![]() |
![]() |
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Şiir(LER) Şeyh Bedrettin Destanı / Nazım Hikmet 1 Sedirde al yeşil, dal dal bursa ipeklisi, duvarda mavi bir bahçe gibi Kütahyalı çiniler, gümüş ibriklerde şarap, bakır lengerlerde kızarmış kuzular nar idi. Öz kardeşi Musa'yı ok kirişiyle boğup yani bir altın leğende kardeş kanıyla abdest alarak Çelebi Sultan Mehmet tahta çıkmış hünkar idi. Çelebi hünkar idi amma Al Osman ülkesinde esen bir kısırlık çığlığı, bir ölüm türküsü rüzgar idi. Köylünün göz nuru zeamet alın teri timar idi. Kırık testiler susuz su başlarında bıyık buran sipahiler var idi. Yolcu yollarda topraksız insanın ve insansız toprağın feryadını duyar idi. Ve yolların sonu kale kapısında kılıç şakırdar köpüklü atlar kişner iken çarşıda her lonca kesmiş kendi pirinden ümidi tarümar idi Velhasıl hünkar idi, timar idi, rüzgar idi ahüzar idi. 2 Bu göl İznik gölüdür. Durgundur. Karanlıktır. Derindir. Bir kuyu suyu gibi içindedir dağların. Bizim burada göller dumanlıdırlar. Balıkların eti yavan olur, sazlıklardan ısıtma gelir, ve göl insanı sakalına ak düşmeden ölür. Bu göl İznik gölüdür. Yanında İznik kasabası. İznik kasabasında kırık bir yürek gibidir demircinin örsü. Çocuklar açtır. Kurutulmuş balığa benzer kadınların memesi. Ve delikanlılar türkü söylemez. Bu kasaba İznik kasabası. Bu ev esnaf mahallesinde bir ev. Bu evde bir ihtiyar vardır Bedreddin adında. Boyu küçük sakalı büyük sakalı ak. Çekik çocuk gözleri kurnaz ve sarı parmakları saz gibi. Bedreddin ak bir koyun postu üstüne oturmuş. Hatt-ı talik ile yazıyor "Teshil"i. Karşısında diz çökmüşler ve karşıdan bir dağa bakar gibi bakıyorlar ona. Bakıyor: Başı traşlı kalın kaşlı ince uzun boylu Börklüce Mustafa. Bakıyor: Kartal gagalı torlak Kemal.. Bakmaktan bıkıp usanmayıp bakmağa doymayarak İznik sürgünü Bedreddine bakıyorlar.. 3 Kıyıda çıplak ayaklı bir kadın ağlamaktadır. Ve gölde ipi kopmuş boş bir balıkçı kayığı bir kuş ölüsü gibi suyun üstünde yüzüyor. Gidiyor suyun götürdüğü yere, gidiyor parçalanmak için karşı dağlara. İznik gölünde akşam oldu. Dağ başlarının kalın sesli sipahileri güneşin boynunu vurup kanını göle akıttılar. Kıyıda çıplak ayaklı bir kadın ağlamaktadır. bir sazan balığı yüzünden kaleye zincirlenen balıkçının kadını. İznik gölünde akşam oldu. Bedreddin eğildi suya avuçlayıp doğruldu. Ve sular parmaklarından dökülüp tekrar göle dönerken dedi kendi kendine: "- O ateş ki kalbimin içindedir tutuşmuştur günden güne artıyor. Dövülmüş demir olsa dayanmaz buna eriyecek yüreğim. Ben gayri zuhur ve huruç edeceğim Toprak adamları toprağı fethe gideceğiz. Ve kuvvetli ilmi, sırrı tevhidi gerçeklendirip biz mülletlerin ve mezheplerin kanunlarını iptal edeceğiz... * Ertesi gün gölde kayık parçalanır kalede bir baş kesilir kıyıda bir kadın ağlar ve yazarken Simavnalı "Teshil"ini Torlak Kemalle Mustafa öptüler şeyhlerinin elini. Al atların kolanını sıktılar. Ve İznik kapısından dizlerinde çırıl çıplak bir kılıç heybelerinde al yazma bir kitapla çıktilar... Kitaplarının adı: "Varidat"dı. 4 Börklüce Mustafa ile Torlak Kemal, Bedreddinin elini öpüp atlarına binerek biri Aydın biri Manisa taraflarına gittikten sonra ben de rehberimle konya ellerine doğru yola çıktım ve bir gün Haymana ovasına ulaştığımızda Duyduk ki Mustafa huruç eylemiş Aydın elinde Karaburun'da. Bedreddinin kelamını söylemiş köylünün huzurunda. Duyduk ki; "cümle derdinden kurtulup piri pak olsun diye, on beş yaşında bir civan teni gibi toprağın eti, ağalar top yekun kılıçtan geçirilip verilmiş ortaya hünkar beylerinin timarı zeameti." Duyduk ki... Bu işler duyulur da durmak olur mu? Bir sabah erken Haymana ovasında bir garip kuş öterken, sıska bir söğüt altında zeytin danesi yedik. "Varalım, dedik. Görelim dedik. "Yapışıp sabanın sapına şol kardeş toprağını biz de bir yol sürelim, dedik." Düştük dağlara dağlara aştık dağları dağları... Dostlar, ben yolculuk etmem bir başıma. Bir ikindi vakti can yoldaşıma dedim ki: geldik. Dedim ki: bak başladı karşımızda bir çocuk gibi gülmeğe bir adım geride ağlayan toprak. Bak ki, incirler iri zümrüt gibidir, kütükler zor taşıyor kehribar salkımları. Saz sepetlerde oynayan balıkları gör : ıslak derileri pul pul, ışıl şışldır ve körpe kuzu eti gibi aktır yumuşaktır etleri. Dedim ki bak, burda insan toprak gibi, güneş gibi, deniz gibi bereketli. Burda insan gibi verimli deniz, güneş ve toprak.. 5 Arkamızda hünkarın ve hünkar beylerinin timar ve zeametli topraklarını bırakıp Börklücenin diyarına girdiğimizde bizi ilk karşılayan üç delikanlı oldu. Üçü de yanımdaki rehberim gibi yekpare ak libaslıydılar. Birisinin kıvırcık, abanoz gibi siyah bir sakalı ve aynı renkte ihtiraslı gözleri, kemerli büyük bir burnu vardı. Vaktiyle Musanın dinindenmiş. Şimdi Börklüce yiğitlerinden. İkincisinin çenesi kıvrık ve burnu dümdüzdü. Sakızlı Rum bir gemiciymiş. O da börklüce müritlerinden. Üçüncüsü orta boylu, geniş omuzlu, şimdi düşünüyorum da, onu, yolparacılar koğuşunda yatan ve o yayla türküsünü söyleyen Hüseyine benzetiyorum. Yalnız Hüseyin Erzurumluydu, bu Aydınlıymuş. İlk sözü söyleyen Aydınlı oldu: - Dost musunuz düşman mı? dedi. Dost iseniz hoşgeldiniz. Düşman iseniz boynunuz kıldan incedir. - Dostuz, dedik. Ve o zaman öğrendik ki, Sarohan valisi Sismanın ordusunu, yani toprakları tekrar hünkar beylerine vermek isteyenleri, bizimkiler Karaburunun dar, dağlık geçitlerinde tepelemişlerdir. Yine o yolparacılar koğuşunda yatan Hüseyine benzeyeni dedi ki: - Buradan ta Karaburunun dibindeki denize dek uzayan kardeş soframızda bu yıl incirler böyle ballı, başaklar böyle ağır ve zeytinler böyle yağlı iseler, biz onları sırma cepken giyen haramilerin kanıyla suladık da ondandır. Müjde büyüktü. Rehberim: - Öyleyse tez dönelim. Haberi Bedreddine iletelim, dedi. Yanımıza Sakızlı Rum gemici Anastası da alıp ve ancak eşiğine bastığımız kar deş toprağını bırakarak tekrar Al Osman oğullarının karanlığına daldık. Bedreddini İznikte, göl kıyısında bulduk. Vakit sabahtı. Hava ıslak ve kederliydi. Bedreddin: - Nöbet bizimdir. Rumeline geçek, dedi. Gece İznikten çıktık. Peşimizi atlılar kovalıyordu. Karanlık onlarla aramızda duvar gibiydi. Ve bu duvarın arkasından nal seslerini duyuyorduk. Rehberim önden gidiyor. Bedreddinin atı benim al atımla Anastasınki arasındaydı. Biz üç anaydık. Bedreddin çocuğumuz. Ona bir kötülük edecekler diye içimiz titriyordu. Biz üç çocuktuk. Bedreddin babamız. Karanlığın duvarı ardındaki nal sesleri yaklaşır gibi oldukça Bedreddine sokuluyorduk. 6 Bir gece bir denizde yalniz yildizlar ve bir yelkenli vardi. Bir gece bir denizde bir yelkenli yapyalnizdi yildizlarla. Yildizlar sayisizdi. Yildizlar sonuktu. Su karanlikti ve goz alabildigine dumduzdu. Sari Anastasla Adali Bekir hamladaydilar. Koc Salihle ben pruvada. Ve Bedreddin parmaklari sakalina gomulu dinliyordu kureklerin sipirtisini. Ben: - Ya! Bedreddin! dedim, uyuklayan yelkenlerin tepesinde yildizlardan baska bir sey goremiyoruz. Fisiltilar dolasmiyor havalarda. Ve denizin icinden gurultuler duymuyoruz. Sade bir dilsiz, karanlik su, sade onun uykusu. Ak sakali boyundan buyuk kucuk ihtiyar guldu, dedi: - Sen bakma havanin durgunluguna Derya dedigin uyur uyur uyanir. Bir gece bir denizde yanliz yildizlar ve bir yelkenli vardi. Bir gece bir yelkenli gecip Karadenizi gidiyordu Deliormana Agac denizine... 7 Bu orman ki deliormandir gelip durmusuz demen Agacdenizinde cadir kurmusuz. "Malum nicin geldik, malum derdi derunumuz" diye her daldan her koye bir sahin ucurmusuz. Her sahin pesine yuz aslan takip gelmis. Koylu, bey ekinini, cirak carsiyi yakip reaya zinciri birakip gelmis. Yani Rumelinde bizden ne varsa tekmil kol kol Agac denizine akip gelmis... Bir kizilca kiyamet! Karismis birbirine at, insan, mizrak, demir, yaprak, deri, gurgenlerin dallari, meselerin kokleri. Ne boyle bir alem gormuslugu vardir, ne boyle bir ugultu duymuslugu var Deliormak deli olali beri... 8 Anastasi Deliormanda Bedreddinin ordugahina birakip ben ve rehberim geliboluya indik. Bizden once buradan denizi yuzerek gecen olmus. Galiba bir dildade yuzunden. Biz de denizi yuzerek karsi kiyiya vardik. Lakin bizi bir balik gibi cevik yapan sey bir kadin yuzunu ay isiginda seyretmek ihtirasi degil, Izmir yoluyla Karaburuna, bu sefer seyhinden Mustafaya haber ulastirmak isiydi. Izmire yakin bir kervansaraya vardigimizda, padisahin on iki yasindaki oglunun elinden tutan Bayezit Pasanin Anadolu askerlerini topladigini duyduk. Izmirde cok oyalanmadik. Sehirden cikip Aydin yolunu tutmustuk ki bir bag icinde bir ceviz agaci altinda, bir kuyuya serinlesin diye karpuz salmis dinlenen ve sohbet eden dort celebiye rastladik. Her birinin ustunde baska cesit libas vardi. Ucu kavukluydu, birisi fesli. Selam verdiler. Selam aldik. Kavuklulardan birisi Nesri imis. Dedi ki: - Halki ibahet mezhebine davet eden Borklucenin uzerine Sultan Mehemmed Bayezit Pasayi gonderir. Kavuklulardan ikincisi Sekerullah bin Sehabeddin imis. Dedi ki: - Bu sofinin basina pek cok kimseler toplandi. Ve bunlarin dahi ser'i Muhammediye muhalif nice isleri asikar oldu. Kavuklulardan ucuncusu Asikpasazade imis. Dedi ki: - Sual: Ahir Borkluce paralanirsa imanla mi gidecek imansiz mi? - Cevap : Allah bilir anincunkim biz anin mevti halini bilmezuz.. Fesli olan celebi Ilahiyat Fakultesi Tarih-i Kelam muderrisiydi. Yuzume bakti. Gozlerini kirpistirarak kurnaz kurnaz gulumsedi. Bir sey demedi. Biz hemen atlarimizi mahmuzladik. Ve bir bag icinde bir ceviz agaci altinda, bir kuyuya saldiklari karpuzlari serinletip sohbet edenleri nallarimizin tozlari arkasinda birakarak Aydina, Karaburuna Borklucenin yanina vardik. | |
| ![]() |
Etiketler |
siirler, şiirler |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
📢 Şiir Fm'De KepomeyL ile Şiir mevsimi başladı.. | ImOriqinaL | Yayındaki DJ'ler | 0 | 22 Şubat 2022 20:06 |
Garson Mustafa'nın şiir aşkı: Müşteri sipariş aldığımı sanıyor ama ben şiir yazıyorum | NurSima | Güncel ve Son Dakika Haberler | 0 | 23 Haziran 2021 21:13 |
Şiir nasıl yazılır, şiir yazma teknikleri. Şahsi fikrim. | IF | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 6 | 02 Ağustos 2014 23:06 |
Afrikalı Zenci Bir Adam'ın, 2005 Yılında En İyi Şiir Olmaya Aday Gösterilmiş Şiir'i | Sevda | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 3 | 27 Ağustos 2011 09:14 |
Şiir yazmana gerek yok, şiir sensin. | Luis | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 07 Mart 2010 22:03 |