IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

1Beğeni(ler)
  • 1 Post By Sevda

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 25 Kasım 2010, 18:56   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Vladimir Vladimiroviç Mayakovski ŞiirLeri..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Şiirleri..


Pantolonlu Bulut
Düşünceniz
Sünepe beyninizde yatar ya miskin miskin
Yağ bağlamış bir uşak yatar gibi pis bir yatakta
Çileden çıkararak kanlı paçavralarıyla yüreğimin
Alaya alacağım onu, hınzır ve hayta

Ne gönlüme tek bir ak düştü,
Ne ihtiyar bir sevecenlik başımda!
Tuttu bütün dünyayı sesim, o korkunç gümbürtü;
Yakışıklı yürürüm şimdi
Yirmi iki yaşımda.

Siz çıtkırıldımlar!
Kemanlara geçirenler sevdayı.
Siz geçiren hamhalatlar dümbeleklere.
Derinizi kolaysa tersyüz edin benim gibi,
Ortada baştan aşağı dudaklar kalsın bir kere!


Gelin de görün –
Melekler takımında görevli bir hanım var salonda,
Keten gibi düzgün.
Ahçı nasıl çevirirse yemek kitabını
Dudaklar çeviriyor yollu yordamlı o da.

İsterseniz
Ben çılgına dönerim tenden,
-ya da renk değiştiren bir gök gibi ufukta-
isterseniz öyle çıtkırıldım olurum öyle incelirim ki
çıkarım insanlıktan, dönerim pantolonlu bir buluta!

İnanıyorum çiçekler içindeki bir Nis’e!
Yine herkes benim yüzümde tafra sahibi,
Bir hastane gibi köhne erkekler de,


Yıpranmış kadınlar da bir atasözü gibi.
Vladimir Vladimiroviç Mayakovski




Dinleyin!
Ya Siz
Bir bardaktan boya serptim,
günün haritası üzre ben örtü vurdum;
donmuş etle dolu bir tabakta gösterdim
çarpık elmacık kemiklerini okyanusun.
Teneke bir balığın pulları üstünde
yeni dudakların okudum çağrılarını
Ya siz
bir noktürn çalabilir
miydiniz


flütünde saçak boruların?
Vladimir Vladimiroviç Mayakovski





Son Mektup
(Şairin cesedinin yanında bulunmuştur)



Hepinize! ..

İşte ölüyorum. Kimseyi suçlamayın bundan ötürü. Hele

dedikodudan, unutmayın ki, merhum nefret ederdi.

Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! Bağışlayın beni. İş

değil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem) , ama benim

için başka bir çıkar yol kalmamıştı.

Lili, beni sev.

Hükümet Yoldaş! Ailem: Lili Brik, anam, kız kardeşlerim

ve Veronika Vitoldovna Polonkaya’dan ibarettir; yaşamlarını

sağlarsan, ne mutlu bana...

Bitmemiş şiirleri Brik’lere verin, ne lâzımsa onlar yapar.

“Bir varmış bir yokmuş“

derler hani:

Aşkın küçük sandalı

hayat ırmağının akıntısına kafa

tutabilir mi!

Dayanamayıp parçalandı işte sonunda...

Acıları

mutsuzlukları

karşılıklı haksızlıkları

h a t ı r l a m a y a b i l e d e ğ m e z:

Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle.

Ve sizler mutlu olun



yeter.
Vladimir Vladimiroviç Mayakovski



Herkes ve Herşey İçin
Hayır.
Olamaz.
Sevgilim, sen de mi kızdın bana?
Niçin?
Bak
geldim,
çiçek de getirdim,
ama, ama...asla bir kötülük
yapmadım sana!

Solgun bir yüzle,
düştüm kaldım sendeleyerek.
Sokak döndü durdu çevremde.
Duydum kesik kesik fren seslerini.
Esiyor rüzgar
acıtıyordu yanaklarımı.
Bu denli kargaşa hiç olmamıştı.

Başkentin karmaşasında
baktım çevreme
çok sert bir yüzle.
Hüzünlü,
sanki ölüm döşeğindeydim.
Yüreğim de yitik bu arada.

Bir kötülük yapmıyorsun bana,
ama
ilgilenmiyorsun da benimle.
Artık
hüç umurunda değilim.

Aşk!
Sen vardın usumda hep.
Yeter!
Bitirin bu aptalca oyunu.
İsterseniz
eleştirin beni,
en görkemli
serseriyim ben.

Anımsar mısın?
Sırtındaki haçın altında iki büklümken
bir anlığına durdu İsa.
Onu izleyen kalabalık
bağırdı o anda gülerek:
'Yürüsene, aptal! ' dediler.

Doğru!
Acımasızsın.
En zorlu gününde
bağırırsın bir zavallıya.
Rahat vermez, kargışlarsın onu.
Ama biz hazırız zaten
buna.

Durumlar işte böyle!

Ant içerim ki dürüst olacağım,
bir kız verin bana.
Genç
güzel bir şey olsun.
Hiçbir kötülük etmeyeceğim,
yalnızca saflığını bozacağım onun
iğneleyici sözlerimle.

Göze göz! Dişe diş!

Hiç aralıksız
düşündüm binlerce kez öç almayı.
Korkutun
isterseniz beni.
Suçlu ortada zaten
değil mi?

Göze göz! Dişe diş!

Öldürün
gömün beni.
Kurtulurum oradan,
yaparım elimden geleni.
Ama
bir köpek gibi,
geleceğim arkanızdan sizin,
saldıracağım size hep!

Geceleyin birden uyanaksın.
Çünkü gürleyeceğim bet sesimle.
Hiç rahat yüzü de
vermiyorsun bana.
Kalmadı farkım
bir tutsaktan.
Ama güçlüyüm yine de ben!

Boynuzları tellere takılmış
bir geyik gibiyim.
Gözlerim kan çanağına dönmüş.
Bir zavallı da olsam
dikileceğim bütün gücümle
göstereceğim herkese yüzümü.

İnsan kaçamaz!
Pis,
pişman bir durumda.
Gerekirse yatar soğuk taşlarda.
Ben de çizeceğim bir dinsizin resmini
Çar'ın kapısına.

Kuruyun ırmaklar, dindiremesin Çar susuzluğunu.
Onu ilençleyin!
Güneş, ışığını harcama onun için boşuna!
Binlerce yoldaşım
dışlansın alanlarda!
Ve en sonunda geldiğinde o
çağların ötesinden
üşüyerek,
anlayacak son günlerini tükettiğini.
Haydutları, kıyıcıları
kurtaramayacak onu.

Gün doğuyor.
Açıldıkça açılıyor gökyüzü,
yutuyor geceyi
yavaş yavaş.
Pencereler ışıl ışıl
tavalar sımsıcak.
Dökülüyor güneş kentin üzerine.

Ey kutsal öç!
Önderlik et bana
çok güçlüsün
yaşıyorsun dizelerimde.
Benim bu yüreğim,
söyleyecek sana her şeyi
tıka basa dolu o.

Geleceğin insanları!
Nasılsınız?
Tanımalıyım sizi.
Buradayım,
bütün acılarımla.
Yaralarım sızlıyor...
Size bırakacağım her şeyimi
o mutlu ülkümü.



(1916)
Vladimir Vladimiroviç Mayakovski




lili
(mektup yerine)

Sigara dumanlari kemiriyor havayi
Oda:
Krucyonik`in cehenneminden bir bolum sanki.
Ve hatirla:
Su pencerenin ardinda
azgin bir arzuyla
ellerini oksamistim ilk defa.
Bugun birlikteyiz iste.
Iste sen:
Zirhli yurek.
Ve yarina kalmaz
kovarsin yanindan
hakaretler yagdirirsin bana.

Ve evin holunde uzun bir zaman
bir kol
gizli bir urperisle kivranarak
ceketi arayacak.

Savurup kendimi sokaga
gidecegim.
Vahsi
ve agzima ne gelirse sayiklayarak
umutsuzluk tarafindan kiymalanmis bir
halde gidecegim.

Hayir sevgilim hayir
oyle degil
yalan hepsi yalan biricigim,
gel bana veda et haydi.
Bil ki
nerede olursan ol
nereye gidersen git
bir demir yigini kadar
agir ceker
senin icin askim.
Ve birak da haykirayim son defa
aci haykirisiyla gururu kirilmisligin.
Takati tukenen okuzler
gidip kendinilerini
soguk suyun icine atarmis.
Ama benim icin
askindan gayri bir okyanus
yok
ve bosunadir aglayip haykirmam biliyorum
bosunadir ummak tukenmemeyi.
Dinlenmek isterse yorgun fil
kizgin kumlara uzanirmis krallar gibi
Ama benim icin
askindan gayri
hic bir gunes
yok ki.
Ve bilmiyorum bile nerdesin simdi
bilmiyorum kiminlesin.
Sair olmus olsaydi
bunca azap cektirdigin su kisi
coktan satip gitmisti sevgilisini
servet ve san karsiliginda.
Sevinc vermiyor oysa bana
hic bir can sesi
senin o mubarek ismini
tekrarlayan can gibi.
Ne bosluga firlatirim kendimi
ne zehir icerim
ne de tabanca namlusu
dayarim sakagima..
ve bir bicagin gucu yetmez
bakislarin bir yana
kesmege beni.

Yarina kalmaz unutursun
basina koydugum taci
ve askinla besleyip
yaktigim
o cicek acmis ruhu da.
Ve hareketli gunlerden bir karnaval ruzgari
dort bir yana dagitir kitaplarimin sayfalarini..
Soyle:
Kelimelerimin
kurumus yapraklari
yolunu kesip de durdurabilir mi?
seni?
Hic degilse birak
son sevgimden dokudugum haliyi sereyim
ayaklarinin altinda


yitip giden topraga...
Vladimir Vladimiroviç Mayakovski



Omurganın Flütü
2

Ve gökyüzünü
unuttu diye maviliğini dumanlar arasında
ve bulutları, o paçavralar içindeki sığıntıları
tutuşturacağım en son aşkımla,
bir veremlinin yanan suratınca, kızıl sarı.

Sevinçle kapatacağım gürültüsünü
kalabalıkların,
unutanların dirliği, ev bark yüzünü.
Bir çift sözüm var
insanlar!
Çıkın siperlerinizden.
Sonra bitirirsiniz savaşı.

Ama,
Baküs gibi kandan sendeleyerek
bir savaş başlasa bile,
hiç solmaz aşk sözleri.
Sevgili Almanlar!
Bilirim,
sizin dudaklarınızda Goethe’nin
Greten’i var.

Fransız
gülümser süngü altında,
dudağında bir gülüşle düşer vurulan havacı,
bir anımsasınlar yalnız
ağzının öpüşünü
senin, Traviata.

Bana tad vermez ama
yüzyılların çiğnediği pembe et.
Başka ayaklara kapanın bugün!
Sensin övdüğüm elbet,
süslü püslü
sarışın yosma.

Belki aslında
bu süngü uçları gibi korkunç günlerden,
ağarınca yüzyılların sakalı,
kalan
yalnız
ikimiz olacağız,
bense kentten kente senin ardında.

Gelin gitmiş olsan da denizaşırı,
saklanmış olsan da gecenin inlerine,
Londra’nın sislerinde seni bulacaktır öpücüklerim yine
sokak lambalarının ateşten dudaklarıyla.

Aslanların nöbet tuttuğu
yakıp kavuran çöle yaysan da kervanlarını,
senin için
rüzgarın yırttığı kumun altına
sereceğim yanağımın yanan Sahra’sını

Dudaklarına bir gülüş yerleştirsen,
baksan da-
ne yakışıklı boğa güreşçisi!
Bir anda
kıskançlık salacağım kulübelere,
boğa gözlerimde bir ölüm sisi.

Dalgın adımlarla geçersen bir köprüden
düşünerek-
aşağıda olmak ne iyi;
ben
kemerler altında akan Seine ırmağıyım,
seni çağırıyorum,
gösteriyorum sana çürümüş dişlerimi.

Tırıs giden atların ateşinde yaksan da bir başkasıyla
Strelka’yı, Sokolniki’yi,
yukarılara tırmanıp, ta yukarılara
seni bekleyen ölgün, çıplak ayım ben.

Güçlü kuvvetliyim,
gereklilik duyarlar da
buyruk verirlerse bana
git savaşta öldürt kendini! diye,
senin adın olur
ağzımdan son çıkan ad,
donar kalır bir mermiyle parçalanan dudaklarımda.

Başım taçlı mı ölürüm,
Saint-Héléne de mi bilmem.
Ata biner gibi binerim yaşamın dalgalarına,
hem evrenin sultanlığına aday olurum
hem
kelepçelere.

Çar olmak düşerse bana,
senin yüzündür
güneşsel altınına sikkemin
basıla buyruğunu vereceğim şey
bütün halkıma ülkemin.

Ve orada,
solduğu yerde herkesin tundurada,
ırmakla pazarlık ettiği yerde kuzey yelinin
adını oyacağım zincirlere Lili’nin
öpe öpe zindanın karanlığında.

Dinleyin, unutanlar göğün mavi olduğunu, hepiniz,
vahşi hayvanlar gibi
diken diken tüyleriniz.
Bu aşk belki de
son aşkıdır dünyanın,
yanar bir veremlinin kızıl rengiyle.


Vladimir Vladimiroviç Mayakovski
Çeviri: Sait Maden

Greten, Faust’un kadın başkişisi Margeret’in adının küçültülmüş biçimi.


Strelka, Leningrad yakınlarında; Sokolniki ise Moskova yakınlarında gezinti yerleri.
Vladimir Vladimiroviç Mayakovski




Sonuç
Hiçbir şey silemez aşkı,
ne tartışmalar
ne ayrılık
Bir de bakarsın
yeniden gözden geçirilmiş, ölçülüp biçilmiş,
üstünde düşünülmüştür.
Ve şimdi düzyazı parmaklı
sancağımı kaldırıyor,
doğdum doğalı ve yürekten,
sevdiğime,
ölene dek de seveceğime


yemin ediyorum.
Vladimir Vladimiroviç Mayakovski




Şair İşçidir
Bağırırlar şaire:
'Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
Şiir de ne?
Boş iş.
Çalışmak, harcınız değil demek ki...'
Doğrusu
bizler için de
en yüce değerdir çalışmak.
Ve kendimi
bir fabrika saymaktayım ben de.
Ve eğer
bacam yoksa
İşim daha zor demektir bu.
Bilirim
hoşlanmazsınız boş lâftan
kütük yontarsınız kan ter içinde,
Fakat
bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
Kütükten kafaları yontarız biz de.
Ve hiç kuşkusuz
saygıdeğer bir iştir balık avlamak
çekip çıkarmak ağı.
Ve doyum olmaz tadına
balıkla doluysa hele.
Fakat
daha da saygıdeğerdir şairin işi
balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
Ve doğrusu
işlerin en zorlusu
yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
su vermektir kızgın demire.
Fakat kim
aylak olduğumuzu söyleyerek
sitem edebilir bize;
Beyinleri perdahlıyorsak eğer
dilimizin eğesiyle...
Kim daha üstün, şair mi?
yoksa insanlara
Pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
İkisi de.
Yürek de bir motordur çünkü
ve ruh, onun çalıştırıcısı.
Eşitiz bizler
şairler ve teknisyenler.
Vücut ve ruh emekçileriyiz
aynı kavganın içinde
Ve ancak ortak emeğimizle
bezeriz evreni
marşlarımızı gümbürdeterek
Haydi!
laf fırtınalarından
ayıralım kendimizi
bir dalgakıranla.
İş başına!
Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
Ve ağzıkalabalık söylevci takımı
değirmene yollansın dosdoğru!
Unculuğa!


Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!
Vladimir Vladimiroviç Mayakovski





Sergey Yesenin'e
Sen gittin,
diyorlar
yukarılarda bir dünyaya.
Sonsuzlaşma-
Uçuyorsun,
parıldayan yıldızlara çarparak.
Ne borç var artık bize,
içki ne de

Ayılma.
Hayır, Yesenin,
oh
çekmek değil benim istediğim.
Görüyorum ben
kesik bileklerinle sendeleyişini
Ve alayla değil
acıyla
düğümleniyor yüreğim.
Görüyorum
bir kemik çuvalı gibi
yere atışını gövdeni.
-Dur! diyorum.
Bırak!
Delirdin mi sen?
Sürer mi ölümü
hiç insan
tebeşir tozu gibi
yanaklarına?


Sen ki çok daha
iyi verirdin ölüme
ağzının payını herkesten.
Yeryüzünde başka
kimsede olmayan
o efece konuşmanla.
Niçin?
Nedeni ne?
Donup kalıyorum şaşkınlıktan.
Homurdanıyor eleştirmenler:
-Bizce, bunun asıl nedeni
Şu...
ya da bu...
ama daha çok,
kopmak toplumdan,
Çok fazla bira
ya da şarapla kafayı çekmesi.
Başka deyişle
satsaydın
bohemleri
işçi sınıfına, diyorlar.
Sınıf bilincin olsaydı,
bak, bu gelmezdi başına.
Oysa işçiler de
kvastan sert içkilerle
kafayı çekiyorlar.
O sınıf da içerek
güzelce sıçıyor kendi ağzına.
Başka deyişle
Parti'den biri
denetleseydi seni
Sağlansaydı böylece
asıl önemi
içeriğe vermen.
Yazardın o zaman
her gün
o dizelerin
yüzlercesini
Uzun uzun
ve sıkıcı
Doronin de gördüğümüz türden
Ama bence
böylesi bir deliliğin içine düşseydin
Sen çok daha önce
son verirdin
yaşamına.
Votkadan gitmek daha iyidir
inan bana
Böylesi sıkıntıdan boğulmaktansa.
Hiçbir zaman söyleyemeyecekler
nedenini bize
seni yitirişimizin.
Şuracıkta duran
çakı mı, yoksa ip mi?
Ama bulunsaydı
mürekkebi, elbette
Angelleterre otelinin
damarlarını kesmen
ve ölüp gitmen
gerekmezdi.
Sana öykünenler çıldırdılar sevinçten:
bir daha, bir daha!
Neredeyse bir yığın insan
zıvanadan çıkıp
öldürdü kendini.
Neden çoğaltmalı
intiharları
böyle sayıca?
Daha kolay değil mi
mürekkeple doldurmak
oteldeki şişeleri!
Sonsuza dek
kilitlendi artık dilin
arkasında dişlerinin.
Benim bu bilmecemsi sözlerim
yersiz
bir bilgiçlik sayılmamalı
Halkımız,
yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin,
Yitirdi ölümünle
yansılı sesler üreten
en güçlü çırağını.
Ve o herifler tayışıp duruyorlar
ölü şiir döküntülerini
Geçmiş,
gömülmüş ölülerden
hemen hiçbir yeniliği olmayan.
Üstüste yığıyorlar
tatsız uyaklarını
mezara toprak atar gibi: daha beterlerini.
Onurlandırmak için oğlunu
Esin Peri'sinin bile
işine yaramayacak olan.
Sana yaraşacak
bir anıt henüz dökülmedi
Hani nerde o anıt,
döğülmüş tunçtan
ya da yontulmuş mermerden?
Oysa çoktan doldurdular
yığın yığın
parmaklarının dibini
Çöplerle,
adama sözcüklerinden, anılardan, o bok püsür şeylerden.
Adın
hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri.
Sözcüklerini
geveleyip duruyor Sobinov ağzında
Kıvrılıp oturmuş da
altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının-
'Hiçbir şey söyleme,
ah dostum,
içini de çek-me ne olursun.'
Ah,
sen onu ne kimbilir nasıl da alaya alırdın,
Şu Leonid Lohengrinski'yi,
baş belası, tanrının!
Ortalığı kimbilir
nasıl da ayağa kaldırırdın:
'izin veremem
şiirsel gargaralarına
anıran eşşeklerin! '-
Sağır ederdin kulaklarını
üç ayaklı ıslıklarınla, sonra,
Yazdıklarının hepsini
kıçlarına sokmalarını söylerdin.
Harcardın bozuk para gibi
o yeteneksiz heriflerin hepsini,
Doldururdun
smokin ceketlerinin
kara yelkenlerini,
Öyle ki savrulurdu
sağa sola
Kogan gibileri,
Süngüleyerek
sivri bıyıklarıyla
gelip geçenleri.
Oysa bu arada
sayısı hiç de azalmadı
bu serserilerin.
Çok zorlu bir iş
onları sayıca geride bırakmak.
Yaşam
yepyeni bir biçimde
yeniden kurulacak.
İşte o zaman
yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak.
Böyle bir çağda
ağırlaşıyor sorunları
kalemin,
iyi ama, gösterin bana
sizi ey zavallı
hortlaklar sürüsü, hadi
Nerede görülmüştür
ve ne zaman
yüce bir kişinin,
Dikenli yolları bırakıp da
gül bahçelerini seçtiği?
Sözcükler
yönlendirir
insanoğlunun güçlerini.
Yürüyün!
Arkamızda
zaman patlasın
bir mayın gibi.
Bizim geçmişe sunacağımız
yanlızca
bukleleri
Rüzgarda
geriye savrulan saçlarımızın.
Eğlenceye ayrılacak yeri yok
gezegenimizin.
Yarınlardan
koparıp
almalıdır mutluluğu
insan.
Şu yaşamda
en kolay iştir ölmek
Asıl güç olan
yepyeni bir yaşama
başlamak.



1926
Vladimir Vladimiroviç Mayakovski



Sergey Yesenin ve Vladimir Vladimiroviç Mayakovski 'nin Hazin öyküsü..

Elveda sevgili dostum,elveda,
Sen kökleri içimde uzanan...
Ayrılık yazılmış anlımıza
İlerde gene karşılarışırız inan..

Elveda dostum,el sıkışmadan
Sessizce..Ne keder ne tasa gerek:
Ölmek yeni bir şey değildir bu dünyada
Ama yaşamak da yeni bir şey olmasa gerek.

Sergey YESENİN

*Yesenin'in cesedi yanında bu şiiri bulmuşlardır.Sağlığında Yesenin 'le sürekli çekişmiş olan Mayakovski,Yesenin'in ölümüne çok üzülmüş,hele kendi eliyle canına kıyışını şiddetle kınamıştı.Mayakovski ,1926 mayısında yazdığı ''Sergey Yesenin 'e ''adlı şiirinde şöyle seslenmişti:

Alışılmış deyimiyle
Siz
Bir başka dünyaya göçüp gittiniz!
Hayır Yesenin
Bu şaka değil
Boğazımda düğümlenen acıdır
Kahkaha değil..''

(Ze ' şiirini Yesenin 'i kınayarak bitiriyor..)

Bu dünyada
Ölmek güç bir şey değil,
Bir hayat kurtarmaktır
Asıl güç olan..


Ama ne hezindir ki,canına kıydığı içi Yesenin 'i kınayan Mayakovski de ,beş yıl sonra tıpkı Yesenin gibi bir mektup-şiir bırakarak,bir tabanca kurşunuyla kendi canına kıyar...


Kaynak:Alıntılar..Vladimir Vladimiroviç Mayakovski....


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Vladimir Vladimiroviç Mayakovski

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
mayakovski, vladimir, vladimiroviç, Şiirleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Vladimir Tatlin Damla Ressamlar 1 30 Ocak 2024 13:05
Mayakovski (1893 - 1930) Liaaa Şairler / Yazarlar 1 14 Nisan 2018 07:23
Vladimir Mayakowski - Keder AftieL Şairler ve Şiirleri 0 08 Ağustos 2014 23:09
Vladimir Mayakowski - İman AftieL Şairler ve Şiirleri 0 08 Ağustos 2014 23:08
Vladimir Mayakowski - Dinleyin!.. AftieL Şairler ve Şiirleri 0 08 Ağustos 2014 23:08