![]() |
Yokluğun.... Yokluğun... Yokluğunda uzun uzun yazmaya başladım. Pencerenin önünde saatlerce oturup, gelip gidenlere daldığım zamanlar oluyor. Gidişini unutamıyorum. İçimdeki boşluğun iliklerime geçişine seyirci olup, izliyorum. Her şeyden, herkesten uzaklaşan kopuk bir ruha yataklık ediyorum. Eskiden de severdim yalnız olmayı, ama şimdi, daha bir hoşuma gidiyor bir başına kalmak, yaşamak. En iyi kendime ifade ediyorum kendimi. .. Kendi filmimi yazıp, yönetiyorum. Tek kişilik bu oyunda sensizliği ve yalnızlığımı anlatıyorum. Bir rüyanın içinde uyanır gibiyim. Gerçek hangisi, ben nerdeyim çözemiyorum. Sen de yoksun... İçimdeki boşluğun derinleştiği gündü gidişin. Gitme diyebilmeyi her şeyden çok istedim. Ama, söyleyemedim. Küçük hayallerim vardı büyük umutlara gebe kalan. Düzgün, koca adamdın sen, bense hiç büyümek istemeyen bir çocuk. Aslında senin gidişinle değişti her şey… Yokluğunu kaldıramayacak kadar büyüdüğümü fark ettim. Oysa büyük olmak can yakıcı duygulardı benim için. Bundan iyice emin oldum. Kuşkusuz artık gelmeyeceksin biliyorum. Kalabalık, en tenha köşelerde yakalıyor şimdilerde beni. Sensizlik darbe üstüne darbe indirirken, gelişigüzel duygulara demir atıyorum. Düşüncelerimi karıştırıyorum. Karışıyorum. Hep aynı duygular etrafımda dönüyor. Alışkın bir eda içinde yere çivileniyor ayaklarım. Kaçmak istiyorum. Kaçamıyorum... Yalnızlık benden kalabalığa bulaşıyor. Kendimi bırakıp, duygularımı salıveriyorum sokağa. Her yer gözlerim değdikçe grileşiyor. Sensizliğe tahammül gücüm gün ve gün zorluyor düşüncelerimi. Çıkıp gittiğin anı düşlüyorum tam orta yerinde evimin. Kapıya dokunamıyorum. Sadece sen varsın orada, bakamıyorum. Gidişine ortaklık eden kapım yalnızca yokluğuna açılıyor... Aramıza kapıdan başka her şey giriyor. Zaman giriyor, ayrılık, özlem bir de sensizlik. Kalan son gücümü çıktığın kapıyı kapatmak için kullanıyorum. Sessizliğin içinde buluyorum artık seni. Ruhumdaki tüm duyguları boşaltıyorum kapının arka yerine. Bıraktığın yerdeyim hala. Her gün gidişini yeniden izliyorum. Üzerimde ince yorgunluğun, yüreğimde külçe ağırlığınla duruyorum.... Yokluğuna alışamadım. Ancak, bu şekilde yaşamaya çalışıyorum... --- Alıntıdır |
Cevap: Yokluğun.... Sana gitme diyemediğim zaman; bir yanlızlık resmi çizildi önce. Sonra hafiften bir rüzgar esti, üşümeye başladı ellerim senin yokluğunu hatırlatırcasına. Bir buruk ses vardı hala kulağımda sevda türküleri söyleyerek rüzgarın uğultusuna karışan. Sessizce sallarken elimi ardından bir küçük tebessüm belirdi yüzümde bu son vedaya aldırmayan... --- Alıntıdır.. |
Cevap: Yokluğun.... denize acildim sevmeye sevilmeye anladim sevmek gibisi yok; kim anlar sevdanin dilinden kim korkusuzca suzulur acik kapilardan iceri, kim kirar zincirleri, kim sever, kim durust, kim acik, kim asik olur pervasizca..oyunsa bu evet bir ask oyunu, kim bilerek ve isteyerek acitir canini..ben atesle yanilan aciyla sevdim.. yagmura soyundum yavas yavas yagar diye damlalarda yuzmek gibisi yok ; dunu unutmadan bu gunu yasayabilmek, bir hic olmadan sevebilmek..bir bir hatirlayabilmek soylenmis tum sozleri, dokunamadan dokunabilmek, aşk/sevda sanipta mayin tarlasinda yurumek kimin harci. kimin harci birakip gitmek, hemde severken gidebilmek.. yoklugum varligim bir, dunum yok yarinim sir; elde var aci, sevdali omrumun bedeli bes para etmedi odedim.kapini calan o hic tanimadigin, hic kimse kadar hic'im. gormedigin kadar gorulmez, duymadigin kadar duyulmazim iste..ben saklambac oynarken bulunma korkusunun heyecaniyla sevdim.. anlattikca usuyor, anlattikca isiniyor yuregim, senli dort mevsim, zaman senden sonra benden once. akrebe kus yelkovan, saniyeler sasirmis, aylardan sendeyim..saatim desen sana gec...yanarak, yikilarak, varliginda yok olarak.. --- Alıntıdır.. |
Cevap: Yokluğun.... Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... "Üşüme" diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... "Özledim" deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya ... Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum... Seninle suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak, saçlarının kokusundan öpmek, içime çekmek ve serin soluğundan içmek, sana sarılmak, kucaklamak, uçmak isterdim… Ama nafile, aramızdaki bütün yollar kapalı... Bütün dallar kesik... Yokluğun buz gibi soğuk... Üşüyorum... Yüreğim de donmuş sanki. Gözlerimde... Ateşler içinde bedenim... Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar... Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde, ağrılı şiirler topluyorum gecelere şimdi... Bilirim, sevmek ve özlemek bir ateşe dokunmaktır; yakmaktır yüreğini yangınlarda. Ama ben üşüyorum. Yokluğun buz gibi soğuk. Yakacak bir şeyimde yok… Ağlıyorum, buza dönüşüyor gözyaşlarım… Ağlıyorum, akıp gidiyor gözyaşlarım çağlayanlara… Bakakalıyorum ardından çaresiz… Ah! bir el olsan dokunsan alnıma, okşasan saçlarımı bir anne şefkatiyle.. Geçerdi ağrısı başımın, geçerdi biliyorum... Bir gül olsaydın bahçemde, koklasaydım nefes nefes, çekseydim içime derin derin... Bir göz olup baksaydın gözlerime, çekip alsaydın içindeki hüznü... Ah! bir bilsen nasıl sevinirdi yüreğim, nasıl sevinirdi dudağımdaki gelincik, kapımdaki akasya... Susuyorum artık derin derin... Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi... Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya, anlatmaya anlaşılmaya... Oysa ne çok istiyorum, tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı, hicranımı bir tılsımla... Yüreğim kanrevan, dikenler acımasız, ayaklarım kırık koşamıyorum artık doruklara, menzil uzak... ---- Alıntıdır.. |
Cevap: Yokluğun.... kumların sahilden denize hızla sürükleniği zamanda gel sevgili...bir ateş,bir gitar sesi duyduğunda...yıldızların dilek tuttuğu zamanda gel.öyle bir geri gel ki...dönmek,kopup gitmek kolay olmasın.herkesin bilmediği gibi bil beni ve hiç sevmediğin kadar sev...öyle bir şey söyle ki bana,bu bizim sırrımız olsun.göz yaşı saflığında bir söz olsun kelimelerin.çünkü ben seni hala çok seviyor,özlüyor,bekliyorum. sensizliği anlatmak istedim herkese.nasıl bir şey olduğunu sordular bana.dedim ki:çığlık çığlığa sessizlik sanki.haykırışlarımın duyulmadığı bir zaman bunalımı bu.anlamadılar,anlamadı kimse...ben sizi anlıyorum,dedim.çünkü seven analar benim dediklerimi,bir de gönül adamları...teselli etmeye çalışmayın,dedim.zira sıradan yalanlara karnım toktu.beni bir tek sen avutabilirdin.hoş...sende zaten buralardan çok erken gittin. yalnız birinin yavaş yavaş tükenişini görüyor şimdi insanlık.sebebini bilmedikleri bir bitişe komplike senaryolar yazıyorlar.bilmezler ki bunun adı sevgi,bunun adı aşk,adı sevda...gelir,geçer unutursun cinsinden bir yara değil bu.yaram sevdam,yaram ayrılık...bilmezler ki sensiz geçen her günümün yalnızlık adını aldığını.en iyisi yine susmak,ruh girdaplarında kaybolmak...yoksa... şimdi sen yoksun ya... mevsim temmuza gelse ne yazar... ya da tenim yansa, avuçlarım terden ıslansa neye yarar... sen yoksun ya... boşver gitsin,aldırma... --- Alıntıdır.. |
Cevap: Yokluğun.... Saymadım. Kaç yıl geçti aradan... Ben her günbatımında bu ağacın altındayım. İçiyor, kızaran ufukların ötesini gözlüyor, senin geri dönmeni bekliyorum. Sensiz hüzün dalgaları vuruyor, bu sahile. Sensiz yaşam boş. Benim gibi bir bekleyen daha var. Her akşam kulübesinin önünde oturur. Her akşam aynı şarkıyı dinler, taş plaktan. ''Beklerim hergün bu sahillerde mahzun böyle ben, Gün batar, kuşlar döner, dönmez bu yoldan beklenen...'' Neden bekletiyorsun? Niçin gelmiyorsun? Söyle. Neredesin sen?.. --- Alıntıdır.. |
Cevap: Yokluğun.... Seni en sona saklamıştım... Varlığımın ve yokluğunun sonunda söylenebilen tek suskunluktun sen... Ömrümün son demlerine yakışan son sözdün. Ben seni hiç söylemeyecek, yazmayacak, anlatmayacaktım... Bir sır olmalıydın duvarımdaki suretinle yalnız benim aramda. Sandallara gül.... gül doldurmalıydın ve bir bir tutuşturup denize salmalıydın ben sonlardan sana selam edince... Uçurumlar eşiğinde dururum bir an. Yanık bir türkü olur dudaklarımda; eski, çok eski bir gülüş gibi kalan.. Geçtiğim ve belki de geçmediğim o yollardan yeni aşklar gelir şimdi çığlık çığlığa... Elleri titrer hasretin vuslatların koynunda.. Bir ben böyle ne diyeceğini bilmez kalırım ortalarda... Bir ben böyle bunalmış, bıkkın... Turuncu balkonlu evlerin pencerelerinde yine her mevsim taze çiçekler kalsın.. Bana düşen son suskunluk, bana düşen son yalan (da) burada denize hiç kavuşamamış nehirlerin kederi ile yaşansın... Kaçınılmaz yokluğumun kıyısından ben şimdi dünyada benden hatıra bilinecek olan son sözleri yazdım. Sana adanmış bir yürekten başka neydim? Var olmayan sana yana yana yokluğumun girdabına kapıldım.. Ah! Aşk! Bu mudur hep senin alınyazın! Şiirler, okunmaya vakit bulunmamış kitaplar baş ucumda duran... Çantamdaki bahar.. defterlerin arasında unutulmuş güller, postada mektuplar... Hepiniz hoşça kalın! Uzakta bir şehrin ıssız kaldırımlarında unutulmuş, ayaklar altında yıpratılmış onurlu hatıraları aşkın... ahh dalları ağaçların... Dalgaların selamını dallarda serçelere getiren yanlış rüzgârlar da bu matemli sessizliğe katılsın... Ve bir gül olsun yangınlardan arta kalan! Bu şehir yansın, hiç acıma! Ve ardımdan yalnız cevapsız sorularım ağlasın... Sevdamın adı, Kaderde saklı, Kalsın! İşte sana son sözüm bu, Sen benim tek yalanımsın... Katiller, faili meçhul ölüler, intihara meyilli şiirler ve şairler Hepiniz hoşça kalın! --- Alıntıdır.. |
Cevap: Yokluğun.... Bir gün sende seveceksin.Belki mutsuz olacak, ağlayacaksın.İşte o gün, gözlerinden yaşlar süzülürken aklına ben geleyim.Bende çok ağladım..Karanlık odalarda bir başıma.Issız sokaklarda çok dolaştım..Amaçsız, şuursuzca nereye gittiğimi bilmeden.Kaldırım taşlarını saydım tek tek.Zaman geçmek bilmedi.. Bu şehirden kaçmak istedim.Ama yapamadım.Biliyordum nereye gidersem gideyim, yüreğimde senide götürecektim.Sevgiden kaçış yoktu..Başka bir şehirde doğan güneş, silip atmayacaktı seni yüreğimden.Bilseydim öyle olacak, giderdim uzaklara. Aynalara bakamaz olmuştum.Kendimi tanıyamıyordum çünki.Yüreğimdeki acı yüzüme yansımış, aynadaki ben değildim artık.. Yolumu bulamadım aylarca kendimi bilmeden yaşadım.Bazen duruyor düşünüyordum.Neredeyim, ne yapıyorum...Cevabı veremeden o sonsuz, karanlık boşluğa geri dönüyordum..Bazen çıldıracak gibi oluyordum..Sanki dünya üzerime yıkılmış, o ağırlık altında ölüyordum acıdan..Hasretini taşımak çok zormuş anladım.. Suçlu kimdi peki..Sevgimin büyüklüğünü anlamayan, sen mi?..Seni bana çok gören kader mi?Yoksa seni bu kadar çok sevdiğim için ben mi?...Kim di suçlu... Değer miydi peki?...Sevgi için bu kadar çok acı çekmeye...Bunun cevabını kim verebilmişki ben vereyim..Koca dünyaya sığdıramadığım sevgimi, minicik yüreğime hapsettim sayende..Kapattım kapıları..Bir gün gelmek istersen eğer, o kapıyı ancak sen açabilirsin her şeye rağmen.. Çünki asla yerine bir başkasını sevemem..Sevgilim... --- Alıntıdır.. |
Cevap: Yokluğun.... Inanmasan Da Biliyorsun Herhangi birsey beklemiyorum kelimelerim karsiliginda... Kelimelerden dahi birsey beklemiyorum, hissettiklerimin tercümani olabilmelerinin haricinde... Neden... Nedenini benden daha iyi biliyorsun... inanmasan da biliyorsun... Ben iyi bir tiyatrocu degilim... Ben iyi bir yalanci da degilim... Hissettiklerimi birbirinden ayirmayi becerememis olmamin sebebi çok fazla olmalari sana dair... Birbirine sarmas dolas dügüm olmus 7 farkli yün yumagini birbirinden ayirmayi denedin mi hiç? Hiç beyaz yün yerine siyah yünü çektigin olmadi mi? Ben bunu yaptim... Ve bedelini sen ödedin... Elimde 7 yumakla geride kaldim... Onlarla oynayabilecegim oyunlari paylasabilecegim kimse olmadan, 77 yumakla uzaklasmani izledim uzaktan... Ve arkami döndüm... Bos bir sokakta kendi adimlarimi dinledim, rüzgar gecenin karanligini dagitmaya çalisirken... Aslinda hersey ayni, isikta da olsa karanlikta da olsa... Sadece farkli görünüyor insan gözüne... Aslinda her adim bir öncekinin aynisi; Sadece ayaklarin altinda ezilen yolu degistiriyor insan fikirlerinin arasinda... Atilan her adim, bir öncekinden biraz daha yavas... Gittikçe yavasladi zaman... Gittikçe gidememeye basladim... Geride birseyler kalmis gibi... Konusulmamis, kapanmamis birseyler var gibi... Yoksa neden islansin gözler, geçen her saatte biraz daha... Neden burkulsun insanin içi zaman geçtikçe... Neden uçussun etrafta korku yumaklari daha fazla kirmaya dair... Ve neden bir baraj olup önünü kessinler akmak isteyen kelimelerin... Sana, beni gülümseyerek hatirlayabilecegin anilar birakamadim... Veya siyah yumaklar, agir geliyor dudaklarina; asagiya çekiyor onlari... Oysa ben odama girip kapiyi her kapattigimda, duvarima sana dair astigim seylere bakiyor ve bir kez gülümseyebiliyorum kendi içimde... Bunca zaman sonra bile... Bana hediye ettigin melekler zaman zaman yüzlerini, zaman zaman sirtlarini çeviriyorlar... Ama... Artik o kadar parlak degil sanki isiklari... Atesböcekleri dolusmuyor artik etraflarina... Orada durup içime birseyler katmiyorlar artik... içimdekilerle hayatta tutmaya çalisiyorum onlari... Beraber sevdigimiz kediler ise hala eskisi kadar sevimliler, herhangi birseyden haberleri yok gibi sanki... Bütün bunlari neden yazdigimi merak ediyorsun... Senden ne istedigimi merak ediyorsun... Artik senden herhangi birsey isteme hakkini kendimde göremiyorum ne yazik ki... Sadece çok, çok üzgün oldugumu bilmeni istiyorum... Seni kirdigim her kelime için... Sana aci çektirdigim saniyelerin her biri için... Hayatina girmesine yol açtigim bulutlarin her bir zerresi için... Canini yakan gözyaslarinin her bir damlasi için... Birseyler söylememi istedigin zamanlardaki suskunlugumun her ani için... Sicakligima ihtiyaç duydugun haftalardaki soguklugumun her bir günü için... Duygularimi incelemekten daha önemli herhangi bir isim olmadiginda baska seylerle ilgilendigim her bir dakika için... Sana ayirabilecegim zamanin baska yerlere harcanmis her bir zerresi için... Ve tesekkür ederim... Kedileri, melekleri ve seni hüzünle de olsa hala içten bir gülümsemeyle hatirlayabildigim için... Ve beklenmedik bir zamanda dökülen bu kelimelerin kendi içten ve mahçup gözyaslarimla islandigini bilmeni istiyorum... Ve bilmeni istedigim birsey daha var... Ama onu zaten biliyorsun... inanmasan da biliyorsun... --- Alıntıdır.. |
Cevap: Yokluğun.... İşte karşımdasın. Başımı kaldırıp sana bakıyorum. Bakışıyoruz. Gözlerinin koyuluğuna vuruluyorum. Karanlığında apaydınlık oluyorum. İçime serinlik veriyor varlığın. Gözlerin anlamlı, gözlerin ılık, gözlerin taze, gözlerin gözlerim oluyor, gözlerim gözlerin. Bakışlarında tüm dünyanın güzelliği okunuyor. Bana tüm dünyanın güzelliğini verseler senin gözlerinin güzelliğine değişmem. Gülümsüyorsun. Dudaklarındaki tebessüm tüm yüzüne yansıyor. Gözlerine de tabii. Bu tebessümle yaşama tekrar doğduğumu hissediyorum. Susuyoruz bir zaman. Sana bakıyorum, seni görüyorum. Vazgeçiyorum sözcüklerden. Sözcükler bu anı bozabilir diye korkuyorum. Konuşmuyorum. Seni seyrediyorum. Senin başını eğip te düşündüğün bir zaman. Düşünceliliğinde seni seyrediyorum. Geldin, geldin işte. Geldin ve gecemin yalnızlığını böldün. Gecemin güneşi oluverdin... --- Alıntıdır.. |
Cevap: Yokluğun.... Kirpiginin ucundan... Kirpiginin ucundan tanırım ben aşkı.. Ve kirpiginin ucundan tanırım seni... Bugun de aramıcaksın biliyorum....sana dair bir nefes yok havada...gözum telefonda, sesin gelmez kulagıma..kavuşmak yangın sesiyle çaglar cigerimde...sesini duymak çekilen suların acılarını siler belkide...çıkmaz bir limanda dolanıyorum...kimden sormalı bu huzunlu keman sesini..bilemem..yıldızlar kuskun kederlerde demlenir.. rakı,beyaz leblebi,bi de gözyaşı..hangisi daha beyaza boyar aşkımı! herşey sır..ve herşey aşk beyazı yalanlarda..... Artık yanmaz okyanus mavisi geceler..gözlerin ümitsiz bi aşk yeşiliyle bilinmez bi kentte dolanır..ben senden de beter..hırçınlıgım umarsız denizlere uzar giderde..seni yine bulamam...ufuk çizgısı olmayan bu sabahsız şehirde..yaşamadan atar kalbim... mutluluga bu kadar yaklaşmışken..şimdi herşey dibi gözukmeyen suskun deniz kıvamında..kuskun,solgun,yalnız bi his, umutsuzluk olup oturur içimde...seni çagırıyorum gul bahçemin yalnızlıgına..kavuşmamıza...hadi korkusuzca atla denize..gel bana...denizi gözlerinle boyayıp gel üskudardan kollarıma....yuz yuzebildigin kadar..kulaç kulaç aç önumuzu... ey bogazın mavibakışlı şiiri gel artık yanıma..hanı o cocuklugunda dalgaları yırtarak yuzdugun gibi...bogazı ezerek,meltemlerden sıyrılarak,gel kolarıma..sana bu kadar yaklaşmışken..bi adım daha at bana...yık engeleri..kavuşsun ruhum aşkına...ama olmaz...gelmezsin biliyorum..sen beni öyle çook seversin ki...işte sırf o yusden gelmessin..denizin bahar kokan yapralarına..gurbette unuttugun nefesime özlemine, gelmezsin sen..kavuşmamızı umursamayan sarhoş gecelerine..rakı kokan guzel sözlerinin hatrına bile olsa inanmıyorum...yuregındeki sevgiye...gurbetteki sevdana inanmıyorum artık...... gözum telefonda hala...seni bekliyorum.. ama...aramıyacaksın biliyorum... Kavuşmalar hangi tarihe ertelendi bilen yok...bugulanan araba camından bakıyorum dışarıya...ne bir yol ne da sana dair bi iz var bu diyarda..hasretin kimin yoluna yolcu, kimin yol ayrımındasın...anlamanın mumkunu yok...agırıma gidiyo bu bilinmezlik.. yollara düşüyorum..son bakışın gölgem olup beni izliyor yıne..oysakı,ben aşkının hiçbişeyiyim...varlıgım yoklugum anlaşılamaz hayatında...olsam olsam kimsesiziyım kalbinin..kendi kendime yaratıgım bi ruyanın buyusunde uyur gecelerim...ben aşk bilirim seni...ama benim aşkımı duymaz sevdan..ellerinde kar olup eririm sadece.. kapıyı çalsamda duymazsın yuregımın beklemelerini..sen mutlulugumuzu ertelersin hep.. yarından sonraki kumral gecelere...sevgi neydi diye bakar kaldımlardaki solugum...gözlerime dogan aşkının..içime işleyen mavisi rehin kalır bende..bu kentte çocuklar sokaga çıkamaz artık...çocuk parkları yapayalnız bakar dunyaya.. yagmura terkedilmiş ıslak banklarla konuşur salıncaklar...herşey kimsesiz...ve mechul bi karanlıkta...ne cınarlarda yaprak..ne de çimlerde yeşil bi umut... alnının yazısı kimin dudaklarını öperde,susar böyle...çocukparkının oyuncakları, terkedilmiş baharlara...oysa guneşli gunlerde.. kırmızı salıncakların kanatlarında sallanırdı çocuklar..kaydıraktan kumlara düşen şımarık çıglıklar duyulurdu taa en uzaklardan.. o zaman baharlar öperdi dudaklarımı.. yuregın yuregımde bahar ılıklıgıyla.. düş bahçelerinde dolanırdık seninle...çocukparklarındakı çocuklar kıskanırdı mutlulugumu..şimdiyse kapkara bi kış var aramızda....unutulmuş bi cocuk parkında bulurum kendimi..kaderimi...bomboş bi parkın en sızı kalbiyle oturururum bu bankta...sen yıne yoksun yanımda...ayrı şehirlerde..ayrı yollarda..unuttugun sevgim....terkedilen çocuk parkının, silinmez buruklugunda saplanır karnıma..sen bilmezsin bu parkı...dunya bile bilmez bu isimsiz parkı...içimde derin bi gurbet sancısı....kimsecikler göremez yalnızlıgımı...ceplerimde durur..sadece senin ellerininin sıcaklıgını tadan...yapayalnız ellerim...kim anlar bu çocuk parkında telefonunu bekledigimi..kim anlar yuregımın efkarlı şiirini..bu çileyi....çagırsamda gelmezsin..gel desem de gelmezsin biliyorum....beni çook özluyosun ya... kavuşmamızı istiyosun ya....sırf o yusden gelmezsin sen...tek başıma oturur ellerim,bu terkedilmiş parkta... dilimde şiir yorgunu bi mısra...gözlerim seni arar.....ama sen beni öyle çook özlersin ki..mutlaka gelmezsin bu yanakları üşümüş..eylul bakışlı parka....aşkına inanmıyorum..sevgine inanmıyorum..hele bi de özluyosun ya...ona hiç inanmıyorum...gözum telefonda hala....bakıyorum ama...aramıyacaksın biliyorum..... Korkusuzca çaglayan dalgalar kumlara kavuşur Akdenizde...tıpkı onlar gibi yıkmak engelleri..sevginin gucuyle kurşunlara dizmek özlemleri...zamansız mekansız med cezirleri geçip...meydan okumak okyanusa...ve kavuşmak sana...kavuşmak aşka.. biçare bi dilek olur sözlerim..bizi kurtaracak deniz fenerini göremem sözlerinde... sana uzattıgım elim boşlukta kalır...sen beni çook seven bi ayaz olursun kara kışlar gibi...ellerim düşlerimde bile üşür...sevgi harman zamanı aglar bu parka... umursamazsın yuregımı....gunlerce aramaz sormazsın beni...sen beni çook seversin..coook...guneş hapsolur mapus damının en karanlık hucresine...kuşlar kayıp yollarda, kanatsız can çekişir...ve gözleri peçeli bi istanbul kalır senden geriye...sen beni deli gibi seversin....kayıp bi aşkın çıkmaz safagında yuregımde ulur acılar..bu bozkır park..yedi tepeli sevgili özlemiyle paslanır..yuregını göremem..sen beni öyle çook seversin ki...o yusden ben, yatılı olurum yuregınin bi kösesinde...tınmaz kalbin varlıgımın gizini...gelmez yuregın korkusuzca şiirlerime...dudagının buzlu mavisi,çook özledigi için aramaz bile sesimi..seninim ben demez yuregın sevdama...kavuşucaz dayan diye avutmaz satırların yaralarımı.. efsunlu pınarlardan akan su olup ferahlatmazsın yuregımi...engeller bitsin diye haykırdıgımda...yanımda olmaz yuregın...susar yedi tepeli şehir..susar okyanuslar...deprem sancısıyla bogulur sevdam....aşkının deniziyle geliyorum demezsin ömrume...uçurumların koynunda dolaşır sensiz sevdam..iştee bu yusden.. sen beni ölümüme seversin.... Bu çocuk parkında söylenir...yalnızlıgın usul şiiirleri...ve gerçekler bu cocuk parkında terkeder çocukları...yalnızlık ruzgar olup yakama konar...üşürüm sahıpsız bi parkta.. en çook bana yakışır soguk...çunku sen beni çook seversin..şimdiyse onume bir hesap çıkarıyo gönlum,senin sevgin diye...bu parktakı kızın yuregını seni nasıl sevdigini hiç göremedin...seni bekliyerek geçen gunlerin,saçlarıma yazdıgı beyazları farkedemedin bile..mutlulugumuzu yarınlara erteleyip durdun..beni çook sevdigin için...kavuşmamızın hayalleri yerine..senin sevginin kördugumlerinde dolanıyorumm şimdi.. yalnızlıgımın kederini anlamadın hiç..üsküdarda dagılan özlem kokusunda yagmura sarıldı hatıralarımız..gözlerin bogazın gözyaşı mavisinde yuzmez kollarıma.. terkedilmiş bugulu bi parkta seni bulmak için aglarım...o ilk karşılaşmamızın izi dalgalanır..kızkulesinin mavi etekliginde...şimdi istanbul şiirlerinde seni arıyorum canımm diye...herşey sevda dolu bu şehirde...ve herşey kayıp sensizlikte...sesini arasamda bulamam zaten...aradıgınız kişinin telefon numarasını bile bilmiyosunuz diye gulerler halıme...beni çook seviyosun ya.. o yusden işte...telefonun bile bulunmaz bende..gelmezsin yuregıme..gelmezsin ellerime....aşkına inanmıyorum...sevgine inanmıyorum....istanbulun rakı beyazı şiirlerine hiç inanmıyorum.... gözum telefonda hala....kirpignin ucundan tanıyorum aşkı..kirpiginin ucundan tanıyorum seni....aramıcaksın biliyorum..... beni çook seviyorsun ya...işte sırf bu yusden..aramıyacaksın biliyorum...biliyorum........ --- Alıntıdır.. |
Cevap: Yokluğun.... Gidişini unutamıyorum. İçimdeki boşluğun iliklerime geçişine seyirci olup, izliyorum. çok hoştu yüreğine sağlıkk ;) |
Cevap: Yokluğun.... Alıntı:
|
Cevap: Yokluğun.... Oy oy oy... HAYAT_T_T - SbL - aSsLı Canım kankalarım, Bakın benle dalga geçiyordunuz ama ben gibi aşıklarda varmış :D Tek satırlara sığınan ben değilmişin demekki :D UnyE her ne kadar alıntıda olsa paylaşımın için tşk ederiz.. Bizim siteyede bekleriz içerik çok uyumulu ;) |
Cevap: Yokluğun.... Aşk meselesi değil :) Hoşuma giden bu dizeleri çok öncelerden beri bilirim ve bunu paylaşmak istedim. Site olayına gelirsek, burdan copy past yapabilrisin :) |
Cevap: Yokluğun.... [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hani bir hayal ya bu… Sen olsaydın hala hayatımda mesela, ben gecenin sessizliğini içimi acıtan şarkılarla bozarken, bir mesaj gelseydi telefonuma. Gülümseyerek mesajı okusaydım. - Uyudun mu bebeğim? - Uyumadım, sen niye ayaktasın bu saatte? - Su içmeye kalktım. - Uyu balım, erken kalkacaksın. - Seni seviyorum, sende uyu artık. İyi geceler. - Tamam yatıyorum. Bende seni seviyorum, iyi geceler. - Ve huzurla dalsaydım uykuya. … Rüyama hiç gelmezdin. Zaten istemezdim gelmeni. …Kızma balım ! İstemediğimden değil, korktuğumdan aslında. “Rüyada sevgili görmek, ayrılığa delalettir.” Cümlesinin içime saldığı korkudan dolayı istemezdim seni rüyamda görmeyi. … Ve sabah olur. Gözümü açar açmaz telefonu alırım elime. “1 mesaj alındı” uyarısının beni en mutlu ettiği zamanlardır onlar. - Günaydın aşkım - Günaydın balım Ya da hayal bu ya… Şöyle de olabilir mesela; Ve sabah olur. Çok uyumuşumdur, artık öğlen olmuştur. Telefon çalar. “Kölem ol gel desen, gelmem mi yar ? Uğrumda öl desen, ölmem mi yar ? …” Melodisi eşliğinde açarım telefonu. - Efendim - Günaydın aşkım - Günaydın balım - Hadi kalk artık, çok uyudun - Tamam kalktım. … Devam eder tabi ki konuşma. …Ve “SENİ SEVİYORUM”’ la kapanır telefonlar. Huzurla uyanırım. … Okula gitmek için hazırlanır, seni ararım. - Çıkacağım evden şimdi, okula gideceğim - Hava çok soğuk bebeğim sıkı giyin. Atkını al, bereni tak, hatta iki tane çorap giy. - Saçmalama ! - Lütfen, çok soğuk. Üşür hasta olursun. Söz ver bana şimdi, dediğim gibi giyineceksin. - Peki, tamam. Söz balım. Ve “SENİ SEVİYORUM”’la kapanır telefonlar. Okula giderim. Derse girmeden önce yine seni ararım. - Derse giriyorum şimdi - Tamam, ne zaman bitecek ders? - Bilmem, sekizde biter sanırım. - Tamam. Çıkınca mesaj at, merak ederim. - Tamam balım. - İyi dersler bebeğim. - Teşekkürler. Ve “SENİ SEVİYORUM”’ la kapanır telefonlar. … Ders biraz uzar. Mesaj gelir ardı ardına. …- Hadi bitmedi mi ders, çıkmadın mı daha? Ders biter… - Çıktım şimdi, eve gidiyorum. - Eve gidince haber ver bana. … Eve gelirim, yine konuşuruz. …Ve “SENİ SEVİYORUM”’la kapanır telefonlar. Uyumadan önce 1 mesaj alınır telefonlarımıza. Artık o an içimizden ne geldiyse yazılmıştır. Çalıntı değildir sözler, gerçektir, bizimdir. Yüreğim (iz) dir..! Sonunda “SENİ SEVİYORUM” yazar. … Hayal ya ! …Değildi, Hayal değildin. Gerçektin, benimdin. Hayatımın en güzel günleriydi o günler. Biteceğini hiç düşünmemiştim. Bittin ! Gittin ! En güzel günlerimi, en acı hatıralara çevirdin giderken. Hiç olmadığım kadar mutluyken, hiç üzülmediğim kadar üzüldüm. Gitmezsin, benimsin sanarken, bir anda sensiz kaldım. En gerçek hayalimi yıktın. Uzatmaya gerek yok. Giderken beni de bitirdin. Ama öldürmedin. Keşke öldürseydin. Şimdi hayal ya, acaba yine gelir misin? Sensiz yokum ben, nefessizim, bir hiçim ! Hiç mi özlemedin? Hiç merak etmiyor musun artık? … Bebeğin uyuyamıyor sensiz. …Günüm aydınlanmıyor sensiz. “AŞKIM GÜNAYDIN” demeni bekliyorum. Bebeğin üşüyor, çok üşüyor. Sıkı giyinmiyor mesela sen gittiğinden beri. Kimse merak etmiyor dersin ne zaman biteceğini ve ne zaman eve gideceğimi. Bir başımayım… ! Hayaldin, gerçek oldun. Belki de bir rüyaydın. Sevilen sendin ya hani, sevgiliydin ya… Rüyaydın ve bittin işte. Ben uyanır uyanmaz ayrılık geldi. Korktuğu başına gelirmiş insanın. Bittin, bütün güzelliğinle… Yine hayal oldun. Aslında şimdi acı bir hatıra oldun. Özlenen, sevilen Ve hala inadına beklenen sevgili … ! ALINTI... |
Cevap: Yokluğun.... Süpperdi ve çaldım ;) |
Cevap: Yokluğun.... Seni seviyorum sabahın ilk günaydınını söyledigim aşkıma..... Senle uyanıp, saç baş darmadağın, gözler mahmur ayna karşısına geçiyorum. Sana güler gibi aynalara gülümsüyorum. Gözlerimde kalmış bir kare resmini çiziyorum aynanın içine ve senle sabahın içinde sabah söyleşine başlayarak güne başlıyorum. sanki hep yanımdaymışın gibi.... Ne yalan söyleyeyim aranıyorum evin içinde, kahvaltı masasında, pencere önünde, radyodan yükselen bir türkünün ezgisinde. Bir görünüp bir kayboluyorsun. Bir değip bir kayboluyorsun. Sonra, sonrası yok bir yalnızlık giriyor koynuma. bana yolladığın resimlere birer birer bakıyorum. Şimdi şu an hangisine daha çok benziyorsun diye düşünüyorum. Her resimde daha farklısın. Ama tümündeki ortak yan, değişmez kalan gözlerindeki hüzün. Hüznünü çalmak istiyorum. Ellerini düşünüyorum, ince parmaklarını. Sonra saçlarının dalgalarındaki yansıyan ışığı, gözlerindeki sıcak sevgiyi... Gülüşünü... Elini tutup parmaklarını teker teker açıp avucuna binlerce öpücük doldurduğumda ne yapacağını... Parmak uçlarıyla resimlere dokunuyorum. Bir an sanki gülümsedin gibi geliyor. Hani dokununca gıdıklanır ya insan öyle. “Dur.” diyecek gibi olup kendini parmak uçlarının ince dokunuşuna bırakır gibi sesiz bakıyorsun. Sana en çok yakışan gülüşü dudaklarına kondurup öyle hüzünlü ve yine öyle sakin bakıyorsun... Kaşlarını düzeltiyim diyorum... düzeltilmeye gerek duyulmayan ince kaşlarında parmaklarım. "Bırak, karıştırma" diyorsun sanki. Ve sonra.... seni her zaman tutku dolu bir askla sevecegim tatlı dillim... yüreginden umudu, dudakalarından gülüşü, ellerinden ellerimi hiç eksik etme.... Seni Seviyorum gögsümde sakladıgım kalbim, ömrümsün.... |
Cevap: Yokluğun.... Alıntı:
|
Cevap: Yokluğun.... Alıntı:
evt Unye senide aramızda qörmek isteriz.. nede olsa aşıklar mekanı ßizim yerimiz:) |
Cevap: Yokluğun.... [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ey kalbim; sen benim en çok agrıyan, en çok sızlayan, en çok sevinen, en çok yanan, inanan, beni hayata baglayan ve hayata inanmayan, beni hayata baglayan ve hayata küsen yerimsin. ben ne kadar bensem, sen o kadar benimsin. SEN KALBİMSİN |
Cevap: Yokluğun.... Beni bu sevdanın ortasında, deli yağmurların altında bir başıma bırakıp gittiğin zamanlar seni hiç durdurmadım... Yoluna çıkıp hiç, gitme, demedim sana... Beni bırakma, diye yalvarmadım... Her gidişinin ardından sessizliğe gömülüp, seni sonsuza kadar kaybettiğimi düşündüm hep... Bir gün geri gelebileceğine hiç inanmadım...Bu yüzden mucizeydi her dönüşün ve bu yüzden her defasında sana daha sıkı sarıldım... Yıllar geçti aramızdan... Ayrılıklarla sırılsıklam, kavuşmalarla yıldızlı...Şimdi yanımdasın... Ama biliyorum, gideceksin yine... Rüzgar adını çağırıyor... Bu şehrin üzerini yine kara bulutlar sarıyor... Biliyorum, yine deli yağmurlar yağacak üzerime... Yine gizlenecek martılar saçakların altına... Yıldızlar kaybolacak... Biliyorum gideceksin ve ben yine kaybedeceğim yolumu... Biliyorum, deniz kenarında martıların peşinde koşan çoçukluğumu düştüğü yerden kimse kaldırmayacak... Gözyaşlarımı silmeyecek o sevgi dolu, kutsal yüreğin... Biliyorum, gölgen bir İstanbul sokağının arnavut kaldırımıüzerinde ansızın gölgemi okşamayacak... Biliyorum, gideceksin... Ama bu kez sana sevdalı güvercinin yaralı yüreği bu gidişi kaldıramayacak... Belki de bu yüzden hiç yapmadığım bir şeyi yapıyor ve soluk soluğa geçen o yıllar boyunca hiç fark etmediğin bir sırrı ilk kez yüreğine fısıldıyorum: Ben sana çocukluğumdan vurgunum... Artık gitme sevgilim... Cezmi ERSÖZ |
Cevap: Yokluğun.... valla ßeni öle ßekleyen kimse varmı ßilmiorum ama :( olması çok qüzel olurdu :( |
Cevap: Yokluğun.... Eminim Wardır:D |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:34. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk