Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Şubat 2011, 20:47   #1
Çevrimdışı
Sevda
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Mısırın efsanevi kayıp Labirenti.(Resimler)





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Mısırın efsanevi kayıp Labirenti

PİRAMİTLERİ GÖLGEDE BIRAKACAK KEŞİF İÇİN HAZIRLANIN

Duvarları baştan aşağı hiyerogliflerle dolu 3000 oda… Boyutlarıyla Piramitleri bile gölgede bırakacak bir yapıt... Toprağın altında öylece çıkarılmayı bekliyor. Hazırlanın! Çok yakında Tutankhamon’un mezarının keşfini bile unutturacak bir arkeolojik buluntuyla tanışacağız.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

İşte karşınızda Mısır’ın efsanevi kayıp Labirent’i...

“Onlar (12 Krallar) ortak bir anıt bırakmak istiyorlardı. Bu nedenle, Moeris Gölü’nün yukarısında, Timsahlar Kenti’nin yakınlarındaki Labirent’i inşa ettirdiler. Orasını ben de gördüm ve kelimelerle anlatılmasına imkân olmadığını söyleyebilirim. Bütün Yunanistan’daki benzer duvarlar ve yapılar biraraya getirilse, bu bir tek Labirent’te harcanan işgücüne ve paraya yaklaşamazlar…


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Labirent, Piramitler’i dahi geride bırakır. Kapıları birbirinin karşısına düşen üstü örtülü 12 avlusu vardır. Bunların altısı kuzeyde, altısı güneyde ve hepsi birbirinin yanındadır. Hepsinin etrafı bir tek duvarla çevrilidir. Bu binanın içinde iki tür oda vardır:


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Yeraltı odaları ve bunların yukarısında yerin üstündeki odalar. Her iki türden 1500’er oda mevcuttur. Yerin üstündeki odaları dolaştığım için kendi deneyimlerime dayanarak konuşuyorum. Yerin altındaki odaları da görenlerden dinledim; çünkü Mısırlı bekçiler, bunları göstermeye kesinlikle razı olmuyorlar.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Dediklerine göre, bu odalarda, Labirent’i yaptıran kralların ve kutsal timsahların sandukaları bulunuyormuş. Kendi gözlerimle gördüğüm yerin üstündeki odalar ise insanüstü bir çalışmanın ürünü. Labirent’in sonundaki köşede, içine dev şekillerin hakkedilmiş olduğu kırk kulaç yüksekliğinde bir piramit yer alıyor. Yeraltındaki bir dehlizden geçilerek bu piramide giriliyor…


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Ancak kıyılarında bu Labirent’in inşa edildiği Moeris Gölü, daha da olağanüstü bir eser. İnsan elinden çıktığı çok belli çünkü gölün ortasındaki suyun içinden 50 kulaç yukarıya sivrilen ve suyun da o kadar derinine inen iki piramit yükseliyor…”


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Halikarnassoslu Herodot’un bu sözlerle anlattığı Labirent, hep bir efsane olarak yer aldı tarihçilerin gözünde. Bir kısmı da “Herodot zaten abartıyı sever, gene karalamış bir şeyler” mealinde hafiften dalgalarını geçip dudak büktüler bu anlatılara.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Halbuki M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış Sicilyalı Diodor da, Labirent’i aynı biçimde tarif etmişti. Yine M.Ö. 25 yılında Mısır’a uğrayan Yunanlı coğrafyacı Strabon, Labirent’i Herodot’tan 423 yıl sonra görmüş ve aynı şekilde aktarmıştı. Peki bu muazzam yapı nereye kaybolmuştu?


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Karl Richard Lepsius’un Labirent’i

Prusya Kralı 4. Wilhelm, 1842’de bir araştırma heyetini Mısır’a gönderir. Heyetin başında ise o dönemde Alman arkeolojisinin “altın çocuğu” Karl Richard Lepsius vardır. Grup, 1843 Mayıs’ında, Kahire’nin 120 km. güneybatısındaki Fayum Vahası’na gelir. Tek bir hedefleri vardı: Labirent’i bulmak.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Fayum Vahası, bitkisel açıdan zengin bir arazidir ve binlerce yıldır Bahr Wahbi adı verilen bir kanalla Nil Nehri’ne bağlıdır. Fayum Vahası’nın eski başkentinin adı, Krokodeilon Polis”ti, yani “Timsahlar Şehri”. Labirent’i yaptıran “Marrhos”tu ki bu, Firavun 3. Amenemhet’in tahttaki adıydı. Firavun, Fayum’un Hawara Bölgesi’ne kendi piramidini diktirmişti; Labirent de, bu piramidin yakınlarında olmalıydı.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Nitekim “heyecanlı” arkeolog Richard Lepsius, bu bölgeye gelir gelmez Labirent’i bulduğunu iddia etti ve Berlin’e “Çadırlarımızı Labirent’in kalıntılarının üzerine kurduk” mesajını yolladı. İlerleyen günlerde Lepsius, kazılarında içinde granit ve kireçtaşı sütun kalıntıları bulunan bir alanı da açığa çıkarınca, Labirent’i bulduğuna emin oldu. Arkeolog ayrıca bölgedeki bir bendin kalıntılarını inceleyip, burasının yapay olarak oluşturulmuş Moeris Gölü olduğunu da iddia edecekti.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

1899’da İngiliz arkeolog Flinders Petrie bölgeye geldi ve Lepsius’un bulduklarının aslında sadece Roma döneminden kalma bir köyün kalıntıları olduğunu keşfetti. Petrie, kazılarına devam ettikçe, köyün altında hiç de doğal olmayan bir taş platosuna rastladı. 304 metreye, 244 metre boyutlarında olan bu yapıyı Petrie, inanılmaz büyüklükteki bir yapının döşemesi olarak kabul etti.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Ama bunun net olarak Labirent’le bağdaştırılamayacağını da söylerken notlarına şu eklemeyi yaptı: “Labirent, yüzlerce yıl bir taş ocağı gibi kullanıldı ve biz artık sadece onun bir zamanlar nereye kurulduğunu keşfedebiliriz.”


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

3000 odadan oluşan Labirent’in duvarlarındaki hiyerogliflerin ve kaplamaların insanlık tarihi açısından önemi çok büyük.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Labirent için şu anki en büyük tehlike, Hawara bölgesindeki tuzlu yeraltı suları. Zeminin 4-5 metre altında tespit edilen sular, Labirent’i de dolduruyor.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

3. Amenemhet’in piramidinin güneyindeki bölgede, toprağın altında rastlanan arkeolojik buluntular Labirent’e ait.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Labirent, tarihsel kayıtlara 1843’te Richard Lepsius tarafından keşfedilen, ama tamamen yok edilmiş bir efsanevi eser olarak geçti. 3. Amenemhet’in piramidinin yakınlarındaki çöle dikilen, üzerinde “Labirent – Yapım: 3. Amenemhet – Taş Yapı – 3000 Odalı” yazan paslanmış levha; yüzyılı aşkın bir süre boyunca, Labirent’in varlığını, yolu tesadüfen oradan geçenlere hatırlatacaktı.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Mataha Keşif Heyeti

Aradan geçen yıllar boyunca, Labirent’in varlığını Erich Von Daniken ve bazı gizem araştırmacıları dışında sorgulayan olmadı. Daniken’in “Sfenks’in Gözleri” (İnkılap Yayınevi, 1990) kitabının bir bölümü olduğu gibi Labirent’i anlatıyor ve bu yapının nasıl olup da buharlaştığını sorguluyordu.



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Louis De Cordier, Mısır eski eserlerini araştırma ve korumaya kendini adamış Belçikalı bir sanatçıydı. Kendisi “Mataha Projesi” adını verdiği bir çalışmanın ilk adımlarını atmış ve bu projeye maddi kaynak olması için özel eğitimler vermiş; ayrıca “Altın Güneş Diski” adını verdiği bir zaman-diski tasarlamıştı. Sanatçı, gelecek nesillere arkeolojik bir buluntu amaçladığı bu göz alıcı yapıtın satışlarının gelirini de projesini desteklemek için kullanıyordu.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

“Mataha Projesi”, Mısır’ın efsanevi Labirent’ini bulmayı amaçlıyordu ve çıkış noktası, Petrie’nin “Labirent, taş ocağı olarak kullanıldı ve yok edildi” teorisinin doğru olup olmadığını araştırmaktı. Ayrıca, Petrie’nin bulduğu taş platonun, onun düşündüğünün aksine yapının tabanı değil, tavanı olabileceği ihtimali üzerine duruluyordu. Cordier’in projesine, NRIAG (Mısır Ulusal Astronomi ve Jeofizik Araştırma Enstitüsü) ve Gent Üniversitesi / Kunst- Zicht’den araştırmacılar katıldılar. Projeye ayrıca Horus ve Isel Vakıflar’ı da destek oldular.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Kurulan “Mataha Keşif Heyeti” (Mataha, Arapça’da Labirent anlamına gelir), Arkeojeofizik adı verilen ve toprakta kazı yapmadan, en son teknolojik aletler yardımıyla, yüzey altının taranması olarak açıklanabilecek bir çalışmayla Hawara’da 18 Şubat 2008’de araştırmalara başladılar. Çalışmanın bir amacı da, bölgede yoğun biçimde var olan tuzlu yeraltı sularının, bulunması muhtemel herhangi bir yapıya zarar verip vermediğinin araştırılması idi. Nitekim Mısır Eski Eserler Müdürlüğü de araştırma iznini aslında bu amaçla vermişti.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Mataha Keşif Heyeti, toprağa kazma bile vurmadan tarihin en büyük arkeolojik keşiflerinden birini yaptı.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Toprağın altında ne vardı?

Araştırma ekibinin çalışmaları, 3. Amenemhet’in piramidinin güneyindeki bölgede, toprağın altında arkeolojik buluntular olduğunu gösteriyordu. Taramalar sonucunda, birkaç metre kalınlığında dikey duvarlar ve bu duvarlara bağlı çok sayıda oda keşfedilmişti. Ayrıca Bahr Wahbi Kanalı’nın ikiye böldüğü alanın sağında 150’ye 100 metrelik bir alan, solunda ise 100 metreye 80 metrelik bir başka alan tespit edilmişti. Araştırmacılar, Labirent’in gerçek yapısı ve boyutlarını kesinleştirememiş olmakla birlikte, bir tarihsel söylentinin gerçek olduğunu kanıtlamışlardı: Labirent’in boyutları inanılmazdı. Bununla birlikte tuzlu yeraltı suları ve Kanal’ın varlığı daha net ölçümler yapmaya engel oluyordu.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Araştırmacılar, toprağın 1,5-2,5 metre derinliğinden itibaren duvarlara ve yapılara rastladılar önce. Çamur tuğlalardan imal edilen duvarlar ve evlerden geriye karmakarışık harabelerden başka bir şey kalmamıştı ve bu katmanın Roma ve Ptolemy dönemine tarihlendiği biliniyordu. O dönemde Labirent bölgesi, aynı zamanda mezarlık olarak da kullanılıyordu ve sonradan Bizans döneminde yerleşim yeri haline gelmişti.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu katmanın altında, 8 ile 12 metreler arasında, Petrie’nin de tespit ettiği devasa taş blok bulunuyordu. Araştırmacılar, bu taş bloğun da altını taradılar ve buldukları kendi savlarını kanıtlıyordu. Bu büyük taşın altında duvarlar ve odalar vardı. Petrie’nin ilk defa bulduğu bu taş blok, Labirent’in tabanı değil, tavanı idi. Mataha ekibi, toprağa kazma bile vurmadan tarihin en büyük arkeolojik keşiflerinden birini yapmıştı: Mısır’ın efsanevi Labirent’i toprağın altında öylece duruyordu.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Neden bu keşfi kimseler duymadı?

Hikâye bundan sonra çetrefilleşmeye başlıyor: Araştırma sonuçları, Mısır Eski Eserler Dairesi’ne ilk defa Ağustos 2008’de Kahire’deki bir çalıştayda sunuldu. Ardından NRIAG’ın bilimsel dergisinde ve son olarak da Gent Üniversitesi’nin yayınlarında yer aldı. Ama ardından devreye Mısır Eski Eserler Daire Başkanı Dr. Zahi Havass girdi ve Mısır’ın ulusal güvenliğini bahane ederek, sonuçların daha fazla yayılmasına engel oldu.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Ekip, Dr. Havass’ın araştırma bulgularını uluslararası medyada açıklamasını beklemeye başladı, ama bu yönde hiçbir adım atılmıyordu. Sonunda (kendi ifadeleriyle) sabır sınırları aşılan araştırmacılar bir web sitesi hazırladılar ve tüm bulgularını bir sitede yayınladılar.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Peki ya bundan sonrası?

Labirent için şu anki en büyük tehlike, Hawara bölgesindeki tuzlu yeraltı suları. Zeminin 4-5 metre altında tespit edilen sular, Labirent’i de dolduruyor ve özellikle de duvar kaplamalarına büyük zararlar veriyor. Hawara Bölgesi’ndeki tuzlu yeraltı sularını boşaltma projesi hâlihazırda mevcut ve bir an önce harekete geçmesi gerekiyor ki Labirent, günışığına kavuştuğunda duvarlarındaki yazıtlar okunabilsin. Yapının duvarlarındaki hiyerogliflerin ve kaplamaların da insanlık tarihi açısından önemi çok büyük. Hele ki sözü edilen, baştan aşağı hiyeroglif dolu 3000 oda ise.



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

UNESCO, 2008’deki çalıştayın ardından tüm Hawara’yı “Dünya Mirası” kapsamında ilan etme ve koruma programına alma çalışmalarına başladı. Fakat bu, sadece bir ilk adım; acilen bir arkeolojik kurtarma operasyonu yapılması gerekiyor. Mısır’da, Tutankhamon’un mezarı hariç, bulunan tüm eserler bir şekilde yağmalanmışlardı; ama toprağın altında olduğu gibi duran, bu büyüklükteki ve üstelik muhtemelen hiç dokunulmamış bir yapı, bir arkeoloğun hayal edebileceğinin bile ötesinde.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

İnsanı egosuyla, insanlığa hizmet duyguları arasında bırakabilir ve görünen o ki, şu anda Labirent’i tuzlu sudan daha da fazla tehdit eden durum bu: Labirent’in kaderi, tek bir adamın elinde. En kısa zamanda çalışmaların başlatılması ve Labirent’in tekrar günışığına çıkartılıp, insanlığa kazandırılması dileğiyle...


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Kaynak: Alıntılar..

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet