Durup daha fazla konuşmak isterdim.
Fakat sözcüklerim bitti.
Gitmenin bir kaçış olmaktan çok acı çekmek için inzivaya geçmek
olduğunu anladım mesela.
Hatalarımı bir bir çalışma masamın üzerine dizip, karşılarına geçip
gülmek yerine, kırık kollarına sigara küllerinden destek yaptım.
En büyük hataları severken yapmışım.
Öğrendim.
Geç oldu ama öğrendim.
Vefasızları sevdim oysa ki bu bilindik birşeydi.
Yalnız her defasında aptal gibi bir vefasızı seçmek ahmaklıktı.
Hataydı.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Giyindim. Süslendim.
Tırnaklarımda ki ojeleri kemirdim.
O güzel elbisemin içinde, peri gibi oturup odanın bir köşesine,
makasla etek uçlarını kestim.
Depresyon denen o meret.. Saçımı kestiremedi hiç bir zaman bana...
Kumaş makasıyla devam ettim.
Tırnaklarımı kestim. En kıymetlisi onlardı...
Söylediğin her sözü ufak kağıtlara yazdım, duvarlara astım.
Fotoğraflar da vardı.
Tekrar -----dim hepsini ve tuvalete gittim.
Buruşturup tuvaletin deliğine atarak basket oynadım.
Ağladım.
Küvetin içine oturup suyu açtım.
Ağladım.
Ağladım.
Ağladım.
Bileklerim kırılmıştı oysa ki.
Yürek neydi? Acır mıydı?
Birşey sızlıyordu ya içimde. O neydi bilmiyorum.
Kalbime giden bütün damarlar sızlıyordu evet.
Onun kanını durdurmak gerek.
O artık sevmeyecek.