IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29 Mart 2009, 05:35   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Sanatçılarımızın açılım yolları




SANATÇILARIMIZIN AÇILIM YOLLARI

Bunun en belirgin örneği, gerçek anlamda bir Minimalizm 'in yok olmasıdır. Rosalind Krauss minimalizm için şöyle diyor: "Minimalizmin en köktenci çıkışlarından birisi, daha başlangıçta sanayi üretimi teknolojisi içine oturmuş olmasıdır. Sanayide nesneler birtakım planlara göre üretilir. Minimalizmde kavramlar planların yerine geçer. Bu şöyle bir olanak sağlar: Belli bir işi kopya ederek, o işin sınırlarını aşmak. Bu iş, o zamana kadar estetik ve özgün olanın üretilemeyeceği düşüncesi üstüne kuruluydu. Birçok kez Minimalist özgün işler, planlarıyla birlikte alicılara satılmış, böylece alıcının işi yeniden üretebilmesi olanağı yaratılmıştır. Kimi durumlarda da sanatçılar, tıpkı üretim (reprodüksiyon) yapmışlardır. Ya bir işin birkaç çeşidini (çoğaltılmış özgünler) üretmişler (Robert Morris'in cam küpleri) ya da bozulmuş bir özgünişi tıpkı yapımla (remake) değiştirmişlerdir.
Bu estetikten kopuş, Minimalizmin en önemli özelliğidir. Eğer, biz izleyici olarak, özgün yapıt düşüncesini terk etmeye hazır değilsek ve bütün tıpkı üretimlerin sahte olduğunu düşünüyorsak, 1960'lı ve 1970'li yıllarda yapılan işleri yanlış anliyoruz. Eğer özgün nesne, temel anlamından bir şey yitirmeden tıpkı üretiliyorsa, bu tıpkı üretime karşı çıkılamaz."
Türkiye'de Minimalizm yaşanmamış, benimsenmemiş, kabul edilmemiş kavramlardan birisidir. Postmodenist durumun ortaya çıkardığı Maksimalizin de bu nedenle, Minimalizm'e bir tepki olarak belirginleşmemiştir; nedensel temelden yoksundur. Türkiye'deki izleyiciler, bunun gibi, kökenleri yüzyılın başında Marcel Duchamp'ın hazır nesne kavramına ve Dada'ya dayanan 1960'lı ve 1970'li yıllardaki köktenci sanat devrimlerini, yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlere bağli olarak algılayamamış ve kabul edememişlerdir. Bugün Türkiye'de hâlâ eşsiz sanat eseri düşüncesi geçerlidir.
Buradaki saptamam şudur: Modern projesine karşın, sanayileşme ve kapitalizm sürecine karşın, tarihsel sanat ölçütleri ve kavramları –inanması güç-ama yüzyılın başından buyana , hiç bozulmadan durmaktadır ülkemizde.
Türkiye'de resim ya da heykeli bir amaç olmaktan çıkarıp, bir araç yapmaya çalişan sanatçılar, bugüne değin 'azınlık' olarak kalmıştır. Bu sanatçılann girdikleri yolları şöyle özetleyebiliriz:
Yolun başlangıcında, bütün yüzyıla damgasını basmış olan kolaj, assemblaj, montaj vardır. Bilindiği gibi bu, 1960'lı yılların sonuna doğru başlamıştır ve büyük ölçüde akademik eğitim kaynaklı, bir ölçüde de kitle kültürünün yüksek sanatla birleşmesidir. Kübist ve Fütürist yapıştırma eyleminden, Dada ve Sürrealist montajlara, assemblajlardan malzeme resmine, dekolajlara kadar geniş bir kavram ve biçim çoğulculuğu benimsenmiştir.
Düşünce bloklarını birleştirip yeni düşünce blokları oluşturmak anlamına gelen kolaj ve şürekası bugün sanatçılara açılımlar sağlıyor gibi görünüyor. Ne ki, bir yandan malzeme çoğulculuğu, bir yandan da sureti koruyamamanın sonucundaki 'belleksizlik', yinelemelere, melez biçimlere ve kişisel özellikler taşımayan genelgeçer bir estetiğe dönüşüyor. Kimi sanatçılar da bu, iki boyuttan üç boyuta geçişi sağlayan, başlangıçtan bu yana, önce geleneksel sonra da modernist tuval resmini sorgulayan anlatım dilini, gerisin geriye götürerek, fıgüratif ya da soyut tuval resmi olarak karşımıza çıkarıyor. Başka bir deyişle, tuval resmini açılıma sokmak işlevini taşıyan kolaj, tual resmine dönmek için bir araç durumuna getiriliyor. Bu çelişkiyle hesaplaşmak olanağı yoktur.
Bu yukarıda sözünü ettiğimiz birinci yoldur. Bu yol, izleyiciyle sanatı uzlaştırma amacıyla bizi, çoktan geçerliğini yitirmiş modern sanat sınırlan içinde tutmaya çalişmaktadır.
naklarını kullanarak yukarıda saydığımız türlerin en son durağı olan nesne sanatı'na varmıştır. Ko- laj'dân nesne sanatı'na gelen yol da zorluklarla ve çelişkilerle doludur.
Sanatçı, düşünürken ve yapıt üretirken, o güne kadar yapılanlarda sonra yapıt ürettiğinin bilincinde olmak ve her adımının hesabını vermek zorundadır.
Örneğin, bu konuda Joseph Beuys şöyle diyor: "Bir sanayi ürününü müzeye sokup, bunun sanat ol- duğunu açıklayan Marcel Duchamp'ın 'pissoir'ıyla attığı küçük
adımdan tümüyle farklı olan şeylere gönderme yapan, antropolojik bir sanatla ilgileniyorum. Ussal olarak Duchamp bu deneyimini, bütün insanların sanatçı oldukları gerçeğine bağlamaliydı. Pissoir'ı kendi yapmadığına ve yalnız bir eşyanın yerini değiştirdiğine göre, bu ürünün gerçek yaratıcıları ve üreticileri yüzlerce başka bireydir." Beuys, bu sözleriyle ve uygulamalarıyla Duchamp'a eleştirel bir bakış getirmiş ve hazır nesnenin açılımını değiştirmiştir. Bugün ise Marcel Duchamp ile başlayan sanatçı, Beuys'un bu eleştirisini gözardı edemez.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
acilim, açılım, sanatcilarimizin, sanatçılarımızın, yollari, yolları


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık