IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29 Mart 2009, 04:15   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti




GİRİŞ

Türk modernleşmesinin kuruluş döneminde oluşan cinsiyet rejiminin ana hatları neydi ve ne zaman şekillendi, kadın haklarını devlet mi verdi?

Bu sorular aslında bizlere yanıtlar olarak yıllarca kadın haklarının tepeden inme olarak yeni devlet ile geldiği biçiminde belleğimize kazınmıştı. Bizlerde bize lütfen haklar veren baba devlete borcumuzu ödemek için didinip dururken yanıtların yanılsama olabileceği ve zihinlerimizin yanıltılmış olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kaldık. Tarihin bizim zihnimizde bir kere daha kurulması gerekiyor. Tarih bütün kurumsallaşmış milliyetçi öyküsünden arınmalı ve tekrar düşünüp karar vermeli...

Çalışma içinde ağırlıklı olarak Osmanlı Kadın Hareketi üzerinde durdum. Cumhuriyet döneminin başlangıç evresindeki –her devrim çocukların yer- i sanki kanıtlamak istercesine devrimin kadın hareketini yemesini çok açamadım. Sanıyorum, eleştirel olmak için zamana gereksinim duyuyorum. Sezgilerimi söz haline getirememem de aldığım/aldığımız milliyetçi eğitimin engelleyen, bilemediğim güçleri var. Kapılar yeni açıldı, ben henüz dışarıdayım.

Bizdeki kadın hareketini başlangıç itibarıyla, üç tartışma ve döneme ayırabiliriz.

Birinci dönem, Tanzimat Dönemi, 1868-1908, temsilen Fatma Aliye Hanım, Doğru İslam tartışmaları ve kadın mektuplarının basında yayınlanması

İkinci dönem, 1908-1922, temsilen Halide Edip Adıvar, milliyetçi bacı, namuslu, eğitimli ve savaş kadrosunda kadın

Üçüncü dönem, 1922-1935, temsilen Nezihe Muhiddin, siyasi kadın hareketinin, sosyal alana evrilmesi , kadın hareketinin bastırılır, devlet feminizmine dönüştürülmesi

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 29 Mart 2009, 04:17   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti




CUMHURİYET ÖNCESİ KADIN HAREKETİNE VE GEÇİŞDEKİ SİYASAL SÜRECE GENEL BAKIŞ


Türkiye’de cumhuriyetin kurulması, ulus devlet, modernleşme, tasarımı aynı zamda kadın devrimidir. Ancak denk zamanda modernleşen ülkelerle, Rusya, İran, İspanya, Yunanistan gibi, cinsiyet değişkenliği açsından, örneğin, eğitim, siyasete katılma, meslekleşme karşılaştırmalarında daha kötü durumdadır.

Doğu kadını, dişili, batı gibi olmamayı simgeliyor. Modernleşmede ilk poradoks, doğu/batı bölünmüşlüğü. Batıdan, bilim ve medeniyet alınırken kültürün yerel kalması her zaman gündemin korumuştur. Tartışma semboller, zihniyet kalıpları ve ideolojik formlarla yürütülmüştür.

Doğu batı ayrımında kadın politikaları belirleyendir. Kadın giyimi kültür içinde her dönem sembolleşirken, erkek giyimi göz ardı edilir. Batı ile fark kadın giyiminde inşa edilir. Kadın kültürün temsilcisidir ve farklı milliyetçilik formları kültür içinde kadın bağlamıyla da eritilir. Dolayısıyla kadın hakları, aile ilişkileri, ahlaki konum bu çift kutuplulukta nereye yakın olunduğuyla tanımlanır. Örneğin, yozlaşma/bozulma anlatısı bu duruşa göre değişkendir, bir ermekle kadının sözleşme dışı birlikteliği yerel için yozlaşma iken batı için normalliktir.

Kadın hareketi kapitalizm- modernleşme- aydınlanma dönemiyle tarihsel olarak eş zamanlı ortaya çıkmıştır. Mülk edinme hakkından doğan birey erkek kardeşlerin eşitliği özgürlüğü bağlamında adaleti tartışırken kadınlar da bireylikleri toplumsal konumlarını sorgulamaya başlamışlardır. Ulus devlet erkek kardeşlerin sözleşmeli birliği olduğu dolayısıyla modern bir kavramdır.

Yaşadığımız coğrafya için ise Tanzımant dönemini başlangıç sayabiliriz. Tanzimat fermanında kadına ve aileye dair özel bir madde yoktur ama “dünyada candan ve namustan aziz bir şey yoktur” ( Doğan,İ. Bizde Kadın, s,10) denilerek dolayım yaparak konu önemle vurgulanmıştır.

Sonrasında ,Tanzimat’ın zemin yarattığı yasal ve toplumsal dönüşümün koşullarına bağılı olarak eğitim alanında ilerlemeler olmuştur. Bu gelişmeye bağlı olarak da kadın toplumsal yaşam alanlarında görülmeye başlamıştır.Devlet memuru olarak da ebelik, öğretmenlik gibi işlerde çalışmaya başlayanlar olmuştur.

Özetle, kadının örgün düzeyde ilkokul ( sıbyan mektebi ) üzerindeki düzeylerde eğitim olanağının ortaya çıkışı Osmanlı ailesindeki değişmelerin de başlangıcı sayılmaktadır. Şeklen de olsa bu başlangıç kadının toplumsal öneminin söze gelmesidir.

Tarihsel sıralamada kadının toplumsal/kamusal alandaki ikinci önemli evresi ll. Meşrutiyet ile başlar. Artık Osmanlı kadınları sadece yakınmayı bırakıp eyleme geçmekte, çözümler üretmektedirler.Yeni kadın yeni toplum modeli üstünde tartışmalar yürürken, geleneksel aile yapısının yeni arzulanan toplum modeline uymadığı sıkça ifade edilmiştir. Aristoktart ailelerin yaşam biçimleri derinlemesine eleştirilmezken yeni düşünce “konak” kültürünü reddetmektedir.

Konak kültürünün reddi Osmanlı Hanedan’ının hegemonyasının da reddi sayılabileceği için önemli bir bağlamdır. Osmanlı aristokratının hanesini temsil eden konak egemenliğinden, para ve toprak egemenliğine geçişin bir anlamda simgeselleşmesidir. Aristokrat olmayan, köksüz, malı-mülkü olmayan, ancak politik ve entelektüel gücü olan orta sınıf sonrasında cumhuriyetin kurucu elitleri olacaklardır. Cumhuriyet elitlerince geleneksel, geniş ailenin kalabalığı yadsınır. Erkeğin baba evinden çıkıp gitmesi ülkemizde modernsizim olacaktır.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2009, 04:22   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti




OSMANLI KADIN HAREKETİ VE SİYASET

Osmanlıda kadın hareketi genellikle bilemediğinden sonraki yasallaştırmalar eylemsiz elde edilen yada verilen haklar gibi algılanmaktadır. Oysa Tanzimat sonrası Osmanlı topraklarında dernekleri olan dergi çıkaran gündelik yaşama müdahale eden aydın, aydın, eylemci kadınlar vardır. Bilgisizliğimizin nedenlerinden biri tarih araştırmalarının özgün belgelere ulaşamamış olması olabilir. Diğer bir nedenin de sistemli olarak görmezden gelme olduğu varsayılabilir. Neden ne olursa olsun eksik tarih bu konuda yanlış bilinci güdüler.

Tanzimat ve cumhuriyet dönemlerinde ülkenin geri kalmışlığıyla kadının geri kalmışlı arasına kurulan paralellik ve bunu giderme çabaları kadını yeniden biçimlendirmiş, görevini yeniden belirlemişti.

Bunalım dönemlerinde ve yeni topluma dönüşme evresinde işler kötü gittiğinde dikkatler aileye ve aileyi temsil etmesi açısından kadına çevrilmiştir.Toplumda eğitim, siyaset,kültür, hukuk, ahlaki yaşam gibi yapısal kurumlarda sorun, bunalım veya şikayetler ortaya çıktığında kadın mercek altına yatırılmıştır çünkü çocuk yetiştirmektedir. Sorun yetiştirenin yetiştirilmesiyle çözülür varsayımı üzerinde tezler üretilmiştir.

Kadının ilerlemesi ve yükselmesinin önemi kadının annelik yönüyle çocuğun terbiye edilmesinden sorumlu tutulmasındandır. Kadının cahillikten kurtulmasının istemenin temel nedeni geleceği belirleyecek olan çocuklardır. Devlete ve millete yararlı bireyleri ilk önce anneler terbiye etmektedir.

Kadınlar çocuklarının terbiyesi ve evi iyi idare edebilecekleri eğitimi almalıdırlar. Kocalarına arkadaşlık ve danışmanlık yapabilecek düzeyde aydın olmalıdırlar. Bu görevlerini yapabilmeleri için erkeğin belirlediği dışında bir bilinç düzeyi için, ülkenin geleceği için eğitim şarttır.

Tazminat sonrası Müslüman kız çocukları için açılan okullar gavurlaşacakları gerekçesiyle başlangıçta boş kaldı. Tartışma din üzerinden yürütüldüğü için dönemin kadın aydınlarından Fatma Aliye Hanım İslam’ın bozulmamış dönemlerine gönderme yaparak İslam’ı Asr-ı Saadet dönemindeki yaşanmışlıkla okullaşmaya meşru zemin tartışmasına katılmıştır. Bu tartışma doğru İslam üzerine yürürken batıdan gelen kadınların geri kalmışlığını dini inançları olarak yorumlayan görüşlere de savunma hattı olmuştur. İyi anne, itaatkar eş, Müslüman eğitimli kadın idealize edilmeye çalışılmıştır.

Tanzimat öncesinde Osmanlı kadınları sadece sıbyan mektebine gidebiliyorlardı. Sonrasında ilk kız rüştiyesi ( orta okul ) 1859 da açıldı. Kız lisesi ( lisesi ) 13 mart 1880 da öğrenime başladığı halde iki yıl sonra ilgisizlikten kapatılmıştır.

Mesleki eğitim alanında ise bu dönemle beraber okullaşma başlamıştır. Ebe Mektebi, Kız Sınayi Mektebi, Kız Öğretmen Okulu eğitimi verilmiştir. Reşat Nuri Güntekin’in Çalı Kuşu romanının kahramanı Feride bu okulun öğretmeni olup, sanatsal olarak işleyen zihini örneklemiştir.

Tıbbiye mektebinde ebelik kurslarının açılması 1843, kadınlar için kadınlar tarafından yapılan ilk kadın sağlığı kursudur. Bu kurs 1905 ‘de okula dönüştürülmüş ve ilk kadın meslek lisesi olarak anılmaktadır. İlk mezunları 10 Müslüman 26 Hıristiyan kadın olmak üzere diplomalarını padişahtan almışlardır.

Kız sanayi mektepleri kadınların el becerilerini geliştirmek ve bu beceriden iktisadi fayda kazanmak amacıyla açılan okullardır ( 1864 ), Mithat Paşa’nın ordunun giyim gereksinimini karşılamak üzere öksüz kız çocukları için aztığı Islahhane’yi ilk kız teknik okul sayılabilir. Daha sonra açılıp kapanarık bu okullar 1911’e kadar yatılı kız teknik okulları olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. 1913’de dört yıllık gündüzlü teknik meslek lisesi olmuştur ama sonralarında kız meslek liselerine dönüşmüştür.

İl kız öğretmen okulu ( darülmuallimat ) 26 nisan 1870’de kız okullarına öğretmen yetiştirmek üzere kurulmuştur. Kadınlara çalışma olanağı da yaratacak olan bu okullar kadınlara eğitim hakkının sürekliliği açısından önemli olmuştur.

Abdülhamid’in uzun süren mutlakıyet yönetimine karşı yürütülen savaşımda Emine Semiye, Gülüstan İsmet gibi kadınlarda vardı. Onlara kurulacak yeni düzende kadınlara daha geniş haklar tanınacağının sözü verilmişti. Başta eğitim olmak üzere istekler, vapur mevkilerindeki kötü koşulların iyileştirilmesi, tarnvaylara binme önceliği, kadın lokantalarının açılması, parklarda kadınlara mahsuz yer düzenlenmesi, ahlaki içerikli oyunların kadınlar için gösterime konması, yoksul kadınlar için yardım dernekleri aracılığıyla ticaret yolunun açılması ( ll. Meşrutiyet, 23 Temmuz 1908 ) O yılların İstanbul kadınları insani koşullarda sokağı ve yoksul kadınlar için küçük üretimlerinin ticareti yoluyla çalışma hakkını talep ediyorlardı. Ancak ilk günlerin iyimserliği uzun sürmez. Önerilen çözümler kadın ve erkeği yan yana görmek istemeyen gelenekçi zihniyetin baskısıyla uygulamaya konulamaz. Emine Semiye yaşadığı hayal kırıklığını şu sözleriyle dillendirir. “ Bizleri, ruhlarına varıncaya kadar ezilmiş Osmanlı kadınlarını henüz ciddi hiç bir idamız olmadığı halde fazla darbelerle sersemlettiniz. Yazıktır.” 1

İyi eş ve anne saygınlığıyla yetinmeyen kadınlar karşılarında sadece tutucu kesimi değil dönemin başında yanlarında olan aydın erkekleri de buldular. Kadınların ne istediği onlar içinde soru ve sorun olmaya devam etti, devam ediyor. Ancak hatırlamakta yarar var sözü edilen kadınlar Osmanlı üst sınıfından eğitimli kadınlardı.

Osmanlı imparatorluğunun yapısal bir bunalım yaşadığı dönemi aşma çabası ll. Meşrutiyet ile başlamıştır. Siyasal düzen din merkezli yönetimden ulus merkezli olana yönelirken farklılaşma, laikleşme, özgürleşme süreç olarak işlemeye başlamıştır. Bu dönüşüme kutsal olandan, dini yapılanma, ulusal olana, modern/insani yapılanmaya geçime çabası ve iradesi demek de yanlış olmaz.

Kadınlar siyasete yön vermenin ve biçimlendirmenin ne denli önemli ve zor olduğunu başından beri biliyorlardı. Öncelikle toplumsal yaşama girmek, sokağa çıkmak, kamusal alanda bulunmak ve etkin güç odağı olmak istemişlerdi. Örneğin, Osmanlı Müdefa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin dernek programı özetle; “ Biz Osmanlı kadınları, erkeklerimizin siyasiyatına henüz akıl erdiremeyiz, karışamayız. Fakat hayat-ı ictimai sahibi olmak itibarıyla ittihad edip terakki yoluna girerek hayat-ı mesaimizi tanzime, irfan seviyemizi yükseltmeye (i’laya) çalışabiliriz”2 Oy hakkı için mücadele eden İngiliz sufrajet hareketini biliyor olmalarına karşın kendilerini hazır hissetmiyorlar, Avrupa’daki kadınlık halleri olarak gündeme getiriyorlardı.

Hızlı değişim yılları zihinleri de hızlı değiştiriyor. Derneğin kuruluş programında konusu bile geçmeyen siyasal haklar istemi 10 yıl içinde gündeme gelmişti. “ 1913’te Osmanlı Müdafa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin kuruluş programında yer almayan seçim hakkı talebi, 1921’de hem dernek programına, hem de Kadınlar Dünyası’nın ( o yıllarda çıkan kadın dergisi ) amaçları arasına alınıyor, -memleketimizde dahi kadınlara hakk-ı intibad verilmesi-3 şeklinde ifade ediliyordu” ( Çakır,S. Osmanlı Kadın Hareketi, s,311 )

Dönemin dernek çalışmaları belirgin bir hareket alanıdır. Bu dönemde kadın haklarını savunmak ve yardım toplamak amaçlı kadınlar dernekler kurmuşlar ve üye olmuşlardır. Bu derneklerden bazıları; Cemiyet-i İmadiye ( 1908 ), İttihat ve Terakki Şubesi ( 1908 ),Teali-i Nisvan Cemiyeti ( 1908 ), Osmanlı Kadınları Şefkat Cemiyet-i Hayriyesi ( 1908 ),Esirgeme Derneği ( 1909 ), Osmanlı Cemiyet-i Hayriye-i Nisvaniye, Teal-i Vatan-ı Osmanı Hanımlar Cemiyet-i Hayriyesi ( 1912 ), Donanma Cemiyeti Hanımlar Şubesi ( 1912 ), Bilgi Yurdu ( 1916 ), Kadınlanı Çalıştınma Cemiyet-i İslamiyesi ( 1916 ) vs

Dernek çalışmalarıyla büyük ölçüde birlikte yürüyen bir etkinlikte yayın etkinlikleridir.Kadın eğitimi, moda ve kadın hakları tartışmaları ve ülke gündemi bu yayınların a gündemi olmuştur. Dönemin ünlü dergileri arasında Kadınlar Dünyası, Mehasın, Hanımlar Alemi, Genç Kadın ve Türk Kadın’ı gibi dergiler vardır.

Kadınlar ahlaki ve iradi olarak yeteneksiz sayıldıkları bu zamanlarda gündelik yaşamlarını ve körleştirici yönünü çözümleyip, kamusal alanda veya ülke yönetiminde erkeklerden aşağı olmadıklarını tartışmaya başlamışlardır. Kadın inkılabının gerektiği Kadınlar Dünyası dergisinin savlarındandır. Kadınsız inkilaba gidene kadar bu tartışma yürüyecektir.

Kadın hareketi küreseldir ve genellikle tüm dünyada eş zamanlı başlamış ve gelişmiştir. Osmanlı kadınları için bu süreç siyasal,ekonomik, toplumsal ve düşünsel alanlarda köklü değişim ve dönüşümlerin yaşandığı ll Meşrutiyet döneminde başlamıştır. Bu altüst oluş aristokrat kadınlara kendilerini tartışma olanaklarını beraberinde getirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu ulus devlet Türkiye Cumhuriyeti’ne evirilirken kadınların konumunun eskiye göre farklılaşması kaçınılmaz olacaktır. Hem toplumsal konumlarını hem erkekle karşılaştırmalı durumlarını bazı kadınlar tartışmaya açmışlardır. Kadın Devrimi bu görüşler içinde beklenti olarak ortaya çıkabilmiştir.

Özetle, kadınların hukuken ve toplumsal olarak geldikleri aşama;
1843 Tıbbiye mektebi bünyesinde kadınlar ebelik eğitimi almaya başladı.
1858 Kız Rüştiyeleri açıldı.
1869 Kadınlar için ilk sürekli yayın olarak nitelenen (haftalık) Terakk-i Muhadderat dergisi yayımlandı.
1869 Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı.
1870 Kız öğretmen okulu Dar-ül Muallimat açıldı.
1871 Mecelle’nin (Osmanlı Medeni Kanunu) uygulanması için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile; evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması, zorla evlendirmelerin geçersiz sayılması düzenlendi.
1876 Kanun-i Esasi (ilk Anayasa) kabul edilerek temel haklar düzenlendi. Kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi.
1897 Kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladı.
1913 Kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya başladı.
1914 Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başladı.
1914 İnas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yüksek öğretim kurumu açıldı.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2009, 04:25   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti




CUMHURİYETİN İLK YILLARI

Anısına saygıyla Nezihe Muhiddin; (1889 - 1958)
İstanbullu aydın ve varlıklı bir ailenin kızıdır. Özel eğitim gördü. 1909 yılında fen dersi öğretmeni olarak çalışmaya başladı. İttihat ve Terakki Kız Sanayi Mektebi, Selçuk Hatun Sultanisi müdürlüğü yaptı, maarif müfettişi olarak çalıştı. ilk romanını 1911 yılında yazdı. 1913'te Türk Hanımları Esirgeme Derneği'ni kurdu. Kadınlık üzerine yazılarını Hanımlara Mahsus Gazete'de Zekiye imzasıyla yayımladı. 1924'te Türk Kadın Yolu Dergisi'ni kurdu. 18 sayısı çıkan bu aylık dergi, Türk feminizmi için bir zemin oluşturdu. 1930 yılından sonra yazı faaliyetine ağırlık verdi. 15 roman yazdı.


Yukarda yazılı metin internet üzerinden yapılmış bir taramada birkaç sitede Nezihe Muhiddin’in otobiyografisi olarak verilmiştir. Kadınlar halk Fırkasından ve Türk Kadınlar Birliği ile ilişkisinden söz edilmemiştir. Tarihi eksik yazmak tarihe ihanet olacağının da dışında Nezihe Muhiddin’i yok saymak, Türkiye kadın hareketini de yok sayma eğilimdir.

“ Zihnioğlu, tek parti dönemi yöneticileriyle Nezihe Muhiddin arasındaki çatışmanın, özünde, kadın kimliği etrafında döndüğünü, Muhiddin’in, Cumhuriyetçi erkeklerin kadınları ‘gayrı meşru cocuk’ hatta düpedüz ‘çocuk kadın’ olarak görmek istemelerini kabullenemediğini söylüyor. Nezihe Muhiddin’in mücadelesinin bilmenin biz kadınlar için taşıdığı hayatı önemi Fatmagül Berktay’ın şu sözleri çok iyi ifade ediyor: ‘geçmişte yaşananlar, çekilen açılar ve harcanan çabalar belleklerden silinip gidiyor ve bizler hep ‘çocuk kalmaya’ mahkum oluyoruz. İşte bunun içindir ki kadınların kendilerini ‘tarihe yazmaya’, geçmişi araştırmaya, başka kuşakların mücadeleleriyle bağlar kurmaya ve kendilerinden esirgenmiş bilgi ve eğitime sahip çıkmaya ihtiyaçları var’”- Şirin Tekili ( Zihnioğlu, Y. Kadınsız İnkılap, arka kapak )

Nezihe Muhiddin Cumhuriyetin kuruluş dönemi kargaşasında ulusal inşaya kadınların etkin katılımı için çalışmış, savaşmış ve harcanmıştır. Kadınlık durumunun biyolojik değil toplumsal kurgulandığını bilerek vermek istemeseler de kadın hakları mücadelesinde cesurca öne cıkmış ve bir ekiple ilk parti olan Kadınlar Halk Fırkasını 16 haziran 1923’de bir gurup arkadaşıyla kurmuştur. Ancak parti kapatılan ilk parti olarak da tarihteki yerini almıştır. Daha sonra parti kadrosu Türk Kadınlar Birligi adı altında dernek faliyeti yürütüen bir kuruma dönüştürülmüştür.

Türk Kadınlar Birliği deneyim olarak simgeseldir. Kadınların siyasi alandan sosyal alana geçişinin sembolleşmesidir. Örneğin, kurumun genellikle başkanları dönemin birokrat eşleri olmuştur. Böyle olması kadın hareketinin yönünün/rotasının belirlenmesinde erkekleşen devlet erkanının gücünün açıkça ifadesidir. Bu yolla halen etkinliği süren kadın örgütlenmeleri şekillenmiştir. İktidar olan erkekler ve iktidarsız/güçsüz olan kadınlar, çocuklar, özürlüler yeni dönemde kategorik olarak sınıflanmışlardır. Kadınların siyasi iradeden uzaklaştırılarak güçsüz ve edilgin bırakılışlarının temelini buralarda aramak doğru olur.

1922 Yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı.
Haziran 1923 Nezihe Muhittin’in başkanlığında ilk kadın partisi olan Kadınlar Halk Fırkası’nın kurulması girişiminde bulunuldu, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi.
29 Ekim 1923 Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı.
3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanunu’nu kabul edildi. Kanun ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı. 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kanun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi.
1930 Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1930 Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı.
1930 Doğum izni düzenlendi.
10 Haziran 1933 Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.
26 Ekim 1933 Köy Kanunu’nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.
5 Aralık 1934 Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
8 Şubat 1935 Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18’e ulaştı.
8 Haziran 1936 İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
1937 Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi ile yasaklandı

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2009, 04:27   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti




SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Yüzyıl başı ülkemizde içinde olmak üzere köklü siyasal değişimlere çalkalanmalara sahne olmuştur. Türkiye Misak-ı Milli sınırları çizerek modern ulus devlet olmaya evirilmiştir. Bu dönüşüme kadın devrimi diyenler de vardır. Kadınlık ve erkeklik yeni duruma göre belirlenirken kadınların eski siyasi düzene göre ileri fırladıkları doğrudur.
Cumhuriyetle birlikte Ulusçuluk dönemi başlar. Ancak Türkiye Cumhuriyeti varlığına temel olarak batıdaki gibi bireyi değil aileyi temel almıştır. Cinsel tecrit ile cinsiyet farklılığına dikkati çeken İslamiyet gösterge sistemi olanak yeni dönemde milliyetçiliğe farklı yorumlarıyla kaynaklık etmiştir. Vatan kadın bedeniyle temsil edilerek, erkek kardeşlerin sözleşmeli birliği savunulmuştur. Eski statü toplumundan yeni sözleşme toplumuna geçiş, ulus devlet ile kavramlaştırılmıştır
Orta sınıf erkek eğitimle kendini kurmuş, geçmişini inkar etmiştir. Her şey yeniden başlayacaktır. Yeni adam gelişme ve kalkınma birinci derecede önem kazanmıştır, Yurtseverdir.
Kadınlık ve erkeklik yeniden eğitil ile kurulmak istenmiştir. Okul, ordu, halk evleri birer eğitim kurumu olarak yeni aile ve görevlerini yeni yurttaşa öğretmek için etkin olmuştur.
“Sabah olur, kalkarız
Çay içer, ekmek yeriz
Babam işine gider
Biz okula gideriz
Akşam olur hepimiz
Toplanırız masaya
Annemizin yaptığı
Yemek konur ortaya
Yemek yer konuşuruz
Sonra da işler başlar
Annem bulaşık yıkar
Babam gazete okur
Biz de ders çalışırız, 1945,46 1.sınıf hayat bilgisi kitabından” ( Gümüşçüoğlu,F, 75. Yılda Tebaa’dan Yurtaş’a doğru, s,105 )
Kadını ve erkek için öngörülen roller yukarıdaki şiirde en açık haliyle özetlenmiştir ve eğitim ve zor yoluyla Ulus Devlet inşasına çalışılmıştır. Aile ve devlet arasındaki diğer tüm kurumsallıklar ideoloji veya zor yoluyla bastırılmış yada bastırılmak istenmiştir.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
cinsiyeti, modernlesmesinin, modernleşmesinin, turk, türk


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Türk Modernleşmesinin Temelleri - 3.Selim Dönemi Zen Tarih 0 24 Mayıs 2013 18:28
Bilgisayarın Cinsiyeti * Düş Fotoğraf Kulübü 0 22 Temmuz 2012 00:00
Kısırlığın Cinsiyeti Var mı? Caddeci Sağlık Köşesi 0 05 Aralık 2011 16:19