Kaybettiğin şeylerin ağırlığı altında eziliyorsa kazandıkların,
ruhunu sevimsiz bir çocuk gibi,
bırakıyorsun sokaklara inadına kimsesiz.
yorgun argın yürürken
bir ince irkilme bakıyorsan
ardına ve ardında bıraktıklarını
arıyorsan hâlâ kendinden habersiz.
mutluluğa beş bile kalamıyorsa hayatında
sen senden kaçarken,
vapur sirenlerinin yankısını dahi duymadan.
yaşamanın anlamını bulamazsın her daim o zaman.
kaybedilenlerini değil kazandıklarını sevmeli insan hayattan
ruhunu özgür bırakmalı ve barışmalı
geçmişiyle her şeye rağmen.
mutluluğu kaçırdığına değil
mutluluk için yürüdüğü yolu kutlamalı
ve oturup denizin karşısına
elindeki simiti
midesine indirmektense
denizin dibinde onu bekleyen
balıklarla paylaşmalı
yaşamın anlamını bulabilmek için.