IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29 Mart 2009, 02:40   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kültürümüzün geleceği




KÜLTÜRÜMÜZÜN GELECEĞİ

Türkiye’de en azından iki yüz yıl dan beri, kültür sorunu bir bunalım kaynağı olmuştur. Bunun başlıca nedeni de bilindiği gibi Türkiye’nin geçirdiği Batılılaşma sürecidir.
Böylece hayatın her alanında olduğu gibi kültür alanında da “yerli” ile “yabancı” birbirine karışmış, bu öğelerin yeni bileşimleri insanların karşısına oldukça karmaşık yumaklar halinde dikilmiştir. Sürecin başlangıcından bugüne kadar bir hayli yol alındığı, gerçekten büyük değişimler yaşandığı halde, aynı sorun bugün de yaşıyor. Demek ki, ortada henüz çözülmüş bir şey yok. Bu bakımdan, kültürel kargaşanın en azından yakın gelecekte de devam edeceğini söylemek her halde bir kehanet olmaz.

BATILILAŞMANIN ETKİLERİ VE SONUÇLARI
Batılılaşmanın etkileri ve sonuçları, bugün içinde bulunduğumuz kültür ortamının da önemli bir öğesi. Yalnızca kendi etki alam bakımından değil, karşıtım belirlemesi bakımından da önemli. Çünkü Batılılaşma, yerli tepkilerin biçimlerini belirleyebilen bir güç.
Türkiye’de, daha doğrusu Osmanlı İmparatorluğu’nda, Batılılaşma süreci başladığı sırada, burada var olan yerli kültür nasıldı? Osmanlı İmparatorluğu’nun homojen bir kültürü var mıydı? Batılılaşma, böyle uyarlı, iç bütünlüğe sahip bir kültürü mü zorladı ve zamanla parçaladı? Bu son iki soruya olumlu cevap vermek pek o kadar kolay görünmüyor bana.

Osmanlı kültürü dediğimiz şeye bugün baktığımızda, onu bir yandan basitleştiriyoruz (birkaç görece değişmez ve dengeli öğeye bağlamak anlamında), bir yandan da belki idealize ediyoruz. Oysa Osmanlı kültürü hem teknik anlamda zorunlu olarak çok-parçalıydı, hem de sınıfsal anlamda farklılıklar içeriyordu. Bunun yanı sıra, İmparatorluğun tarihi gelişmesi de kültürü değiştiriyordu. (Yani, yüzlerce yıllık dönemleri kapsayan bir kültürel süreklilikten söz etmek o kadar kolay değildir.)

Bugün geçmişi ve bu Osmanlı kültürünü de, Batılılaşmanın üzerimizde yarattığı etkiler ve uyandırdığı tepkilerin belirlemeleri sırasın da görüyoruz. Bugün kaybettiğimize inandığımız değerlerin bozulmadan ve birarada var olduğu bir dönem olarak bakıyoruz o günlere (eğer ideolojik formasyonumuz Osmanlılığı olumlu görmemizi zorlayacak nitelikteyse). Değerlendirmemiz farklı ise, o zaman da olguları gene bundan farklı görmüyor, sadece aynı olgulara olumsuz puan veriyoruz.

Bu kültürün, bugün de ciddiyetle yeniden incelenmesini gerektirecek özgün yanlarından biri, bence, yaratmayı başardığı uluslararası bileşimdir. Ondokuzuncu yüzyılın getirdiği milliyetçilik furyasından sonra şimdi bu uygarlıktan geri kalan öğeleri paylaşmaya çalıştığımızda, bu yüzden, yalancı dolmadan Karagöz’e kadar yığınla kültür öğesinin safkan kökeni hakkında tartışıp birbirimize giriyoruz. Bunların oluşturulması sürecinde milliyetçi bir bilinç etkin olmadığı için, bugün de tek bir ulusal kaynağa indirgeyemiyoruz onları.

Dolayısıyla Osmanlı kültürünün ilginç yanı, hem birçok ayrı kültürü bir arada tutmayı başarması, hem de bu farklılığa, onu yok etme kaygısı gütmeyen ortak bir üslup
verebilmesiydi. Be denebilecek bir nitelik bu; daha doğrusu, gerçekten “modern” demek sakıncalı olsa da, modern bir bakışla yeniden. değerlendirebilecek ve canlandırılmasına çalışılabilecek bir özellik. Eğer çağımızda kültürün çeşitlendiğini, “alt- kültür” kavramının önem kazandığını kabul ediyorsak, kendi kapitalizm- öncesi tarihimizde de buna bir temel bulunabildiğini görmek sevindiricidir.

Farklılık yalnız etnik kökenlerden ileri gelmiyordu. Ö1rneğin Şerif Mardin’in kanıtladığı gibi, yüksek tabaka ile halkın kültürleri arasında da önemli farklar vardı. Başka ülkelerde de olduğu gibi, tarihin erken dönemlerinde bu ayrımın başlıca odakları kent ve kırdı. Bir de, şüphesiz, çeşitli tarikatlar, tekkeler, loncalar ve benzer kuruluşlar. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun politik gelişme tarihinde egemen eğilim, bu gibi ara örgütlerin devlet tarafından etkisizleştirilmesi, düzlenmesiydi. Bunun gene politik alanda, kendini-belirleme özerkliğinin bir gelenek haline gelmemesi bakımından, olumsuz sonuçları oldu. Bugün, Osmanlı toplum yapısı içinde “saray” geleneği diye de adlandırılan seçkinci gelenekle halk geleneğini karşı karşıya koyarken, şematik ayrımlar yapmaktan ve hiç bir işe yaramayacak kadar soyut ve genel ayrım kategorileriyle yetinmekten vazgeçmemiz gerekiyor.

Bunlar nerede ayrılıyor, nerede bir birini etkiliyor ve iç içe geçiyor, ayrıca, bu mekanizma çeşitli özgül dönemlerde nasıl işlemiş, daha \somut bir biçimde bilmemiz zorunlu.

Bir de Osmanlı kültürünün çeşitliliğinde tarihin oynadığı role değinmiştim. Bunun için de tek bir örnek vereyim. Divan şiirinden söz ederken, bu kavramla elbette bir bütünlüğü kastediyoruz ve çeşitli dönemlerden aldığımız örneklerde böyle bir bütünlüğü var saymamızı haklı çıkaran ortaklıklar görüyoruz. Ancak daha çok biçimde egemen olan bu ortaklıklar “uzun-vedeli” ve “global” bir bakışta belirgin oluyor. Yoksa, söz gelişi Fuzuli- Baki-Nefi-. Nedim-Şeyh Galip gibi bir zincir kurup, bunun tek bir gelenek olduğunu ileri sürmek, “kısa vadeli” ve “tikel”e dönük bir inceleme de bizim için ayakbağıdır. Son analizde tarihin ilerlemesiyle açıklanacak mizaç .değişikliklerini görmekten kendimizi teorik öncülümüz yüzünden (yani, değişmeyen bir olguya baktığımız inancı) alıkoymuş oluruz.

Örneğin Şeyh Galip, “divan geleneği görece geç bir halkası mıdır , yoksa geleneğin bittiğinin bir farkına varılması ve kültürel bir çabayla geleneğin dönüştürülmesi gibi mi? Evet, diyen divan edebiyatı içindeki değişimler Batı’nın sözgelişi neo-klasik ve romantik akımları gibi büyük kutuplar oluşturmaz; ama Batı’dakine benzer kutuplar oluşmayınca burada hiçbir değişikliğin olmadığı söylenebilir mi?.

TARİH BİLİNCİ
Gerçek somut tarih, bizim bilincimizden bağımsız olarak var. Olmuş, kendisi bitmiş, ama etkileri bizi, bilincimizden bir hayli bağımsız olarak belirlemeye devam ediyor. Gel gelelim, bir de bu tarihin kendi zihnimizde yeniden-ürettiğimiz; yorumu, anlamlandırılmasıı ve değerlendirilmesi var. Bu ikincisi, birinciye çok uygun olmasa da, yaşayan etkili bir güç oluyor toplumların hayatında. İlk, ideal dönemlerine, “altın- çağ”larına dönmeye çalışan din akımlarını biliriz:geri dönmeye çalıştıkları mitik olması, bu akımların politik ve toplumsal bakımdan etkisiz, olmaları demek değildir.

Dolayısıyla, bizim gibi tarihlerinde önemli kopuntular olmuş toplumlarda gelenek, çok zaman, dünden bugüne süre gelen bir şey değil, bugünden düne uzatılmaya çalışılan bir köprüdür. Örneğin, Yahya Kemal’in “gelenekçiliği”. Bu, özünde modern olan , çünkü bir şeyin geri gelmemecesine kaybedildiği bilincini içeren,nostaljik bir gelenekçilikti ve olmayan bir şeyi kurmaya amaçlıyordu. Tarih bilinci aslında gerçek anlamda geleneğin kaybolması ile başlar.


Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 29 Mart 2009, 02:45   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kültürümüzün geleceği




INSANLAR AYNI TORNADAN ÇIKMIYOR
Başlığı kültürümüzün geleceği olan bu yazıda hala kültürümüzün geçmişi üzerinde oyalanmanın nedeni de bu.Tamamlanmış olgular yığını halinde duran, taşlaşan tarih insan 1 bilincinin öznelliğinde değişkendir. Bu yüzden yeni bir tarih yorumu olguları değil de bizim olguları görmemizi değiştirdiği için çok önemli bir çağdaş güç haline gelebilir.

Bir anolojiye başvurarak, bu birbirine dolaşmış ipler yumağı içinden şu değil de bu ipucuna yapışmak gibi anlatayım. Örneğin, sözünü edip durduğumuz Osmanlı toplum yapısı bugün bizlere, Batı’dakine benzer bir sınıf kültürü mirası bırakmadı. Dünyanın ilk kapitalisti İngiltere’de sınıf farklılığını en somut biçimde görür yaşarsınız. Kılığı ayrı, lehçesi ayrı, müziği ve sanatı ayrıdır. Sınıfsal oluşumlar oldukça farklı olmakla birlikte, Türkiye’de de elbette insanlar aynı tornadan çıkmıyor. Ne var ki, sınıflaşma tarihini İngiltere gibi yaşamış bir toplumda, gecekonduda ve lüks gece kulübünde nasıl olup da aynı Arabesk müziğin çalındığını anlamak güçtür. Bu iki farklı sonucun iki farklı başlanıcını belki Avrupa ile Türkiye’nin kentsel yaşama biçiminde bulabiliriz (tek neden değil elbette ama nemli bir neden) Batıda sınıflar tamamen farklı mekanlarda oluştu;kentte burjuvaların mekanı ile işçilerin mekanı kesinlikle ayrılır ve ilk bakışta ayrılır. ve ilk bakışta fark edilirdi. Osmanlı kentinde ise Mahalle’yi görürüz. Mahallede konak da vardır, ama zengin- yoksul birbirine hayli yakın yaşar. Her mahalle zengini orta hallisi, esnafı ve yoksulları ile genel yapının bir mikrokozmoz örneği gibidir. Bu yapıda, sınıflar aşırı kültürel ortaklıklar elbette ki Ingiltere’ye oranla daha fazla. olacaktı.


Bu örnekle varmak istediğim noktaya geliyorum şimdi: deminki yumağın bir ipucunu çektiğinizde, buradaki gelişmeden ötürü sınıfsallığın politikaya aynı şekilde yansımadığını, bunun da Batı ile kıyaslandığında “rasyonel” görülmeyen biçimlenmeler yarattığını görürsünüz. Bu bir handikaptır belki. Ama başka bir ipin ucunu tutup çektiğinizde, belki de daha ileri- bir adımın avantajıyla karşılaşırsınız. Batı’da köklü bir demokrasi- bile sınıflararası uçurumu giderememiştir. Demokratikleşen bir Türkiye’de bu uçurumları ortak bir kültürün değerleri ile kapatmak daha kolay olabilir,.


Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
geleceği, gelecegi, kulturumuzun, kültürümüzün


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Pardus’un Geleceği Ocean GNU, Linux ve UNIX 0 30 Ocak 2012 13:58
Kapitalizmin Geleceği N999 Haber Arşivi 0 13 Ocak 2012 16:47
Geleceği Planlamak N999 Haber Arşivi 0 11 Ocak 2012 16:54
Kültürümüzün Atatürkün Düşünceleri Üzerindeki Etkileri YapraK Tarih 0 04 Ocak 2010 17:24
Kültürümüzün Değerini Bilelim .. BaRoN Genel Paylaşım 1 02 Aralık 2007 20:03