IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

1Beğeni(ler)
  • 1 Post By Sevda

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 25 Ocak 2012, 04:33   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Parapsikoloji (Derleme ve Uyarlama)





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

OSMAN GÜRDAL

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Parapsikoloji (Derleme ve Uyarlama)


03 Ağustos 2011 Çarşamba

Fizik dünyasındaki bilgilerin gelişmesine paralel olarak metafizik dünyasının kapılarını aralama çalışmaları da hız kazanmıştır. Parapsikoloji adı verilen bu çalışmalar daha çok telepati, medyumluk, hipnoz gibi konularda yoğunlaşmaktadır. Parapsikoloji kelime anlamı itibariyle insanın olağanüstü yetenekleriyle ruhsal gücünün araştırılması demektir. Aslında parapsikoloji yeni bir konu olmayıp, Çin ve Hint gibi eski medeniyetlerde yoga, telepati, telekinezi, duru görü, düşünce okuma gibi olaylara rastlamak mümkündür. Günümüzde, bu ülkelerde saydığımız parapsikolojik özelliklere sahip insanların sayısı oldukça fazladır. Tarihimizde de pek çok evliya ve büyük zevatla ilişkili bu tip olaylar iyi bilinmektedir.

İnsanın Parapsikolojik Yetenekleri: İnsan ruhunda bilip kullandığımız yeteneklerin yanında, farkında olmadığımız ve bu yüzden kullanamadığımız pek çok yön vardır. Örneğin, telepati yoluyla bir başka insanın düşüncesini okuyabilir, duru görü yoluyla dünyanın herhangi bir yerinde olup bitenleri televizyon ekranında seyrediyor gibi görüp işitebiliriz. İnsan ruhu, zamanla kayıtlı olmadığı için geçmiş ve geleceği görebilir ve bu bazen yanlış olarak genellikle gayb veya bilinmezlikten haber verme veya falcılık olarak nitelendirilir. Hatta karşımıza, yakın geleceğimizden haber veren insanlar çıkabilir. Çünkü bunlar sahip oldukları ruhsal melekeleri ile gayb veya bilinmezlik aleminden çıkmış, perde perde görsel dünyaya gelen olayları hissedebilirler. Veya bir medyum beyaz bir kağıda hiçbir şey yazmadan düşüncelerini nakşedebilir ve bir başka medyuma bu şekilde mesaj gönderebilir. İnsan bu ve benzer daha pek çok inanılması güç olağanüstü şeyleri yapabilir ancak bu tür yetenekler insanların pek azında ileri düzeyde vardır ve bu yüzden bu tür insanlar çok özel bir konuma sahiptirler. Parapsikolojik olaylar, inançlı olsun veya olmasın her insanda görülebilir. 16. yy"da İspanya"nın Avila kentinde yaşayan Azize Teresa adında bir rahibenin dua etmeye başladıktan 10 dakika sonra hiç bir şeye tutunmadan havaya yükselebildiği tespit edilmiştir. Aynı şeyi Hint fakirleri de yapabilmektedir. Azize Teresa"nın dua ile sağladığı konsantrasyonu, yogiler meditasyonla gerçekleştirmektedir.



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Parapsikoloji ve İstihbarat Örgütleri: İstihbarat örgütlerinin amacı karşı tarafın yani düşmanın elindeki bilgilere ulaşmaktır. Bunu yaparken ajanlarının hayatı daima tehlikededir. Fakat ajan bir medyum veya telepat ise o zaman durum farklıdır. ABD ve eski Sovyetlerde bu sahada yapılan çalışmalara bir göz attığımızda, parapsikolojinin istihbarat örgütleri tarafından yoğun bir şekilde araştırıldığını görmekteyiz. Örneğin, 1970"li yıllarda CIA"nın bünyesinde hipnoz ve telepati için kullandığı 7000 medyum çalışmaktaydı. Ayrıca Amerikalılar Vietnam savaşında da parapsikolojik denemeler yapmışlardı. Eski Sovyetler Birliğinde ve doğu bloku ülkelerinde yapılan çalışmaların ABD"ye göre çok daha geniş ve daha uzun bir geçmişi vardır.

Prag"dan Amerika"ya göç etmiş olan Parapsikolog Dr. Moln Ryzl, sosyalist blok ülkelerindeki araştırmalarda amaçlanan hedefleri “Parapsikolojiyi casuslukta ve silah olarak orduda kullanmak, telepatik haberleşmeyle başka yıldız sistemlerinde bulunması mümkün akıllı varlıklarla ilişki kurmak, bilimin hızla gelişmesi bakımından haber alma ve bilgi aktarmada yeni yöntemler keşfetmek” olarak özetlemektedir.

Ruslar, daha 1923 yıllarından itibaren medyumları tutuklamaya başladılar. Amaç, medyumları ajanlık çalışmalarında kullanmaktı. Bu yıllarda medyumlarla ne tür çalışmalar yapıldığını bilemiyoruz. Ancak 1975 yılına gelindiğinde, KGB"nin tekrar parapsikolojik yetenekleri olan insanları tutukladığını görüyoruz. KGB ayrıca hipnotize olma gücü yüksek ve cinayet işlemeye müsait kişileri de arıyordu. Rusya"daki parapsikolojik çalışmalar sadece KGB tarafından yapılmıyordu. Gizlice çalışan parapsikoloji grupları da vardı. KGB anti-komünist olan bu gruplara karşıydı ve tespit ettiğinde bunların mensuplarını tutukluyordu. 1976 yılında KGB içinde Parapsikoloji birimi kuruldu. Amaç parapsikolojik çalışmalar yapmak ve bu yollarla istihbarat toplayıp, rejim aleyhindeki çalışmaları engellemekti. Fakat rejim aleyhtarlarının da medyum veya telepat olduğu durumda bu iş oldukça zordu.
Parapsikolojinin istihbarat çalışmalarında kullanılması sadece ABD ve Rusya ile sınırlı değil. I. Dünya Savaşı"ndan itibaren bazı Avrupa ülkelerinde bu tür çalışmaların yapıldığını görüyoruz. Bu ülkelerden biri de eski Çekoslovakya"dır. 1925 yılında Çek askeri makamları, ordu içinde kullanılmak üzere “Durugörü, Hipnotizma, Manyetizma” adlı bir kitap bastı. Amaç askerleri bu konuda bilgilendirmek ve yetenekli olanlarını keşfetmekti. II. Dünya Savaşı sırasında bazı askerler hipnotize edilerek astral seyahat yoluyla düşman mevzileri ve sayıları hakkında oldukça doğru bilgiler alındı. Bu yolla bazı kayıp askerlerin cesetleri de bulundu. Çekoslovakya"da bu tür çalışmaların gelişmiş olmasının sebebi ise bu ülkede Orta Çağ"dan gelen çok yaygın bir okült (simya, büyü, ruh çağırma) geleneğinin olması idi.

Parapsikoloji ve Polisiye Olaylar: 1951 yılında Londra"da büyük bir kiliseden, kralların taç giydiği dönemlerde kullanılan 50 kg ağırlığında bir taş çalınmıştı. İngiliz emniyeti hırsızları bulamadı. Sonunda Belçika"nın Anvers şehrinde oturan bir adamdan yardım istediler. Peder Harkos adındaki bir kişi geldi ve kilisede konsantre oldu. Daha sonra tarif ettiği adresin hırsızların alet satın aldığı dükkan olduğu anlaşıldı. Peder Harkos tekrar konsantre oldu ve hırsızların adreslerini doğru olarak verdi. Yakalanan dört kişi suçlarını itiraf etti. Bu olay Peder Harkos"un ilk başarısı değildi. Daha önce de, II. Dünya Savaşı sırasında bazı kayıp ölülerin bulunmasını sağlamıştı.

Telepati: Telepatinin kısa bir tanımı çok uzak yerlerde bulunan şahısların birbirleriyle maddi bir bağlantı olmaksızın anlaşmaları şeklinde yapılabilir. Telepati aslında farkında olalım veya olmayalım, hepimizin farklı seviyelerde yaşadığı bir olaydır. Bir sohbet esnasında tanıdığımız bir kişiden bahsederiz ve bir müddet sonra o kişi çıkagelir. Bazen de karşımızdaki insanla konuşurken, bizim tam söylemeye hazırlandığımız bir şeyi muhatabımız söyleyiverir. Bunlar günlük hayatta karşılaştığımız telepati şekilleridir. Telepatinin beyin dalgaları ile gerçekleştiği sanılmaktadır. Yayılan beyin dalgalarını, alıcı konumunda olan diğer insanların algıladığı düşünülmektedir. Ancak bu algılama esnasında cinlerin de devreye girmesi ve bazı yanlış algılar yüklemesi mümkündür. Bu sebeple her telepatik algının doğru olduğu ve gerçekleşeceği düşünülmemelidir.

Telepatinin anneler üzerinde örneklerini görmek mümkündür. Anneler uzaktaki bebeklerinin ağladığını hisseder. Savaşta çocuğu öldüğü an, çocuğunun ölümünü anlayabilir. ABD"deki araştırmalara göre bu özellik kadınların takriben % 60'ında görülmektedir.

Amerikalılar Nautilus denen denizaltı ile denize daldıklarında, bir subayın 3000 mil ötedeki bir yere gemideki haberleri telepati yoluyla sızdırması üzerine dünyaya sansasyonel bir haber yayıldı. Çünkü nükleer denizaltı gibi son derece mahremiyet gerektiren bir vasıtadan haberlerin 3000 mil öteye iletilmesi çok mühim bir olaydır. Sovyetler Birliğinde parapsikolojik çalışmalar bu olay sebebiyle olmuştur. Bu olay üzerine Sovyetler Birliği telepati mevzuuna önem vermiş ve Vlodivostok"ta ilk ruh araştırma merkezini kurmuşlardır.

Inga Swann Ruslar"ın kullandığı bir başka medyumdu. Merkür ve Venüs gezegenlerine düşünce yoluyla yolculuk yapan Swann, yerçekimi, atmosferi, vs. hakkında bilgiler verdi. 10 ay sonra Pioneer 10 isimli uzay aracından da aynı bilgiler gelince Swann"ın doğruluğu ispatlanmış oldu. Ayrıca Swann kendisine sadece enlemi ve boylamı verilen Antarktika"daki bir araştırma üssü hakkında doğru olarak bilgi vermişti.
Telepatinin yanı sıra Ruslar uzaktan telkin denemeleri de yaptılar. Yapılan deneyler sonucu, Sivastopol"daki bir kişi 1700 km uzaklıktaki Leningrad"da bir kadını hipnoza sokmayı başardı.



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

ABD ve eski Sovyetlerde düşünceleri beyin dalgalarına dönüştürüp önce hayvanlara, daha ileride de insan beynine işleme ve kitlelere hakim olma konusunda çalışmalar yapıldığı da iddia edilmektedir. Araştırdıkları bir konu da beynin nasıl bir dalga yaydığını anlamaktı. Böylelikle insanların düşüncelerini okumak veya kolay telepati sağlamak, o dalgaları yapay olarak üretip insanları etkilemek mümkün olabilecekti.

Prof. Vassilyev telepat İvanova"yı elektromanyetik dalgaların gelişine engel olmak amacıyla Faraday kafesine koymasına rağmen telepatik haberleşme her zamanki gibi yine gerçekleşmiştir. Bunun üzerine araştırıcılar endişelenmeye başladılar. Eğer telepati saf bir fizik olay olarak ortaya çıkmazsa, telepati Sovyet bilim mahfillerinden kesin olarak sürüp çıkarılacak demekti. Vassilyef radyasyonları durdurabilen kurşun bir hücre yaptırdı. Telepatik verici olarak çalışan Tomasevski, bir merdiven yardımıyla eski bir buzdolabına benzeyen bir şeyin içine tırmandı. Civa dolu bir oluk içine girmiş olan kubbe şeklindeki kapağı kapattı. Buraya ne bir dalga giriyor ve ne de oradan dışarı çıkabiliyordu. Bu defa telepatik olayın kesin şekilde meydana gelemeyeceği sanılıyordu. Faraday kafesinin içinde bulunan Tomasevski her şeye rağmen telepatiyle Fedorava"yı uyuyor olarak tahayyül etmeye başladı. Kadın derhal şuurunu kaybetti. Hatta telepatik etki bu kurşun levhalar sebebiyle kolaylaşmıştı. Bu deneyim telepatinin elektromanyetik dalgayla hiçbir ilgisi olmadığı yani ruhsal bir olay olduğunu göstermektedir. Atmosferik şartlar, mesafe ve fırtınaların da telepatiyi değiştirmemesi soruna ışık tutmaktadır. İnsan beyninden 7 - 30 hertz arasında elektromanyetik dalgalar çıkar. Uzun araştırmalar neticesinde, bu dalgaların düşünce, zeka, korku, endişe gibi ruhsal olaylarla değişmediği anlaşılmıştır. Telepati böyle fiziksel bir elektrik akımı oluşturmamaktadır.

İnsan rüyasına, telepati yoluyla etki edilebilmekte ve rüya değiştirilebilmektedir. Belki de ölmüş olan yakınlarımızın ruhları rüyalarımıza bu şekilde etki etmektedir. Dr. M. Ulman, Dr. Stanley Kripner rüya laboratuvarında tecrübe edilecek şahsın başına elektrot bağlıyor ve şahıs uyutuluyor. Uyumaya başlayınca telepat, uyuyan kişiye istenilen resimleri rüyasında telepati yoluyla gösteriyor.

Bilim adamlarının büyük çoğunluğu telepatinin elektromanyetik dalga olmadığında hemfikirdirler. Beyindeki sinir ve adalelerin çekilip toplanmaları sırasında elektromanyetik sinyaller gönderilmektedir. Fakat sinyaller son derece zayıftır. Profesör Arkadyevin hesaplarına göre beyinden çıkan enerji o kadar zayıftır ki birkaç metrenin dışına çıkamaz. Bunlar; ancak birkaç santimetre uzaktan hassas cihazlarla alınabilmiştir. Şu halde iki beyin arasında bir metreden biraz fazla bir mesafede elektromanyetik nakil çok zor şekilde gerçekleşebilir. Elektromanyetik dalgaların şiddetlerinin mesafeye göre azaldığı bilinir. Bu yüzden Profesör Vasilyev, Tomasevski'yi 1500 km ötede bulanan Sivastopol"e gönderdi ama yine telepati olayı meydana geldi.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Psikokinezi (Telekinezi) veya Nazar: Halk bazı kişilerin bir cisme veya canlıya baktığında, o kişi veya maddede menfi durumların meydana geldiğini fark etmiş, buna nazar ismini vermiştir. Batıda bu ifadeye yaklaşık olarak karşılık gelen psikokinezidir. Parapsikologlar psikokinezi terimini tercih ederken telekinezi terimi daha çok metapsişikçiler tarafından kullanılmaktadır. Telekinezi bir cismin uzaktan bir etkiyle hareket ettirilmesi veya biçim değiştirmesidir. Bu etki bir medyumun beyin veya düşünce gücüyle cisme etki etmesi şeklindedir. Bakarak bir cismi hareket ettirmek veya bir çatalı bükmek telekinezinin en açık uygulamalarındandır. Bakışlarla insan veya hayvan üzerine yüklenen bir enerji o canlıya etkide bulunur.

Psikokinezi ile cisimlere etki etmek mümkündür. Çek bilim adamı Dr. Rejdok 1968'de Moskova'da parapsikoloji konferansında Mikhailova'ya sigara dumanını ikiye böldürüyor. Terazinin iki kefesine 30 gr. ağırlık konulduktan sonra Mikhailova terazinin kefesini indiriyor. Yine Moskova tıp enstitüsünde 6 doktorun gözü önünde bir doktorun kalp atışını o kadar hızlandırıyor ki, doktor bayılarak düşüyor.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Atina Üniversitesinde Prof. Tanalgras'un bildirdiğine göre bir Yunanlı (Georgiu) uzaktan bakarak pusula iğnesini saptırıyor. Dr. Schmidler, Swann ile yaptığı çalışmada termistörlerle irtibatlandırılmış bir seri grafit ve bakalit objelere uzaktan etkiyle cisimlerin dış yüzündeki sıcaklıklarını değiştirmişti.

Dr. Sergeyev'in Mikhailova üzerinde yaptığı tetkiklerde dinlenme sırasında bile beynin arka lobunun ön loba nazaran 50 kat daha fazla elektrik potansiyeli bulmuştur. Psikokinezi esnasında kalp atışları 240'a çıkıyordu. Sergeyev dedektörleri ile çalışmada Mikhailova'nın bedeni çevresinde elektrostatik alan nabız gibi atmaya başlıyordu. Sanki etrafında görünmeyen enerji zarfı vasıtasıyla bir enerji dalgasının titreşime geçmesine sebep oluyordu. Aynı anda, beyinde yoğun beta beyin dalgaları faaliyeti gözlenmişti.
Atomun Metafizik Dünyası: Atom, bizzat maddenin temeli iken, maddenin özellikleri ile uyuşmayan, fiziğin kalıplarına sığmayan özellikler sergiliyor. Şimdi kuantum dünyasında kısa bir gezinti yaparak, elektronun farklı yapılarına, gözlemleyenin bakışına göre nasıl var veya yok olduğuna yahut birçok yerde nasıl gözlemlendiğine dair buluşlara göz atalım. Ayrıca elektronların ışık hızından daha öte bir iletişimle birbirlerinin hareketinden haberdar olmasını, birbirleri ile uyumlu hareketlerini ve atom taneciklerinin insan düşüncesinden nasıl etkilendiğini anlamaya çalışalım.

Bir elektronu kapalı bir televizyon ekranına yöneltirseniz, küçük bir ışık noktası elde edersiniz. Bu onun parçacık özelliğidir. Aynı zamanda enerji bulutu olarak uzayda dağılan bir dalga gibidir. Deney neticeleri bir elektronun, iki deliği olan bir engelin, her iki deliğinden de aynı anda geçebildiğini göstermektedir. Aynen dalgaların birbirleriyle girişim yapması gibi, elektronlar da iki deliği olan engelden geçerken, engelin arkasına yerleştirilen ekranda girişim desenleri meydana getirir. Acaba elektronun yaşadığı farklı bir dünya mı var?

Kuantum teorisine göre bir tanecik hem bir yerde, hem bir bölge içinde her yerde olabiliyor. Bir tanecik hem bir yerde hem başka yerlerde nasıl olabilir? Atomun dünyası Kuantum teorisi ile açıklanmaktadır.

Elektronun hareketleri ile ilgili fizikçi Gerard't Hooft'un dedikleri ne kadar şaşırtıcıdır: "Ancak elektronlar için durum tamamen farklı. Onların davranışı bir sır perdesi arkasında saklanmış gibidir. Öyle görülüyor ki, elektronlar aynı anda değişik yerlerde bulunabiliyorlar. Elektronlar sanki bulut gibi, dalga gibi davranıyorlar. Bu hiç de ihmal edilecek bir şey değil. Yeterince hassas deneyler yapılırsa, tek bir elektronun, birbirlerinden oldukça uzak yörüngeler üzerinde aynı anda hareket ediyormuş gibi davrandığı gösterilebilir."

Max Planck (1858–1947) 1900'de Siyah Cisim Işıması üzerine çalışıyordu. Bu esnada ışığın kuantum dediği enerji paketçiklerinden oluştuğunu keşfetti. Kuantum dönemi böylece başlamış oluyordu. Danimarkalı fizikçi Niels Bohr elektronun hareketiyle ilgileniyordu. Elektronun acayip davranışları karşısında de Broglie elektrona dalga demeye başladı. Erwin Schrödinger 1926'da, de Broglie dalga teorisini matematiksel denklemlere dönüştürdü. Ulaşılan neticeler hayli şaşırtıcı oldu. Elektronların bilinen fizik yasaları ile çelişen neticeler ortaya koyması karşısında herkes şaşkınlık içindeydi. Hesaplar ve gözlemler, diğer bütün küçük cisimlerin de benzer davranışlar sergilediğini gösteriyordu. Sıra elektronların konumlarının araştırılmasına gelince, elektron orada da şaşırtıcı ve alışılmamış özellikleriyle karşımıza çıktı. Elektron aynı anda iki farklı konumda bulunabiliyordu. Kafalar iyice karışmıştı. İlerleyen yıllarda hassas deneyler yapıldı. Elektronlar birbirlerinden oldukça uzak yörüngeler üzerinde aynı anda hareket ediyormuş gibi davranıyordu. Atom tanecikleri aynı anda farklı yerlerde gözlenebiliyordu. Bu durum, Kuantum dünyasında farklı gerçeklikler bulunduğunu gösteriyordu. Bu gözlem ve buluşlarla metafizik eksenli yeni bir fizik anlayışı yerleşiyordu.

Kuantumla ilgili keşifler genişledikçe farklı bir dünyanın eşiğinde bulunduğumuz daha iyi anlaşılıyordu. Örneğin atom taneciklerinin yer aldığı dünyanın gözlemciyle şekillendiği, anlaşılması daha ilginç bir manzara ortaya koydu. Yaygın görüşe göre (Kopenhag yaklaşımı), zerrelerin dünyasında gözlemci ile gözlenenin net ayrımı yapılmamakta, gözlemcinin olayı belirleyen taraf olduğu kabul edilmektedir. Madde-zihin bağlantısının ortaya çıkması ile insanın varlığı etkileme özelliği anlaşıldı.

Bohr, atom altı parçacıkların sadece bir gözlemci tarafından izlendiğinde meydana çıktığını söyler. Bohr'un belki de en enteresan keşfi şuydu: Bağımsız görünen atom altı parçacıkları birbirleri ile karşılıklı bağlantı içinde bulunuyor. Einstein bu düşüncelerinden dolayı Bohr'a karşı çıktı. Bohr itirazlara aldırmadı. Bohr'a göre Einstein yanılgı içerisindeydi. İkiz parçacıkların birbirinden ayrı nesneler olduğu düşüncesi Einstein'in yanılgısıydı. Oysa bunlar, bölünmez bir sistemin parçalarıydı ve bunları başka türlü düşünmek anlamsızdı.

Bu konulara kafa yoran bir fizikçi daha vardı: Bohm. Bohm'un çalışmaları elektronun sırlarını aydınlatmada önemli katkılar sağladı. Bohm, elektronun fiziğin dar kalıplarına sığmayan özellikleri üzerine kafa yoruyordu. Bohm'un sezgileri güçlüydü: Elektronların, şimdiye kadar göz ardı edilen metafizik gerçeklere, fiziksel olarak kavranmayan garip özelliklere kapı araladığını fark etti. Bohm, genç bir fizikçi olduğu yıllarda Bohr'un izinden gidiyordu. Ama ne var ki, konuya daha farklı pencereden bakma zamanı gelmişti. Olaya maddenin ve klasik fiziğin dar kalıpları ile değil, fizik ötesi gerçekliklerin geniş gözlüğü ile bakma gereği üzerinde durdu. Bohm, daha önce gündeme gelen fakat Bohr ve onu takip edenlerce önem verilmeyen taneciklerin karşılıklı bağlantı konusunun önemini kavramıştı. 1947'de Princeton Üniversitesi'nde metal elektronları üzerindeki çalışmalarını derinleştirdiğinde, elektronların rastgele gibi görünen ferdî davranışlarının bile son derece örgütlü, düzenli etkiler ortaya koymakta olduğunu fark etti. Elektronların davranışı bireysel ve diğerlerinden bağımsız değildi. Elektronlar, diğerleri ile uyumlu ve birlikte hareketler sergilemekteydi. Acaba elektronlar canlı varlıklar mıydı? Bohm, gözlemlerinden ve buluşlarından çok etkilenmişti. Metallerdeki elektron denizinin canlı olduğu gibi garip bir düşünceye kapıldı. Metaller esasen elektron denizine batırılmış pozitif yüklü metal iyonlarının yan yana dizilmiş şeklinden ibarettir. Metallerin iletkenliği bu elektron denizi sayesinde mümkün olur. Metallerdeki elektronlar, nasıl oluyor da birlikte hareket edebiliyorlardı? Her elektron, diğerlerinin hareketini bilebilir bir vaziyet sergiliyordu. Parçacıklar okyanusunda bir ortak hareket, eş zamanlı ve birlikte bir hareket söz konusu idi. Bohm, elektronların bu toplu hareketine Plazmon adını verdi. Görüldü ki elektronlar sadece metal yapısında değil maddenin iyon gazı hali olan plazma yapısında (örneğin Güneş bir iyon gazı yapısındadır) bile birbirlerinin ne yapacağını bilir bir tavır sergiliyorlardı. Parçacık okyanusu içindeki parçalardan her biri sanki trilyonlarca diğer parçacığın ne yapacağının farkında ve bilincinde idi. Elektron gibi atom taneciklerini elbette şuurlu ve akıllı kabul etmemiz mümkün değildi. Atom tanecikleri, fizik ötesi geçerliliği olan her şeyi kapsayan ince kanunlara riayet ediyorlar ve son derece düzenli bir ordunun erleri gibi davranıyorlardı.

Bohm çalışmalarını olgunlaştırdıkça, Niels Bohr'un teorisindeki yetersizlikleri daha iyi gördü. Bohm, araştırmalarını derinleştirdikçe atom altı parçacıkların daha derinlikli gerçeklerine ulaşıyor, mevcut teorilerin bulduklarını ve gözlemlediklerini açıklamakta yetersiz kaldığını daha iyi görüyordu. Yeni açıklamalara ve teorilere ihtiyaç olduğu kesindi. Bohm, Einstein ile görüşmelerine devam etti. Bu görüşmeler ışığında Danimarkalı Fizikçi Bohr'un teorisine bir alternatif geliştirdi. Elektronların gözlemci olmadan da var olduğunu esas aldı. Bohm, Niels Bohr'un fark edemediği daha derin bir gerçeklik, keşfedilmeyi bekleyen bir kuantum-alt düzeyi bulunduğunu düşünmeye başladı. Neticede, atom altı parçacıkların açıklanmayı bekleyen bir boyutunu daha keşfetti. Bu duruma kuantum potansiyeli adını verdi. Bu potansiyelin bütün uzayda mevcut olduğunu, yer çekimi ile manyetik sahaların aksine, etkisinin uzaklıkla azalmadığını gösterdi. Fizikçilerin çoğu bu görüşe karşı çıktıysa da, bu, yeni bir teori olarak bilim adamları arasında kabul görmeye başladı. Bohm, hiçbir teorinin sonsuzluğu açıklayacak güce sahip olmadığını belirtiyor ve buna karşı çıkılmasının da doğru olmadığını söylüyordu. Bilimin, etki-tepki gibi çok sınırlı verilerden hareket ettiğini, oysa neticenin birçok nedene bağlı olabileceğine dikkat çekiyordu. Bohm'un kuantum potansiyel alanı adını verdiği bu yeni alan, tıpkı yer çekimi gibi uzayın bütününe hakim bulunuyordu. Bu alan, klasik görüşlerden çok daha köklü farklılıkları ortaya koyuyordu: Bunlardan birisi evrenin parçalanamaz bütünlüğüydü. Diğer bir deyişle, her şey birbiriyle irtibatlıydı. Klasik bilim, bütün sistemin durumunu, yalnızca parçaları arasındaki münasebetlerin neticesi olarak görmekteydi. Oysa her bir elektron bir bütünmüş gibi birbirlerinden haberdar davranıyordu. Parçaların davranışları birbirinden bağımsız değil, bir bütün olarak örgütlüydü. Klasik bilim, sistemi, parçaların birbirleri ile etkileşimi olarak inceler. Kuantum potansiyeli bunu da dikkate alır; ama parçaların bütün tarafından organize edildiğini söyler. Yani kuantum potansiyeli, elektronların gelişi güzel dağılmadığını, kendi başına hareket eden bireyleri oluşturan bir kalabalık olmadığını söyler. Daha açık ifadeyle, elektronların hareketi düzenli bir raks halindeki oyuncuların davranışını andırır veya askerî yürüyüş halindeki bir orduya benzer.


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
derleme, parapsikoloji, uyarlama, ve


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Parapsikoloji ve gelecek bilgisi Kalemzede İslamiyet 0 11 Temmuz 2011 16:31
Parapsikoloji Nedir? Ay Merak Ettikleriniz 0 18 Eylül 2010 22:27
kanal takip bot'a uyarlama QkLa mIRC Scripting Sorunları 6 04 Mart 2009 15:47