IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Tarih (https://www.ircforumlari.net/tarih/)
-   -   Rahime Hatun Kimdir (https://www.ircforumlari.net/tarih/309213-rahime-hatun-kimdir.html)

YapraK 04 Ocak 2010 19:13

Rahime Hatun Kimdir
 
RahimeHatun, Osmaniye ilçesine bağlı Raziyeler (Kayalı) köyününkanlı geçit mahallesinde 1890 yılında doğdu. Babası KöseAbdullah, anası Haticedir. Eşe ve elif adında iki ablası vardı.Kendisinden küçük, Meryem adındaki kız kardeşi, Os- maniye'deevlenmiş, erkek kardeşi Mustafa ise Raziyeler köyündekalmıştır. Rahime Hatun, önce Demiralioğlu İbrahim ileevlenmiştir. Bu evlilikten iki kızı vardır. İbrahim'den ayrılan Rahime, ikinci evliliğini Vız Ali adında birisi ile yapmış bu koca- danolan iki oğlu ölmüşlerdir.

Rahime Hatunu tanıyanlar onu şöyle anlıtırlar :Orta boylu,normal yapıda, esmer tenli, ela gözlüdür. Başına , agil veyasırmalı pusu sarardı. Sırtında Maraş abası vardı. Kara şalvargiyer, göğsüne fişeklik takardı. Omuzunda Alman filin- tasıdenen tüfeğini taşırdı. Ayağına ipli çarık veya yemeni giyerdi.Kıyafeti ile bir erkekten farksızdı. Genellikle atlı gezer- di.Beden yapısı bakımından güçlü, kuvvetli idi. Onun bu du- rumunubilenler, "taşı sıksa suyunu çıkarır" demişlerdir. Kendi- sinivatana ve millete adamıştı. Şu sözlerini kendisini tanıyanlarunutamamıştır: "Allah bana nusret verse yalnız başımadüşmanı kırarım. Ölürsem şehit, kalırsam gaziyim." Osmaniyeçete savaşalırna damgasını vuran Rahime Hatun davranışlarıylaerkek arkadaşlarına örnek olurdu. Çarpışmalaragirmekten kaçınan silah arkadaşalarına cesaret vericisözler söylerdi,.

Şimdi,o günkü çete savaşlarından önceki olaylara bir gözatalım : 1918 yılının Aralık ayında Osmaniye, İngilizler tarafındanişgal edildi. Üç ay sonra İngilizler yerlerini Fransızlarabıraktılar. İşgalci Fransızlar yerli Ermenilerle iş birliğiyaparak adam öldürme ve yağamcılık eylemleriyle halka zulmetmeyebaşladılar. Bu duruma fazla dayanamayan Os maniyeliler1919 yılı Mayıs ayından itibaren örgütlenerek si- lahlımücadeleye koyuldular. Yer yer kurulan çeteler, düşmanı tedirginetmeye başlamıştı. Bu arada çete örgütlenmesini yaygınlaştırmakiçin köyleri dolaşan ele basıları bir gün Rahi- meHatun 'un baba yurdu olan Kanlı geçide geldiler. Çete reisi HüseyinAğa ev ev dolaşırken Rahime Hatununbulunduğu evedeuğradı. Bu evden çete olarak kimi alalım, diye sordu. RahimeHatun, "Köse Abdullah ailesinden beni yazın" diye cevapverdi. Hüseyin Ağa, "Sen kadınsın, geri hizmette çalışmanuygun olur" dediyse de Rahime bunu kabul etmedi. İsteristemez Hatun 'u çete listesine alan reis ona, "Sen de Rahimeon başı olarak bize katıl" demiştir. Böylece, Yanıkkışla veKarayigit köylülerinden oluşan Kırmızı Müfrezeye Rahime Hatun dagirmiş oldu. O günden sonra on başı rütbesiyle çetesavaşlarına katılmıştır. Rahime Hatun, çete savaşlarında yararlılıkgösteren ve büyük hizmetleri geçen Yarpuzlu Divli- moğluHacı Efendi ve Kadir Çavuş gibi kahramanlarla birlikte düşmanlarlaçarpışmıştır. Günlerden beş Ağustos 1920 Os- maniye'ninAlibeyli mahallesinden Hacı Ökkeş Ağa'nın damındaFransız bayrağı dalgalanıyordu. Çünkü burasını düşmangüçleri Karargah olarak kullanmakta idi içlerinde Ra- himeHatun'un da bulunduğu müfrezeye, bu karagahın düşmanelinden kurtarılması görevi verilmişti. Müfreze 70-80 kişidenoluşuyordu. Bu kişilerden adları bilinenler şunlardır : HaytaHüseyin ve arkadaşları, Yaveriye çetesi mensupları, YastıKelle, Ali Kılıç, Mamık Hüseyin, Kadir Çavuş, Muham- medHoca, Nacar Ökkeş, Borazan Mehmed, Hacı Ali Ağa oğullarıAli ve Ahmed, Ali Bekir oğlu Ahmed...

Kurtarmahareketi başlamadan önce Rahime on başı erkekarkadaşlarına şöyle seslenmiştir: "Arkadaşlar, düşman karargahınımutlaka alacağız. Allah bizimle beraberdir. Yalnız sizdenbir isteğim var. Eğer ben şehit olursam cesedimi sakın düşmanabırakmayın." Bunun üzerine saldırı başladı. Çeteler AllahAllah sesleriyle ileri atıldılar. Düşman da karşı ateşe başlamıştır.Kadir Çavuş ile Rahime Hatun 'un sıktığı kurşunlar hiçboşa gitmiyor, her atışta bir düşmanı yere seriyorlardı. Düşmanınsavunması daha da şiddetlenince bizimkilerde du- raklamabaşladı. Bu duruma göre Rahime onbaşı, yeniden cesaretvermek için şöyle haykırdı: "Haydi durmayın, Allahını seven,vatanını seven yürüsün". Bunun üzerine kıyasıya çarpışmayeniden başladı. Düşman karargahına iyice yaklaşkmışlardı.Ne yazık ki bu sırada Rahime Hatun göğsündenvuruldu ve yere yıkıldı. " La ilahe illallah" diyerek ruhunutanrıya teslim etti. Bunun üzerine iyice köpürüp coşan arkadaşlarıise karagahı geri almayı başardılar. Böylece amacaulaşılmış oldu. Rahime Hatun cephe gerisinde ve göz yaşlarıarasında toprağa verildi. A. Neşet Dinçer'in “Rahime onbaşı" adlı kitabında (Osmaniye, 1983) şehitlik olayı yukarıdakigibi anlatılmıştır. (S.F. 26) Ancak Reşat Gürel'in 1972de basılan " Rahime Hatun " adlı kitabındaki ayrıntılar birazdeğişiktir. Buna göre Hacı Ökkeş'in konağı sarılıp baskın yapılıncaFransızların mitralyoz ateşi başladı. Bir Fransız uçağı savunmayıgök yüzünden destekledi. Bu arada Rahime onbaşışimşek gibi ileri atıldı. Kurşunlar arısnada gölge gibi süzülerekkonağı çevreleyen yüksek duvardan içeri atladı. Az sonrakonağın ana kapısı sonuna kadar açıldı. Herşey o kadarani olmuştu ki kapıyı Rahime'nin açtığını geç fark ettiler. Tamo sırada bir Fransız kurşunu onbaşının omuzunu parça parçaetti.

ŞehitRahime Hatun, şimdiki Endüstre Meslek Lisesinin bulunduğuyerdeki mezarlığa gömüldü. Daha sonra Enver'ül- Hamiddenen Ulu camii çevresindeki şehitliğe taşınmıştır. Mezartaşında şunlar yazıladır: ŞehitRahime Hatun (d. 1890- ölüm-Şehit 5.8. 1920) Yarınlarınsahibi ey gençlik, İyitanı, ebedi sükûnetle bu mezarda yatan. Hakiçin, bayrak için canın feda edip Armağanetti bize bu mukaddes vatanı. HalilGelendost'un "Kurtuluş Savaşamızda Cephelerde TürkKadını" adlı altı daktilo sayfası tutarında, yayınlanmamış biraraştırması vardır. Bu araştırmayı 27 Ocak 1990 gününde Türk-AmerikanKültür Derneği salonunda" eski dostlar" top- lantısındabir konuşma konusu yapmıştır. Bu yazının 4. say- fasındaRahime Hatun hakkında 4 satırlık bir bilgi verilmiştir. Bubilgiyi olduğu gibi aktarıyorum: "Tayyar Rahmiye: Adana- Osmaniyekazasının kaypak bucağı Raziyeler köyündendir. 9. Tümenkuruluşunun bir müfrezesinde komutanlık yapmış, 1 Temmuz 1920 tarihinde aldığı emir üzerine, Fransız kararga- Na müfrezesi başında ilerlerken şehit düşmüştür.”
ozgurdeniz80
23 Ağustos 2007 15:00 Düzenle Sil

KARACAOĞLAN’IN HAYATI

Şiirleri yüzyıllara meydan okuyan, Türk halk edebiyatını doğrudan etkileyen Karacaoğlan’ın yaşamı hakkında ne yazık ki kesin bilgiler yoktur. 1606 yılında doğduğu, 1679 yada 1689 yılında öldüğü sanılmaktadır. Kesin olan 17.yy’da yaşadığıdır. Birkaç kaynakta Osmaniye’nin Bahçe ilçesi Varsak köyünde, bazı kaynaklarda ise Kozan’ın Gökçe köyünde doğduğu kabul edilir. Her iki köyünde Karacaoğlan’ın şiirlerinde adı geçer. Kesin olan onun Çukurova da doğduğu ve Türkmen aşiretleri arasında yaşadığıdır.

Akşehirli Hoca Hamdi Efendi’nin anılarına göre Karacaoğlan yetim büyüdü. Çirkin bir kızla evlendirilmek, babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu ve o sırada Çukurova’da derebeyi olan Kozanoğulları ile arasının açılması sonucu genç yaşta gurbete çıkmıştır.

Şiirlerindeki yer adlarına bakılırsa, Bursa, İstanbul, Rumeli, Mısır, Trablus’a gittiği ve Anadolu’yu karış karış gezdiği sanılıyor. Ama yaşamının büyük bir bölümünü Çukurova, Maraş ve Gaziantep yörelerinde geçirmiştir.

Türk halk şiirinin büyük ustası Karacaoğlan’ın bilinmezliklerle dolu hayatını aydınlatacak kesin bir bilgi henüz yoktur.

İncelemeler Karacaoğlan’ın 15. yüzyıl sonlarına doğru yaşadığını göstermektedir.

Karacaoğlan Osmaniye’nin Bahçe ilçesinin Farsak köyünde doğmuştur.Halen Bahçede tanınmış bir aile olan Sailoğullarındandır.

Karacaoğlan Güney Doğu Anadolu Bölgesinde uzunca bir süre yaşamıştır ve Türkmen boylarından çıkan bir şair olduğu bilinmektedir. Topkapı Müzesi kitaplığında bulunan ve ilk defa Ahmet Kutsi tarafından ortaya çıkarılan Surname-i Hümayün adlı eserde Sultan lll. Murat’ın 1582 yaptırdığı sünnet düğünü anlatılırken Karacaoğlan’ın adı geçmektedir.

Karacaoğlan’ın Türkmen boylarından geldiği ve bunların gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlılığı ve saza karşı düşkünlüğü dikkate alınırsa bu sonucun ne kadar tabii olduğu daha iyi anlaşılır.

16. yüzyılın halk şairlerinin aksine Karacaoğlan tasavvuf felsefesiyle, divan şiiri geleneğinin etkilerinden uzak kalmış, gerçek hayatı ve dünya nimetlerini her şeyin üstünde tutmuştur.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:54.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8 Beta 3
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2024 IRCForumlari.Net