Küçük bir çocuğun masumluğunu taşıyordu yüreğim..
Küçük bir çocuğun masumluğunu taşıyordu yüreğim..
Öyle sevmişti ki..
Öyle sevilmeye muhtaçtı ki..
Herkese inanırdı...
Kolaylıkla...
İnanmıştı!
Oynadığı oyunlardan ayrı tutmuştu seni..
Ne oyuncak olacaktı
Ne de oyunbozanlık yapacaktı..!
Olmadık şeylere küserdik çocukken
Sonra bir bakmışız yine kaldığımız yerden oynamaya başlamışız bile...
O kadar kısa sürerdi ki kırılganlıklar alınmalar...
Oysa şimdi ardına bakmadan gitmeleri tercih ediyoruz...
Kırılmışlıkları içimizde tutarak en ağırından gitmeleri...
Senin yaptığın gibi..!
Saklambaçlarımın adı sen oldu...
Sen saklanırdın ben seni bulurdum ya hani...
Artık bulamıyorum!
Artık duvara dönüp kapamıyorum gözlerimi...
Biliyorum saklandığın yerden çıkmayacaksın...
Biliyorum!
Anladım büyümüşüz
Anladım masumluğumuzu yitirmişiz..
Ben oyun oynamayı bıraktım
Hayat bana oynamaya başladı artık...
En çokta bunu anladım..!
Toz pembe gelen hayat artık başka renklere gebe kaldı...
Herşey siyaha döndü gözlerimin rengi bile..!
Gözlerimdeki ışıltı yerini hüzne bıraktı...
Kelimelerim çarpık!
Hecelemelerim çoğaldı...
Ağlamak hiç yabancı değil artık...
Gülmek bir o kadar uzak!
Ben büyüdüm...
Yüküm ağırlaştı...
Oysa ki böyle büyütmek istememiştim yüreğimi...
Haketmediği darbeler aldı...
Hiç ummadığı zamanda ummadığı kişiden..!
Ne yapacağını bilmeden elim cebimde geziniyorum hayatta...
Anlamsızım bu aralar..!
Yorgun ve karışık!
Acıyı; sadece düşüp yaraların kanamasını sanan ben
Şimdi acının ve mutluluğumun adının sen olduğunu öğrendim!
Oyunlarım öksüz kaldı...
Oynayamıyorum..
Çağırıyorlar gitmiyorum...
Biliyorum ki gözlerimi tekrar yumduğumda saklanıp çıkmayacaklar...
Beni bırakacaklar öyle koca bir duvarın önünde...
Ben artık mızıkçılarla oyun oynamıyorum...
Ben artık boyumdan büyük oyunlara kalkışmıyorum!
Küçükken oyunlarımızın adı yoktu...
Büyüdük oyunlarımızın adı aşk kaldı...
Aşk oyun değildi...
Sen öyle sandın..
Oynadın...
Gittin! |