlara yapışır. Parietal periton, genellikle abdominal ve pelvik duvarlara zayıf tutunduğu ve kolayca ayrılabildiği halde, diyaframın iç yüzüne ve linea alba'nın arkasına daha sıkı tutunur. Visseral periton ise ise organa sıkıca yapışır ve kolaylıkla kaldırılamaz. Parietal periton ile abdomen ve pelvis boşlukları duvarları arasında kalan aralığa spatium extraperitoneale, bu aralıkta yer alan gevşek bağ dokusuna fascia extraperitonealis, yine burada yer alan organlara da organum extraperitoneale denir. Ekstraperitoneal aralığın, karın arka duvarı ile komşu olan bölümüne spatium retroperitoneale, pubis'in arkasında kalan bölümüne ise spatium retropubicum (Retzius aralığı) denilir.

Kas Sistemi
Kas sistemi, hayvanların biyolojik sistemlerinden birisidir ve hayvanların hem iç hem de dış hareketlerini sağlar. Omurgalılardaki kas sisteminde üç farklı kas tipi bulunur: kalp kası, çizgili kaslar ve düz kaslar.

Kilüs
Kilüs, sütümsü, yağ emülsiyonu içeren lenf, yani ak kandır. Besin yoluyla alınan yağların sindirimiyle ince bağırsakta oluşur, oradan lakteal kanalları yoluyla lenf sistemine alınır. Buna karşın diğer sindirilmiş besinler toplar damarlar yoluyla dolaşım sistemine alınır. Kilüs, kaynağı sindirim sistemi olduğu için, temelde sindirilmiş besin içerigi zengin ak kandan (lenf) ibarettir.

Kılcal Damar
Kılcal damar veya kapiler vücuttaki en küçük kan damarı|kan damarlarına verilen isimdir. Büyüklükleri yaklaşık 5-10 μm'dir. Arterler (atardamar) ile venleri (toplardamar) birleştiren kılcal damarlar, dokularla etkileşimi en yoğun olan kan damarlarıdır. Kılcal damar duvarları tek bir hücre tabakasından (endotel) oluşur. Bu tabaka öyle incedir ki oksijen, su ve lipitler gibi moleküller difüzyon ile bu tabakadan geçip dokulara girebilirler. Karbondioksit ve üre gibi zararlı ve atık maddeler de difüzyon ile kılcal damar içindeki kana dağılırlar. Belirli bazı sitokinlerin salınımıyla kılcal damarların geçirgenliği (permeabilite) daha da arttırılabilir.
Ortalama bir insan vücudundaki kılcal damarların toplam uzunluğu yaklaşık 40.000 km'dir. Atar damarlarla toplar damarları birbirine bağlayan, tek sıralı epitel dokudan oluşmuş ince damarlardır. Kan ile doku hücreleri arasındaki madde alışverişini sağlarlar ve kan akışı yavaştır.

Langerhans Adacıkları
Pankreasta bulunurlar ve farklı hücre çeşitlerinden oluşurlar. Bu hücrelerin bir kısmı, kandaki şeker miktarının denetiminden sorumlu olan insülin ve glukagon adlı hormonları salgılar. Bu hücrelerde insülinin yapılamaması şeker hastalığına neden olur. Alfa hücreleri glukagonu , beta hücreleri ise insülini salgılar.

Lenf Damarı
Lenf damarları, lenf taşıyan ince duvarlı damarlardır. Lenf damarları olmasa lenf sıvısı taşınamazdı, bu nedenle lenf damarları hayati önem taşırlar. Lenf damarları, lenf sıvısını taşımaları sebebiyle lenfatik sistemin bir bölümünü oluştururlar. Baş ve gövdenin sağ yarısı ile sağ koldaki lenfin taşındığı yoldur.

Lenf Düğümleri
Lenf düğümleri ya da nodları; lenf sisteminin bir parçası olan birçok hücre çeşidini içeren bir organ yapısıdır. Lenf düğümleri vücudun her yerinde bulunurlar ve beyaz kan hücrelerini içererek yabancı parçacıklar için filtre ve kapan görevi görürler. Bu yüzden bağışıklık sisteminin aksaksız işlemesinde önemleri büyüktür.
Lenf düğümlerinin ayrıca klinik bir önemi de bulunmaktadır. Önemsiz boğaz iltihaplarından (farenjit), kanser gibi hayatı tehdit eden durumlarda yangı gösterebilir ve şişerler. Dahası, lenf düğümlerinin önemi; kanser evrelemesi için kullanılan durumlarda, kullanılan tedavinin şekli ve prognozun belirlenmesinde oldukça büyüktür.
Lenf düğümleri yangısallaştığında biyopsiyle tanı konulabilir. Şüphesiz hastalıklar lenf düğümlerini özellikleri ve yerleşim yerleriyle etkilerler.


Lenf düğümlerinin bulunduğu yerler
Lenfatik Sistem ve Yapısı
Lenfatik sistem veya lenf sistemi lenf taşıma sistemi ve lenfodik doku oluşan bir organ sistemidir. İkinci bir dolaşım sistemi olarak tanımlanabilecek olan lenf sistemi yine de yapısı itibariyle dolaşım sisteminden çok farklıdır. Dolaşım sisteminden bağımsız olarak çalışan lenfatik sistem bağışıklık sistemi içeriğini yine dolaşım sistemine boşaltır ve genel olarak bağışıklıkta rol alır.

Yapısı;
Lenfatik sistem kabaca iki temel abaşlığa ayrılabılır. Lenf dokusu ve lenf taşıma sistemi (lenf damarları).

* Lenfoid doku: lenfosit ve diğer beyaz kan hücreleri ile Lenf geçerse bağ dokusu içinde enmeshed oluşmaktadır. Bu yoğun lenfositlerde lenfoid follicles olarak bilinir dolu olan lenfoid doku Bölgeler. Lenfoid doku yapısal ya da lenf düğümleri ya da organize edilebilir gevşek organize lenfoid follicles Mukozanin olarak bilinen oluşabilir-lenfoid doku ilişkili.
* Lenf taşıma sistemi: toraks kanalları, lenf kılcal damarları, lenf damarları, lenf düğümlerinden

Lob
Lob, anatomide çizgi ve bölmelerle ayrılmış kısımlar olup, mikroskobik incelemeye gerek duyulmaksızın karar verilebilir.

Lumbar
Tıp biliminde L2 olarak numaralandıran ve ayrıca "İkinci Bel" olarak da bilinen vücut bölgesi. Epidural anestezide "uyuşan" (ağrı hissi ortadan kalkan) bölgeler T10 (onuncu göğüs kafesi (Thoracal) omuru) - bu L2 (ikinci bel (Lumbar) omuru) arasında kalan dermatom bölgelerdir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
anatomi, sozlugu, sÖzlÜĞÜ, terimleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Matematik Terimleri Sözlüğü 1 Sevda Matematik 0 24 Nisan 2013 01:18
Edebiyat Terimleri Sözlüğü (U-Ü) Ecrin Türk Dili ve Edebiyatı 0 02 Mayıs 2011 23:14
Edebiyat Terimleri Sözlüğü Ruj Dünya Edebiyatları 0 16 Aralık 2010 10:57
Tıp Terimleri Sözlüğü Nod Sağlıklı Bakım Önerileri 11 10 Temmuz 2009 21:54
Fizik Terimleri Sözlüğü YapraK Fizik 0 29 Nisan 2009 21:05