12 Aralık 2012, 18:49 | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Adil ve Zahid Halife Adil ve zahid halife Ömer bin Abdülaziz Ömer bin Abdülaziz nerede bir cenaze olsa mutlaka koşar, defni kendisi gömülüyormuş gibi izler, etrafına hikmet nazarıyla bakar. O gün de bir dostunun cenaze namazını kılar, naaşı getirip toprağa bırakırlar. Üstünü alelacele örter, yanık yanık dualar okurlar. Derken merasim biter, millet dağılır, oğulları bile uzaklaşırlar. Adil Halife kabristandan çıktıktan sonra ansızın geri döner ve bir kuytuya otururlar. Dostları da ona uyar, aynısını yaparlar. Mübarek, kısa bir murakabeden sonra sorar "niye döndüm biliyor musunuz?" -Bilmiyoruz. -Kabir arkamdan seslendi, "ey Ömer" dedi, "dostlarını ne yaptığımı sormuyorsun?" Sordum "ne yaptın?" -Onların kefenlerini yırttım, kanlarını emdim, vücutlarını parçaladım. Etlerini yedim, azalarını dağıttım. Ellerini kollarından, pazularını omuzlarından, kalçalarını uyluklarından, dizlerini ökçelerinden, parmaklarını bileklerinden ayırdım. Ben makam mevki tanımam, genç yaşlı ayırmam. Lakin insanlar birkaç günlük lezzet için ahireti unutuyorlar. Hani, sizden önce yaşıyanlar? Onlar da büyük şehirler kurdular, derin kanallar kazdılar. Sıhhatlerine, paralarına, kuvvetlerine aldandılar, günahlara daldılar. Herkesin imrendiği sultanlar göz açıp kapayıncaya kadar yaşadılar. Kurtlar böcekler kemiklerini sıyırdı, şimdi toprak oldular. Onların da evleri eşyaları, oğulları uşakları vardı, ne zenginlere zenginliği yaradı, ne de fukaranın muhtaçlığı kaldı. O çoşkulu nutuklar atan hatiplere sor, dilleri neden oynamıyor? O zeytin gözlüler, keman kaşlılar, niçin gülmüyorlar? Nerede o nazik tenler, güzel yüzler, manalı bakışlar? Bu çukurun haşeratı onlara n'aptı? Dostları çoktaaan unuttu, üzerinde haşereler dolaştı. Hanımları evlendi, çocukları yetim kaldı. Söyleyin bana ölümden kim kaçmış, hem kim kaçar? Peki sen, yarın bu kabirlerin sakini olacak insan, dünyada devamlı kalacağını mı sanıyorsun? Elinde senedin mi var? Hoşça bir rüya görüyorsun o kadar. Uyan artık, n'olursun uyan!" Sen misin gıybet eden! Bir gün adamın biri üstüne vazife gibi halifeye söz yetiştirir, "filan kimse, sizin için şöyle, şöyle söylüyor" der. Ömer bin Abdülaziz; "Öyleyse bu işi yargıya intikal ettirelim. Eğer yalancı isen, Hucurat suresinin altıncı ayet-i kerimesine; yok yanıldın ise, Kalem suresi on birinci ayet-i kerimesine göre yargılanırsın ve her iki halde de mesul olursun. İstersen üçüncü hali tercih edip, seni affedelim, bu mesele de unutulsun gitsin" deyince adamcağız tövbe eder. Bir daha birilerinin aleyhinde konuşmak mı? Ne mümkün, hem ne haddine... Bir dirhemi olsa.. Bir gün evlerinin önünden üzümcü geçer, ama ne ondan, ne de hanımından bir dirhem para çıkmaz. Üzümcü uzaklaşır gider çocukları için üç beş salkım alamazlar. Lakin onlar böyle şeylere aldırmaz, ahiret günü mahzun olmamaya bakarlar. Ömer bin Abdülaziz'in yer altında bir mahzeni vardır, gece olunca oraya iner ve boynuna kalın ve soğuk demirler bağlar. Sabaha kadar Allahü tealanın korkusuyla ağlar, "böylesi Cehennem'de zincirlenmekten iyidir" buyururlar. Ömer bin Abdülaziz hazretlerini, önceleri boylu poslu ve gürbüz bir kimsedir. Halife olduktan sonra öyle zayıflar ki kaburgaları ortaya çıkar. Bir valiyi görevlendirirken "ellerini Müslümanların kanından, mideni malından uzak tut" buyurlar. Tam o günlerde oğlunun bin dirheme bir yüzük taşı satın aldığını duyar. Ona iki dirhemlik bir yüzük yollar ki üzerinde "Allahü teala haddini bilene merhamet eylesin" yazmaktadır. Oğlu mesajı alır, yüzüğü satıp bin garibe yemek çıkarır. Halife vefat edince, rahipler bile üzülür "yeryüzünün güneşi battı" diye ağlaşırlar. Bazı alimler (Süfyan-ı Sevri ve İmam-ı Şafii hazretleri); "Halifeler beştir; Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali.... Ve Ömer bin Abdülaziz" buyururlar. "Dili dönen, zahidim deyip duruyor. Zahid, Ömer bin Abdülaziz gibi olur. Dünya ayağına geldi, dönüp de bakmadı." Malik bin Dinar Buyurdular ki: Ahiretini dünya için satan ahmaktır, ahiretini başkasının dünyası için satan ahmak kere ahmaktır. Allahü teala bir kuluna verdiği nimeti alıp da karşılığında sabr verirse kıymetini bilsin, şükretsin. Ölümü çok hatırlayın. Eğer rahatlık içindeyseniz bu size ürperti verir, yok darlık içindeyseniz ferahlatır. Siz, üzerinden çağlar geçmiş bir kökün dallarısınız. Sahi, kökleri çürümüş bir dalın hayatından ne çıkar? Her yolculuğun azığı vardır, ahiretin azığı takvadır. Hesap günü dağ olsanız erir, yıldız olsanız kararırsınız. Allahü tealanın vereceği nimetleri görmüş gibi sevinin, azabından da görmüş gibi korkun. Ya Cennet, ya cehennem... Ahirette başka bir yer yok. Yerini seç ve ona göre hazırlan.. | |
|
Etiketler |
adil, halife, ve, zahid |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Hz. Osman'ın Halife Seçilmesi | efLatun | İslam Alimleri | 0 | 09 Kasım 2011 00:23 |
Halife Kelimesi | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 06 Ağustos 2011 16:29 |
5 Raşid Halife | noLove | İslamiyet | 6 | 23 Mart 2009 01:35 |