عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا seçkin kulların köpürte köpürte doldurup içtiği kaynak sularından. يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا
Çünkü vaktiyle onlar, kötülüğün kol gezdiği bir günden korkarak sözlerinde dururlardı. وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا
Kendi ihtiyaçlarına rağmen, yoksulu, yetimi ve esiri doyururlardı. إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللهِ
" Biz sizi, Allah rızası için doyuruyoruz, لاَ نُرِيدُ مِنْكُمْ جَزَاءً وَلاَ شُكُورًا
sizden karşılık ve teşekkür beklemiyoruz, إِنَّا نَخَافُ مِنْ رَبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا
açıkçası biz, Rabb'imizin o, karabasan sıkıntılı gününden korkuyoruz. " derlerdi. فَوَقَاهُمُ اللهُ شَرَّ ذَلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا
Şimdi de Allah, onları o günün şerrinden koruyup yüzlerini güldürmüştür. وَجَزَاهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا
Sabırlarına karşılık onları cennet ve ipeklerle ödüllendirmiştir. مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى اْلأَرَائِكِ
Divanlara yaslanaraktan, لاَ يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلاَ زَمْهَرِيرًا
güneş ve soğuk yüzü görmeden. وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلاَلُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلاً
Sakinlerin başını eğip geçtiği gölgeler, yerlere kadar sarkan meyveler, وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِآنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا
hizmetliler, ellerinde gümüş tepsiler, içinde pırıl pırıl kadehler, çevrelerinde durmadan dönerler. قَوَارِيرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا
zarif tasarımlı, güzelim gümüş taslardan, وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنْجَبِيلاً
enfes karışımlı kadehler yudumlanır, عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّى سَلْسَبِيلاً
dolumu, Selsebîl adı verilen çeşmeden. وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَنْثُورًا
Hele hizmetlileri cennet sakinleri arasında dolaşırken bir görsen, sanki yere saçılmış inciler sanırsın. وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا
Nereye bakarsan bak, bolluk ve mükemmel bir düzenleme görürsün. عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا
Her yerde, gümüş bilezikler takmış, ipekli ve atlas giysiler içinde, Tanrı'nın sunduğu tertemiz içecekleri yudumlayan sakinler... إِنَّ هَذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُورًا
Artık, emeğinize teşekkür bağlamında bunların hepsi sizindir. إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنْزِيلاً
Resulüm! sana Kuran’ı, aralıklarla indiriyoruz. فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ
Artık Rabb'inin bu kararına saygılı ol. وَلاَ تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا
Sakın suçlu ve inkarcı kesime boyun eyme! وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلاً
Sabah akşam Allah adı hep dilinde olsun.