IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 14 Mart 2010, 03:51   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ayasofyanın Müzeye Dönüştürülmesi




Ayasofya nın Müzeye Dönüştürülmesi(1935)

Geçtiğimiz günlerde Eminönü Belediyesi, Ayasofya’nın tarihsel tanımının yapıldığı ve hukuki durumunun dile getirildiği ilginç bir toplantı düzenledi. Avukat Sedat Balkan konuyu en ince detayına kadar anlatarak Ayasofya’yı bir kez daha gözler önüne serdi ve Ekrem Kaftan da Ayasofya’yı içeren şiirleri ile toplantıya renk kattı.

İstanbul’un anıt yapılarından Ayasofya, tarihi geçmişinin yanı sıra mimarisi, mozaikleri ve Osmanlı döneminde yapılmış ekleri ile her zaman gündemde kalmıştır. Bizans ve Osmanlı kültürlerini araştıranlar bu görkemli yapıya her zaman özen göstermişlerdir. Ayasofya 916 yıl kilise, 481 yıl cami olmuş, 1935’ten bu yana da müze işlevini sürdürmektedir. Gün olmuş siyasi gündemi değiştirmek isteyenler, ortada hiç neden yokken Ayasofya’yı dile getirmiş ve dikkatleri bu yöne çekmişlerdir. Gün olmuş bazı siyasiler de kendi görüşleri doğrultusunda siyasi yatırımlarına bu yapı ile ulaşmak istemişlerdir. Ayasofya’nın cami veya müze işlevinden hangisinin daha etkin olacağı tartışılmış, bunlar zaman zaman hız kazanmış bir süre sonra da unutulmuştur. Ne var ki bu konudaki tartışmalar sürerken akıl ve bilimin ışığı altında, konunun boyutları, felsefi görüşün öngördüğü neden ve niçin sorularının yanıtları hiçbir zaman aranmamıştır.

Ayasofya’nın nasıl müze olduğunun nedenlerini üzerine ve bu konuda nasıl çalışıldığının üzerine bilimsel yönden hiçbir zaman inilmemiştir. Konuya açıklık getirmek amacıyla bu dönemleri bir kez daha açıklamanın yerinde olacağını düşünüyorum (detaylı bilgi için Bkz: Erdem Yücel “Belgelerin Işığı Altında Ayasofya’nın Müze Oluşu ile İlgili Bazı Gerçekler” Türk Dünyası Araştırmaları, İst., 1992 S.78, s.183-222).

Ayasofya, Büyük Atatürk’ün isteği, Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun Kararı ile müze olmuştur. Bu konuda gerçek bir kararnamenin olmadığı, konuyu bilmeyenlerce zaman zaman dile getirilmiş, televizyon ekranlarına bile yansımıştır. Oysa bu kararname Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nde, bir örneği de Ayasofya Müze Müdürünün odasında asılıdır. Ayasofya’da yıllar önce açılan bir sergide ise eski müdürlerden Sabahattin Türkoğlu tarafından bu kararname sergilenmişti. Kuşkusuz bu konuda şüphesi olan ulema! gidip bu kararnameyi görebilirler. Bunu belirttikten sonra şimdi biz konumuza dönelim: Ayasofya’daki özel bir toplantı tutanağından öğrendiğimize göre İstanbul Asar-ı Atika Müzeleri Müdürü (İstanbul Arkeoloji Müzeleri) Aziz Ogan’ın odasına beklenmedik bir anda Maarif Vekili Abidin Özmen gelir ve Ondan, Ayasofya’nın müzeye çevrileceği, bunun için ilgili hazırlıkların yapılmasını ve bir komisyon kurulmasını ister. Ardından da yazılı emri orada yazar, imzalar ve müze müdürüne verir. Bundan sonra Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi için komisyon kurulur. Bu komisyon, İstanbul Asar-ı Atika Müzeleri Müdürü Aziz Bey’in (Ogan) başkanlığında Evkaf Müdürü Niyazi Bey, Eski Eserleri Koruma Encümeninden Efdaleddin Bey (Tekinel), Mimar Kemal Bey (Altan), Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Tahsin Bey (Öz) ve Müzeler Uzmanı E.Ungel’den oluşturulmuştur. Ayrıca komisyona İstanbul’da bulunduğu günlerde Müzeler Genel Müdürü Ferit Bey’in ve İstanbul Belediyesi’nin seçeceği bir kişinin de katılması uygun görülmüştür. Komisyon, İstanbul Asar-ı Atika Müzesinde 27.8.1934 günü ilk toplantısını yapmış, öncelikle caminin müzeye çevrilmesi için asli durumu bozulmadan yapılacak onarımlar belirlenmiştir. Bunu izleyen toplantıda Asar-ı Atika Müzesinden Bizans lahitlerinin, vaftiz teknelerinin, ambonların, Nur-u Osmani Cami avlusunda bulunan porfir lahdin, Zeyrek Camisindeki lahdin ve İstanbul’un çeşitli yerlerinde bulunan sütun, sütun başlığı ve mimari parçaların Ayasofya bahçesinde sergilenmesine karar verilmiştir. Bunun ardından da Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nden halıların, yazma eserlerin, kitap kaplarının, rahlelerin, şamdanların, gülapdanların, çekmecelerin ve benzeri eserlerin camekânlar içerisinde Ayasofya’da sergilenmesi kararlaştırılmıştır. Ayasofya’nın dış narteksine Bizans eserlerinin konulması, üst galeriye de Osmanlı eserlerinin yerleştirilmesi düşünülmüştür. Bu raporun Ankara’ya gönderilmesinin ardından Maarif Vekili Abidin Özmen, Vekiller Heyetinin almış olduğu kararı komisyona iletmiştir. Buna göre Ayasofya, Müzeler Müdürlüğünce teslim alınacak eski eser niteliğinde olanlar Ayasofya’da kalacak, bu niteliği taşımayanlar Evkaf idaresine geri verilecektir. Ardından müzede fazla eserin sergilenmesinin uygun olmadığı da açıkça belirtilmiştir. Ankara’dan gelen ikinci bir emirde, komisyondan bazı konulara açıklık getirilmesi istenmiştir. Bu arada Ayasofya’nın ana kubbesi altına rastlayan alana eserler konulursa, genel mimari düzenin bozulacağı da belirtilmiştir. Üst galerilerde eser teşhiri düşünülüyorsa bunların detaylı bir projelerinin olup olmadığı da komisyondan sorulmuştur. Bu konudaki yazışmalar devam etmiş, Vekiller Heyetinin kararı şu noktada birleşmiştir: Ayasofya bir anıt müzedir. İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki Roma ve Bizans lahitleri buraya getirilmeyecek, yerlerinde bırakılacaktır. Türk ve İslâm Eserleri Müzesi ile Çinili Köşkteki eserler de aynı şekilde yerinde kalacaktır. Yalnızca Ayasofya avlusunda önceki yıllarda toplanmış olan mezar taşları, mezarlığı andırmayacak biçimde düzenlenecek ve müze görünümü ağırlık kazanacaktır. Böylece Büyük Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda, Ayasofya müzesinde eser sergilenmesinde son derece akılcı bir yol izlenmiştir. Ayasofya’nın anıt-müze oluşundan yola çıkılmış ve içeride yoğun bir sergilenmeye, yapının mimarisine uygun olmayan konuma getirilmesi engellenmiştir. Ayasofya’nın dış narteksindeki Bizans eserleri dışında, içerideki mozaikleri, mimarisi ve Osmanlı çağı eserleri ön plânda ziyaretçiye sunulmuştur. Askeri dehasının yanı sıra Atatürk’ün derin bir kültür birikimi olduğu burada bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Ayasofya, İstanbul Vali Muavini, Evkaf Müdürü ve Müzeler Genel Müdürü arasında yapılan bir protokol ile müze yönetimine devredilmiştir. Yeni kadrolar sağlanıncaya kadar imam ve müezzinler dışında caminin hayrat hademesinden altı kişi nöbetleşe gece bekçisi olmuş, onlara İstanbul Arkeoloji Müzesinden bir mutemet ile bir muhafız eklenmiştir. İstanbul Arkeoloji Müzesinin yönetiminde Ali Sami Boyar’ın sorumluluğunda müze 1 Şubat 1935’te ziyarete açılmıştır. İlk gün 463 yerli, 370 yabancı müzeyi gezmiştir.

Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya ile ilgili vakfiyesinin uygulanışı ile yapının müze oluşu arasında bazı çelişkiler olduğu zaman zaman iddia edilmiştir. İslâmiyetin önemli bir dayanışma kuruluşu olan vakıflar yüzyıllar boyunca yaşamıştır. Dini ve hukuki bir kuruluş olan, insanlığa hizmeti amaçlayan vakıfların Osmanlı kültür ve sanatı ile çok yakın ilişkisi vardır. Vakıf müessesesi Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak döneminde daha da gelişmiştir. Ancak çağın değişen koşulları altında, geçmişte çok yararı olan bu vakıfların bazıları günümüzde işlevini yitirmiştir. Ayasofya vakfiyesi de bunlardan biridir. Eskilerin deyişi ile bu tür iddiaların, tartışmaların “abesle iştigalden” başka bir şey değildir. Yalnızca üzerinde durulacak, çözümlenmesi gereken Sedat Balkan’ın da ileri sürdüğü gibi bazı sorunlar bulunmaktadır. Ayasofya’nın hukuken gerçek mülk sahibi kimdir? Yapının bütünü Kültür Bakanlığı’nın kullanımında olmasına karşılık, içerisindeki küçük bazı mekânlar ile Babussaade Caddesinde bulunan dükkânlar vakıfların mülkiyetindedir. Soğuk Çeşme Sokağı ile Ayasofya arasındaki imaret vakıfların mülkiyetinde olup, kullanım dışında kendi haline bırakılmıştır. Onun hemen bitişiğindeki mekân Kültür Bakanlığı Döner sermaye İşletme Müdürlüğünün (DÖSİM) satış dükkanıdır. Ayasofya içerisindeki Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra yaptırmış olduğu medrese yıkılmıştır. Bu medresenin 1983-84 yılında merhum Mimar Alparslan Koyunlu ile kazısını yapmış, temellerini ortaya çıkarmış ve yeniden restitüsyonu yapılarak müzenin kullanımı için bakanlığa projelerini sunmuştuk. Ne yazık ki tüm çabamıza rağmen bunda başarılı olamadık.

Fatih Sultan Mehmet’in köhneleşmiş son günlerini yaşayan Bizans’ı yıkarak, fethedilen bütün ülkelerde en büyük kilisenin camiye dönüştürülmesi geleneğine uyularak Ayasofya da camiye çevrilmiştir. Öte yanda Atatürk de çökmüş bir Osmanlı İmparatorluğu’ndan yepyeni bir Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Türklerin yetiştirdiği bu iki büyük dahiden biri İstanbul’u Bizans’tan almış, Ayasofya’yı cami yapmış, diğeri de güçlü İtilaf Devletlerinin elinden 6 Ekim’de bu şehri kurtarmış, ardından da günün koşullarına uygun olarak müzeye çevirmiştir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları tatlim sohbet Mobil Chat
Cevapla

Etiketler
ayasofyanin, ayasofyanın, donusturulmesi, dönüştürülmesi, muzeye, müzeye


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kirliligin Dönüştürülmesi PySSyCaT Çevre Terimleri Sözlüğü 0 28 Eylül 2014 20:42
Müzeye Evet Ticari Alana Hayır Cemalizim Haber Arşivi 0 12 Nisan 2012 23:12
Genel Liselerin Anadolu Liselerine Dönüştürülmesi Genelgesi Pentagram Ödev ve Tezler 0 07 Mayıs 2010 12:49