Aynalara akseden, sanki duru bir pınar.
Bir bakan bir daha bakar.
Zengin, güçlü ve nümayişkâr…
Züleyha!
Potifar’ın gözdesiyken, gözleri derin bir kuyuya meftun olup gözden düşen,
zaif köle diye takdim edilene zaafını izhar eden,
aşkı aşikâr…
Züleyha!
Gömleği arkadan yırtan,
Yusuf’u zindana atan
Hakkı olmayana uzanan
Müfteri, mütecaviz, hevâkâr…
Züleyha!
Kınayanlara : “ Benim yerimde olsaydınız siz de kınananlardan olurdunuz” diyerek Yusuf’un güzelliğini aşkına şahit getiren,
Yaratıcı’nın cemalinin tecellisi olan o güzellik karşısında ellerini doğrayan kadınların dillerini bağlayan,
sadece yüreğini ve aşkını konuşturan
Cüretkâr…
Züleyha!
Gülüşü sadakayken, Yusuf’un bir gülümsemesine dilenen,
Leyla’nın, Şirin’in, Aslı’nın ve daha nicesinin maşuk olmak varken nasibinde;
yâr gülşeninde güzeller gonca gül iken,
aşka düşen, dile düşen, derde düşen; Mecnun olan, Kerem olan, Ferhat olan bir kadın…
Yüreği diken diken…
Mahzun, mahcup, siyahkâr…
Züleyha!
Her geleni: “Belki Yusuf’tan haber verir” diye dinleyen
Beytü’l-ahzanında “Yusuf!..” diye inleyen
Destan iken güzelliği bir vakitler Mısır’da;
saçlarına a(ş)k düşen, gözgülerine küsen,
Gözü yaşlı, yüzü yaşlı nâlişkâr…
Züleyha!
Önce tutkuyla, sonrasında aşkla ve aşkın da ötesine geçerek hayat-kader-irade dairesinde, varlıktan öte varlığı fark eden,
bu fark edişle belâyı aşka ‘Eyvallah’ diyen
bir tevbekâr…
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Bir narçiçeğine yürüdüm mevsimler boyu
bir çöl yorgunluğu çöktü üstüme
bir vaha sekinesi indi kalbime...
kuyunun dibindeyim,
kervanlar bulsun istemem
gömleğim kanlar içinde
köle pazarlarında satıldım ya
sensiz geçer akçem yok aşk mezadında
ah benim devletim, benim ömrüm..
merhaba
ben, Yusuf, sınanmış bir kalbin sahibiyim
şöyle buyur, bu kalp senin efendim
şimdi ben, YUSUF, tut ki Mısır’a azizim, efendiyim
boynumdaki künyede hala vasfım yazılı: Züleyha’ya köleyim…”
Nazan BEKİROĞLU
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.