12 Ekim 2011, 09:37 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Aitia prote Liyon’da bir kafede ceketimi unuttum içinde sen vardın Bordo’da çirkin bir kadınla yattım yaşlıydı üstelik sarhoştuk her gece dut gibi güneşin içinden geçiyorduk öldük üç gün üç gece cenazemizi kimse kaldırmadı Eylüldü sıska yürekli bir kız dar kalçalarını etime dayayarak Brecht’ten bir şiir okudu fikrimde bir darağacı sallandı Eylüldü bir mermi oturdu içime Paris’de en son yürüdüm bir nehir gibi Liyon’da bir kafede ceketimi buldum içinde sen yoktun küçük ellerinde bir Cuma güneşi tutuyordu atlastan ateşler yaktım siyah picamalı gecelerde ve saçları bir çığlık gibi karaydı Monpeliye’de el değmemiş kadınların attığım her adımda ayakların susuyordu attığım her adımda sana ölüyordum taş mezarlar bekliyordu saçlarım arasında gözlerinde kuşları sevdim ben çarmıha gerilen İsa değildi ama maviliğimiz ay ağlıyordu yoktun paslı hücrelerin şehri yanıyordu aklımı yitirdiğim gündü ümitlerim bir bir yok oluyordu alnı açık bir güvercin küçük yüreğini penceremde unuttu bir ağlamak krizi vurdu dudaklarımı önce sonra dualarımı bir köpek ısırdı zamansız tanrılar üşüştü başıma kurşun geçirmez taş yavrusu memelerin ağzında yabanıl kuştüyü bir ıslaklık ve sen topunuz nehirleri buz tutmuş memleketlerin ve cehennem korkusuzları adamların müebbet cinnetlerinden tutuklusunuz sonra ne oldu üç gün üç gece yürüdüm attığım her adımda kalbimde bir çiçek ölüyordu attığım her adımda kendimden bir adım geriye düşüyordum paçavradan aslan artıkları ve kadavra şaheseri gözlerin bırakmadı peşimi ağzı yanardağ irisi bir sıçan tükürdü suratıma dedi ya mahpusluk bunun sonu ya öldürmek onuru çıkardı yedi kalbini eylüldü bir Cuma çıkardı yedi kalbini taş yavrusu memelerin öyküleri saçak saçak lacivert yazları sıcak ve kurak memleketimin en güzel kızıydın sen ya da bana öyle geldi ya da her şey gibi bir hülyanın değirmen bekçisiydin ya da içine tükürdüğüm bütün lanetlerin mabedi sen sadece sen bir Eylül'den ibarettin sen yani yaşadıklarım yani ben yani evren yani anlatılmaz olan yani tanrı yani her şey yani bana öyle geldi ki sen beni sevdin bağışla beni ki ölüm en güzel gözlerinde buldu anlamını ki arama temiz bir ekmek aşktan türemiş aşksa eğer bir yeryüzü cennetisin sen aşksa eğer kezzapla yıkadığım rahmini aşksa eğer alnını tüm iğrençliğimi gömdüğüm vur duvarlara anlat bana duyduğun renkleri anlat ki ölümüm bir şiirin elinden olsun sendin o çizgi film kahramanlarının --- doğurduğu günlerde ve aç kaldığım duvarsız bir gece yarısı ihtilal rengi öpüyordun beni ihtilal rengi tırnaklıyordun ihtilal rengi sevişmelerimizi kaldırdım bir şiire çok bilenlere inattır bu yamadım bir güzel gözlüklü yılanlarımı azad ettim severdin tanısan dört duvar şiir yazdım dört duvar ölü biriktirdim kalbimde sonra Eylüldü bir Cuma gözlerin yatak çarşafında kan biriktiren bakire cesetlerin alın yazısı mıydı bu tele volelerde küçük kıçların cirit attığı bir mezar dururken Zincirlikuyu’da bir köpek kemik arıyordu ben seni arıyordum köşe bucak Bastil zindanlarında Şanzelize’de hatta oysa sen bıraktığım yerde bir tanrı satın almıştın kendine bir çınar ciğeri dilindi eskitemediğim çıkardı yedi kalbini Eylüldü bir Cuma çıkardı yedi kalbini taş yavrusu memelerin cüzamlı meleklerin güneşe boyandığı ve cüzdanlarında cennetin anahtarını taşıyan kelepir bir Türkiye pazarında düştün aklıma yani ben yani çocuk yürekli ifritlerin gözbebeği yani bana öyle geldi ki ben sevdim seni ki yaşam en güzel memelerinde buldu anlamını ağzım gerçeğin önünde eğildi ve ben seni memelerinden ötürü affettim hadi anlat bana aşk sözlerinden kalanı anlat ki bileyim dört duvar bir ihanet nasıl yazılır sen yani o an güllerin çağırdığı yani cehennem yani bana öyle geldi ki sen beni sevdin bağışla beni bu adına yazdığım son şiiri de duymayacaksın çünkü şu an bütün zamanları yok ediyorum çünkü şu an yani ben yani yaşam azad ediyorum seni doğuruyor en baştan aklım kalbimi | |
|
Etiketler |
aitia, prote |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |