Hayale dalmış bir sahte sokak
Ve gerçek olmayan şu piston
İkisi de yalan
Gökten gelen bir melek çıkardı.
İster rüya olsun ister olmasın
Yukardan bakıldı mıydı
Yalan apaçık görülür
Çünkü melekler kamburdur.
Hiç değilse gölgeleri kambur
Odamın duvarı üstünde.
----------
Saat yedi buçuğuydu güzün
Ve ben bekliyordum
Kimi beklediğim önemli degil.
Günler, saatler, dakikalar
Bıktılar benle olmaktan
Çekip gittiler azar azar
Kaldım ortada, tek başıma
Kala kala kumla kaldım
Günlerin kumuyla, suyla
Bir haftanın artıklarıyla kaldım
Vurulmuş ve hüzünlü
Ne var, dediler bana Paris’in yaprakları
Kimi bekliyorsun?
Kaç kez burun kıvırdılar bana
Önce ışık, çekip giden
Sonra kediler, köpekler, jandarmalar
Kalakaldım tek başıma
Yalnız bir at gibi
Otların üstünde ne gece, ne gündüz
Sadece kışın tuzu
Öyle kimsesiz kaldım ki
Öyle bomboş
Yapraklar ağladılar bana
Sonra, tıpkı bir gözyaşı gibi
Düştüler son yapraklar
Ne önceleri, ne de sonra
Hiç böyle yalnız kalmamıştım
Bu kadar
Ve kimi beklerken olmuştu
Hiç mi hiç hatırlamam.
Saçma ama bu böyle
Bir çırpıda oldu bunlar
Apansız bir yalnızlık
Belirip yolda kaybolan
Ve ansızın kendi gölgesi gibi
Sonsuz bayrağına doğru koşan.
Çekip gittim, durmadım
Bu çılgın sokağın kıyısından
Usul usul, basarak ayak uçlarıma
Sanki geceden kaçıyor gibiydim
Ya da karanlık, kükreyen taşlardan
Bu anlattıklarım hiçbir şey değil
Ama başıma geldi bütün bunlar
Birini beklerken, bilmediğim
Bir zamanlar.
----------
Bunca gün, ah, bunca gün
görmeyi seni böyle kırılgan, böyle yakın,
nasıl öderim, neyle öderim?
Uyandı kana susamış
ilkbaharı koruların,
çıkıyor tilkiler
inlerinden
çiylerini içiyor yılanlar,
ve ben gidiyorum seninle
yapraklarda
çamlar ve sessizlik arasında,
sorarark kendime nasıl, ne
zaman
ödeyeceğim diye şu bahtımı
Bütün gördüklerim içinde
yalnız
sensin hep görmek istediğim
dokunduğum her şey içinde
senin tenindir hep
dokunmak istediğim:
seviyorum senin portakal kahkahanı
hoşlanıyorum
uykudaki görüntünden
Ne yapmalıyım, sevgilim, sevdiceğim
bilmiyorum
nasıl sever başkaları
eskiden nasıl severlerdi,
yaşıyorum, bakarak,
severek seni,
aşk tabiatımdır benim
Her ikindi daha da hoşuma
gidiyorsun.
Nerde o? Hep bunu soruyorum
kaybolduğunda gözlerin
Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum,
yoksul, aptal, kasvetli
duyuyorum kendimi
geliyorsun sen, bir esintisin
şeftali ağaçlarından
uçan.
Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil
o kadar neden var
ki, o kadar az,
böyle olmalı aşk
kuşatan, genel
üzgün, müthiş,
bayraklarda donanmış, yaslı,
yıldızlar gibi çiçek açan,
bir öpüş
kadar ölçüsüz.