وَبَدَا لَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون
Yaptıkları kötülükler karşılarına çıkacak, bir yandan da alay ettikleri şeylerin kuşatmasına maruz kalacaklar: وَقِيلَ الْيَوْمَ نَنْسَاكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَذَا
Bir ses: " Vaktiyle bu gününüzü nasıl unuttuysanız bugün biz de sizi unutacağız. وَمَأْوَاكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِرِينَ
Artık yeriniz cehennem, yardımcınız da yok. " ذَلِكُمْ بِأَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ آيَاتِ اللهِ هُزُوًا
Neden? Çünkü Allah kelâmını alaya aldınız. وَغَرَّتْكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا
Çünkü dünya hayatı sizi yanılttı. فَالْيَوْمَ لاَ يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلاَ هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
Artık bugün bahaneleri kabul edilmeyeceği için, oradan çıkarılmaları da mümkün değildir. فَلِلَّهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَرَبِّ الأَرْضِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Halbuki teşekkürü hakeden yegane varlık, göklerin, yerlerin ve tüm evrenin sahibi olan Allah'tı. وَلَهُ الْكِبْرِيَاءُ فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Göklerde ve yerde tüm büyüklük sıfatları sadece ona yakışırdı. O, gücüyle her şeye egemendi.