IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler (https://www.ircforumlari.net/siir-hikaye-ve-guzel-sozler/)
-   -   NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! (https://www.ircforumlari.net/siir-hikaye-ve-guzel-sozler/34440-nicedir-uyutmuyorum-uykumu.html)

кααη™ 15 Temmuz 2007 19:41

Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !!
 
Gözlerimden gemiler geçiyor bir bir.
İçlerinde çeşit çeşit insan kalabalığı. Aralarında kayboluyorum.

Her insan sen oluveriyorsun; her tenha ben.
Sağ gözümden, sol gözüme, sonra gözlerimden bana bakıyorsun.
Seni bir türlü göremiyorum.

Susuyorum;
Yanık karanfil kokan gecede...bir sözcük bekliyorum denizlerinden...

ay kıvrılmış uyurken yanyana yıldızlarla,
su bekliyorum eksilen düşlerime...
ütopik bir devrimin kararlı adımlarını düşüyorum ,durgun sahillerine...
hadi yar Gel-Git(me) zamanıdır şimdi...
Su-su-yorum...

Susuzluğunun en kesif sayhasında sana susuyorum yâr.
Karanfilin anılarıma has o yanık kokusunu bir dem unutmuyorum.
İsyanlardayım, nisyanlarına. Sen atarken adımlarını ütopik bir devrimin,
ben devirdim senden gayrı bildiğim herşeyi.
Gönlümün odaları darmadağın. Viraneyim.

yalnızlığımdan beri yürüyorum,
viraneye dönmüş yağmurlar kentinde...

kaç adım oldu yokluğun say(a)madım...
Şiddeti ölçülmüyor ıssızlığımdaki bu depremin...
her enkaz alanından nasılda sağ çıkıyorum..bunu bilmiyorum...
her sabah inadına uyanıyorum ,

dilimde kaporası ödenmiş bir sevda türüküsüyle…


yağmurların yağdığı her yerdi, sevdaların yegane durağı.
sokaktaki sayısız gidiş-gelişlerin yeknesaklığında,
her adımı sen, her adamı sen sanmanın telaşıyla sırıksıklamım yine bak.
terkettiğin her enkazın ardında yetişemezken selametine,
bil ki sevgili, gitsen de kokunu alıp götüremezsin.
her sabah uyandığında, inadına hatırla beni.

ki ben hiçbir sabah seni unutmuş kalkmıyorum sensizliğin düşsel komalarından..

gözlerimden yırtılmış ,sayfalara yazıyorum,sana dair sözlerimi...
ne zaman bir çocuk düşünsem özleminde...

çocuk yürümeyi öğrenir...sen gelmessin...
acı ya sürgün yaşamlar ezberlerim gelmeyişlerinde...
yokluğunun düşsel komalarında uyu(mu)yorum yatağımda...

çekiliyor tüm kanım...sen geçen damarlarımdan...



yüzümün serlevhasına balmumundan gülücükler asıp,
fikrimin en karanlık sayfalarında, şizoid bir aymazlığa vurulup,
kalemlerle söyleşiyorum seni.
ne destanlara şahit oluyor masallarım bir bilsen.
kahramanı sen olan öykülerimin son sahnesinde,
ben hep sana öykünüyorum yâr.
İçimin çocuğunu, avutuyorum anne şefkatimle.

Lakin susturamıyorum, sana ağlamalarını.
Geceleri uykunu bölerse hayalim, bil ki hayalin çıkmıyor uykularımdan..


Gecenin burgacında bu özlem...bu iflah olmaz yalnızlık...
Başar(ama)dım işte !...
yine dilimin ucuna gelipte söyleyemediğim

cümlelerimi savuruyorum,uçurumlarına...
Onca gözünü kan bürümüş vedalara ve bronşlarımı

azdıran buz gibi rüzgarlarına rağmen...
hala yürüyorum ...ve mutlak bir sesle söylüyorum:
Ya düşüp biteceğim gözlerinden...
Ya da asacağım kendimi kirpiklerinin darağacına

En sinsi anaforlardır, hasretinin isyanı.
İflah olmayan yalnızlıklarınsa, bil ki ben,
felah bulamıyorum kalabalıklar ortasında.
Yâr, susuşu uçurumum bilirmiş,

bilmeyip defalarca düştüğüm kör kuyuları.
Bronşlarına değdiyse vedalarımın sahtekar soğukluğu,

bil ki sevgili, beni son kez görüşünde,
binlerce kez görümsemeye ümit besleme diyeydi, rol kesmelerim.
Gel de içime sor yar, gidişimi.
Oysa senin kirpiğinin tek bir teline asılıdır gönlümün darağacı.

Ne zaman baksan namahremlere, çekilir ayağımın sehpası.
Hayatım, mevtim ey..


eskimiş mezarlar...
kum fırtınaları...soğuk toprak...
ve bende kalan ,bronşlarıma tüküren katı bir yalnızlık hükmü...
yine de sus(a)mıyorum..kimliği hükümsüz bir aşka ,

hükümlü cümleler kuruyorum ,devrik bir alfabeden oluşma defterime...
ölüm iklimindeyim...Susamıyorum
aşkı sonsuz kılan, susmaktı susuzluğuna.
kays'ın mecnuna dönüştüğü çöllerden sor, seraba dönüşen leyla'ları.
ölüm iklimindeysen ve gittiğin her yere götürüyorsam gönlümü,

bil ki yanındayım. visali sorarsan eğer;
haşre dek intizardır defterimize yazılan.
kayıt düşüyorum sevgili:
her dem sana susuyorum.. susuyorum.. sen de sus(a) beni..


кααη™ 15 Temmuz 2007 19:42

Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !!
 
Bu gece ;
Yüreğime aralıksız batan sözlerinin acısıyla ,

öfkenin kuşatmasında yazıyorum ,sahipsiz kırılganlıklarımı…
Beni Dinle/me…
Ne öncesini,ne de söyleyeceklerimi ,bu defa dinle/me…

Sana doğru attığım her adımda,
üstüme yıkılan duvarın altında kalmaktan,
(ç)atışma içinde geçen dakikaların,
gece boyu sinirini taşımaktan ,yoruldu ruhum…
Oysa bu değildi ,içimde başlattığım seni kazanma savaşının sonu…
Böyle olmamalıydı..

Ümitleri tükenmeye yüz tutmuş ses boğumlarından ,
çıkamıyor nefesim…
İnadına zorluyorum onca haykırılmış sözlerin sonrasında tenimi…
Oysa özgürlük vaad etmiştim sana,kendimi atarak zındanlara..
Zaman kıskaçlarını açmış yengeç gibi gelirken üstüme üstüme,
Kekremsi bir rüyanın yorgun tadını yutkunuyorum,
buruşturarak yüzümü…
Sessizliğin çığlıklarına düştüm…
Ne yana baksam sen bakıyorsun Kirpiklerimin penceresinden…
Şimdi hangi kuytunda susar avazım…
yoruldum…
Hiçbir hikayenin kahramanı olamayacak kadar uykum var…
Başımı koyduğum yastıkta ,
yokluğundan olma koca boşluklara düşüyorum hızla…

Ey yaar !..
Gecenin yarısında ;
Yine bağdaş kurmuş oturuyorsun kançanağı gözlerime…
Kapak resminde idam ilmeği olan ,
yeşilimsi bir kitabın hüzün sarısı sayfalarında arıyorum,
yankısı (ç)alınmış sesimi…
Öykünüp ustama “sus(may)acak var “ diyorum,yakılmış sesimle…
Sussam içimde (k)anarım seni…

Yine de sargısı boldur yaralarımın…
Uzak şehir özlemleri sürtse de bedenimi,
İnadına bekliyorum geleceğimi(zi)…
Dört duvarımda yankılanan tüm acılarımı
ve küflenmiş alışkanlıklarımı tek hamlede
infaz edeceğim o gün…Bunu bil…

Yeter ki sen toplama valizini ve gitme…
Bırak inadına dağınık kalsın kızıl saçların…
Üzerine sinen ağırlıklarımla bu gece yarısı ,
Çatkapı arala acılarımı…
Döndür beni yaşam(ın)a…Bak öl(m)üyorum işte…

İçimdeki sevinçlerin senli sebeplerini desteliyorum yüreğimde…
Aşk’a beş kala sancılanıyorum yine,doğumsuz coğrafyalarda…
Ah yaar!..Yüreğimdeki amansız savaşın,
tenimde açtığı yaraları görmezden gelme..
“KALBİNDEKİ SICAKLIĞA DÜŞÜR BENİ”
(D)üşüyorum...

кααη™ 15 Temmuz 2007 19:43

Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !!
 
Soğuk bir İstanbul lodosu ertesi;
Koşarken düşürdüğüm kelimelerimi topluyorum,sensiz bir yol üstü hikayesinin,sağanak yağmurlu kaldırımlarında…
Islağım ardışık hüzünlerde…

Uyuyorsun…
Geceyi örtmüşsün üstüne…
Usulca çıkarıyorum cebimden ,yağmurda uslanmış kelimelerimi…
Sorgusunu bitiremediğim sanıklığımı avutuyorum,uykunda sıçrama diye…
Dağlıyorum asi hücrelerini ,anarşist dilimin…
Acı’dan tökezlediğim yerden tutunuyorum,
kirpiğinden yapılma tel örgülere…ellerim kan içinde…

Uyuyor(mu)sun ?...
Kanlı ellerimi sarıyorum,tek kale bir aşkın savaştığım siperinde…
Bırak yaralarımı sorgulamayı…Titreyen göğsüme dokun yar…
Hangi kapım çıksa önüne ;Sıkılgan bir edayla çevirdin anahtarı…
Oysa ben kollarımın arasında bir salıncakta
sallamayı düşlemiştim,hani şu yaşa(ya)madığımız çocukluğumuzu…
İçindeki çocuğu alda gel demiştim sana…gel(e)medin…

Uzun soluklu voltalarımda ,senin adımlarınla aşardım duvarları
ve gölgem vardı her güneşe çıktığımda..
Şimdi payına yıllarımı düşürdüğüm zındanlarda ,
geçen zamana asıyorum gençliğimi…
ölümün beyaz rengi vurmuşken saçlarıma
ince bir sızı oluyor aynadaki yılgın bakışlarım…

Uyuyor(mu)sun ?...
Kalk !... yalan karışıyor gerçek bir oyuna sinsice…
Düş !...Peşine kendi gerçekliğinin…
Bir yerde düş/erken,bir yerde (d)üşüyor
yolüstü çukurlarında yürüyüşlerim..
Artık suçsuzluğumu anlatabileceğim ,
sabıkasız tek bir harf kalmadı heybemde…
Ustamdan ödünç (ç)aldığım
“hüzün ikliminde” sözlerle ,geç kalmışlar ülkesinin dar geçitlerindeyim…
Boğuluyor kursağımdaki yalnız şarkı.
Saklanmaya çalışırken sıcağında,
asılsız bir ihbarla suçüstü yakalandım ,kahverengi bakışlarına…
gözlem altında gülüşlerim…
Yine de hesapsızca boyandığım kahverengiliğine
emanet ediyorum haylazlığımı…
Harf başı dikiliyorum karşına satırlarda…
Konuşucunca susturulduğum cümlelerin
son noktasından sesleniyorum sana;
(D)uyuyor(mu)sun ?!...

кααη™ 15 Temmuz 2007 19:43

Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !!
 
Bir gemi yarıyor yüreğimin sularını…
Hüzün yüklü konteynerlarıyla ağır ve upuzun…

Geçiyor sürtünerek gövdesi,incelen direncimin darboğazlarından…
Gemideyim…
Sana kıyısız bir aşkın sularında ,
yokluğunu en büyük hırsızlık zanlısı sayıyorum gençliğime…

Çürüyen güvertesindeyim geminin…
Karayı gözleyen tayfanın sabırsızlığını izliyorum hareketsiz gözlerimle…
Göstergesi lehimlenmiş yalancı bir pusulayla,
devam ediyorum rotası şaşmış yolculuğuma…
Artık ,Bu gemi nereye giderse gitsin usta !..
Yâr’e kıyısız bir Aşk’ın sularındayım…

Direnişine biber gazı sıkılmış bir yürüyüşün,
yorgun ve eylemsiz adımlarını düşürüyorum odama…
Yıllar sonra ayak seslerini duyduğum bir intihar şarkısının
sözlerini yumrukluyorum duvarlarıma…

“BEN SENSİZ NASIL DURURUM…
BAŞIM TAŞLARA VURURUM…
SENİ NASIL UNUTURUM …YAR…OY…

Şimdi firari kelimeler saklıyorum kursağımda…
Uzak şehirlere hapsediyorum (c)esaretimin çılgınlığını…
Oysa ömrüme kazımıştım,yüreğime dokunduğun geceyi…
Hazırdım sürgün ülkemdeki yangınlara…
Korkuyordum yıkıldığım günlere çentik atarsın diye…Attın…
Damdan düşme bir suret oldu aslım hayatında…
Ne vakit yaslansam gözlerine,
Gizinde saklı vedalar kundaklıyor saçlarımı…
Sözün bittiği yerde ,başka bir şarkının alkışlarını sunuyorum sana…
Çekme işvebaz bakışlarını üzerimden…
buradayım hala…uzağında….

Sensiz uğurlandığım otobüs peronlarında asıl(d)ı
“ DÖNECEK” yazan,umudun mavisi iri puntolu pankartlarım…
Ama şimdi gemideyim…
Her uyandığında gözlerim sabahın üstüne,
Koşaradım geçiyorum parmakuçlarımdan sana inen sokakları…
Sakın eski bir kavga uğruna düşme yollara…
Ben barışa ve bayrama hasret bir savaşın tam ortasındayken,
Tel örgülerle çevirme yüreğinin sınırlarını…
Yarınıma kaygıyla bilenen,kızıl saplı bir hançer,
delik deşik ediyor bugünlerimi…

Gemideyim..
Seferi tamamlamadan atıyorlar beni denize …
Direncimin kanayan yerlerine deniz suyu basıyorum…
Tuzun yakıcılığıyla yüzüyorum gemiye yetişmek için…
bakakalmıyorum gidenin ardından… yüzüyorum …
(y)üzdürüyorum yüreğimi boğulmalara...

Bu gemi nereye giderse gitsin ustaa !!!...

кααη™ 15 Temmuz 2007 19:44

Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !!
 
Geceden kalma soğuk bir kahve fincanına doğuyor işte günışığı...
Şehirlerarası bir yolcu otobüsün camından izliyorum

beni sana getiren yolları…İçimde gülüşleri kurşunlanmış
buruk bir sevinç..Dilimde İstanbul türküsü…
”BEKLE BİZİ İSTANBUL”
GÜLÜŞEREK GEÇECEĞİZ KALDIRIMLARINDAN..
Aldırmadan üniformalı bakışlara…
”BEKLE BİZİ İSTANBUL “…

Ama şimdi Tüm yolcuları özgür olan bir otobüste
Kelepçeli bileklerimi ve sabıkalı
bakışlarımı saklıyorum camların buğusuna..

Yaralarımı nasırlaştırma telaşındayken...
oksijenli sargı bezleri yeniden yakıyor
hükümlü yanlarımı suçun yangınlarıyla...
bu yüzden adım düşmez mahkeme tutanaklarından...
bitmez sanıklığım duruşmalarda,
bozulmuş iyi halim yarin savunmalarında...
Oysa ölüme fütursuzca yürüyen bir aşk gibiydim...
Silkelemiştim günahlarımı tüm sokaklara...
Dilimin kesiklerine tampon etmiştim, feylesofik cümleleri...
şimdi söyle hangi ferman asıldı adliye girişlerine...



Geldim işte,
heybemdekileri yola sererek…
Unutup herşeyi ağrılardan ve acılardan damıtarak kendimi..
Denize sevdalı bir nehrin,mutlak akışlarında törpüledim öfkemi…
Geldim işte;
Sen yoksun…İstanbul var… sen yoksun…
Otogardaki durak camlarına düşürüyorum bekleyişlerimi..
Yürüyorum İstanbul da…
Bileklerim kelepçe moru…sensiz çıkıyorum duruşmalara.
savunmasız gözlerimle eleveriyorum yanılgılarımı…
Suç benim :HÜKÜMLÜYÜM
Yine bir hükümle göç ettiriliyorum ,geldiğim dipsiz kuyuya…

Döndüm işte;
Kuyudayım…
Omzuma yüklenmiş ,uzayan cüzzamlı şubat soğuklarını ısıtıyorum,
karbon-monoksit kokulu odamda…
Ve duvara bir çizik daha atıyorum tırnaklarımla…
Suçları yargılanan ve hükme bağlanan bir hükümlü gibi,
Eksik günceme dipnot düşüyorum ,Sahipsiz kırılganlıklarımı

Döndüm işte;
Arabesk ölümlü bir yol hikayesi bırakıyorum ardımda…
Bir daha gelmem...

кααη™ 15 Temmuz 2007 19:45

Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !!
 
Bir camın kırılışına verdim zerreciklerimi…
Birde hayaline sarılıp ,savruldum uzak coğrafyalara…

sessizliğin ve yalnızlığın ucundayım…
ne yana gitsem,milleri uzatıyorum kendimle…
Geceden kalma sorularla, günaydınsız bir sabaha uyanıyorum ..
Demir meridyenlerle çizilmiş penceremden,
rastgele bir ışık sızıyor odama…Arsız bir sevincin izdüşümü..
Kırık hıçkırıklarla kurşunlanmış uykumu, asıp ranzama.
geçiyorum aynanın karşısına..kavruk bir yüze bakıyorum
Ne çok olmuş aynalara küseli…

Soğuk ve sessiz taş parçalarının arasında ,
öğrenmediğim acılar biriktiriyorum yaşama dair…
sevinci hırpalanmış çocuk gibi,
kapı arkalarında söyleniyorum kırılganlıklarımı…
Dar bir odada dönüyorum şimdi…
sinirlerim ne kadar yoklasada ihanetin sınırlarını…
zulamda hala tebessüm tozu var…

“GÜL DESEN GÜLECEKTİM OYSA”…
esaretin zincirleriyle bağlanmış cesaretimi
sürüklüyorum, gittiğim yerlere..
zincirin şıkırtılı sesi hep aynı acıyan yerime vuruyor…
gecenin yarısında ,nakaratı sende kalmış
bir ezgiyle düşüyorum yola…
damağımda son sözlerinin kavurgan tadı
ve yüreğimde derin bir burkulmayla,
mahçup uyuyan sularda akıyorum…
göğsümde çoğalan susuşlar biriktiriyorum…

Suç benim…
Birlikte içtiğimiz sigaraların dumanında boğuldum…
Artık her sigara yakışım ,sol göğsümde gıcırdayan
berbat bir öksürük nöbetine dönüşüyor…
Anladım…Öksürmekle sökülmeyeceksin ciğerimden…
Bir sigara daha yakıyorum ,yanımda yatan ruhumu zehirleyerek
Dudağımdan çıkardığım duman halkalarına asıyorum,
dönüş yollarımın darboğazlarını…
Boğazlanıyorum günbe gün ,yorgun düşmüş ,
sana yenilen benliğimle
Karantinaya alınmış Gülüşlerimi saklı-yorum,
kırık-dökük bir yaşamın zındanlarında…


OYSA GÜL DESEN,GÜLECEKTİM”

Seni alıp götüren bir fırtınanın ertesiyim…içimde sağır bir zaman…
Kör bir gece ,sedef’ten gölgeler döküyor avuçlarıma…
Alaca kanatlı atlılar ,ellerinde simsiyah güllerle geliyor ,
yalnızlık merasimime..
Sen yoksun başucumda..
Sıla ‘ya giden yollarım tutuk…bekleyen yok ,
dönüş günümün coşkusunu…
O halde ben neyi bekliyorum öksüz çocuk gibi…
seni getirmez ,İstanbul lodosları…

Zaten zındandayım ya !
Kilitledim kendimi sensizliğin zındanına…
Mazgallarından bakıyorum şehrin meydanına..
Meydanda bir darağacı…
Asmışlar darağacına özgürlüğümdeki “ben”i…
Tutsaklığım ölmüyor …nerdesin…
Cesedim kendini intihar’a vurmuş Yunus şimdi…
Gel teşhis et beni…
Bak …aşkıma şahit ol…

кααη™ 15 Temmuz 2007 19:45

Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !!
 
Sabaha çok var... Nasılsa ne yazsak sonu hüzne çıkar. Mutluluklarımız hüzünlerden oluşma bir darağacına asılır seher vakitlerinde. Mutluluğun göz yummasını bekliyoruz, saat acının eşiğine yürümekte. Yürünecek yollardan eksiltiyoruz adımlarımızı. Yazacak kadar soluk dolduruyoruz heybemize.
Nerden başlamalı ki? Hayat ortak sıfatlar eklemiş miydi

isimlerin yanına? Acıdan kaç tür olurdu usta?
Giden mi gitmekten şikâyetçi olurdu yoksa kalanın mıydı suç? Hanginin ayakları sürçmüştü mutluluğa?
Kalana kalmak yakışıyor da, gidende gitmek
niye iğreti duruyordu? Yakasına iğnelenmiş hüzünlerden
bir düş arıyordu kendine. Öyle bir düş olmalıydı ki
silkip atmalıydı tüm heceleri. Aşk yıkılmalıydı karşısında,
susmayan ama bir türlü de tarif bulmayan üç hece yerinden saymalıydı onun düşünde. Sevda gömülmeliydi kanlı kuyulara.
Yar her yaranın acıtanı olduğunda dile gelirdi ya,
satırlarda yar mutluluğun tezadı mıydı ki usta?

Niyetim yakmaktı acılarımı… Yangından bir kıvılcım sıçradı.
Ben de tutuştum. Acıya sürgün yaşamlarım oldu benim yıllar süren. Hayattan gizlice çalıp sevinç sanrılarını, bölüşürken Yar'la...
Ahhh aslında bilememişim ömrümden çaldığımı. Şimdi koşuyorum otobüslere yetişmek için. Sabıkalı yüzümü ve yorgun bakışlarımı saklayarak...

"HEP GECİKEN BİRİ KENDİNE YETİŞEMEZ "

diyor durakta bilet satan yaşlı adam. Topla valizini ve anılarını, usulca çek git buradan. Acı her yerde acı.
Geldiğin yerden geri dön kendine. Denizlerde yıka yaralarını.
Asi ırmaklar kırbaçlasın tenini. Ve çaldıklarını geri ver
yürüdüğün gecelere. Yar sevmek YAR'dan düşmektir.
Seveceksen Yâr’i acıyı da al koynuna…
Yar dikenli yolların ayrımında beklerdi demek ki.
Renk yüzü bilmemiş kara bir kalemdim oysa.
Başkalarına nasıl verebilirdim renkli mutluklar.
Ben ki derme çatma iki sözcükten ibaret biliyordum dünyamı.
Yar ne çok dil bilirmiş sensizliğim. Ne çok harf sığarmış yamalı defterime. Adından başlarmış hüznün yol tarifi. Kekeme kalırmış ardından söylediğim tüm ezgiler. Oysa şimdi sus ya da konuş ne fark eder ki? Sesinin kulağıma çarpan tınısı fersahlarca uzakmış düş limanlarımdan. Bilemedim... Yine yanılgının köşesine vurdum uslanmaz başımı. Aynı sonları karalıyorum yine.
Aynı ismin üzerine çizikler atıyorum. Geçiyorum ömür denilen uçurumdan. Ellerim ceplerimde düşersem bir daha kalkmıycam. Satır aralarına mim düşüyorum saklı dünyamdan.
Satır aram dolu. Satırlar ağlamaktı. Gel desem gelmez
bir hayalin durağındayım. Azad et beni hayat,
yoksa mahkûmluğum hırçınlığıyla tüm aşk dizelerini parçalayacak

Sana olan tutsaklığımdan aşıramadım, umutlu cümlelerimi.
Sesine yakın bir nota bulamadım türkülerimde...
Detone olmuş bir şarkının anlamsız cümleleri kaldı dilimde.
Geri dönüyorum on adımla sınırlı duvar aralıklı yürüyüşlerime… İçimde yüzünden kalma belkilerle.

"HİÇ BİR ŞEY İÇİN GEÇ DEĞİLDİR"

diyor yaşlı duvar... Bak kız kulesi yerli yerinde.
Ve martılar hala çok seviyorlar simit yemeyi.
Aşk barutu ıslatan yağmurdur Taksim meydanında.
Bak! Seni bekliyor İstanbul’un sevgi tepeleri…
Yanarak öğrendiğin yangınların adıyla tutuştur acılarını.
Peşinden koştuğun otobüsler bekliyor seni..(s)aklandığın duraklarda...
Seyirsiz yolların seyyahlığında atıyorum adımlarımı.
Hayat kapımın musallaya bakan yüzünü hüzünler dolduruyor.
Diline lisansızlık gömüyorum aşk, başka hiçbir şey seni sen
yapmaya yetmiyor. Kız kulesi bile anlamıyor halimden.
Susmayı marifet bilmiş yanlarımı destekliyorum her seher vakti. Şimdi gece yarılandı. Sabaha çok değil artık. Yine hüzünler öldüreceğiz aşk meydanlarında. Yine musallaya dizeceğiz
mahlasları. Acıları avuçlayacağız parmaklarımızla. Bilindik mevsimlerden yürüyeceğiz yine hazana. Dikenli tellerde
kalan harflerden tırnak arasına hece hece düş dizeceğiz.
Ve bir gün o en beğendiğimiz şiirin en anlamlı dizesinde
ölümlerden ölüm beğeneceğiz...
Sarı duvarlar, gri kapılar ardında ölümlerden ölüm beğeniyorum.
İç büken acılar arşınlanıyor damarlarımda...
Zaman kuruyorum şakağıma. Sana gidiyor diye trenler.
Düşünmeden geçiyorum turnikeleri. Vurup da cümleleri alnının çatısından... Kendimi Yusuf’un kuyularına atıyorum.
Ağzımda tuzlu bir ıslaklık yanı-yorum...
Ama incitmeden düşlerimi kuyuma atılan ipi baştan sona tırmanacağım. Bileklerimdeki incelmeğe aldırmadan...
İÇİMDEKİ KUYUYA DÜŞ... BEN TUTARIM SENİ...

кααη™ 15 Temmuz 2007 19:46

Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !!
 
Bırak demiştin bana;
Yalancı baharlarla fingirdeşmeyi …

Acılar tez büyütmüş seni,çocukluk neyine…
Dinlemedim seni…
Şimdi sokaklar geçiyorum,
tanımadığım yüzleri ardımda bırakarak…
canıma yapışan öfkemden arınıp ,
dost sıcaklığında omzuna dayıyorum tüm geçmişimi…
Duvarlardan aşırıp tutsaklığımı,
dağlanmamış yaralarımla geliyorum
hüzün karası gözlerine…
Ah Can !..
Dola sıcak ellerinle siyah saçlarımı göğsüne…
Bak ! acılar çoğalıyor…
Acıya sürgün kalacak ,
İhanete gebe yaşamlar bıraktım ardımda…
Gençliğim kanıyor ,sevdama rest çektiğim yerinden..
Tut ! nikotin sarısı ellerimi …üşüyorum dost…

Ben hep kendi hikayemden ,
senin hikayene mızıkçılık yaparak sığındım…
İşte yine geldim elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi …
Ah yok olası acılarım..
Söküp atmaya çalışırken içimden,
dikenli tel örgülerinde kanadığım
kendimle geçimsiz duygularım…
Geçinemedim…
Hep kendi yalnızlığıma açtım.
tanıdık sandığım kapıları…Şimdi kapındayım…
Sen tanırsın beni ayak seslerimden…
Önünde eğiliyorum büyüklüğünün


Hadi ! en hüzünbaz acılarımdan öp yüreğimi…
Neşter kesiği yaralarımdan
sızan “kan” a kardeş say yaralarını…



Ah Can !...
Aynı karanlıktan mı çıktık biz seninle ?…
İhanet düşerken düşlerimize,
aynı demiryolunun giderek hızlanan dönemeçlerinde ,
ikimizde mi raydan çıkıp düştük uçurumlara ?…
Hadi kalk ! daha düşerek adını öğrenecek uçurumlar var önümüzde…

Ani ve canımı yakan sözcüklerle ,
sıkılmış yumruğumu duvarlara vurduğum gecelerde,
azalan umutlarımı paylaştığım dost :

Bu gece sayımlarda saklayacağım seni sol yanıma…
Mevcut fazla çıkmasın diye…
Sana sarılarak uyuyacağım,
ve tenine yaslayacağım acılarımı…
Dilimde şarkımız :

"ŞU GURBETİN YOLU UZUN ,DELİRME AKLIM…
GİDENLERİN KALBİ YALAN,SEN UYMA AKLIM..
ETEĞİNİ SER BAHÇENE ŞAFAK VAKTİ YAKIN…
SEN DUANI EKSİK ETME ,SANA SENDEN YAKIN TANRIN"…

Hadi sar beni özgürlüğünle…
Hüznüne sevincine kardeş olduğum…

кααη™ 15 Temmuz 2007 19:46

Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !!
 
Ciğerimde öksürten Ocak soğuğuydun...
Hastalandım...Dayanamadım ve kundakladım aşkı....

Tenimde ikinci derece yanıklarla,metruk bir hastane koğuşunda,
tüm müdahalelere rağmen kurtaramadılar,öfkeme yenilen sevdamı....

Ameliyat masasında doktorlar;
kan üstüne kan kustular,can kayıplarıma bakarak
"git ve kendine daha onursuz doktorlar bul.
Biz sana baktıkça kendimizi görüyoruz" dediler...

Kalın bir duvarla ayırmıştım hayatımı herşeyden...
Duvarın arkasından duymaya razıydım sesini...
Ama o duvar başıma yıkıldı bir gün...

Şimdi sabah kalkışlarım çirkin,
Yemeğim ekmek arası zıkkım..yanımda ,hüznümü karıştırdığım bayat bir çay...

Geç gelen ölüm haberleri,ertelenen dönüş takvimleri bile,
böyle altı okka koymamıştı bana...
İri puntolarla yazılan SENİ SEVİYORUM lar ,
bu kadar nakışlanmasaydı kalbime...
ve doğum günü sayılmasaydı dönüş tarihim,
Böyle yakmazdım gemileri...

Hadi ver(in) etimi hırlayarak bekleşip duran itlere...
Dursun boğazımda kusamadığım cığlık..Suç benim..
Saklayamadım (g)izini kelimelerimin...

Sen ötede kaypak baharlara yürüyorsun,
Ben burada sözcükleri yumruklaya-tekmeleye komaya sokuyorum..
Dostluk ****luğun kolunda gülümserken,ve suya yansıyan yalancı bir ışıkken sevdalar ..
Ben nasıl dövmem sözcüklerimi...

sudaki ışık kandırmaz beni ..
güneşin ışığı
denizin sonsuzluğu
dağların heybetli duruşuna vurgunum ben...

кααη™ 15 Temmuz 2007 19:47

Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !!
 
Şimdi sana dair sözlerim diken dilime....
Külden ateşe gidiştir seni her hatırlayışım...Gri bulutlar çöreklenmemişti kentimizin üzerine...

Yağmur a çeyrek vardı...
Arşivlerde çoğalmış resimlerime ,bültenlere düşmüş ismime aldırmadan yürüyordum,kentin puslu akşamlarında...

Aynı yağmurlardan kaçmıştık...
Bir hüzün kavşağında bulmuştuk; ateş-sönmez bu sevdayı...
Acı vardı ceplerimizde ..Fail-i meçhul umutlarımız...
Daha kalın duvarlar örülmemişti gözlerimize....Günler bizim di ,Geceler bizim...
bölüşmüştük herşeyi yağmur yağmamıştı günlerimize...
Filistin senindi,Beyrut benim...ellerinde taşlarla ,çocuklar koşuşurdu ,gözlerinde...
Dağlar benimdi..kentler senin...Bana ulaşmak zordu,sende ise yaşamak...
Biz bunu başarmıştık seninle...sevmiştik birbirimizi,dağlarımızı ,kentlerimizi...sevmiştik ülkemizi...

Birgün atladın dertleştiğimiz çatıdan...ve gittin sonsuzluğa...kalakaldım kanlı meydanlar ortasında ,bir başıma ...yaralı..
o ölümlü kaza sonrası yaralı kalmışlımla ve morg kapılarında bırakarak seni ,sürgün gittim yağmurlar kentine!!!

yoksun yaar!!
kaçtığım yağmurlar yağıyor üstüme...
Şu soluğuyla tenimi dağlayan,hasret rüzgarlarında...SUS a kesmiş yüreğimin,acısı ve yanıtsız kalmış çağrımın köhnemiş sızısıyla, birbaşımayım...
Sesime fidye isteyen duvarların ardında....
Kalın bir duvarla ayıralı beri hayatımı,senden ve yaşamdan...
Hiç bir yanlışlığı bağışlamayan bir mezalimlik içindeyim...

Ey yaar!!
Bilemezsin ne akıllara zarar gecelerdeyim...Bazen kurşun yemiş gibi suskun!!
Bazen bombalanmış bir kent gibi çığlık çığlığa!..
Bilemezsin hüznüme isyan zamanlarımı...
Çocuklar ölüyor gözlerimin ortadoğusunda..Her metresi başka bir yangın gecelerimin...

yoksun yaar!
kaldım imlası bozuk cümlelerin arasında...
sözcüklerim takarrof marka silahına sürülmüş tek bir mermi...
seni düşünmek rus ruleti...şakağımda sensizliğin soğuk namlusu....yüzüm kül!!
nerdesin yaaar!! üşü/yorum...



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:23.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk