![]() |
Osmanlı Hukuk Sistemi Çok hukukluluk kavramını[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] devletin farklı kültür ve din mensuplarına onların tercihleriyle kendi hukuklarını seçme şansını vermesi ve devletin hukuk üretme gibi bir görevinin bulunmaması şeklinde özetlemek mümkündür. Mesela Medine Vesikası[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hıristiyan[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yahudi ve Müslümanlara kendi hukuklarını uygulamayı getiren bir sözleşme mahiyetindedir. Verilen bu misâl[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] çeşitli millet ve ümmetlere mensup insan topluluklarını içinde barındıran Osmanlı Devleti için de uygulanmak istenmektedir. Kısaca bu izahlarla bazı yazarlar[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm Hukukunun ve özellikle de Osmanlı uygulamasının çok hukukluluk prensibini kabul ettiğini iddia etmektedirler. Hukuk birliği ise[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ülke içinde yaşayan her topluluğa[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] aynı hukuk sisteminin hükümlerinin uygulanması demektir. Önemle ifade edelim ki[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm Hukukunda ve bunun tam bir uygulaması demek olan Osmanlı tatbikatında[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] çok hukukluluk asla mevcut değildir. Belki farklı dinlere ve kültürlere mensup topluluklar için[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm’ın kabul ettiği hak ve hürriyetler ve özellikle de din ve vicdan hürriyeti vardır. Bu hürriyetlerin neticesi olarak[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şahıs[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] aile ve miras gibi istisnaî bazı hukuk dallarında[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] onların inançlarına uygun olan hükümlere saygı prensibi vardır. Buna da ayrı hukuklar demek mümkün değildir; olsa olsa farklı inanç hükümlerini birbirine bağlayan bağlama kuralları denir. Bunlar da[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Müslümanlar açısından değil[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] gayr-i müslimler açısından önem arz etmektedir. Meseleyi kısaca özetleyelim. İslâm hukukunda insanlar[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] mensup oldukları dinlerine göre birbirinden tefrik olunurlar. Vatan ve millet mefhumları yerine aynı dinin tâbiileri demek olan ümmet tabiri esas alınır. Eski Müslüman Türk Devletlerinde vatandaş demek olan ra’iyye (tebaa)[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Müslüman ve gayr-i müslim olarak ikiye ayrılır. Kavmiyet yahut cinsiyet farkı[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şer'-i şerifce hiç hükmündedir. Rumlar ile Ermenilerin tamamen Hıristiyan ve Türklerin ise tamamen Müslüman olmaları tesadüf kabilindedir. Yukarıda zikredilen din kriterinden hareket eden İslâm hukukçuları[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm ülkesindeki insanları[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Müslüman ve gayr-i müslim olmak üzere iki ana gruba ayırmışlardır. Osmanlı Devletinde millet tabiri[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ümmet manâsında kullanılmış ve millet-i müslime ile millet-i gayr-i müslime mefhumları[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] fıkıh kitaplarındaki esaslara uygun olarak isti'mal edilmiştir. Osmanlı ülkesinde yaşayan en önemli gayr-i müslim milletler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hıristiyanlar[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yahudiler ve sabiîlerdir. İslâm ülkesinde yaşayan gayr-i müslimleri[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] vatandaşlık hukuku açısından ikiye ayırmak mümkündür: Zımmîler ve müste'menler. Zımmîler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm Ülkesinin vatandaşı olan gayr-i müslimlerdir. Müste’menler ise[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] yabancılardır. İslâm hukukunda dünyanın iki ülkeye ayrıldığını[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Müslümanların hâkim oldukları topraklara İslâm ülkesi (Dâr'ül-İslâm) ve gayrımüslimlerin hâkim olduğu topraklara da harp ülkesi (Dar'ül-Harp) dendiğini biliyoruz. En önemlisi de fiilen birden fazla olan İslâm devletlerine[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] devletler hukuku açısından “Birleşik İslâm Devletleri” nazarıyla bakıldığına da şahit oluyoruz. İslâm ülkesi vatandaşlarına Osmanlı hukukçuları ehl-i dar'il-İslâm demişler ve bazı aksi görüşlere rağmen[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] zımmîleri de bu tabirin kapsamına sokmuşlardır. Müslümanlar[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] dünyanın neresinde olursa olsun[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Müslüman olmalarından dolayı[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm ülkesinin vatandaşıdırlar. Zımmîler ise[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] zimmet akdinin şartlarına uydukları sürece[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm ülkesinin kanunlarına tabi olmayı kabul ettiklerinden zimmet akdi gereğince[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bir diğer görüşe göre ise[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm ülkesinde süresiz ikâmet hakkına sahip olduklarından dolayı[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] yine İslâm ülkesinin vatandaşı sayılırlar. Müste'menler ise[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm ülkesinde yabancı statüsündedirler ve ehl-i dar'il-harb diye yahut harbî şeklinde de anılırlar. Tanzîmât öncesi bütün Osmanlı Kanunnâmelerinde bu tabirlere rastlamak mümkündür. Tanzîmât'a kadar her konuda olduğu gibi[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] vatandaşlık hukukunda da bazı istisnaların dışında[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şer'î hükümleri esas alan Osmanlı Devleti[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bu kozmopolit dönemde vatandaşlık konusunda bazı yeni hükümler kabul etmiştir. Ra'iyye[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] müslim[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] zımmî ve harbî tabirleri yavaş yavaş terk edilmeye başlanmış ve yerlerini tebe'a-i Devlet-i Aliyye ve ecnebî gibi yenilerine terk etmişlerdir. Gayr-i müslimler zimmî statüsüne geçince[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bazı istisnaların dışında[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Müslümanlara tanınan hakların bunlara da tanınması söz konusudur. Bir diğer ifadeyle[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Müslümanlara uygulanan hukuk[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] onların inançları gereği istisna tutulan bazı hukukî hükümler dışında[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] aynı hukuk yani İslâm hukukudur. Devlet[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Müslüman vatandaşlar ile gayr-i müslim vatandaşlar arasında fark gözetmek durumunda olsa da bu[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] istisnaî olmakta ve genel kaideyi bozmamaktadır. “Bize tanınan haklar onlara da tanınır; bize yüklenen ödevler onlara da yüklenir” manâsında bir hadis de nakledilmektedir. Müste'menler de hak ve ödevler bakımından zımmîler gibidirler. Aralarındaki fark[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bunların İslâm ülkesinde sadece geçici ikâmet hakkına sahip olmalarıdır. Devamlı ikâmet nimetinin külfetleri bunlara yüklenmez. Özel hukuk açısından zimmîler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şahıs[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] aile ve miras hukukuna ait bazı müesseseler dışında tamamen Müslümanlar gibidirler. Yani akideye dayanmayan hükümlerde Müslümanlarla eşittirler. Akideye dayanan hükümlerde ise[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kendi dinlerinin hükümlerine tabidirler. Müste'menler de ikâmet müddetince bu haklar konusunda zimmîler gibidirler. Ancak devlet ve ülke menfaati açısından bazı sınırlamalar söz konusudur. Silah ve savaş malzemesi ihrâcı müste'menlere bu sebeple yasaklanmıştır. Hem zımmîler ve hem de müste'menler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm ülkesinde[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] menkul ve gayrimenkul mülkiyet hakkına da sahiptirler. Bu hak[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ancak kamu yararı sebebiyle kısıtlanabilir. Zimmîler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] mâlî tasarruflar açısından İslâm ülkesinde Müslümanlar gibi[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm Hukukuna tabidirler. Mu’amelât konusunda dinlerinden ve inançlarından gelen önemli bir fark bulunmadığı için istisnaî hükümler de oldukça azdır. İslâm ülkesinde gayr-i müslimlerin şarap ve domuz üzerinde malî tasarrufta bulunabilmeleri; gayr-i müslime ait şarap ve domuzu telef yahut gasb edenin tazminata mahkûm edilmesi ve gayr-i müslimlerin bir gayr-i menkûlü mabed olarak kiralayamaması bu istisnaların en önemlilerini teşkil eder. Müste'menler de malî konularda[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bazı küçük istisnaların dışında zimmîler gibidirler. Özetle[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Osmanlı hukuk tarihinde kabul edilen Hanefi görüşüne göre[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] eşya[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] borçlar ve ticaret hukukunda gayr-i müslim teb'aya da şer'î hükümler uygulanır. Ancak onlara göre mal kabul edilen domuz ve şarap gibi şeylerin hukukî muamele konusu olabilmesi gibi istisnaî haller vardır. Aile hukukunda ise[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] isterlerse İslâm hukuk nizâmına[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] istemezlerse kendi hukuk nizâmlarına tabi olurlar. Nitekim 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnâmesi de bu görüşü benimsemiş ve bu kanun içinde[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Müslümanlara ait maddeler yanında Hıristiyan ve Yahudilere ait hükümlere de yer verilmiştir. Bu[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bir atıftan başka bir şey değildir. Cezaî hükümlerin yer bakımından tatbiki konusunda[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm hukukçuları farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. İslâm Hukuku cihanşümûl bir hukuk sistemidir. Ancak uygulamada[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bazı istisnalar bulunmakla birlikte İslâm ceza hukukunda tam mülkîlik sistemi esas alınmıştır. Ebu Yusuf ve diğer İslâm hukukçularının savunduğu bu görüşe göre[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İslâm ülkesinde işlenen bütün suçlara[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] failinin dinine ve cinsiyetine bakılmaksızın İslâm ceza hukuku tatbik edilir. Dolayısıyla Müslümanlar[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] zimmîler ve müste'menler aynı cezaî hükümlere tabidirler. Bu genel kaidenin istisnaları elbette vardır. Genişletilmiş mülkîlik sistemini müdafaa eden Ebu Hanife ve İmam Muhammed'e göre ise[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] müste’mene sırf Allah hakkı olan zina[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] hırsızlık ve yol kesme gibi suçların hadleri uygulanmaz. İslâm’da milletlerarası usûl hukuku deyince[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] akla hemen zimmî ve müste'menlerle ilgili hukukî ihtilaflar gelmelidir. Zira İslâm Hukuku[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bunlara ve özellikle de İslâm ülkesi vatandaşı olan zimmîlere[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] özel hukukun yukarıda kısaca açıkladığımız bazı alanlarında bir çeşit kazaî muhtâriyet vermiştir. Bu durumda zikr edilen konularda şer'iye mahkemesine başvurunca[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] yabancı unsurlu bir ihtilâf gibi olmaktadır. Başvuran müste'men olunca[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ihtilâf tamamen yabancı bir ihtilâf olur. Yabancı unsurlu ihtilâflarda yani İslâm ülkesindeki zimmî ve müste'menlerle ilgili davalarda yetkili mahkeme[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] aile hukuku dışında İslâm mahkemeleridir. Bu[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hanefilerin görüşüdür. Osmanlı Devletinde tatbik edilen bu görüşe göre[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] zimmî ve müste'menler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] aile hukuku alanında isterlerse kazaî muhtâriyete sahip kendi cemaat mahkemelerine başvururlar ve isterlerse de yine şer'iye mahkemelerine müracaat ederler. İkinci şık için Ebu Hanife[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] her iki tarafın da rızasını şart koşarken[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ebu Yusuf ve İmam Muhammed taraflardan birinin müracaatını yeterli görmektedir. Osmanlı Devleti’nde zikredilen tatbikat 1917 tarihine kadar bazı istisnalarla devam etmiştir. Bu tarihte HAK ile yargı birliğini sağlamak üzere[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] gayr-i müslimlere aile hukuku alanında kendi hukukları tatbik edilmek şartıyla bütün yargı yetkisi İslâm mahkemelerine verilmiştir. Özetlemek gerekirse[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Osmanlı Hukuku çok hukuklu bir sistem değildir. Belki din ve vicdan hürriyeti gereği[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] gayr-i müslimlere belli hukuk alanlarında daha serbest hareket etme imkânı vermiştir. Bu serbestilik[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] çok hukukluluk olarak anlaşılınca ve gayr-i müslimler tarafından suiistimal edilince[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tanzîmât sonrasında buna karşı tedbirler alınmıştır. Bunu teyid eden iki belgeden bazı nakiller yaparak[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] konuyu kapatmak istiyoruz: Birincisi; Hukuk-ı Aile Kararnâmesinin Mazbatasındaki şu cümlelerdir: “Mecelle’nin aile hukuku ile ilgili hükümler ihtiva etmemesinden dolayı[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] memleketimizde bu konuda[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] değişik din ve milletlerden her bir grubun tedvin edilmemiş kendi mezhep ve dinlerine ait hükümlerin uygulanması ve bu mezhebin hükümlerini Şer’iye hâkimlerinin bilmemesi sebebiyle[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] gayr-i müslimlerin ruhanî reislerine yargı yetkisinin verilmesi zarureti[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] istisnâi de olsa ortaya çıkmıştır. Halbuki devlete ait olan yargı hakkının ciddi bir kontrole tabi olmayan fert veya heyetlere tevdi edilmesi[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bir çok mahzurları da beraberinde getirir”. İkincisi; Fener Patrikhânesi’ne aile[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] miras ve şahsın hukuku gibi alanlar ile Patrikhâne içindeki nizâmlarda bazı hukukî yetkiler verilmesi üzerine[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bu yetkiyi çok hukukluluk olarak yorumlayarak[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bizans Kanunu adıyla bir başka hukuk sisteminden bahsetmeleri üzerine[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] 21 Mayıs 1904 tarihli İrâde-i Seniyye ile[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Sultân Abdülhamid onları ikaz etmek mecburiyetinde kalmıştır: “Rum Patrikhânesi Muhtelit Meclisinde görülen davaların Bizans Kanunu namıyla bir kanuna uygun olarak halledildiği haber alınmış olup[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bu tabir tarafımdan şaşkınlıkla karşılanmıştır. Memâlik-i Şâhâne’de ve özellikle de Devlet-i Aliyye’nin Pay-ı tahtında devletin kanunlarından başka yürürlükte kanun olamayacağı; bu ifadeden maksat dahili nizâmnâme ise buna kanun adı verilemeyeceği gâyet âşikârdır”. Bu dediklerimizin delilleri[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] 760 küsur Osmanlı Kanunnâmesi ve arşivlerdeki milyonlarca belgelerdir .[1] |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 15:58. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk