Bir hiçe gidiyorum hep var olabilmek için
Kime vuracağı belli olmayan izli mermiler
Ve şartlı bir Pavlov onun muzaffer köpeği
İsimsiz zürafalar koyu bir Kütahya porseleni
Gebelik süresi zaman aşımına uğramış
İmzasız bayram kartlarıda dönüştü artık
Bana kıvrımlarını çıtlat delirsin ayak izlerim
Ruhumda artık kıyam sureleri gibi cehennem konağı
Bu akşam kısa çöpleri özgür bırakıyorum ve falcıların
Gözlerinde toplanan kara bir bulut gibi yüzüm
Yağacak bir evin çatısına...
Bir hiçe bıçak saplıyorum adımı katile çıkarabilmek için
Kil tadında bir ayak üstü öpüşmeyim tabanlarımda
Sevişgen bir güzergah ve krizantem çiçekleri
Nesneler ve eşyanın edebiyatı pardon tabiyatı
Kırıl bir zamandan tespih yapıyor aklımdaki amcalar
Dilimde patavatsız bir çocuk cümlesi
Ölüm bile benden adres soruyor
Bir hiçe 'aman bre deryalar' diyorum 'ikimizde bir boydayız' diyor
Taraklar kaç zamandır saçlarımı yiyor ve o taraklarda
Bez parçası bile kendini katıksız masum sanıyor
Oysa hüviyetlerimizde kir dolanıyor
Kadınları göğüs uçlarına sokulununca yürüyor trenler
Bana kıvrımlarını sar delirsin parmak izlerim
Detone bir kavramın evinde dolaşan toz kümesi
Sürgün yemiş turnalar ve ileri bir tarihe ertelenen
Elim sende oyununda saklanan çocuk aklı
Beni tersten yaz çünkü tersim çok pis...
Leş gibi zararsız...
Bir hiçe bakıyorum salkım saçak kirazlar ve ilkokul andı
Tirajı hep susacak olan bir şiirin resmiyetindesiniz
Büyük ışıklı salonlarsız allahsız kitapsız ve havyarsız
Ayaklarınızı kırmızı halılarda bırakın...
Boşaltın yağmurun çıplak mabedini
Bir hiçe gidiyorum ki hep varım...
Tümden gelip tüme varım
Yarım ekmek arasınada varım...
Köksüz bir güneşi çivilediğim odamın duvarı
Dübelsiz meşakatler gibi etleri yaran o serkeşlik
Beni yol üstü bir lokantada sipariş et...
Ve sahilde unuttuğum cesedimin başı
Çabuk geri dön
Uykusuzum..