وَلَقَدْ خَلَقْنَا اْلإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ
İnsanı biz yarattığımıza göre, içinde neler olup bittiğini de herhalde biliriz. وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
Çünkü bizim, biri insanın sağına diğeri soluna oturmuş iki alıcımız var. مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلاَّ لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
Bunlar, insanın ağzından çıkacak söze kilitlenmiştir… وَجَاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذَلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَحِيدُ
Ey insan! habire kaçmaya çalıştığın ölüm sakraması, bir gün bütün çıplaklığı ile karşına geçip dikilecek: وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ذَلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ
Ardından sûra üflenecek, artık sözü edilen gün gelip çatmıştır. وَجَاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ
O gün herkes, meydana yanında bir kolcu meleği, bir de şahit ile birlikte gelir. لَقَدْ كُنْتَ فِي غَفْلَةٍ مِنْ هَذَا
Bir ses: vaktiyle gerçekleri görmedin. فَكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ
Şimdi ise gözünden perdeyi çektik. Artık bugün gözlerin keskin derken, وَقَالَ قَرِينُهُ هَذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ
kolcu melek: " benimki hazır " tekmilini verir. أَلْقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٍ // مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُرِيبٍ // اَلَّذِي جَعَلَ مَعَ اللهِ إِلَهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ
Ses, kolcu ve şahide hitaben: ' bütün inatçı nankörleri atın ateşe! // tüm hayır engelcilerini de, tüm saldırgan ve şüphecileri de // Allah varken başka tanrı arayanları da, hem de cehennemin taa dibine atın ' der. قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَكِنْ كَانَ فِي ضَلاَلٍ بَعِيدٍ
Şahidi: " Efendim! onu ben ayartmadım. O kendisi azdı " diyecek olur. قَالَ لاَ تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُمْ بِالْوَعِيدِ
Ses: " Huzurumda tartışmayın. Çünkü vaktiyle ben sizi uyarmıştım. مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلاَّمٍ لِلْعَبِيدِ
Benim huzurumda söz değiştirilmez. Ben, kuluma haksızlık edecek değilim " der. يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلأْْتِ
O gün Allah, cehenneme: " doldun mu ? " diyecek. وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَزِيدٍ
Cehennem cevap verecek: " daha var mı ? " وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ
O gün cennet, sağlamcılara yaklaştırılacak: هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
" İşte size söz verilen cennet burası denecek. Artık burası, ağzı tövbeli, nefsine hakim, مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَانَ بِالْغَيْبِ وَجَاءَ بِقَلْبٍ مُنِيبٍ
yüzünü görmeden sevgili Tanrıya gönlünü kaptırıp, saygılı bir yürekle gelenlere özeldir. اُدْخُلُوهَا بِسَلاَمٍ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ
Şimdi esenlikle girin cennete. Artık sonsuzluk mutluluk günüdür bugün. لَهُمْ مَا يَشَاءُونَ فِيهَا وَلَدَيْنَا مَزِيدٌ
Burada arzu edilen her şey, fazlasıyla vardır."