Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07 Eylül 2011, 23:01   #1
Çevrimdışı
Ecrin
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
tularemi - trakya dikkat !




TULAREMİ
Tarihçe:
Tularemi ilk defa 1911 yılında McCoy tarafından Kaliforniya'nın Tulare bölgesinde, sincaplarda görülen veba benzeri bir salgın hastalık olarak tanımlanmıştır. McCoy'un, sincaplardan izole ettiği küçük gram negatif bakteri Tulare kentine izafeten Bacterium tularensis olarak isimlendirilmiştir. İnsanlarda hastalığı ilk tanımlayan ise Edward Francis'dir. E. Francis'in 1912 ve 1925 yılları arasında yaptığı araştırmalarla, insanlarda “geyik sineği ateşi” (deer-fly fever) diye adlandırılan hastalığın sincaplarda görülen veba benzeri hastalık ile ilişkisini ortaya çıkartmış ve bu hastalığı “tularemi” olarak isimlendirmiştir. Ayrıca geyik sineğinin tulareminin asıl sebebi değil bakteriyi taşıyan bir vektör olduğunu göstermiştir. Bu çalışmaları nedeniyle Edward Francis'e 1959'da Nobel ödülü verilmiş ve bakterinin adı Francisella tularensis olarak değiştirilmiştir.
Epidemiyoloji:

Bakterinin doğal rezervuarları çoğunlukla kemirici hayvanlardır. F. tularensis subsp. tularensis, çoğunlukla t avşan, sincap, sıçan, geyik ve rakun gibi karada yaşayan canlılarda bulunur. F. tularensis subsp. palaeartica ise su sıçanı, kunduz gibi suda yaşayan kemiricilerden izole edilir. Tularemi bu hayvanlarda çoğunlukla ölümcül hastalık yapar. Ancak bazı kemiricilerde bakteri belirgin bir hastalık tablosu oluşturmadan aylarca varlığını sürdürebilir. Bakteri, bu asemptomatik-infekte kemiricilerden diğer kemiricilere bulaşarak ve kene, sinek, sivrisinek gibi kan emici artropodlarla taşınarak doğada varlığını sürdürür. Bazı kene türleri sadece vektör olarak değil; bakteriyi vücudunda aylarca taşıyarak aynı zamanda bir rezervuar olarak rol alır. Ayrıca F. tularensis subsp. palaeartica suda ve çamurda haftalarca canlılığını ve infektivitesini sürdürerek transmisyonunu devam ettirebilir. Bakterinin rezervuar ve vektörleri bölgeden bölgeye değişiklik gösterebilir (Şekil 1).
Tularemi sıklıkla vahşi hayvanlarda ve insanlarda eş zamanlı epidemiler yapar. Örneğin İsveç'te tavşan ve sıçan popülasyonunda artış ile insanlarda görülen tularemi epidemileri arasında koreleasyon olduğu bildirilmiştir. Yine eski Sovyetler Biriliği'nde' insanlarda görülen tularemi salgınları tarla sıçanlarda görülen tularemi salgını ile ilişkilendirilmiştir.
Şekil 1: F. tularensis'in transmisyonu. Kalın çizgiler kemirici hayvanlar ve vektörler arasındaki bakteri transmisyonunu, kesik çizgiler ise insanlara bulaş yollarını şematize etmektedir.

Bakterinin, vahşi hayvanlar arasındaki ve vahşi hayvanlardan evcil hayvanlara ve insanlara transmisyonu esas olarak keneler ve kan emici sinekler aracılığıyla gerçekleşir. Orta Avrupa'da Dermacentor reticulatus ve Ixodes ricinus türü keneler önemli vektörlerdir. ABD'de; Utah, Nevada ve Kaliforniya bölgelerinde sinekler esas vektörken, Kayalık Dağları'nda daha çok keneler transmisyonda rol almaktadır. İsveç, Norveç ve Rusya ‘daki esas vektörler ise Culex ve Anofel cinsi sivrisinekler ve Ixodes türü kenelerdir.
Bakteri direkt temas veya artropodlar aracılığıyla sığır, keçi, koyun, at, kedi ve köpek gibi evcil hayvanları infekte edebilir. Kedi, köpek gibi evcil hayvanlar, infekte yabani hayvan leşlerini yemek suretiyle de infekte olabilirler.
İnsanlara bulaş çoğunlukla F. tularensisi taşıyan kene veya sineğin insanı ısırması sırasında gerçekleşir. İnfekte hayvanın idrar, feçes, kan ve organlarının; deri, mukoza veya konjonktivaya direkt teması yada bu hayvanlar tarafından ısırılma yoluyla da bakteri bulaşabilir. F. tularensis tarafından kontamine olmuş besinlerin ve suyun tüketimi özellikle tularemi epidemilerinde görülen temel bulaş yollarından biridir. Bir diğer bulaş şekli, kontamine aerosollerin inhalasyonu ve infekte hayvanların iyi pişmemiş etlerinin yenmesidir. İnsandan insana bulaşma, olağan bir bulaş yolu değildir ve hiç gösterilmemiştir..
Bulaş yolları nedeniyle; avcılar, tarımla uğraşanlar, ormanda çalışanlar, doğa tutkunları, veteriner hekimler ve laboratuvar çalışanları tularemi yönünden risk grubudur.
Tularemi dünyanın değişik bölgelerinde; “geyik sineği ateşi”, “tavşan ateşi”, “kene ateşi”, “avcı hastalığı”, “O'Hara Hastalığı” ve “Francis Hastalığı” gibi isimlerle tanımlanmaktadır. Hastalığın yeterince tanınmaması ve bildirim eksikliği nedeniyle dünyada tularemi insidansı tam olarak bilimiyor. Avrupa ve Asya'da su kaynaklı, artropod kaynaklı ve aerosol kaynaklı yüzlerce kişinin etkilendiği epidemiler yayınlanmıştır. ABD'de 1950 den önce her yıl binlerce olgu bildirilirken günümüzde bu sayı yılda yaklaşık 200 olguya inmiştir. Bu olgularda ölüm oranı % 1,4 olarak hesaplanmıştır. İsveç'te 1973–1985 yılları arasında yıllık 5 olgudan 500 olguya kadar bildirimler yapılmıştır. Japonya'da 1924-1987 yılları arasında toplam 1335 olgu saptanmıştır. Tularemi primer olarak kuzey yarım kürede ve çoğunlukla 30 0 ve 71 0 kuzey enlemleri arasında görülmektedir (Şekil 2). Hastalık her mevsimde görülebilmesine karşın yaz aylarında ve kış aylarında iki pik yapmaktadır. Yaz aylarındaki pik, doğadaki aktivitelerin artması ve bunun sonucu olarak kene gibi vektörlere maruziyetin artmasıyla açıklanmaktadır. Kış aylarındaki pik ise avcılık faliyetlerine bağlanmaktadır. Hastalık her yaştan insanı etkilemekle birlikte olguların çoğunluğu 30 yaş üstü erişkinlerdir. Olguların %75' i erkek olması ve yaş grubu dağılımı muhtemelen risk grubu aktivitelerini çoğunlukla erişkin yaştaki erkeklerin yapmasıyla ilgilidir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet