IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 27 Mayıs 2014, 17:48   #1
Zen
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kanunname-i İhtisab-ı Bursa-1502 (Bursa Belediyesi Kanunu)




SULTAN II. BAYEZİD (1447-1512) TARAFINDAN YÜRÜRLÜĞE KONULAN DÜNYANIN BUGÜNKÜ MANADA İLK STANDARDI


KANUNNAME-İ İHTİSAB-I BURSA

Türkler, Anadolu toprakları üzerinde hükümet kurduklarında, her alanda bugün dahi önemli sayılacak uygarlık örnekleri vermişlerdir. Standard konusu da bunlar arasındadır. Yaklaşık beş yüzyıl önce Bursa, Edirne, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Çankırı, Aydın, Mardin, Karahisar, Musul, Rize, Amasya, İçel, Arapkir, Karaman ve daha pek çok yerin mahalli özelliklerine ve üretim çeşitlerine göre standard kuralları konulmuş ve ciddi olarak uygulanmıştır.



1502 tarihli ve zamanın padişahı Sultan II. Bayezid Han tarafından çıkarılan "Kanunname-i İhtisab-ı Bursa", bu gerçeği doğrulayan ve yazılı en eski belgedir.




Türk Standardları Enstitüsü, kuruluşunun 40. Yılında, büyük tarihi değeri bulunan bu belgeyi, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'ndeki orijinalinden çoğaltarak ilgililerin istifadesine sunmuştur. Böylece, çağdaş standardizasyon faaliyetlerine ışık tutulmak istenildiği gibi, dünya standard tarihine de önemli bir kaynak kazandırılmıştır.



Belgenin dili, bugünkü nesil için oldukça eski olduğundan, metnin gerekçesi ile hüküm ifade eden kısımları önce Latin harfleri ile okunur hale getirilmiş ve daha sonra bugünkü Türkçe ile anlaşılabilir şekilde kaleme alınmıştır.



Kalkınmanın temel taşlarından biri olan standardın öneminin yüzyıllar önce Türkler tarafından kavrandığını ifade eden bu belgede bugünkü anlamda, boylama, ambalaj, kalite gibi esaslar ile narh ve ceza hükümlerine yer verilmiştir.



Kanunname-i İhtisab-ı Bursa'nın gün ışığına çıkarılması ile dünya standard tarihine önemli bir belge kazandırılmış, Türk milletinin, medeni aleme bu yönden tanıtılmış ve milli bir hizmetin yerine getirilmiş olduğuna inanıyor, saygılarımı sunuyorum.

Mehmet Yılmaz Arıyörük / TSE Başkanı (1998)




BURSA BELEDİYE KANUNU



Defter örneği budur ki;



İktidar sahibi Padişahdan gelen emirde:



Bursa'da olan iş adamları ve bilirkişilerin hazır bulundurulup her alanda alınan, satılan ve işlenen çeşitli kumaşların, giyeceklerin ve satılan şeylerin tümüne konulmuş narhların her nev'i için ve her zaman nasıl olduğu ayrı ayrı tesbit edilerek mufassal bir defter yapılması ve padişahın tahta çıkışından önce narhların ne üzerine cari olduğu ve o vakitten beri birimlerinde bir sorulmakta ve bu neden ileri geldiği ve el'an ne işlem değişiklik bulunup bulunmadığı ve varsa değişikliğin yapıldığı hususların derinliğine incelenip şüpheli ve bilinmiyen bir tarafı bırakılmaması, sonra bu hususların zaman geçirilmeden deftere yazılıp gönderilmesi istenmekte ve bu defter ihtiyaç halinde baş vurulacak bir kanun olacağı için noksan olmaması ilave olunmaktadır.

Ezelden yüksek makamın bu emrine uyularak her evsaf ve bilirkişileri ayrı ayrı hazır bulundurulup narhların her birinde eskilerinin nasıl olduğu ve el'an bu halini muhafaza edip etmediği ve değişiklik varsa sebebi ve ne zaman meydana geldiği soruldukça hiçbir iş alanında eski kanundan eser kalmamıştır. Bütün narhlar beş altı yıldan beri tamamen değişmiş ve bozulmuştur. Narhla katiyen amel edilmemektedir. Dediler.

Öyle olunca ekmekçilerin teftişine başlanıp eski kanunları soruldu. Her zaman buğdayın ucuzluğuna ve dolgunluğuna göre hakimin emri ile güvenilir bilirkişiler çeşni tutarlardı. Dört beş yıl vardır ki ekmekçiler hüküm getirip bunda şehir ileri gelenlerinden birkaç bilirkişi hakim marifetiyle çeşni tutup onunla amel edilsin diye emrolunmuş ve o tarihte çeşni tutulup şöyle kararlaştırılmıştır ki Bursa'nın "Mud" (bir mud beş kile) adlı ölçeğiyle buğdayın alası yüz on akçaya ortası yüze ve düşüğü seksen beş akçaya olduğu zaman ekmek yediyüz dirhemi bir akçaya olacak ve fiyatlarda artma, eksilme vukubulduğu takdirde bu kıyasla yeni narh tayin olunacak. şu şart ile ki un ince elekten elenmiş olacak, ekmek iyi pişecek, ak olacak ve kokusu bulunmayacak.

Amma bu şartlar acaba fiilen yürürlükte ve yerleşmiş midir diye sınamak için bir kaç yerden ekmek getirtildi. Kimisi çiğ ve kimi kara, bazısı da eksik bulunup sebebi sorulunca hazır bulunanların çoğu dediler ki her gün her fırından kâh çiğ, kâh eksik diye beşer onar akça alıp göz yumarlar, hatta Belediye memurları fırından akça almasın diye emir bile gelmiştir. Gereğine uymazlar. Eskisi gibi akçaler alırlar. Eksiğini ve ayıbını gizleyip örterler. Aldıkları akçayı görünürde ceza olarak alırlar. Gerçekte bununla eksiğe ve ayıba izin verirler. Dediler. Öyle olunca günün muhtesibine (Belediye Başkanı) bu işkence ve sallapatiliğe vakıf mısın denildiğinde ben henüz geldim bunları bilmem kâtibim ve kâhyam eskiden kalmadır onlara sorunuz, dedi. Onlara bu kadar çiğ ve kara ve eksik nedir, niçin gözlemezsiniz denince, bu defa günahımızı af edin. Bundan böyle ihtimam edelim, gözleyelim, artık olmasın dediler. Tekrar tekrar bundan böyle gaflete düşmemeleri, şeriat ve kanun dışı iş yapmamaları söylendi. Az vaki içinde eskisinden ziyade fenalıkları görüldü. Yine defalarca hatırlatıldı. Fakat kat'iyen iltifat etmediler. şer'e, kanuna uymadılar.

Ekmekçiler ve bilirkişileri toplanıp eski narhları sorulduğunda: Eski günlerden beri ve her zaman ekmek, veznine göre yüzelli dirhem eksik işlenegelmiş, ancak unu ekmek unundan arı olmak, ince elekten elemek ve yüzünde yeteri kadar haşhaşı bulunmak ve gevrek pişmek şart imiş. Bugün yarıya düşürülen yağ yerine unun bir kilesine bir okka tatlı yağ konulması, üstüne haşhaş ekilmesi ve arı undan işlenmesi gerekirmiş. Bugünkü halde değişik ve bozuk bulundu. Sebebi ve zamanı, dört beş yıldır akça alınıp gözetilmemek olduğu ortaya çıktı. Bundan böyle eski narh üzerine işleyin denildi.

Ve Çörekte Narh:

Ekmek ağırlığının yarısı olup ak undan olacak ve unun bir kilesine bir okka (bir okka dört yüz dirhem) yağ konulacak. Teftiş sırasında bozuk bulundu. Bunun da nedeni ve zamanı daha önce anıldığı gibi dört beş yıldan beri akça alıp boşlamak. Artık eski narh üzerine işlem yapılması kararlaştırıldı.

Soğan:

Geçmişte dört buçuk okkası bir akçaya olup dükkancılar dört okkadan satarlarmış. Saplı soğan beş okka olup güz aylarında yarımşar okka eksik ve kış aylarında getiren iki buçuk okkadan, dükkancılar iki okka olarak satarlarmış. Bu kanun da kökünden bozuk bulundu. Bozulmanın sebebi ve zamanı anıldığı gibi. Artık eski narh üzerine işlem yapılsın denildi.

Kasaplar:

Kasaplar ve bilirkişileri ve şehir ileri gelenlerinden bazıları toplanıp ete uygulanan kanundan soruldukta takva sahibi, güvenilir müslümanlardan çoğu dediler ki eskiden koyun etinin narhı her yıl üç fasılda, üç nevi üzerindeydi. Önce ikiyüz elli dirhem, sonra üçyüz dirhem, kışın ikiyüz dirhem olurdu. Dört beş yıl vardır ki hiç üçyüz dirhem satılmaz oldu. Hemen ikiyüz elli ve ikiyüz dirhem satılır. Üçyüz dirhem satılmamasının nedeni kasaplardan sorulunca karşılık olarak birkaç sebep gösterdiler. Birincisi geçmişte Gelibolu'da her koyun başına birer akça iskele resmi alınırdı. şimdi dörder akçamızı alırlar ve hem Bursa'da olan Salatin İmaretlerinin ve bazı büyüklerin Bursa'ya mahsus yılda altmış bin koyun payları vardır. şimdi bu paylar beylik oldu. Daha bir nedeni şu ki bize bir hüküm verilmiştir. Diye bir hüküm gösterdiler. Bunda nimetler diyarı İslambol'da koyun eti üçyüz elli dirhem olunca Bursa'da üçyüz dirhem olacak, üçyüz olsa Bursa'da ikiyüz elli dirhem olacak. Hülasa her zamanda İslambol narhından elli dirhem eksik olacak diye emrolunmuş. Öyle olunca müslümanlar da dediler ki, iskele resmi artalı takriben onbeş yıl oluyor, üç yüz dirhem bir akçaya satılmaz olalı ise ancak dört beş yıldır. Ve altmış bin pay dediğinizin de imaretlere verilmesi öldü, kayboldu. Amma beylik olalıdan beri Bursa'ya gelmesine engel yoktur. Eskiden olduğu veçhile her yıl o miktardan fazlası gelir ve narh daha ziyade azlığa, çokluğa göredir. Bazen buraya İslambol'dan fazla koyun gelir. Ve bazen olur ki uzun müddet ve çok kereler islambol'da üçyüz elli dirhem bir akçaya oldu. Burada üçyüz etmediniz. Gerçi süreta bir hüküm almazsınız fakat dört beş yıldır katiyen buna göre işlem yapmadınız. Hem de Belediye Başkanı ile muvazaa'ı bir ittifak yaptınız. Üçyüz dirhem bir akçaya olacak mevsimde ona büyük paralar verip ikiyüz ve ikiyüz elli dirhem satıp müslümanların hakkını vermediniz. Onları incittiniz. Gerçekten bu hususta da kuvvetli nedenin, Belediye Başkanının büyük para alması olduğu anlaşıldı. Hem müslümanlar dediler ki bu denilenden başka dört beş yıldan beri acı bir hal daha ortaya konulmuştur. Eskiden keçi eti her mevsimde koyun etinden elli dirhem fazla olurdu. şimdiki halde her keçi başına Belediye Başkanı iki akça alırlar. Koyun narhına satmağa izin verir. Hatta bir çoğunu yakın zamanda kendi gözlerimizle gördük, diye yüz kadar müslüman, Belediye Başkanı ve müstahdemlerinin yüzlerine şahadet ettiler. Kasaplara da dersiniz, bunca müslümanlar yalan mı söylüyorlar? Denince yalan söylemiyorlar, olanı söylüyorlar. Belediye tarafının tümü bize rıza gösterdiklerinden buna hakkımız vardır. Keçi etini koyun eti narhına satabiliyorduk diye Belediye Başkanının yüzüne karşı kasaplardan bazısı itirafta bulundular.


Pazarcılar:

Pazarcılar da toplanıp bilirkişilerinden ve diğer şehir halkından meyvalara ait eski kanun sorulduğunda dediler ki, eskiden pazar yerine her ne çeşit meyve gelirse şehirli ve pazarcı herkes isteğine göre alırdı. Dört beş yıl var ki pazarcılar birleşip şehire gelen meyveleri ve şehir etrafında olan bağ ve bahçe ve dükkanlarına getiriyor, depo ediyor sonra Belediye Başkanının da ittifakiyle herbirine narh koydurulup mahkeme sicillerine geçiriliyor. Fakat dışarıda kendi bildiklerine satarak Belediye Başkanı ile paylaşıyorlar. Dediler. Halkın bu sözlerinin doğruluğu anlaşılınca sicillere bakıldı ve sınanmak üzere pazardan bazı meyveler getirtilip görüldü. Halkın dediklerine uygun çıkınca, pazarcılara niçin eksik satıyorsunuz denildi. Belediye Başkanının huzurunda yüzüne karşı bunların delaletiyle satıyoruz dediler. Öyle olunca halkın sözleri Belediye Başkanına malum oldu. Hepsi doğruymuş neden gözlemezsiniz, eksik satılanı gözlemek sizin görevinizdir, denildiğinde önce benim haberim yok diye inkâr etti. Sonra yine aynı mecliste ben de geldim böyle buldum. Ya beylik akçayı benim nereden vermekliğim gerekir dedi: Ve Katibi ile Kahyası da evet eksik satıyorlar diye itiraf ettiler. Pazarcılardan bazıları da dediler ki Belediye Başkanının terazi getiren adamları her dükkandan günde kâh yarım, kâh bir akça ve kâh iki akça alırlar. Akçaden gayri yemişlerin her çeşidinden birer mendil de yemiş alırlar. Kanunname'de ve hükümlerinde yok. Bunun da verdiği korkudan başka fuzuli ve acı bir hadise olduğu anlaşıldı. Bütün meyvelerin narhları birer birer araştırıldı. Hepsi eski kanuna ve Belediye kararlarına aykırı olarak bozulmuş, değişik bulundu. Halen bu hususta gelen hüküm gereğince anlaşmazlık ve değişiklik olan narhlarda zamana ve ma'ına göre bilirkişi, satıcı ve alıcıların oy birliğiyle ortalama değerler konuldu. Gerekleri aşağıda açıklandığı gibidir:


Meyveler:

Kirazın, ilkin yüzelli dirhemi bir akçaya ve üç günden sonra ikiyüz dirhemi bir akçaya, daha sonra ikiyüz elli dirhemi bir akçaya ve her üç günden sonra yüz dirhem artırılarak en son okkası bir akçaya olacak.

Yaş zerdalinin, ilkin ikiyüz dirhemi bir akçaya, üç günden sonra üçyüz dirhemi, daha sonra gelişine göre bu kıyas üzerinden narh verilecek.

Yaş eriğin, ilkin ikiyüz dirhemi, üç günden sonra beşyüz dirhemi ve sonra altıyüz dirhemi bir akçaya oluncaya kadar bu düzende devam edecek.

Gökbaşlı armudun, narhı da keza böyle olacak.

İğnesi armudun, ilkin altıyüz dirhemi ve beş günden sonra iki okkası bir akçaya ve daha sonra bu kıyas üzere narh verilecek.

Veçhi hallu armudunun, ilkin iki okkası, üç günden sonra bin dirhemi bir akçaya ve sonunda üç okkası bir akçaya oluncaya kadar bu düzende gidecek.

Örenkuş armudun, ilkin ikiyüz dirhemi ve üç günden sonra üç yüz dirhemi ve bundan dört gün sonra bir okkası sonunda da altıyüz dirhemi bir akçaya olacak.

Zerdamori armudun, ilkin bir okkası, beş günden sonra altıyüz dirhemi ve sonra bu kıyas üzere narh verilecek.

Mürendi armudun, ilkin üçyüz dirhemi, beş günden sonra beşyüz dirhemi ve daha sonra yeni bu kıyas üzere narh verilecek.

Bey armudunun, yükü seksen altı akçaya olunca ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak ve sonra bu kıyas üzere narh verilecek.

Sultani armudun, ilkin beşyüz dirhemi, beş günden sonra altı yüz dirhemi ve nihayet iki okkası bir akçaya olacak.

Şekeri armudun, ilkin üçyüz dirhemi, beş günden sonra beşyüz dirhemi ve sonunda altıyüz dirhemi.

Türki armudun, ilkin bin dirhemi sonra gelişine göre bu kıyas üzere narh verilecek.

Sabuni armudun, ilkin bir okkası, sonra altı yüz dirhemi, nihayet iki okkası bir akçaya olacak.

Yerbasmaz armudun, ilkin üçyüz dirhemi ve beş günden sonra altıyüz dirhemi, haftasından sonra iki okkası bir akçaya olacak.

Kara Moru armudun, ilkin bir okkası bir akçaya, beş günden sonra beş yüz dirhemi ve sonunda altıyüz dirhemi bir akçaya olacak.

Bozdoğan armudunun, ilkin bir okkası bir akçaya, üç günden sonra altıyüz dirhemi, sonra sekizyüz dirhemi ve sonunda dört okkası bir akçaya olacak.

Akşehir'in Bedegâni Elması, deve yükü yüz akçaya olursa üçyüz elli dirhemi bir akçaya olacak, sonra bu kıyas üzerine narh verilecek. Ve yine bu şehrin ekşi elmasının bir okkası bir akçaya olacak. Öteden beri gelenek böyledir. Amma fazla ve noksan olursa narh da ona göre verilir.

Şehrebani köyü elmasının, katır yükü yetmiş akçaya olunca üçyüz dirhemi bir akçaya olacak, yükü altmış akçaya olursa üçyüz elli dirhemi bir akçaya olacak ve sonra bu kıyas üzere narh verilecek.

Küllâbi elmanın, ilkin üçyüz dirhemi ve üç günden sonra bir okkası, nihayet altıyüz dirhemi bir akçaya olacak.

Misk elmasının, yükü yüz akçaya olunca ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak, yükü yüzona olursa ikiyüz yirmibeş dirhemi, yükü yüzyirmiye olursa ikiyüz dirhemi bir akçaya olacak.

Şeftalinin, ilkin bir okkası bir akçaya, üç günden sonra altıyüz dirhemi, nihayet iki okkası bir akçaya olacak.

Yalı Narı'nın yükü yirmi akçaya olursa altıyüz dirhemi bir akçaüya, yirmibeşe olursa beşyüz dirhemi, otuza olursa bir okkası bir akçaya olacak. Veya Bey cinsinin bir okkası bir akçaya olacak. Bundan ziyade veya noksan olduğunda gelişine göre aynı kıyas üzere narh verilecektir.

Birgi Narı'nın, yükü yüzkırk akça olursa ikiyüzseksen dirhemi bir akçaya olacak. Yükü eksiğe veya fazlaya olunca narhı bu kıyas üzere arttırılıp eksiltilecek.

Aydın İli üzümünün, Alacası, iki güne kadar ikiyüz dirhemi, iki günden sonra üçyüz dirhemi bir akçaya olacak.

Şehir üzümünün, ilki gelince Aydın ili üzümünün bir okkası bir akçaya olacak, sonra artış ve eksilişine göre narh verilecek.

Ulubat Üzümünün, ilkin üçyüz dirhemi, sonunda üç okkası bir akçaya olacak ve medrebelidin son vaktında yükü yetmiş akçaya olursa üçyüz dirhemi bir akçaya olacak. Ulubat üzümünün bir okkası da bir akçaya olacak.

Şehir Medrebelidin, ilkin ikiyüz dirhemi, üç günden sonra üçyüz dirhemi, haftasından sonra bir okkası ve sonra beşyüz ve altıyüz dirhemi ve daha ziyade olursa iki okkası dahi satılır. Amma her zaman medrebelidden başka üzüm on gün geçtikten sonra her akçalık miktar başına ikiyüz dirhem ziyade olacak diye narh konuldukta bu zikredilen narhların tümüne pazarcılar gönül hoşluğuyla razı olup, aynı şekilde satmağı kabullendiler.

Taze incirin, ilkin ikiyüz dirhemi bir akçaya olacak. Üç günden sonra bir okkası bir akçaya ve daha sonra ki üç günü takiben altıyüz dirhemi ve daha üç gün sonra iki okkası bir akçaya olacak. Son buluncaya kadar da her üç günde bir altı yüz dirhem artacak.

Kızılcık, önce ikiyüz dirhemi bir akçaya olacak sonra iki okkası olacak.

Güzelhisar portakalının, bir okkası bir akçaya olacak.

Midilli portakalının, bir okkası bir akçaya olacak.

Limonun, yükü yüz seksen akçaya olunca ikiyüz seksen dirhemi bir akçaya olacak.

Aşlama kestanenin, kilesi on dört akçaya olursa ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak. Sair kestanenin kilesi sekize olunca bir okkası bir akçaya olacak.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
belediyesi, bursa, bursa1502, kanunnamei, kanunu, İhtisabı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık