أَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنْتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ
Mümkün ise kadınları kendi oturduğunuz yerde tutun. وَلاَ تُضَارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّ
Kendilerini baskı altında tutmak için bir takım dayatmalarda bulunmayın. وَإِنْ كُنَّ أُولاَتِ حَمْلٍ فَأَنْفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتَّى يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ فَإِنْ أَرْضَعْنَ لَكُمْ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ
Hamile iseler, doğumlarını yapana kadar nafakalarını verin. Bebeğinizi emzirirlerse ücretlerini verin وَأْتَمِرُوا بَيْنَكُمْ بِمَعْرُوفٍ وَإِنْ تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُ أُخْرَى
Ücret konusunu aranızda güzellikle halledin. Zorluk çıkarırsanız, bebeği başkası emzirecek demektir. لِيُنْفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِهِ
Durumu müsait olan özveride bulunsun.
وَمَنْ قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنْفِقْ مِمَّا آتَاهُ اللهُ Darda olan da yapabileceğini yapsın. لاَ يُكَلِّفُ اللهُ نَفْسًا إِلاَّ مَا آتَاهَا
Allah, bir insanı kendisine sunduğu imkân oranında sorumlu tutar. سَيَجْعَلُ اللهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا
Allah, her zora bir kolaylık getirecektir. وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهِ
Biz, Tanrının buyruğuna ve resulüne karşı gelmiş nice kent halkını فَحَاسَبْنَاهَا حِسَابًا شَدِيدًا وَعَذَّبْنَاهَا عَذَابًا نُكْرًا
önce mahkemelerde süründürdük, ardından de görülmedik acılar çektirdik, فَذَاقَتْ وَبَالَ أَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ أَمْرِهَا خُسْرًا
hepsi cezalarını çektiler, sonuç hüsrandı. أَعَدَّ اللهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فَاتَّقُوا اللهَ
Allah onlar için çok ağır cezalar ayarladı. Artık Allah'a karşı kendinizi sağlama alın… يَاأُولِي اْلأَلْبَابِ الَّذِينَ آمَنُوا
Ey imanlı gönül erleri! قَدْ أَنْزَلَ اللهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا
Allah size, tam gönlünüze bir Anı indirdi. رَسُولاً يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِ اللهِ مُبَيِّنَاتٍ
Ayrıca Allah kelâmını, size açık açık okuması için bir görevli gönderdi. لِيُخْرِجَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ
Amaç: inanıp yararlı etkinliklerde bulunanları, مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ
karanlıktan aydınlığa çıkarmaktı. وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا
Artık bundan böyle Allah, kendisine inanıp yararlı faaliyette bulunanları, يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ
çağlayanlı bahçelerde ağırlayacaktır. خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا قَدْ أَحْسَنَ اللهُ لَهُ رِزْقًا
Hem de sonsuza kadar. Hem de güzelim nimetler sunarak.ِ اَللهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ اْلأَرْضِ مِثْلَهُنَّ
Yedi göğü yaratan Allah, bir o kadar da dünya yarattı. يَتَنَزَّلُ اْلأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا
Allah'ın ferman dağılımı, bunlar arasında olur. Artık varın takdir edin, Allah'ın nelere kadir olup nasıl bir bilgi hakimiyeti sağladığını.