IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  odeaweb

>
+
Etiketlenen Kullanıcılar

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 22 Haziran 2025, 17:56   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
On Yedilik Suç Elalem İçin Öldürülenler...




Sümeyye henüz on yedisindeydi. Gençliğin en deli çağında, kalbinin kıyısına yeni yeni uğrayan bir duyguya kapılmıştı: Aşk…
Bu, öyle her gün rastlanacak türden bir his değildi onun için. Daha çocukluktan çıkmamışken, tarifsiz bir heyecanla yüreğinde çırpınan bir “aşk kuşu” konuvermişti içine.
Bu narin ve saf duyguyu gizledi herkesten. Çünkü ne kendisi tam anlayabiliyordu içindekini, ne de anlatabileceği bir yürek vardı çevresinde. Oysa bir genç kızın ruhu, bir sır gibi sakladığı hislerle büyür, olgunlaşırdı. Ama Sümeyye’nin o sırrı, gün yüzüne çıktığında başına gelecekleri bilseydi, belki de kalbine konan kuşu baştan kovardı.

Babasının katı kuralları vardı.
Baba, evde hem kanun hem nizam hem de cezaydı.
Anne ise, onun gölgesinde silinmiş bir hayattı. Var mıydı, yok muydu bilinmezdi. Ne sesi çıkar, ne de sözü geçerdi. Sadece itaat ederdi – korkarak, susarak…

Bu evde kız çocuğu olmak ağırdı.
Ne anne anlardı Sümeyye’nin içindeki fırtınaları,
Ne baba merak ederdi kızının bir gencin eline uzanan yüreğini…
Kızın ne aşkı olurdu ne hayali.
Bir tek “namus” vardı, bir tek “elalem.”
Töre vardı, suskunluk vardı, bastırılmışlık vardı.
Ve bir de ikizi vardı Sümeyye’nin: Rukiye.
Dert ortağıydı, sırdaşıydı… Ama o da Sümeyye gibi aynı kafeste, aynı korkunun içindeydi.

On yedi yaş…
Kalbin en hızlı attığı yaş…
Ruhun, “Ben kimim?” diye çırpındığı zaman…
Sümeyye, uzun zamandır platonik duygularla bağlandığı okuldan bir arkadaşına aşıktı. Sessizdi bu aşk, temizdi, masumdu.
Bir gün okul çıkışı o çocukla buluştu. İlk defa elini tuttu çocuk.
Sonra, öylece baktı saçlarına, uzun uzun.
Titreyerek yaklaştı ve saçlarına dokundu. Kokusunu içine çekti usulca.
Sümeyye’nin kalbi, sanki yerinden çıkacak gibiydi. Yüzü kıpkırmızıydı.
Bembeyaz göğsünde pembe bir çiçek gibi açtı aşk o gün.
Sümeyye, hayatında ilk kez kadın olduğunu hissetti.

Ama o anı, gören biri oldu.
Mahalleden biri.
Elalem…

Koşarak gitti babaya.
Sözlerine köpükler ekledi, iftiralar serpiştirdi.
“Ben söylemiş olayım da, gerisi size kalmış beyim,” diyerek, kızı şikayet etti.
“Gözümle gördüm; el eleydiler! Hem de sarmaş dolaş…”
Ve bir de öğüt verdi:
“Ne demişler; kızını dövmeyen, dizini döver!”

Baba, öfkeyle döndü eve. Yanında bir hısım, belki de akıl hocası…
Sümeyye’ye bir tek kelime sorma gereği bile duymadı.
Ne savunma hakkı vardı kızın, ne de söz hakkı.
Polis de oydu, savcı da…
Yargılamayı yaptı, hükmü verdi, cezayı kesti.

Önce eline baktı kızının:
“Bu ellerle mi tuttun o itin elini?” dedi.
Ve belinden çıkardığı kemerle vurmaya başladı.
“Vur babam vur” der gibi yükseldi odanın duvarlarına acı çığlıklar.
El değil, ruh kırılıyordu.
Baba, atalarından öğrendiği ‘adam etme’ yöntemini uygularken, zerre acımadı.
Acıdığında erkek mi olunurdu?

Ama öfkesi bitmedi.
Sonra gözleri kızının saçlarına takıldı.
“Saçlarına da mı değdi yabancı eller?!”
“Utanmaz, arlanmaz! Namussuz!” diye haykırdı.
Sümeyye, korkudan donup kalmıştı.

Makası istedi eşinden.
Anne, yalvardı:
“Beyim, etme… Kıyma kızın saçına… Saç, kadının namusudur…”
Ama adam dinlemedi.
“Sen de suçlusun! Kızını terbiye edememişsin. Sokağa çıkartacak yüzümüz kalmadı!”
Dedi ve kaptı makası.
Sümeyye’nin kokusunu içine çeken, sevdayla savrulan o saçlar, birer birer yere düştü.
Yere düşen sadece saçlar değildi…
Bir genç kızın umutları, hayalleri, gençliği de yerle bir oldu.
Anne ağladı, Rukiye ağladı… Ama baba dışında herkes susarak ağladı.

Son darbeyi saç tıraş makinesiyle vurdu.
Sümeyye’nin başı sıfıra vuruldu.
Artık ne gülüşü vardı kızın, ne aynalara bakacak hâli…
Ceza tamamlanmıştı.

Ama ruhuna vurulan zincirin sesi, yıllar geçse de susmayacaktı.
Geriye ne kaldı?
Baş başa kalınan bir “travma”…
Adı konmamış bir utanç…
Ve solgun bir çiçek…



“Bir kadını kim döver, kim öldürür ki?”
Bazen babası…
Bazen kocası…
Bazen sevgilisi…
Kimi zaman kardeşi…
Ama mutlaka bir erkek vardır bu dünyada,
Bir kadının ruhunu öldürecek kadar gözü dönmüş…

Oysa, adam dediğin asla kadına el kaldırmazdı.
Hele de on yedisindeki bir genç kızın ruhunu örseleyip, onu solgun bir çiçeğe dönüştürmezdi.

“O gün sadece saçları değil, bir kızın çocukluğu, hayalleri ve sesi de yere düştü… ve kimse eğilip toplamaya cesaret edemedi.”

Nevin Aktekin Gülfırat

__________________
"En kötüsü de ne biliyor musun?" dedi.
"Ne?"dedim."Asla eskiye dönemeyeceksin"dedi.
Bir şey diyemedim..
.
 
Alıntı ile Cevapla

 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
elalem ne der Beatrice IF Sözlük 8 23 Haziran 2022 14:31
Elalem Ne Der? vioLeta Makaleler 15 19 Temmuz 2019 19:46
Ali Güven - Yine Elalem Bizi Konuşuyor Desmont A, B, C, Ç 0 30 Ekim 2014 07:45
Gripin - Elalem Lcia D, E, F, G 0 02 Ekim 2014 22:45
Suçlarını bilmeden öldürülenler için.. Düş Doğu Edebiyatı 0 10 Şubat 2011 01:59

×