🔔 Çevrimdışı bildirim almak ister misiniz?
Bir konuya etiketlendiğinizde, özel mesaj aldığınızda, bir mesajınız alıntılandığında forumda olmasanız bile anlık bildirim almak için lütfen izni verin.
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Türkçe kelimeler ve anlamları [T]
Tağ: Kavun, karpuz gibi bitkilerin gövdeleri ve yerde kayılan kolları, dalları*. Taharetsiz: Temizlenmemiş, pis. Tahayyüm: Acıma, rahmet kılma. Tahayyür: Hayale getirme, hayalde canlandırma. Tahça: Duvar rafı, duvara çakılmış kapaksız küçük dolap. Tahir: Temiz. Taht-ınan: Taht ile, tahtla. Talak: Boşama. Talan: Yağma. Talanmak: Yağmalamak, yağma edilmek. Talip: İstekli. Talip: İsteyen, istekli, öğrenci, bağlı olan. Tam taşı: İşaret taşı. Tama: Hırsla isteme, aç gözlü. Tamaşa: Temaşa, seyretme, hoşlanarak bakma. Tamu: Cehennem. Tamu: Cehennem. Tan etmek: Hoş görmemek, kötülemek, yermek, ayıplamak. Tan: Güneş doğmadan önceki alaca karanlık. Tana: Susuzluktan yanmak. Tanış: Tanıdık kimse, bildik. Tanışak: Tanışalım. Tan-yıldızı: Gün doğmadan önce doğu gözeriminde görülen parlak yıldız, Çoban yıldızı. Kervanyıldızı, Çulpan, Venüs.
Tapşırırsa: Söylerse, bildirirse. Tapşırmak: 1. lsmarlamak. 2.Emanet etmek. 3. Söylemek, ad söylemek. Tarayı tarayı: Taraya taraya. Tarhun: Yenilebilen ve hekimlikte kullanılan güzel kokulu bir bitki; tuzla otu. Tariflemek: Tanımlamak. Tarikat: Yol manevi yol, usul, tarz. Tarlan: Doğan. Sarıya çalgın renkli, iri pençeli doğan. Tartılım: Tartılayım. Tay: Denk eş. Taya: Dadı, süt anası. Tecdid: Yenileme, yeniden yapma. Tecella: Tur Dağı'nda Tanrı'nın Musa'ya görünüşü. Teferrüc: Fikretmek, düşünmek, fikri harekete getirmek. Tehi dest: Eliboş, züğürt. Tek: Gibi. Tekebbür: Kibirlenmek. Kendini büyük görmek. Tekebbürlük: Kibirlenme, büyüklük taslama. Tekin: Gibi. Telef olmak: Yok olmak, ölmek. Telli durna: Turna, telli turna. Telli: 1 .Kadın adı olarak, 2. Sorguçlu kimi kuş türleri için kullanılır. Temaşa: Gezme, bakıp seyretme. Temenna: Eli alnına götürerek selamlama işareti yapma. Tene: Tane. Ter: Yeni, taze. Tercüman: Kurbanlık koyun. Terezi: Terazi. Terkini: Belli bir saatte ve yerde buluşma için sözleşme. Terlan yiyenni: Terlan yiyenli. Doğandan daha yırtıcı avcı kuş. Terlan-terlen: Sarıya çalgın renkli, iri pençeli doğan. Terliyip: Terlemiş. Tevekkül: İşi Allah'a bırakıp kadere razı olma. Tevür tevür: Biçim biçim, her halinle. Tezbahar: 1. İlkbahar. 2. Erken gelen bahar. Teze: Taze, yeni. Tezelenmek: Yenilenmek. Tezelenmek: Yenilenmek. Tezkin: Teşbih etmek, benzetmek. Tezze: Taze, yeni. Tezzele: Tazele, yenile. Tıfıl: Küçük çocuk. Tığ-ı müjgan: Sevgilinin kaşları ve kirpikleri. Tırıntaz: 1. Tirendaz ''tir-endaz'', ok atıcı. 2. Uyumlu giyinmeyi huy edinmiş kimse. 3. Çok temiz kimse.
Timar: Sağaltma, iyileştirme. Tir I: Benzer, denk eş. Tir II: Ok. Tomur olmak: Tomurmak, tomurcuklanmak, kabarmak. Tomur salmak: Tomur sürmek, tomurcuklanmak, filizlenmek. Tomur: Kabartı, ağaç ve asmalardaki filiz kabartıları. Tor: 1. Ağ, tuzak, kapan. 2. Acemi, toy, bir işi yapmakta becerisi olmayan. Tora ilişmek: Ağa takılmak, tuzağa düşmek. Tora salmak: Tuzağa düşürmek. Tovuz: Tavus kuşu. Toy I: Şölen, düğün. Toy II: Toy kuşu, iri ya da orta boylu, tüyleri kızıl ve esmer benekli bir av kuşu. Toygun: Ak ve çakır renkli doğan.
Toy tamaşa: Eğlence, düğün dernek. Toylak: Toy Kuşu. Toylu tamaşalı: Eğlenceli, düğün dernekli. Tozarmak: Toz kalkmak. Tozmak: Gezmek, salınarak dolaşmak. Tozumak: Tozarmak, tozu kalkmak. Tozuyan: Tozaran. Töhmet: Karaçalma, suçlama. Tökmek: Dökmek. Töküp: Dökmüş. Tuba: Cennette bulunan ve kökü göklerde, dalları aşağıda olan ağaç. Tuğ: Başlangıçta Türklerce kutsal sayılan ve kutas-kotas adı verilen Tibet öküzünün, sonraları atın kuyruk kıllarından yapılan sembol, hükümdarın verdiği saygınlık belirten sorguç.
Tuğu terlen [terlan-tarlan]: Başında uzun tüyleri olan, sarıya çalgın renkli, iri pençeli avcı kuş; tuğlu doğan.
Tumaşa: Temaşa, seyretme. Tun: 1.Köşe, bucak; gizli yer. 2.Yön, semt. Tundan tuna atmak: Diyardan diyara sürüp dolaştırınak, bahtsızlığa uğratmak. Tundan tuna: Uzak yerlere, felaketten felakete. Tur Dağı: 1.Bir dağ adı. 2.Dinsel inanca göre Tanrı'nın Musa'ya yüzünü yansıttığı dağ. Turab: Türap, toprak. Turabınnan: Türabından, toprağından. Turan: Eski İranlılar tarafından Türk ülkesine verilen ad; Orta Asya. Turap: Toprak. Tuş gelmek: Karşılaşmak, görünmek. Tutam: Tutayıın. Tutuban: Tutarak. Tutum : Tutam, demet, deste. Tutum: Tutayım. Tüg: Tiiy, telek. Tümen. 1. İran para birimi. 2. İran'da binlik altın. 3. On bin. Türki: Türkçe. Türk milletine has. Tütün: Duman, gönül yanığının dumanı.