IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler (https://www.ircforumlari.net/siir-hikaye-ve-guzel-sozler/)
-   -   aŞk (https://www.ircforumlari.net/siir-hikaye-ve-guzel-sozler/33808-ask.html)

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:00

aŞk
 
Aşk...Aşk eski bir hikayedir ama her zaman yepyeni...Ve aşk, öyle engin bir deryadır ki, ne kenarı vardır, ne de ucu bucağı...
Sana desem ki;
'Aşk kalbin göklere yükseldiği altın merdivendir.' Bilmem yeterli ulurmu?
Aşkın ilk soluğu, mantığında son soluğudur.
Bitmeyen bir şarkıdır aşk...Dudaklarda türkü, ruhu açan baharın gelişi gibi...Nasıl, nereden gelir bilinmez, öyle sessiz ve güçlü...
İnsan kalbindeki gerçek aşk dört nala giden bir attır. Ne dizgin anlar, ne ses dinler...
Aşk insanı kılıçsız zapteder ve ipsiz bağlar.
Aşkı anlatmak, suya mektup yazmaktan farksızdır.
Aşk işte aŞk

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:03

Cevap: aŞk
 
Aşk

Biliyor musun benden bir şeyleri anlatmamı istediler ve ben de seni anlatmaya karar verdim. Bakalım beğenecek misin. Ne olur bana kızsan bile çıkıp gitme hayatımdan. Biliyorsun beni, sensiz olmuyor. Şimdi ise sadece dinle...
Herkes bu güne kadar onu anlatmaya çalıştı ama nedense kelimeleri yarı yolda kaza yaptı. Çünkü hep yolun yanlı tarafından başladılar yolculuğa bu düşsel dünyada.
Aslında ben de nerden başlayacağımı bilemiyorum ama sanırım en doğrusu şu kelimelerle olur...
O hiç beklenmedik bir anda çıkar karşınıza. O kadar ani yakalar ki sizi neye uğradığınızı şaşırısınız. Ne kadar kaçsanız da o sizi kovalar durur. Sonbaharda dökülen bir yaprağın parça parça olmasıdır bazen, elinizden sadece ağlamak gelir onun rüzgarda sürüklenişini izlerken.
Bir mucizenin başlangıcı oluverir. Damarlarınızda dolaşan kan gibi hayat verir size en umutsuz anınızda ama belki de sonradan, verdiği canı fazlası ile alır gider uzaklara, karışır karanlığa, bul bulablirsen...
Ama hayatınıza girdi mi bir kere, onsuz olmaz bir daha. Ne kadar acıtsa da batmamaya başlar bir süre sonra. Alışırsınız varlığına,kopamazsınız. Bir bakmışsınız vazgeçilmeziniz olmuş...
Ve yanlızlığın ta kendisidir o aynı zamanda da yanlızlığınızı paylaşandır. Nedense onun adı aşktır..

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:04

Cevap: aŞk
 
Aşk

Dün gece uyuyamadım.Seni düşündüm yine .sabaha karşı oluyor,dışarıya
bakıyorum.güneş tüm güzelliğiyle güne merhaba diyor.bakıyorum
güneşe.inceliyorum onu.teni tıpkı seninki gibi parlak.tıpkı senin gibi
aydınlatıyor o da hayatımı ve içimi…çok benziyorsunuz aslında.ikinizde çok
güzelsiniz,mükemmel ,hatta kusursuz.etrafıma bakıyorum.gözlerim seni
arıyor.öyle alışmışım ki sana sensizliğine katlanamıyorum bile.öyle ölümüne
sevmişim ki seni yokluğuna alışamayacak kadar.ben yapamıyorum sensiz.aramız
açık.biliyorum ben sensizlikten perişan olurken burada,sen orada bensizliği
umursamıyorsun.hani ufukta bazen çok güzel senin çok beğendiğin bir ada yada
bir dağ görürsün.ulaşmak istersin ona.varlığını bilirsin.görürsün o yeri ama
ulaşamazsın.işte bende şu anda aynı duyguları yaşıyorum içimde.tutamadığın
her yağmur damlası kadar seviyorum seni.martının kanat çırpışı gibi
seviyorum.senin gibi seviyorum seni.özlemim epey fazla ölçemiyorum.kapıldım
bir kere kalbimin bahtına.gidiyorum ama nereye?dostum denize mi?yoksa dert
yandığım dağlara mı?yoksa keşfedilmemiş yerlere mi? Ben işte bu sorularla
cebelleşiyorum kendi içimde.aslında cevabını buldum.nereye mi gidiyorum?
Cevap kolay.sana geliyorum.beni istemediğin halde…ve seni son bir kez daha
görmek istiyorum gitmeden önce.okşamak istiyorum saçlarına bir kez
daha.gözlerimle gözlerine deymek istiyorum.yüzüne karşı “seni seviyorum”
diyebilecek kadar cesaretli olmak istiyorum.göz yaşlarımla ıslattığım bu
kağıda içimi döküyorum son bir kez daha bakıyorum resimlerine.bu satırlarda
kendimi, resimlerimizde geçmişimi buluyorum .son bir kez daha söylemek
istediğim şeyi söylüyorum: ”seni seviyorum”.istersen atarsın bu
kağıdı,istersen gömersin,istersen saklarsın…neye yarar?ne fark eder? Ne
istersen onu yap beni ilgilendirmez.gidiyorum çünkü ben anla artık,gidiyorum
küçük umarım bir gün seni ne kadar çok sevdiğimi anlarsın…

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:08

Cevap: aŞk
 
Aşk AdamıSevdanın ne olduğunu asla anlayamayacağını düşünürdü. Sevmek neydi açıklamak isterdi ama olmazdı yapamazdı. Ve her seferinde sevgiyi anlatmaya çalışıp da beceremeyince öyle bir şeyin olmadığına inanırdı.
Her aşık oluşunda şiirler yazardı sevgililerine-gerçi onlara sevgili denilmezdi çünkü o hep platonik aşklar yaşardı. Aşkın somut bir şey olmadığının farkına çocukken varamazdı. Bir insan neden illa birini istesin ki diye düşünürdü. Hele bir erkek eğer kendisin çılgınca seven bir kadın varsa neden başkasını bulmak için uğraşsındı.
Çocukken gördüğü her güzel kadına aşık olduğunu sanırdı ama sonradan acı bir şekilde öğrenecekti otla bok arasındaki farkı. Aşkı sakızlardan çıkan yazılarda tanımaya başlamıştı ve öğrendiği ilk İngilizce kelime ‘love’ olmuştu. ‘love is...’ diye başlayan bütün cümleleri okumaktı amacı. Yaşıtları gibi çıkartma veya araba resmi için değil aşkın ne olduğunu öğrenmek için sakız alırdı. Sonradan pişman olmayacaktı belki ama aşkı yanlış tanıdığını gözyaşlarını silerken anlayacaktı.
Aşk vardı elbet artık bunu anlayacak kadar büyümüştü ve artık gerçek aşklar yaşıyordu. Şiirler yazıyordu geceleri,defterlerinin her tarafına aşık olduğu kişinin adını yazıyordu. Onu görebilmek için sınıf kapısında bekliyordu ve soğuklara aldırmadan her teneffüs sevgilinin gözlerini arıyordu. Aşk neydi belki bunu açıklayamazdı ama soranlara verecek bir cevabı olurdu her zaman aklının bir yerinde. Yıllardır tanıdığı ve sadece arkadaş olarak gördüğü kişinin diğer arkadaşları arasında özel bir yer kaplamaya başlamasını hissederdi. Sadece ona şiirler yazardı,onunla ilgili hayaller kurardı geceleri bunalım şarkıları dinlerken. Söylediği her kelimeyi onun duyacağını düşünerek söylerdi ve saçma sapan yalanlar söylerdi sırf muhabbet olsun diye. Sevgilinin saçları ve gözleri süslerdi şiirlerini ve sonra yavaşlardı aşkın şiddeti. Aşkı bir dağa tırmanmaya benzetirdi her zaman. Önce hızla tırmanırsın,soluğun kesilmeye başlar,gün geçtikçe üşürsün ve gittikçe yavaşlayarak zirveye varırsın. Sonra farkına bile varmadan yuvarlanırsın oradan,yeni bir dağa tırmanmak için ayakların aşağıya kayar ve işte yeni bir dağ...
Sonra aşkı biterdi-yani o öyle hissederdi. Yazdığı şiirleri,karşılıksız mektupları okurdu ve gülerdi. O zamanlar ne kadar aptal olduğunu düşünürdü. Bir zamanlar aşk için ölmeli diyen adam o değildi sanki. Aşkı sıradan bir şey gibi görürdü. Ta ki bir başka göz büyüleyene kadar onu. O zaman unuturdu her şeyi. Hani yazdığı şiirler kara saçlı kara kaşlı sevgiliye? Yoklar ,yerini çoktan mavi gözlerin derinliğine bırakılmış yazılar alır daha sonra belki de yeşil bir göz kim bilir. Ve tekrar inanmaya başlar aşk için ölme fikrine. Ve o aşkı da biter öncekiler gibi ve o yine sevmeyi unutur ve tekrar sevdalara yelken açar bu böyle sürüp gider.
O hep platonik sever. Sever de söyleyemez yazdığı şiirleri kimi zaman okur ama asla ona yazdığını söyleyemez. Her aşık oluşunda mucizeler bekler yani hep o’nu bekler. Saatlerce fal bakar seviyor mu sevmiyor mu diye ve hep seviyor çıkar-zaten sevmiyor çıksa da inanmaz. Ama o bu düşüncelere dalıp sabahı getirince ve o’nu başka ellerde görünce içinden kağıtları yırtmak gelir. Ama bir sonraki sefere inanmak için kaldırır bir kenara. Hep şarkılar söyler;öyle sıradan şarkılar değil aşk şarkıları sevgiliye söylenmek istenen aşk şarkıları. Aşkı hep dağa benzetir ya, bir dağdan inip ötekine tırmanmaya başlayınca bazen dönüp bakar tırmanmış olduğu dağlara ve ne kadar heybetli olduklarını düşünür. Asla zirvede kalamamıştır ve hep tırmanacağı en yüksek zirveden inmeyeceğini düşünür. Hayatı boyunca belki de on kez o dağı en büyük dağ sanacak ama her seferinde yanılacak. Ve bir gün ölmeden anlayamayacak hangisi en büyük sevdası,hangisi en güzel aşkı.
Dostlarla paylaşacak acılarını, o’nu başka kollarda görmekten gocunmadığını söyleyecek ama içinde hep aynı şarkı çalacak ‘seni kimler aldı kimler öpüyor seni’ diyecek ebediyen ve o her zaman yalnız aşık rolünü üstlenecek baş rolünü oynadığı bu oyunun. Acı acı sövecek kimi zaman rüzgara kimi zamanda kendi tiyatrosunun senaristi olamayışına... Ve her seferinde aşkını başka ellerde görünce balonunu elinden kaçıran bir çocuk gibi ağlayacaktı ve her aşık oluşunda kumdan kaleler yapacaktı ve sonra insafsız aşıklarca yıkılacaktı. O’nu tanıdığındaysa çok geç olacaktı...

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:11

Cevap: aŞk
 
Aşk ÇiçeğiBir gün tutar bir caneriği çiçeğini sunar bahara. Bür tutam serinlik, bir yürekte buğulanan sıcaklık . Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların bahar sevinci. Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli. Bir tutam gün ışığı dolar içimize, bir tutam sevinç çığlığı.

Ne zaman bahar gelse sevinci yaşar kırlar, dağlar, ovalar, denizler, dağlı çocuklar umudu kucaklar bir yanımızda; bir yanımız da kuşlar, ağaçlar, çiçekler, kelebekler, cerenler sevinci yaşar. Aydınlık gelir dört bir tarafa, gürül gürül akar dereler. Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda, yüreğimizde tomurcuk tomurcuk aşk fışkırır. Alıp götürür duygularımızı dağların ötesine serin serin esen rüzgarlar...

Bu dağların sevda türküsüsün sen, denizlerin mavisi, bulutların beyazı. Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde. Ben sonbaharın yorgun, yanık türküsüyüm oysa, sarıya çalar rengim, rüzgarlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara. Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, bir köy türküsü gibi hilesiz ve içli.

Ben seni ozanca sevdim türkübakışlım, sular gibi temiz, bir rüzgar gülü gibi hilesiz. Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda, rüzğarların soluğu, güneşin dostluğusun. Umut, aşk ve alın terisin akalınlarda. Toprağa ekilen tohum, bahara söylenen türküdür dilin. Ceylan gözlerin sevinci, dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda.

Acılar içinde de olsa yaşamı çılgınca sevdim. Çılgınca sevdim dağları, denizleri, kuşları, ormanları, umudu, sevinci, güneşi, çocukları. En çok da seni sevdim aşkçiçeğim.

Kar türküleri kederlidir gülüm, kar türküleri acılı. Gidersen kar yağar istasyonlara Bir gülü büyütmek kadar zor ve güzel, seni düşlemek dağların ötesinde. Seni dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde, namusumun akında taşıdım hep.
Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme buralardan, gözleri türkülü kuşum . İçimdeki baharı öldürüp gitme. Kimsiz, kimsesiz kalır yüreğim. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden.
Gitme
figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür

gitme
bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm

gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm

gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm

gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm

gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:14

Cevap: aŞk
 
Aşk DedikleriAşk: en yalın biçimde anlatılan tek kavramdır o,adı kendisidir zaten.Onu anlatmak için sonu gelmez cümleler kurmanıza gerek yoktur.''Aşık oldum'' dediğiniz an akan sular durur,küçücük çocuk bile sizi rahatlıkla anlar.Çünkü aşkın dili tektir.Aşk cesaret ister,kocaman bir yürek ister.Nedir bu aşk denilen şey?Elle tutulmaz,gözle görülmezbir şeyse nedir bu yaşanan somut acılar,güzellikler?Aşk,hayatın bize hazırladığı en güzel sürprizdir,bu yüzdende kalpleri ne zaman ele geçireceği hiç belli değildir.Daha ne olduğunu bile anlayamadan onun hükümdarlığına giriverirsiniz.Aşkın zamanını biz ayarlayabilseydik eğer ve kime neden aşık olduğumuzu anlayabilseydik,aşkın sırrınıda çözerdik herhalde.Ama o zamanda aşkın insanı alıp götüren büyüsü tamamen kaybolurdu.Aşk hayata ve zamana karşı işlenen en büyük suç ortaklığıdır,aşk hayatın bütün tek düzeliğine,bütün sıradanlığına en soylu baş kaldırıdır.Ondan korkup kaçmak hiç kimseye yakışmaz.Ve elbette yaşanılan aşkı suçlamak,yargılamak,karala! mak da aşka yakışmaz.Bu önce haksızlık kendinize saygısızlık olur.İnsan sonuna kadar savunmalı aşkını karşılık görmesede,acı çekeceğini hissetsede,yarın terk edileceğini bilsede,ailesini karşısına alacağını bilsede taviz vermemeli aşkından.''SENİ SEVİYORUM'' diyebilmeligöğsünü gere gere.Aşk işte o zaman aşktır.Ve bunun doğrusu yanlışı yoktur,zaten aşkın kendisi doğrudur.Kime karşı duyuluyorsa bu aşk,doğru insanda işte odur.Aşkın zamanı yoktur hep hazırlıksız yakalar insanı.Evli olmanız,sevgilinizin olması,bir ayrılığın taze yaralarını kurutmaya çalışmanız,bağlılıktan korkmanız,ailenizden çekinmeniz,hatta sevilenin hapse girmesi bile onun hiçmi hiç umrunda değildir.İşte aşk bütün bunlara tek başınıza karşı gelme yürekliliğidir,belkide yeni hayata geçebilme yoludur...Aşkın ne zaman geleceği belli olmadığı gibi,ne zaman gideceğide hiç belli değildir.Fazla vakti yoktur onun,uzun süre beklemeye ve bekletilmeye tahammülüde yoktur.Bir başka göze bakmaya bir başka tene dokunmaya baş!
laması okadar da zor değildir... Aşktan değil onun kaçmasından korkun ve doğruluğuna yanlışlığına bakmadan sonuna kadar savunun aşkınızı. Biliyormusunuz hayat zaten kocaman bir yalan.Bu kadar sahteliğin içinde gerçek ve doğru olan tek güzellik AŞK lütfen ona haksızlık etmeyin.Aşkına,sana aşık olana sahip çok ve onu kaybetme.''SENİ SEVİYORUM'' demek için geç kalma! Sevgiyle kal...

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:16

Cevap: aŞk
 
Aşk Kağıda DökülmüyorNasıl bir yazgıydı bu, yazanı yazdıranı belli olmayan? Hangi kader çizgisiydi yollarını kesiştiren? Hangi rüzgarlardı o güzel kadını, onun sakin küçük dünyasına getiren? Onu sakin denizlerden sürükleyip fırtınalı okyanuslara atan? Sırası mıydı bu aşkın, o ununu elemiş eleğini asmış, tüm sevdaları sürgünlere göndermişken?

Hangi acımasız yazgıydı, onu yeniden aynalara baktıran. O aynalar ki, hiç yalan söylemeyi bilmezlerdi. Geçen yılların bırktığı izleri insanın yüzüne acımasızca vururlardı. Azaltamazdı ki kalan saçlarındaki akları, yüzündeki çizgileri. Küçülüp, eriyordu, o güzel kadının belleğine kazınmış resminin yanında. Utanıyordu sevdasından, aşkından. Ona giden yollardaki uçurumlar, engeller büyüyordu. O, giderek uzak ve erişilmez bir tanrıça oluyordu. Kâr etmiyordu hiçbir şey; bilge teselliler, kitaplarda okudukları.

İster itiraf etsin, ister etmesin, düştüğü durumun bir tek tanımı vardı ve o da aşktı, sevdaydı. Ve o ömrümde hiç böyle sevdalanmamıştı. Bu sevda, platonik, romantik gibi klişelere sığmayan bir sevginin ürünüydü. Sözcüklerle tanımlanamayan, gece gündüz her saat, her an onu düşündüren, ona özge bir sevdaydı. Ah, bu yürek değil miydi onu yakan, bu onulmaz sevdalara düşüren. Sevginin o mütiş gücünü bu sevda ile öğrenmişti yeniden. Sevdiğiyle sadece aynı mekanlarda olabilmenin bile ne büyük bir mutluluk olduğunu, onun sadece telefondan duyulan sesinin bile tüm gökyüzünü maviye çevirebileceğini, karanlıkları aydınlatabileceğini bu sevda ile yaşamıştı. Ve aşkın insana çılgınlıklar yaptırabileceğini yeniden ta kanında hissediyordu.

Aşık olduğu kadınla olan en kısa ayrılıklar bile ona dayanılmaz geliyordu. Şimdi o yine uzaklardaydı. Ve ona olan hasreti aralarındaki mesafeler artıkça artıyordu. Üstelik günlerdir ondan haber alamamak kendisini deli ediyordu. Ona merhaba diyebilmek, bir tek sözcük de olsa sesini duyabilmek için her yolu deniyordu. Ama tüm çabaları sonuçsuz kalıyordu. Gece gündüz, her an onu düşünüp ona ulaşamamak, korkunç bir ızdıraptı. Kahrolmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu, elinden. Bu griler grisi, mavi yoksunu gökyüzünün altında çıldırasıya özlüyordu o kadını, onun gözlerini, gözlerinin rengini, gülüşünü.

Ayrılık acısıydı bu, kolay değildi üstesinden gelmek. Haykırsaydı sevgisini pencerelerden, bağırsaydı adını sokalara, diner miydi acıları? Yılın son günde yağan karın beyazına dökseydi karanlıklarını, aydınlanır mıydı içi? Batmakta olan güneşin kızıllığına, sütmavisi kesilen gökyüzüne çizseydi aşkını, azalır mıydı o kadına olan özlemi? Kalemini kanına batırıp ak kağıtlara yazsa bu aşkı, biter miydi hasret?

Bu son ayrılık, onu genç kadına olan sevgisini sorgulamaya zorluyordu. Aklı, bu sevdanın, hiçbir gerçekliğinin ve geleceğinin olmadığını söylüyor; kendisi için hiçbir şey ifade etmediğin, senin sevdana gereksinimi olmayan o kadını neden seviyorsun? diye soruyordu. O ve kalbi akılına karşı inatla direniyorlardı. "Evet, değer", diyordu, "yüz kere, bin kere değer!". Çünkü o kadın yaşamından çıktığında kendisini tekrar ölü hayatların, mavisi ve güneşi olmayan günlerin beklediğini biliyordu. "Değer" diyordu, "herşeye değer! Uğruna ölmeye, çılgınlıklar yapmaya, deli divane olmaya, Kerem gibi yanmaya değer!"

Niçin mi? Sadece o kadını görebilmek için, sadece sesini duyabilmek için, sadece güzel gözlerine bakabilmek için, o sıcak, o çocuksu gülüşünü yaşayabilmek için. Onu görünce heycanlanmak, onunla konuşurken toy bir delikanlı gibi ne söyleyeceğini, ne diyeceğini şaşırmak için. Onunla birlikteyken, onu düşünürken tüm dünyayı, tüm kaygıları unutabilmek için.

Tektaraflı sevdaların seveni acılara boğabileceğini ta başından biliyordu ve o acıları ak kağıtlara dökerek, şiirleştirip, öyküleştirerek yenebileceğini düşünmüştü. Ama bunun olanaksız olduğunu kısa zamanda anlamıştı: Gerçek aşk kendini yazdırmıyor, kağıda dökülemiyordu. Ve o aşka tutsak, aşık olduğu kadın ona yasak olsa da, aşka ihanet etmemek için; insanı insan yapan o yüce duygudan yana olmak için; belki de sadece "onu seviyorum, o halde yaşıyorum!", diyebilmek için, sonuna kadar direnecekti.

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:20

Cevap: aŞk
 
Aşk Masum Değil
Sadece bir anlık konuşmadan sonra nedensiz buluşma bağladı yine
birbirimizi bize.Hiç anlamadık sebeplerini.Nedenlerini soramadan ellerimiz
birbirine çoktan kenetlenmişti.Sanki hiç kopmayacakmış gibi.Aklımdan
çıkmayan o hasret günleri,çektiğim çileler,haykırdığım isyanlar hiç biri
unutulmadı.O aylar boyunca ağladığım gecelerin hesabını kim verebilir
ki?kim beni o eski deli dolu günlerime döndürebilir ki?Aşk mıydı beni böyle
divane eden yoksa bu sadece onda mı gizli?Zaman sanki benimle birlikte o
vazgeçilemez aşkımı da alıp götürdü.Sürüklendim bir uçtan bir uca.Gelip de
elimden tutanım hiç olmadı.sevdim diye mi çektim bu acıları bunca
zaman.Hani sevip sevilmek çok güzeldi.Mutlu ederdi insanı;yetmiyor işte
mutlu olmak yetmiyor.Kimseler fark etmeden eriyip gidiyorsun ama nedenini
ne sen ne de başkası bilmiyor.Zaten kimsede öğrenmek istemiyor yalan
mı?Hayatımı mahvettiler,yaşarken öldürüldüm.sevdiğimin ardından en zayıf
noktamdan yakalandım.Giden sevgili yüzünden bitip,tükenmek çok kolaymış
meğersem,ölüm bir harekete bakarmış.Bunları anladın sevince.Her gün daha
fazla tükenen bir beden gördüm o aynanın karşısında.Halbuki bakılmaya
kıyılmayan kaç masum yüz verdik topraklara.Yine bilinmedi kıymet yine
anlamadılar değerlerini.Bu kedere bu derde aşk mı diyorlar?Sevgimi bunları
bize yaptıran.Kimler bu sözlerimden utanacak acaba?bunlara rağmen
anlayan yok beni değil mi?Ben yine mutlu olabilirim geçici bir süre.Ya
onlar acılarıda sevinçleride mezara gömülenler hiç anlamı yok.Aşkın azabı
kör hançerle kalplere yazılmış çoktan.Sonu yok ne benim için ne çekenler
için ne de aşk uğruna.Mezara Girenler İçin.

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:22

Cevap: aŞk
 
Aşk Sevmekse Sevmek Nedir?

Dün gece yine seni düşündüm
her zaman ki gibi
geçtiğimiz yaz aylarını düşündüm
hasretin sevginle birleşti gözyaşı olarak döndü bana.
Sensizliğine bürünmüş dünyamda
kendi egemenliğimi kurmaya çalışıyordum
tam kendim için bir şeyler yapacaktım ki
tekrar geldi hiç gözümün önünden gitmeyen
gözlerin.

Sandığın içinden fotoğraflarımızı buldum
sanki sensizliği tadacakmışım gibi sarılmışım sana
yüzüm gülüyor. Mutluyum!
Artık dayanamıyorum sensizliğe.
Acı veriyor fotoğraflarınla yaşamak bana
belki de aşkımızın kayan bir yıldız kadar.
Çabuk parlayıp söndüğünü bilmek yıpratıyor bedenimi
artık ben eski ben değilim. Mutlu olamıyorum eskisi gibi
bedenim susuz kaldı ne kadar içsem de daha kalacak.
Çünkü ben suya değil benim için daha da önemli olan sana,
senin sevgine susadım. Tam sevdanın rengini bulmuştum ki
gökteki yıldızımız kaydı. İlişkimizin başladığı gün bir fidan
dikmiştik ve söz vermiştik birbirimize sevgi ile büyütecektik diye.
Şimdi o ağaca kim bakacak sevgisiz kalıp sonsuzun derinliğine mi
kapılacak benim gibi çünkü ben sensiz karanlığın içinde kaybolmuş
gibiyim tek ışığım sendin yok olup gittin.
Artık kendi içimde 4 mevsim kış yaşıyorum çünkü yazım ve baharlarım beni
terk etti.
Bende artık yalnız içiyorum senin sevdiğin şarabı. Aynaları da kaldırdım
artık sevmiyorum onları.
Bana iyi bir yüz vermiyorlar baktığımda. Bahçemdeki kuşlar da sustu
artık aşkımızı şarkılara vurmuyorlar. Ne olur geri dön artık bebeğim
hayatımı artık siyah beyaz yaşamak istemiyorum...

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:24

Cevap: aŞk
 
Aşk ve ÇılgınlıkUzun zaman önce dünya yaratılmadan , insanlar dünyaya ayak basmadan önce iyi ve kötü huylar ne yapacaklarını bilmez vaziyette dolanıyorlarmış . Bir gün toplanmışlar ve her zamankinden daha fazla canları sıkkın oturuyorken SAFLIK ortaya bir fikir atmış "Neden saklambaç oynamıyoruz ?" ve hepsi bu fikri beğenmiş , hemen çılgın ÇILGINLIK bağırmış "Ben ebe olmak istiyorum !" ve başka hiç kimse ÇILGINLIK'ı arayacak kadar çıldırmadığı için ÇILGINLIK bir ağaca yaslanmış ve saymaya başlamış . 1,2,3,...

ÇILGINLIK saydıkça , İYİ HUYLAR'la KÖTÜ HUYLAR saklanacak yer aramışlar . ŞEFKAT Ay'ın boynuzuna asılmış , İHANET çöp yığınının içine girmiş , SEVGİ bulutların arasına kıvrılmış , YALAN bir taşın altına saklanacağını söylemiş ama gölün dibine saklanmış . TUTKU Dünya'nın merkezine gitmiş , PARA HIRSI bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış ve ÇILGINLIK saymaya devam etmiş , 79, 80, 81, 82, 83...

AŞK dışında bütün İYİ ve KÖTÜ HUYLAR o ana kadar zaten saklanmış , AŞK kararsız olduğu gibi nereye saklanacağını da bilmiyormuş ... Bu bizi şaşırtmamalı , çünkü hepimiz aşkı saklamanın ne kadar zor olduğunu biliriz . ÇILGINLIK 95, 96, 97... ye gelmiş ve 100'e vardığı anda AŞK sıçrayıp güllerin arasına girmiş ve saklanmış . Ve ÇILGINLIK bağırmış "Önüm , arkam , sağım , solum sobe , geliyorum" .

Arkasına döndüğünde ilk önce TEMBELLİK'i görmüş , o ayaktaymış çünkü saklanacak enerjisi yokmuş . Sonra ŞEFKAT'i Ay'ın boynuzunda görmüş , ve İHANET'i çöplerin arasında , SEVGİ'yi bulutların arasında , YALAN'ı gölün dibinde ve TUTKU'yu Dünya'nın merkezinde ... Hepsini birer birer bulmuş sadece biri hariç ! ÇILGINLIK umutsuzluğa kapılmış , en son saklı kişiyi bulamamış , derken HASET ÇILGINLIK'ın kulağına fısıldamış :

"AŞK'ı bulamıyorsun çünkü o güllerin arasında saklanıyor "

ÇILGINLIK çatal şeklinde tahta bir sopa almış ve güllerin arasına çılgınca saplamış , saplamış , saplamış ... Ta ki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar ... Ve haykırıştan sonra , AŞK elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış . Parmaklarının arasından sicim gibi kan akıyormuş , gözlerinden . ÇILGINLIK , AŞK'ı bulmak için , heyecandan AŞK'ın gözlerini çatal sopa ile kör etmiş ... "Ne yaptım ben ? Ne yaptım ben ?" diye bağırmış "Seni kör ettim , nasıl onarabilirim ?" AŞK cevap vermiş ; "Gözlerimi geri veremezsin ama benim için birşey yapmak istersen benim kılavuzum olabilirsin !"

O günden beri AŞK'ın gözü kördür ve o günden beri ÇILGINLIK da her zaman onun yanındadır ...

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:39

Cevap: aŞk
 
Aşk, Uydurduğumuz En Güzel Yalan!

Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti.

Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti.


“Bana kalan,
Beni kalansız bölen bu şehir.
Ah! bu şehir, yalan şehir”


demek isterdim; ama yalan olan sendin. Benim yarattığım, inanmak için yıllarımı harcadığım kocaman bir yalandın sen. Gerçek olduğunu gördüm. Sen gittin...

Aslında içimden giden sevgili değildi. Ben sadece, yalanıma inanmıştım. O, gerçekti... Aşk bitmişti. Düşünüyorum da acaba aşk, ruhumuzun derinliklerinde yaratılan koca bir yalan mı? Şiirde, müzikte ya da sözde, nerede aşk varsa orada bir de yalan yok mu? Aşk ve yalan, güzel ile çirkin, iyi ile kötü gibi birbirini besleyen, değiştiren ve dönüştüren; biri olmadan diğeri varolamayan ya da anlamsız kalan evrimin temel dinamiklerinden ikisi olabilir mi? Ya da aşk, yalana sesdeş mi? “Seni seviyorum” derken, aslında içimizde yarattığımız en güzel yalana övgüler mi düzüyor, kendimize olan hayranlığımızı mı dile getiriyoruz?

“Bir gün içimden gittin, anladım.”


Aşk, uydurduğumuz en güzel yalan! Ve aşk, yalan varsa aşktı.


İnsanın doğasında var. Doğrular ne kadar da az cezbeder bizi. Yasaklı ya da yanlış ne varsa, yaptıklarımız hanesine yazmak isteriz. Durduralamaz bir dürtüdür bu. Yalanı bazen istem dışı kullanırız. Söyleyen biz değilizdir ama, söyleten ta kendimizdir.

İçimizdeki yasaklı kimliktir O:


Mülkiyet duygusu ve egosu olağanüstü gelişmiş; ihtiraslı, doyumsuz ve aşka her zaman hazır. Pembedir, mavidir ve daha çok kırmızı. Cıvıl cıvıldır, yerinde duramaz. Yaz gibidir: Islak ve sıcak. Zaafları vardır, yasak ve güzel olan herşeye. O cennetteki en güzel meyveyi tadan, ilk ihaneti gerçekleştirendir. Kısacası O, yaşayan tarafımızdır. En güzel anılarımız, en heyecanlı anlarımızdır...

Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye ve neden gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti.

Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti.

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:41

Cevap: aŞk
 
Aşkımın TarifiSana nasıl anlatsam bilmiyorum. Ama bildiğim tek ama tek şey seni delicesine çok sevdiğim. Seninle öyle bütünleştim ki ayrılmak değil kopamıyorum senden. Ne seni bırakabiliyorum; ne de kendimi hiçe sayıyorum. Bunların ikisini de yapamıyorum. Çünkü artık düşünemiyorum. Kafama, benliğime o kadar yerleşmişsin ki; seni oradan çıkartmak olanaksız. Belki kendimi küçük düşürüyorum ama sevgide küçük düşme söz konusu olsa bile seve seve senin için her adımı atarım. Seni o kadar çok sevdim ki artık aşkım senden bile öte. Seni sevdiğimi dağlara, taşlara kısacası her yere; bütün kainata haykırmak istiyorum Seni Seviyorum!!

Bu kelime topluluklarını defalarca senin için ama yalnız senin için tekrarlayabilirim. Biliyor musun; seni sevdiğimden beri artık çevremdeki her şey gözüme daha güzel daha hoş ve de daha ümit verici gelmeye başladı çünkü onlar bana seni hatırlatıyor...

Dağlar gibi sende içimde çok büyük tutunulması zor bir yerdesin. Tepeler gibi sende içimde ulaşılması zorsun. Zirveye sadece bir kişi çıkar senin yaşamında; işte o da ben olmak istiyorum zirvede tek ben; BEN VE SEN...

Su gibi berraksın ama içimdekileri de alıp götürüyorsun,yol gibi senin de sonun yok; yani seni sevmenin sonu yok... Bu böyle nereye kadar sürer bilemem tabi. Bunu ben belirleyemem; ama şunu bil ki seninle ölüme bile varım..!

Sensiz geçen bir gün değil bir salise bile düşünemez oldum. Sen benim; benliğim, varlığım, hayatım, geleceğim, çılgınlığım, sevincim, mükemmelim, sevdiceğim kısacası her şeyim her şeyimsin...

Sensiz bir hayatın oksijensiz yaşamdan farkı yoktur. Aldığım nefes içtiğim su yürüdüğüm yol her şeyde sen ve senden izler var.

Seni seviyorum ,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum...

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:43

Cevap: aŞk
 
Aşkın Dili
Hep "aşkın dili olsa da konuşsa" deriz.
İşte bir gün aşk konuşmaya başlamış ve demiş ki:
Ey insanlık hep peşimden koştunuz, bana ulaşmaya çalıştınız. Aslında bana ulaştınız ama hiç fark etmediniz. Benim için ağladığınız zaman bile size hep yalan, belki de şaka gibi geldim. Bana hep yakıştırmalar yaptınız. Size bir hikaye anlatayım. Bir gün küçük bir köpek kuyruğunu yakalamak için hep kendi etrafında dönüp duruyormuş ve büyük köpek dayanamayıp
“ne yapmaya çalışıyorsun?” diye sormuş.
Yavru köpek de,
“bana ancak kuyruğumu yakaladığım zaman mutluluğa ulaşacağımı söylediler. Ben de onun için uğraşıyorum” diye cevap vermiş.
Büyük köpek gülmüş ve
“ben de küçükken senin gibiydim. Hep kendi etrafımda döner, kuyruğumu yakalamaya çalışırdım ama bir gün durdum, düşündüm ve yürümeye karar verdim işte o zaman anladım ki zaten o benim peşimden geliyordu.”
İşte şimdi anladınız mı? Aşk; bir köpeğin kuyruğu gibidir ki ona ulaşmak için peşinden koşmanız gerekmez, o zaten her hareketinizde arkanızdan gelir.

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:46

Cevap: aŞk
 
Aşkın Dili-2

Bir baharın ötesinde. Yorgun kuşlar misali , arasan belki de bulunmayacak emsali , içi ve dışı umut , sevgi ve hasret kokuyor sanki. Kim bilebilir ki ; yaşam ile ölüm arasındaki farkı ? Tekrar umut beslemek özlemlere , yaralı kalmış kalbin sevgisine ve son bir kez bakıp maziye , niye sevdim mi demektir ? " AŞK " yarım yamalak bir su kenarı olgusu değil , o suyu dahi içinde bulunduran duygudur. Seversin her an aşkı ve sevgiyi karşılıksız olsa dahi. Öylesine vurur ki kalpleri ; duramaz rüzgarı karşısında en çılgın ve vurdum duymaz asi. Bunun adı " AŞK " başı da sonu da siler ezberi...

Esecek bir nefes rüzgar varsa , uçurum kenarlarında bozsun dengemi , kurtulmak çaremi ; sanki , ya ölüm seni onsuz , yada kurtulmak onu sensiz mutlu etmeye kafi. Yaralı kuş misali. Dua et alsın tüm bedenini , aksi takdirde hazır aşkın fermanının acıması katlli...

Nasıl olduğunu bilmeksizin katılırsın aşk oyununa. Öylesine bir kalem ve öylesine bir kağıt sevişir adeta aşk adına. Sonuç mu ; Psikolojik baskılarına aşka tanımadığı uygarlığı , " Yaşayan bilir ve uygular " felsefesi ile kalbimize aksetmektir.
Kurtuluş : Sev lakin Aşık olma
Kaçış : Kendi düşen ağlamaz
Ve son söz : Aşk acıdır , Sevgi Tatlı , Aşk için ölünür, Sevgi için yaşanır..

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:48

Cevap: aŞk
 
Aşkın Gözü Kördür

Fırat'ın bir yakasında yaşayan bir delikanlı ile öbür yakasında yaşayan güzel bir kadın varmış. Birbirlerine aşık olmuşlar. Delikanlı her gece Fırat'ın sularında yüzerek karşı yakaya geçer sevgilisine ulaşırmış. Şafak sökmesine yakın delikanlı sevgilisine öpücük kondurup Fırat'ın azgın sularına girip öbür yakaya geçermiş. Bu gecelerce böyle sürüp gitmiş.

Yine bir gece delikanlı Fırat'ı geçip sevgilisinin yanına gitmiş. Şafak sökerken delikanlı veda öpücüğünü vermek üzere kadının yanına sokulmuş, kadına dikkatle bakarak;

- senin bir gözün ama mıydı !

demiş. Kadın o zaman delikanlıya bakarak;

- sen sen ol sakın ola bugün Fırat'a girme

demiş. Delikanlı kadından ayrılmış , Fırat'a girmiş ve yüzme bilmediğinden boğulup ölmüş. Bizim delikanlı gerçekte yüzme bilmiyormuş, duyduğu aşk yüzünden onun gücü sayesinde Fırat'ı geçermiş.

O aşk bitincede....

Yoq`S 08 Temmuz 2007 15:54

Cevap: aŞk
 
Aşkta Yarın Yoktur Sevgili
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir
ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...
İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...
Birazdan sabah olacak...
Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...
Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...
Aşkta yarın yoktur sevgili.

esrarlitolga 08 Temmuz 2007 16:52

Cevap: aŞk
 
Gerçekten Çok Güzel Emeğine Sağlık GeCeM


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 22:42.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk