02 Ekim 2010, 08:50
|
#1 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| İstanbul'dan
İşte Kurşun kubbeler şehri İstanbul'dasın.
Havada kaçan bulutları hışırtısı.
Karaköy çarşısından geçen tramvayların camlarına yağmur yağıyor
Yenicami, Süleymaniye arkalarını kirli bir göğe vermişler.
Hiç kımıldamıyorlar.
Ayasofya elleriyle yüzünü kapamış bütün iştahıyla ağlıyor....
İnsanlar sokak sokak, çarşı çarşı, ev ev.
İnsanlar sırt sırta omuz omuza verip durmuşlar.
Boyunları bükük
Yorgun,asabi,kederli,kindar.
Yığın yığın olmuşlar hepsi köprünün açılmasını bekliyor.
Bir anda şehrin dört bucağına akacaklar.
Bir anda iki ayrı kıtada ki insanlar gibi.
Fatih'liyle Beşiktaş'lı sarmaş dolaş olacak.
Sarı, uzun yüzlü cesur işciler.
Dört köşe halinde veya dağınık bir şekilde durmuşlar.
Hiç konuşmuyorlar.
Benim onları birer birer çalıştıkları yerlere götürüp bıraktığım olmuştur.
Hepsi dar kapanık yerlerde, sıkıntılı işlerde çalışır.
Hepsi deli gibi severler yaşamayı.
Bu en önde giden grup
Tophane'de Dikimevi'nde çalışır
Sekiz kızdır ancak üçü evlenmiştir.
Bu saçları darmadağın asıt suratlı delikanlılar.
Kömür işçisidir.
Bu üç kız, Beyoğlu'nda bir mağazada tezgahtar.
Bunlar yol amelesidir.
Bunlar vapur işcisi.
Öbürleri duvarcı, hamal, ırgat, kayıkcı.
Hepsi bu gök altında, sarmaş dolaş olmuş yürüyorlar.
Dünya'da işlerine giden insanları görmek kadar güzel bir şey yoktur.
( Biliyorum artık akşama kadar onları hiç görmeyeceğim. )
Durduğun yerden, İstanbul köprüsü, tramvayları mavnalarıyla sanki yürüyor.
Bu sislerin ve bulutların arasından en son harekete geçen Kızkulesi'dir.
Kayıkların direkleri insanların üzerinde.
Büyük bir bulut gelip durmuştur.
İşte karın karına vermiş motorlarda ki balıkların üstlerine yağmur yağıyor.
Bir defa olsun akıllarına gelmemiştir,
Gözleri prıl pırıl balıkların,
Bir İstanbbul göğü altında ağlamak....... İlhan Berk |
| |