![]() |
Mârâ / Yâr'a. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ben ki; O adamları hep nirvanalarında uyandırdım... Hep 'Ne oluyor' nidalı sabahlara düştüler birdenbire. Hep bir parçalarını heybemde taşıdım, Ondan böyle ağır yüreğim, böyle dolu etraf. Kendine bir yer seç hadi, Nasılsa geçici olacaksın... Bir parçanı ayırıp, Oraya sağdaki kutuya koyabilirsin. Hazırlıklı ol bu aşk oyunları/yanılsamaları can yakar hep. Korkma öyle kalıcı değil etkim. Ben yalnızca bir önyargı bırakacağım aklına korunasın diye. Adımı hatırlamayacaksın aylar sonra, ama o kekremsi tat her aşık olduğun kadının dudağında kalacak. Çok derinden,içten yaralayamayacaklar seni. Çünkü orayı alıp gidiyorum. Sana iyilik ediyorum, sağaltıyorum yara yerlerini. Ah tanrı özellikle seçmiş olmalı beni, Size gönderilen bir kara meleğim ben, Aşk a kurban olmayın diye sakat bırakıyorum sadece ölmeyin diye bir parçanızı alıyorum yalnızca. Benim yüreğim çok dolu bu yüzden, Benim yüreğim parça'parça bir kaç adamdan... Ben geçtim kendimden o Kadıköy iskelesinde.. O zamandan beri tanrı için çalışıyorum. Ama bilmiyorsun/uz, bilmeyeceksiniz nedenlerimi, Suçlanacak olan giden kadınım ben. Bir ilişkiyi en güzel yerinde sessizce bırakıp giden kadın... Öperim elbet o adamın gözlerinden, yine Kadıköyde ölmeden... Mârâ. ---------- Bir kadeh kırmızı şarap... Ve bir kadeh daha.. Ve bir kaç şişe daha... Terk edip gitmişliğinin acı bir tadı var. Baharatı yoğun ama güzel bir meze gözyaşlarıyla sulandırılınca, kırmızı şarap için paha biçilemez bir meze oluyor. Dağınık saçlar, kırmızı gözler, loş ışık, yalnızlığım ve olmayışın... En güzel kombinasyon son günlerde. Bir ağız dolusu küfür yutuyorum sessizce her gün aklıma ilk geldiğinde.. Artık daha az ağlıyorum, alışıyorum. Giderken yerini iyice oyup büyük bırakmışsın boşluğunu. Dolması için her gün şişelerce alkol döküyorum ama sızdırıyor bir yerlerden, daha bulamadım. Daha çok üşüyorum artık. Çok soğuk parçalı/bulutlu ayrılık havası. Ellerimi cebime sokuyorum, sen olmadığın için. Eskisi kadar olmasa da ısınıyorlar yine de. Olmayışına alışmak zor. 3 yıl oldu hâlâ dün gitmişsin gibi. Her neyse, kırmızı şarap kan gibi, besliyor beni sen gittiğinden beri.. Hem içimi de ısıtıyor, gülüşün kadar olmasa da.. Hayır, hayır böyle değil, dur! Ben sana bunları söyleyemem ki. Bu sefer oyunu kurallarına göre oynayacağım. Ben sert olacağım, sana prim vermeyeceğim, Sen kovalayacaksın bu suretle değerli olacağım bende, Çok seveceksin beni. Seni üzeceğim acı çektireceğim, Sende aşık olacaksın bana. Ne müthiş oyun ama. Bunun üzerine kim ikna edebilir beni; Tanrının şizofren olmadığına ? Mârâ. ---------- Orada bir hayat yaşıyorsun. Insanlara selam veriyorsun, konuşuyorsun onlarla bazılarına aşık oluyorsun, öpüşüyorsun sevişiyorsun belki, birilerine onları hiç bırakmayacağına dair sözler veriyorsun, kur yapıyorsun... Yani bir yerlerde nefes alıyorsun, hissediyorsun, yaşıyorsun... Peki madem ben niye ölmüşsün gibi ağıtlar yakıyorum burada, yaşadığını her gördüğümde mucize olmuş gibi şaşırıyorum... Ah aşk nelere kadirmişsin gerçekten! Mârâ. ---------- Tüm kanunları, hukuk ahlaklarını unutun! Hiç bir hakim doğru kararı vermedi bize, Ve bu sevda kayıtlara; ' Şizofrenik bir kadının senin yerine yarattığı adama aşık olması, senin pasifliğinden bu aşkın katili ve maktûlu olmayı kabul etmesi.' olarak geçti. Kimi intihar dedi tek kişilik ölüme, kimi cinayet. Mârâ. ---------- Bitecek bunlar de bana! Hepsi sevdanın diyeti de... Sadece tanrı kızdı elimizden aldı uslandıgımızda geri verecek de.. Ben bir gün döneceğim, Bu beklemelerin karşılıksız değil de bana... Bende özledim de mesela bana, Seviyorum de, yalan de, bana yalanlar de, bana birşeyler de... Yola çıktım yol uzun ama geliyorum de. Bana, bir kez daha 'Beraber büyüdük, beraber yaslanacağız.' de.. Demezsen öleceğim, Bana o yalan masallarından anlatsan bile nefes alabilirim ama susarsan susar aşk, bilirsin. Mârâ. |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. Sesini gözümde canlandırıyorum artık. O kadar yoksun ki, elimde ne varsa canlı tutmaya çalışıyorum mimiklerin, gülüşün, sesin hiç değişmemiş gibi onca yıl hiç geçmemiş sanki sen hâlâ yanımdaymissn gibi. Sanki başkasına hiç dokunmamis hâlâ benimmis gibi... Sabah uyanır uyanmaz artık olmadığın gerçeğiyle yüzlesiyorum korkuyorum, kızıyorum yine kabullenemiyorum huysuzlaniyorum. Gelsen milad olurdu, gittin kıyamet oldu. Mârâ. ---------- Ben oturduğum yerden o güzel gidişini izliyordum, sonra birden durdun. Halbuki ne güzel gidiyordun, geri döndün Elinde bir perde bir boya küpü, Gözlerine baktım yoktu gözlerin boşluktu. Perdeyi usulca üzerime bıraktın Ve gri boyayı üzerime döktün. Gittin, ben gidişini hayal meyal hatırlıyorum bu yüzden. Bu yüzden nereye baksam gri gibi. O zamandan beri katil olmak geçer her sabah aklımdan. Ellerini ve gözlerini kendime almak isterdim. Uzun uzun parmaklarını hergün severdim yüzüme dokunurdum eskisi gibi... Birde kalbini baş köşeye akvaryuma koymak isterdim... Bazen delirdiğimi düşünüyorum, bazende delirdiğimi söylüyorlar. Halbuki birini gerçekten çok sevmek böyle olmuyor muydu ? Çok seversen unutamazdın hanii, Hani o leyla mecnunda ferhat şirinde hep bu anlatılırdı. Yalan! Yalan işte aşk'a dair yeryüzünde ne varsa yalan, kocaman bir yalan! Senin gibi, tenin gibi. Mârâ. |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. ölürüm, dedim sonra; sana alışıyorum ama ben bu valsden değilim üzerim seni ıssız satırlarım ve yedi bavulum var hem bu orman su almaktadır buralarda kalabilmek henüz gül içindeyken bana başka bir hüzzam ver ki ben artık gidebileyim.. üzerim seni bık benden kedilere ve kendime katlanamam kirpiklerimi kes! yedi bavulum var, dedim. Jan Ender Can. |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. Bak sen başka alemlerde ben burda bambaşka bir düş'te. Hiç duymayacağın belki duysanda hissedemeyeceğin çığlıklar atıyorum yokluğuna. Gelmeyişine sesleniyorum, kal(a)mayışına seyirci kalıyorum. Sen belki bir parça özlem,ben koca bir kaybediş. Ve ben yine senin o sevmediğin dil'den konuşmaya başladm. Sevmediğin senaryolarımı yazıyorum o dilde ben,yazıp oynuyorum senin rolünüde üstleniyorum üstelik. Öyle haklısın,öyle güzelsinki zaman karşısında tüm yollar açık sana,tüm kararlar sana ait. Ve sen gidiş'in eşiğinde öyle duruyorsun ben ardınsıra savruluyorum kendi rüzgarımla.. Ve ben öyle çok seviyorum ki seni kırılıp dökülüyorum her saniye.. Yana yakıla/yıkıla geliyorum kapına.. Gelmesende olur. Ama gelirsen mutlu edeceğim seni, ilk bahar sevinçleri sereceğim... Ama olurda gidersen çizginin öbür tarafına geçersen heder olurum... Dağılır kalırım fırtınanda... Gitme yollara dön eve... Öyle özledim ki. Mârâ. |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. Acı ! Değil bu... Değil başka bir şey can gibi desem değil acı gibi desem değil öyle içten öyle can yakıcı öyle sen gibi geçmiş gibi... ama hiç bir şey gibi değil. öyle de saçma. Alkole karışıp durma kaçıncı defa söylüyorum sana! Senin harcın değil bu ayrılık, bu acı... bu aşk. Sana göre değil bu topraklar, ondan dönmüyorsun. Korkaksın olm! Bu sefer başaracağımı biliyorsun, güçlendiğimi büyüdüğümü biliyorsun ve korkuyorsun benden. Yetmeyeceksin çünkü bu sefer bana, geri geldiğinde hepsinin bir yanılsama olduğunu anlayacağımı biliyorsun o yüzden ulaşılmaz adamı oynuyorsun oralarda. Yalan mı ? Ödleğin tekisin hemcinslerin gibi. Adam ol be adam! Gitmiş gibi yapıyorsun, asla gitmiyorsun bir parçanı gösterip/hissettirip duruyorsun. Böyle gitmek mi olur be.. Ne vicdansız ne hain adamsın artık sen. Sen ne biçim adamsın, ölüm gibi... Sen ne biçim adamsın, nefes gibi... Mârâ. |
1088. 1088 gün oldu bugün... Söylemesi kolaydı. Beklemesi zor. 'Zamanla geçer.' masalını bizzat yaşamak adına bekledim. 1088 gün geçti hala sol yanımda uyanıyorsun. Bu işte bir terslik var. Yerine, bıraktığın boşluktan bahsediyorum yani birilerini koymaya çalışıyorum sürekli 'Bak bu onun gibi değil bu olur, bak bu daha anlayışlı bu olur, bak bu hissiyatlı bu olur... ' vs diye sınıflandırıp bir sürü erkek cesedini bıraktığın yere koymaya çalıştım. Eğreti duruyor haklısın. Ama elimden ancak bu gelirdi, sen gelmezdin ve gelmeyecektin biliyordum. Bugün 1088 gün oldu. Yalnız yaşlanacağız... Olayın ciddiyetinin farkında mısın ?! Sensiz ihtiyarlayacağım, ellerim buruş buruşken sen olmayacaksın yanımda. Beraber büyüdük tamam hikayenin o kısmı doğru ama beraber yaşlanacaktık hâni ? Her neyse böyle arabesk nidaları sevmiyorum, bilirsin. Ama olay ciddi, 1088 gün oldu diyorum. Kaç gün olduğunu geç, ben bunu hâlâ sayıyorum o kısmı can sıkıcı. Bir ilişkiye başladığımda seni aldattığımı düşünüyorum, gidişinin üstünden 1088 gün geçmesine rağmen. Aslında yaşıyorum, yaşıyor yani insan. Bir şekilde yemek yiyorsun nefes alıyorsun... Alışıyorsun, arkadaşlarınla tekrar dışarılara çıkmalar, tekrar insanların arasına karışmak falan, yaşıyorsun işte. Yeniden heyecanlar hissediyorsun birilerinden hoşlanıyorsun hemen seninle kıyaslıyorsun o kişiyi sonra herkes senden iyidir diyorsun başlıyorsun ilişkiye, yada seni daha da derine gömmek adına başlıyorsun. Bazen gerçekten istiyorsun o ilişkiyi. Ama neden ? Neden bir şarkı duydugumda aklıma hayatımdaki adam değilde sen geliyorsun, her gece yatarken bugün bilmem kaçıncı gün diye not düşüyorum aklıma. Neden bir gün geleceğinden bu kadar eminim, gelmeyeceğini bu kadar ciddi bir şekilde kanıtlamışken sen. Velhâsıl, bugün 1088 gün oldu... Bir kaç damla bıraktım boşluğuna, birkaçta melodi. 1088, son olsun. Mârâ. 21.01.2011. |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. Benden büyük bir aşk çaldın. Çok mutlu olabileceğim bir ergenlik çaldın. Büyüttüğüm tüm sevdayı bir çırpıda çaldın. Aç bıraktın, bir çok şeyi öğrenmeden daha ben çaldın gittin... Şimdi ardında bir şizofren, bir deli, bir huysuz. Çaldığın ne varsa benden, bende başkalarından çalıp ulu orta bırakıyorum. Çok iyi örnek oldun bana, hakkını yiyemem aşkı bana sen öğrettin. Bende izinden gidiyorum sadece. Mârâ. |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Son günlerde tam bir kaosun ortasında gibi hissediyorum. Oraya buraya gidiyorum insanların ortasında dolanıyorum. Arkadaşlarımla vakit geçiriyorum bedenen yalnız kalmamaya çalışıyorum ama nafile. Eve gelipte o odaya girdiğim an yaşanan herşey siliniyor aklımdan ne kadar sorun varsa ne kadar dert varsa bir bir gelip oturuyorlar yanıma. Kronikleşen bu halim aslında bana uymuyor. O kadar çok arkadaşım varki çevrem o kadar kalabalık ki ama kimse anlamıyor sanki sevdiğim insanlar hep bir duvarın ardında kalıyor. Biri zamanında bana 'bazı acılardan tek başına geçeriz kimse istesede yoldaş olamaz.' demişti sanırım böyle bir durum bu. İçim hergün biraz daha parçalanıyor hergün biraz daha kuraklaşıyor. Ne zaman yaşamak için bir dal arasam elime hep kurumuş parçalanmış çerçöp geliyor. Oysa hayatımda öyle değerli öyle anlayışlı insanlar varki takdir ettiğim,cok sevdiğim ancak dediğim gibi hep bir duvarın arkasındalar sanki... Kim bir adım yaklaşsa engellerime takılıyor sonra oturup yalnızlıktan şikayet ediyorum. Ben kendime olan inancımı yitirdim sanırım bu yüzden kime değse ellerim kırılacakmışım gibi hissediyorum. Oysa güçlü,zeki diyorlar benim için. Kocaman bir yalan öyle aptalca şeyler düşlüyorum ki hep havada kalıyorlar. Bu yüzden en büyük hayalim hep kocaman bir ev ve yalnız bir yaşam. Hayaller pembe olurdu değil mi ? Hayata dair somut hedefler zerre kadar ilgimi çekmiyor meslek hayat ekonomik özgürlük hiç biri umrumda değil. Ama ne yazıkki olmak zorunda bir filmin repliğiydi 'Delirmek bile zenginlere özgü bir lükstür.' diye... Herşeyin paraya endeksli olduğu bir alanda parasız hayat düşlüyorum ve çok iğreti kalıyor düşlerim. Herkesin bir amacı var, kendimi ne kadar sunarsam önlerine o kadar seviyorlar,o kadar ilgileniyorlar oysa kim olduğunuzla alakası bile yok. Belkide ben çok abartıyorum. Anlatıyorum insanlara konusuyorum onlarla sadece bakıyorlar sözlerim duyulmuyor hep bir parça 'düşünme bunları' alıyorum onlardan hepsi bu. Sanki bu devrin insanı değilmişim gibi ve sanki bin yıldır hayattayım gibi... Her neyse anlatmak yine bir işe yaramayacaktır. Birde buna şarkı ekleyelim; [DM]xaolyn[/DM] |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. Sanki sen aldın eline çekici, Camdan döşenen o mavi yüzeyi paramparça ettin. Suç senin değil bir cama aynayla baktın, başka gözlüklerle baktın gözlerinle değil Ve bambaşka görüp tuzla buz ettin. Mârâ. |
-ş. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] O hep uykusuz gözlerin,kıpkırmızı gözaltların,alnındaki incecik çizgi,dudağının kenarındaki o küçük kıvrım, dudaklarını hep yayvan bir kalp gibi yapışın, uzun uzun parmakların, güzel ellerin, mis gibi kokan boynun,dirseklerindeki ateş, bir şeyler anlatırkenki telaşın... Kızdığında/kırıldığında içine atışların, Birayı hep sağ elle tutuşun,içişin. Ne zaman cin içsen yüzünü hafif buruşturuşun... Sabahları uyandığında hep ' ne oluyor, neden uyandım ki' sızlanışların... Çok saçma,absürd şeyleri büyük bir komedi olarak algılayışın,o muzurluğun. Hayata hep bir umut besleyişlerin, ,insanlardan bir parça nefret edişin... Ve hayatta herkesin ' tek başına ' olduğunu kabullenişin... O gün elimi bırakışın... Gidişin... Bir insanın, bir insanı yavaş yavaş fethedip, aniden düşmana teslim edişi gibiydi... Beraber büyüdük, yalnız yaşlanıyoruz... Hepsi bu. Mârâ. |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. Hiçbir yerde kalamam demiş Özlü, gitmek gitmek gitmek demiş.. Pavese 23 geç bir yaş değildir yeniden başlamak için hayata demiş... Binilecek bisikletler, gidilecek yerler, görülecek gün batımları var-mış.. Ben ifade edemem onlar gibi acımı, hayattan bıkmışlığımı.. 20 yaşındayım ve insanların arasında nefes almakta zorlanıyorum. Problemim bu, beni yargılamalarından ölçüp biçmelerinden, birilerini yargılayıp ölçüp biçmekten yoruldum. Her şeyi kafamda kurgulayıp yaşayıp bitirmekten yoruldum.. Başlamadan, vazgeçmekten. Onlar gibi olmaya çalışmaktan yoruldum demeyeceğim, aksine onlardan biri olduğumu görmekten yoruldum. Kendimi onlar gibi davranırken yakalamaktan, buna şaşırmaktan hem istemeyip hem bunları yapıyor olmaktan yoruldum. İmrendiğim insanlar var, kaçıp kurtulmuş olanlar. Sevip,inanıp sonuna kadar gidenler. Ben yapamıyorum, hayır cesaretle bir ilgisi yok bunun. Bu dünyaya kanmışlıkla alakalı. Ben insanların arasında varolabiliyorum, işte en acısı bu. Yapabiliyorum, onlar gibi oluyorum. İçimdeki tüm sesleri susturup, onlarla sokaklarda kusabiliyorum, paralarıyla oynuyorum, tabularını benimsiyorum. Oyunlarına katılıyorum.. İşte en acınası olanlar; bunlar. Dayanamadığım, toplumun dışımda oluşturduğu benlik. Kendilerine benzeyen bir yanım var. Var ettiler, içimdeki yok oluyor. Koruyamıyorum. Sadece seyirden ibaret günlerim. Her anı, ölüdür. demiş Özlü birde, Geçmişi öldüremiyorum, zihnimde sürekli canlı tutuyorum unutmayarak. Her gün defalarca geçmişi yeni baştan yaşayarak canlı tutuyorum. Bıçaklarını kendi yapan bir katilim ben, maktûlüm her daim kendimim. Giz/Mara. 23/04/2011 ---------- Bittiğine dair masalları şu an burda anlatmayacağım. Çok sayıkladım ben o acıları. Zamanı değil şimdi, kişiye yanmaların. Ben mutsuzum senin yüzünden değil sana giydirdiğim tüller yüzünden. Orasından burasından kesip üzerine oturttuğum hayaller yüzünden. Kafamda kurup sana adapte ettiğim için. İlk zamanları hatırla, üzerime titreyen,uğruma kendini paramparça eden adam nerdesin ki ? Ah pardon zamanın o kısmında öldürmüştüm di mi ben seni ? Attığın nutuklar yalan çıktı.. Üzgünüm ama denedik bak nutuklarının gerçekliğini denedik ben seni öldürdüm sende kendini toparlayıp gittin. Aklının kücük parçaları dagıldı burda kaldılar arada dönüyorsun toplamaya ama geldiğinde gördüğün manzara 'boşver' dedirtiyor sana yanlış mıyım ? Bu sefer değil. Kaç gece ağladın, ben umarsızca uyurken.. Kaç kez herseyi silip sabaha hiç bişey olmamış gibi uyandın. Ben dağ kılıfına bürünmüşken sen tavşan halinle küserdin. Bilir miydim ? Hiç sanmıyorum. Sonra Akıllandın(!) zora gelince sıkıştı kalbin, nutukların sustu, fedakarlık oyunun bitti. Alamadın, alamadıkça da vermek istemedin. Hadi gel yine hatırla sen dilinden adımı düşürmediğin zamanları, sabahları zor ettiğin zamanları birde bak aynaya şimdi. Oku bunları tüm suçu ne de güzel sana yükledim. Eğreti de durmadı hani. Neyse kendimi kötü hissediyorum sana dair yazınca. Ama yazmak istiyorum. Evet sana köpek gibi davrandım cok sey yaptım gitmekte haklıydın. Ama o attığın nutuklardaki kadar yapmadım. Buna rağmen gittin. Gittiğin zaman pek umursamadımda. Geri geldiğinde sindiremedim 10 ay sonra karsımda görünce hersey vurdu yüzüme tamda yalnızım derken.. Sen ne yaptın intikam alırcasına masallar anlattın yine ve sonra kötü davrandın acı cektirdin belki ihtiyacım vardı acıya sustum cektim. Ama şimdi son. Bak ben gidiyorum senin haberin bile yok. Neyse sana dair yazmak istemiyorum. * * * * * * * Gelelim bana. MUTSUZUM. Değiştirmek içinde hiiiç çaba sarfetmiyorum birde öyle rahatım yani. Şimdi gördüm gökyüzü cok tatlı ucuk pembe gibi güneş batıyor çok hoş görünüyor :) Kalktım resmini cekecektim ama cektim hiç pembe gözükmüyor resimde halbuki pembe gibiydi hemen tepenin üstü resimde cıkmadı :hıh. Neyse bana geri dönüyoruz. Öyle bir depresiflik var ki. Klasik bir cümle kuracağım şimdi 'Herkesin sevgilisi var çokta mutlular ben nerde hata yapıyorum' işte böyle ama durum hiiiç kınamak yok bu cümleden ötürü. Biri sevse ya beni. Böyle ama çok.. Her halimi kötüyken bile hastayken huysuzken şımarıkken her halimde sevse bende onu öyle sevsem hiç utanmasam ondan herseyini sevsem dünyayı onun için değiştirebilecek gibi hissetsem. Çok yalnız hissediyorum kendimi. Eksik gibi yarım gibi birşey varmış dolduruyormuşta şimdi gitmiş gibi. Çok iyi dostlarım var benim o yönden şanslıyım. Her zor zamanımda iyi zamanımda yanımda olan cok seven cok sevdiğim dostlarım var. Ama eksik işte birşeyler mart ayına girmiş gibi hissettim kedivari tavırlarımdan. Bu aralar böyleyim. Geçer herhalde bir süre sonra. Doğru insan nerdeysen gelmelisin bence artık. Buralar; bu şekilde daha fazla durmaz böyle sağlam. Giz/Mara 19.07.2008' |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. Gri,karanlık temalı bir öykü daha. Bir perde daha kapandı.Güzel miydi ? Beğendiniz mi bu dramımızı ? şimdi yeni oyunlarımız başlayacak,oturun beyefendi yerinize bunu izlerken kendinizi bulacaksınız,evet bundan eminim. Hikayedeki adam siz gibi keskin gülüşlü,o da yaralamış kızı, bakın bakın nasılda umursamadan güzelce gidiyor,nasılda güçlü görünüyor değil mi ? Kendinizi dışarıdan görmek nasıl ? Yo,lütfen üzülmeyin; giderken hiç üzülmemiştiniz ya şimdi üzülmeniz yersiz. Ya demek siz kalanın haline mi üzüldünüz? Şimdi mi farkettiniz ? Ah beyefendiciğim, o zümrüt gözlerinizi nasılda yummuştunuz oysa giderken,kirpiklerinizin arasından bir damla yaş süzüleceğini düşünüp son anda bile aldanmıştı ardınızda kalanınız. Demek siz sadece hızlı yürümek için kapamıştınız gözlerinizi. 'Su gibi git' niyetiyle dökülmüş olmasada ardınızdan gözyaşları siz su gibi gitmiştiniz hızlı ve iz bırakmadan. Aynı bu dramdaki adam gibi sizde mi anlamamıştınız gittiğinizi ? Çok ilginç. *Giz. |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Okursun, izlersin nasıl güzel sevmiş, seviyor. Yüreği nasıl hüzünden burkulmuş, gözünde bir damla yaş, içinde ince bir sızı var, başı yastıkta hep ağır bilirsin. Ama bir şey yapamazsın, çünkü aşkın acısı tek başına yaşanan acılardan, kimsenin hafifletemediği ve azaltamadığı bir acı. Üzülürsün onun için, O’nu kıskandığından daha çok ona üzülürsün. Çünkü sevgi yanında şevkati getirir, istemeye istemeye dilinden ’ keşke kızda ona dönse, böyle üzülmese artık..’ dersin. Dersin, diyeceksin elbette her kadın gibi sevdiğine önce yâr sonra anne olma niyetindesindir. İçinde ona duyduğun sevgi ve şevkat önce onun senin yanında olmasıyla değil mutlu olmasıyla ilgilenir. Seni artık sevmediğini, belki hiç sevmediğini, unuttuğunu, bir başkasını çok sevdiğini, yastığa başını koyduğunda gözünde o hayalle incine incine uyuyakaldığını, bir şiirde/şarkıda ona hüzün biriktirdiğini, tüm bunları kabul edip ’ keşke kız da geri dönse..’ demek hiç de kolay değildir. Ama diyeceksinizdir, ne kadar bencil, kötü ve ruhsuz olduğunuzu düşünsenizde sanırım gerçekten anne olana dek sevdiğimiz adamları hep evlatlarımız da belliyoruz.. Çok özledim çocuksu telaşını, zekanı, hayatla dalga geçişini, beni kırmak istememeni.. çok özledim. Şimdiyse karşında gurursuz biri gibiyim sanırım, beni kırmaktan çekinmiyorsun artık farkındayım. Hatta bilakis bazen kırmaktan zevk alıyorsun. Ağlattığını biliyorsun, susuyorsun. Bende susuyorum, gözüm üstünde.. İzlemek çok yorucu çok yaralayıcı, ama vazgeçilmiyor. Bir saatlik yol uzağımdasın, sanki aramızda yüzyıllar var, yüzyıllık uzaklıklar.. Ömrümce bir daha asla sana dokunamayacağımı, seni göremeyeceğimi, beni sevmeyeceğini, saygı duymayacağını ve özlemeyeceğini bilmek çok üzücü. Böyle işte, sen O’nu çok seversin, O bir başkasını.. Diğeri bir başkasını.. Ben kavuşamayacağımızı ve bir daha beni o kadar sevemeyeceğini biliyorum, ama onun seni çok sevmesini, geri dönmesini, mutlu etmesini can-ı gönülden diliyorum. Hüznün çok keskin, seni çok kanatıyor görüyorum, içimi eziyor hüznün.. Giz. 2011’ - Acıyla geçtigim yoldan geçiyorsun izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma… .Birhan Keskin |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. Gamdan dağlar kurmalıyım Kayaları kelimeler olan Kırk ikindi saymalıyım Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından Baştan ayağa ıslanmalıyım Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım. |
Cevap: Mârâ / Yâr'a. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Herkesin intihar etmek için iyi bir nedeni vardır. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:59. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk