Uçurabilseydik beyaz güvercinleri
Kanatlarının seyrinde uzansak diyorum barışa
Çam yeşili yaprağıyla süsleseydik dünyayı
Niye hep azaltıyoruz mutlulukları
Karalar bağlamasaydı ya analar ve bacılar
Feryada suskun dillerde tutuklu kelimeler
Çok çaresiz bakıyor şimdi o umut dolu gözler
Kim anlatır sevgi alışverişindeki riyayı gözlerdeki yalanı
Kim çıkarır deliğindeki saklanmış o zehirli yılanı
Sarp kayalar ardına gizlenmiş evler görürüm
Çağlayan suların çoşkulu sesinde
Asmalı kö
prüler uzanır köylere
Belki bir horon
Belki de bir davul sesinde
Uğurlanır telli duvakli allı pullu gelinler
Çocuklar görürüm deli taylar gibi koşuşan
Ayağında lastik çizme yıldızlarla konuşan
Bir okulu bile olmayan minicik bedeni
Nasıl da sarılmış kağıda kaleme
Geleceği yazmak için çabalıyor
Kirlenmiş o ufacık elleri
Zeynebim ağlıyor
Kimbilir belki de kaderi yasta
Hain eller pusuda kör bir uykuda
Keşkeler bir daha hiç yaşanmasa
Onlar gülse onlar çocukça oynasa
Göğsünde şarapnel yarası
Ve...
Çok geç olmadan güzellliklerde,
Tertemiz bir dünya
Zeynep’lere kalsa
Keşke...
Celal Keklikçi