| Cevap: Atatürk İlkeleri Özeti
Laiklik ilkesine ek olarak eklemek istediğim bir yazı var.Müsadenizle. Laiklik, gerçek manada, din işleri ile devlet işlerinin ayrı tutulmasıdır. Herkes istediği gibi ibadetini yapabilir ancak hiç bir kimse başka bir kimseye dini konular üzerinde baskı yapamaz. Böyle bir tutum içinde bulunamaz. Burada gözetilen asıl amaç, tamamen din özgürlüğüdür. Laiklik ilkesinin asıl amacı, asla dinsizlik olayını ön plana çıkarmak değil, insanların dinini istediği gibi ve doğru bir şekilde yaşayabilmesidir. Din tamamen insanla Allah arasında olan bir konudur. Bu yüzden herkes istediği gibi dinini yaşayabilme özgürlüğüne laiklik ilkesi ile kavuşmuş, olmaktadır. Atatürk din konusunu çağdaş bir anlayış içerisinde değerlendirmiştir. Bu konuda da bir çok yenilikler gerçekleştirmiştir. Medreselerin kaldırılması ve öğretimin birleştirilmesi laiklik adına atılan ilk adımlardır. Daha sonra ki zamanlarda, 1928 yılında yapılan bir değişiklikle "Türkiye devletinin dini islam dinidir" ibaresi kaldırılmış ve 1937 yılında da laiklik ilkesi açık bir şekilde anayasaya konmuştur. İnsanların dinini daha rahat ve doğru bilgilerle yaşayabilmesi için din alimlerinin yetiştirilmesi sağlamıştır. İslam dininde ki "Dinde zorlama yoktur" inancı laiklik ilkesinde en güzel şekilde yansıtılmaktadır. Laiklik, devletin din ve vicdan hürriyetini tanıması demektir. Koymuş olduğu yasalarla, din ve vicdan hürriyetinin yaşanmasında yardımcı olması demektir. Laiklik asla dinsizlik demek değildir, sadece devletin resmi dininin olmaması demektir. Çünkü din sadece insanın kendi şahsı ile Allah arasında olan bir şeydir. Atatürk "Bizim dinimiz en makul en tabii dindir ve ancak bundan dolayı en son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, ilme, fenne ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uymaktadır" demek suretiyle laiklik anlayışı konusunda insanların kafasında oluşabilecek tüm sorulara en güzel cevabı vermiş olmaktadır. Atatürkçü düşünce sisteminde laiklik, yalnızca din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını öngören bir ilke değil, aynı zamanda dünya sorunlarına akılcı ve bilimsel bakış açısı getiren bir yaşam biçimidir.
Türkiye Cumhuriyeti’ne demokratik, sosyal hukuk devleti olma özelliği kazandıran laiklik, her dine ve mezhebe bağlı bireylerin eşit haklara sahip olduğu, insan haklarına saygılı bir toplum düzeni gerektirmektedir. Laik düzende herkes vicdan, dini inanç ve düşünce özgürlüğüne sahiptir. Kimse, ibadete, dini törenlere katılmaya, dini inancını ve düşüncesini açıklamaya zorlanamaz; dini inancından ve düşüncesinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Yine hiç kimse, Devletin sosyal, ekonomik,siyasal ya da hukuksal temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandıramaz; dini, din duygularını ya da dince kutsal sayılan şeyleri, siyasal ya da kişisel çıkar sağlamak amacıyla kötüye kullanamaz.
Demokrasinin temelini oluşturan laiklik olmadan, din ve vicdan özgürlüğünden kesinlikle söz edilemez.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde belirlenen haklara sahip uygar bir toplum olmak, laikliğin yalnızca Anayasa’da tanımlanmasıyla kalınmayıp, yaşamın her alanında benimsenmesiyle olanaklıdır.
Konu Luis tarafından (14 Mart 2010 Saat 01:29 ) değiştirilmiştir.
|