IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 05 Temmuz 2012, 02:41   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Sen İstanbul"um, İstanbul"um Sen






Sen İstanbul"um, İstanbul"um Sen...
SERAY ANIL
Sen giderken kalabalık nehir gibi akıyordu üzerime... Sen giderken yağmur yağıyordu delicesine...

“İstanbul’a benziyorsun sevgilim... Masmavi gözlerin uzun kirpiklerinin arasından İstanbul Boğazı gibi akıyor gözlerimden yüreğime... Ruhun İstanbul’un binbir halini taşıyor bir bütünün içinde... Onca hareketin, onca çeşitliliğin sonunda sükuneti yakalayışın, İstanbul’un karmakarışık bir günün ardından sabaha karşı kısa ama derin bir uykuya dalması gibi... Benimse huzur bulmayan yüreğim, bitmek tükenmek bilmeyen yanlışlarım, karmaşalarım, çelişkilerim... İşte bu yüzden seviyorum seni, senin eninde sonunda sahneyi teslim, beni esir alan sükunetini... Birgün, fırtınanın İstanbul’u kuşatıp sardığı birgün bıraksam kendimi İstanbul’dan Boğaz’a, masmavi gözlerinin fırtınalı yağmurlarında ıslandığım gibi ıslanır mıyım o dizgin tutmaz mavi sularda?..” demeyi ne çok isterdim sen giderken sana, sen benim bile değildin oysa... Seninle çıktığımız ilk ve son yolculukta deniz bir ara küçüldü küçüldü de görünmez oldu ya en sonunda, işte sen de öyle karıştın gittin o gün kalabalığın arasına. Ve ben o gün denizi görebileceğim son ana kadar görebilmek için nasıl ısrarla baktıysam pencereden dışarıya, senin ardından da öylece baktım; sağ omuzumun üzerinden, yüzümü gittiğin yöne dönemeden... Deniz... Karışıp gitmişti dağların arasına... Sen... Karıştın gittin kalabalığın arasına... Sen giderken kalabalık nehir gibi akıyordu üzerime... Sen giderken yağmur yağıyordu delicesine... Ve ben o yağmurda, yağmura inat şemsiyemi tıktım bir çöp tenekesine. Islanmalıydım, üzerimde tek bir kuru yerim kalmayasıcaya ıslanmalıydım; saçlarımdan yağmur suları yağmalıydı üstüme ve her yere. Islak saçlarımdan, kıpkırmızı burnumdan; ıslak, kırmızı ellerimden ve soğuktan tir tir titreyen bedenimden nefret etmeliydi beni her gören. O nefret dolu bakışları görebilmeliydim göz göze geldiğim her yüzde... Ben kendimden nefret ediyordum çünkü, sana içimden geçenleri söyleyemediğim için kendimden delicesine nefret ediyordum ve herkesin benden nefret etmesini istiyordum, sen dahil herkesin... Ah! Benim huzur bulmayan yüreğim, bitmek tükenmek bilmeyen yanlışlarım, karmaşalarım, çelişkilerim... Kendimden nefret ettikçe daha çok seviyorum seni, sen benden nefret ettikçe daha da çok seveceğim seni...

“Birazdan gideceksin... Giderken attığın her adım, beynimde bir yumruğun o tok sesi gibi yankılanacak, attığın her adım yüreğimin mengenesini sıktıkça sıkacak, yüreğim bu baskı dolu acıya dayanamayıp parçalandığında, yüreğimden fışkıran kanım üstüne başına sıçrayacak ve hiç tükenmemek üzere ayakkabılarına bulaşacak, bir ömür ayak izlerin işlenecek yüreğimin kanıyla gittiğin yerlere, her ama her yere...” diyemezdim sen giderken sana... Bu kadarı senin için gerçekten çok fazla...

“Özlemin, yanındayken bile zirveden yuvarlanmak için fırsat kollayan küçük bir kartopu gibi olan özlemin, gidişinle birlikte koyverecek kendini karlı dağlardan aşağılara... Her bir adımınla daha da hızlı yuvarlanacak, yuvarlandıkça büyüyecek, büyüdükçe daha da hızlanacak, yuvarlanacak, büyüyecek, hızlanacak, hızlanacak, hızlanacak... Ve sonunda özlem yüklü koskoca bir çığ olup düşecek kimbilir kimlerin üzerine... Kimbilir kimlerin canını yakacak senin uğruna, belki de hiç umulmadık güneşli bir günde...” diyebilseydim sana, kalır mıydın yanımda hiç olmazsa birkaç gün daha?.. Bu soru hiçbir zaman cevabına kavuşamayacak... Cevaplarına ulaşamayan sorular, ikizlerine kavuşamayan ruhlara benzer, her iki durumda da huzur yoktur insana...

Bunların hiçbirini diyemedim sana... Ve sen karıştın gittin kalabalığın arasına... Bakakaldım ardından, sağ omuzumun üzerinden, yüzümü gittiğin yöne dönemeden... Yüreğim bir mengenenin kıskacında, küçük bir kartopunun soğuk beyazlığına sıkışmış yuvarlandıkça yuvarlanmakta...



 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
istanbulum istanbulum, sen, İstanbulum İstanbulum


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Divane Ağaç "Yunus Emre" (İstanbul Şehir Tiyatrosu) PopSy Sinema Dünyası 0 26 Şubat 2009 23:22