Aşkın rengi ne zaman mavi oldu ki!
Sevdiğini söylemenin günah sayıldığı zamanlardı
Ve o yıllarda uğruna ölünesi sevgiler yaşanırdı
Bir kız için sevmek ayıptı, sevdiğini söylemek ayıptı
Toplum ne derdi, eline el değmemişti
Gönlüne söz geçiremese de namusuna söz getiremezdi
İşte bu yüzden gizliden gizliye seviyordu
Hem de çok seviyordu O adamı
Açamadı yüreğini, konuşamadı, söyleyemedi sevgi sözcüklerini
O adamın yollarında çok mendiller düşürdü
Ancak mendiller kendisine geri dönmedi
İlk konuşmayı ondan bekledi
Hani o erkekti ya!
Ama adam hiçbir zaman bu sevginin farkında olmadı
Olsun! Onu gördüğünde yüzü kızarsa da söyleyemese de yinede çok seviyordu
Yıllar akıp gitti başkasını sevmedi, sevemedi
Bir umutla bekledi ve evlenmedi
Acılarını heybesinde sakladı
Gözyaşlarını hep gecenin koynuna akıttı
Onun gözünde beklenen beklemeye fazlasıyla değerdi
Siyah beyaz Türk filmleri bile çoğu zaman mutlulukla bitiyordu
O da bekledi
Ama Olmadı hayalleri gerçekleşmedi
Umudun bir renginin de siyah olduğunu
Uzun yıllar bekleyip de kavuşamadığında anladı
Zaten aşk hüzünle ezelden beri kardeş değil miydi?
Kavuşmamak değil miydi?
Bülbülün çilesi dikenler değil miydi?
Aşk yolu çilelerle dolu değil miydi?
Saçlar erken ağardı, erken yaşlandı
Müzmin dert tüm vücudu kapladı
Yatağa düştü doktora götürdüler
Bu derde ne sebep bulabildiler! Ne de ilaç!
Çekilen filmlerde, yapılan tahlillerde görünmedi;
“Aşk yetmezliği”
Cemreyi bekleyen sular çürüdü...
Yaralı bir ömür artık Azrail’in avucundaydı
Yağmurlu bir günde penceremden bakarken
Gördüm O kadını
Gizlice çektiği aşk sancılarını ve
Umut ettiği kavuşmaları da yanına almış
Üstü beyaz tülbentle örtülü bir tahta kutuda
Evinden çıkarılıyordu
Hüzünlendim
Gözümden yaşlar damlıyordu
Bu Temiz aşka
Gökler ağlıyordu
Ve tabutun altında
Nur kanatlılar kaynıyordu |