Bırak şimdi pembe panjuru, pembe hayalleri,
Hayat iki renkten ibarettir.
Ya akı seçersin ya karayı ya da onlar seçer seni,
Ya hayat olur neticesi ya da memat.
Patika yol kenarlarında hayvan cesetleri,
İki ağaç arasına gerilmiş bir yoma ile insan kareleri,
Bir de senin için duyulan özlemi eklersem eğer,
Yüksek sesle yırtar kulak zarlarımı, ana avrat söver.
Tanrı huzurunda kafayı servis eder,
İki katlı bir hüzün aslında.
Giriş katı, adın nihayetinde kara toprak,
Adına itafen bir bahçe edasında,
Müstakil yalnızlık bu yaşadığım.
İki kat bir acı.
Bedenimin terasında saç tellerimin arasına hayalini gömdüğüm,
Bir de arka bahçe... Tam solumda, kırmızı bir toprak.
Mezar manzaralı gözlerim.
Musalladan ve mezar taşlarından inşa bir evde,
Ölüm kokusunu öyle bir salmış ki içeriye,
Yalnızlığımla örtüşüyor.
Özleminle citilesem de tırnaklarım aşınana kadar,
Çıkacak gibi görünmüyor..
Bir şarap lekesi, bir ölüm kokusu evin duvarlarında,
Bir de dudaklarının kırmızısı, tam dudaklarımda..
Anlayacağın bu ev o kadar kalabalık ki;
Her bir lekenin,
Her bir acının,
Her bir kokunun kıçına bir mum dikip deliler gibi sabaha kadar ağlıyoruz..
Buralarda çetin geçer geceler,
Karanlığa kalma olur mu ?
Eve erken gel.