Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15 Eylül 2011, 22:31   #3
Çevrimdışı
Ecrin
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: İzmir ile ilgili herşey




Bölüm 2
İlk Çağlarda İzmir
Smyrna/İzmir İsminin Anlamı:
İzmir’in bir yerleşim alanı olarak ortaya çıktığı dönemlerden başlayarak, farklı isimlerle anılmış olduğuna dair ileri sürülen görüşler bulunmaktadır. Ancak kısa sürelerle de olsa, kullanıldığı sanılan bu isimlerin hiç birisi, Smyrna adı gibi sürekli ve kalıcı olamamıştır. Zaten bugün İzmir olarak kullandığımız isim de, Smyrna kelimesinin dönüşmüş biçimidir. Smyrna kelimesinin daha erken biçimlerinin Samorna veya Smurna olduğu da iddia edilmektedir. Ancak kesin olarak izlenebilen gelişim, Smyrna biçimiyle ilgilidir. Smyrna ismi, kentin uzun tarihi boyunca varlığını sürdürmüş ve Türkler tarafından fethedildikten sonra İzmir şeklinde söylenmeye başlanmıştır. Smyrna kelimesinin başına, Türkçe söylenişi sırasında İ sesi gelmiş ve İsmir olarak telaffuz edilmeye başlanmış, daha sonra da bugün kullanılan İzmir biçimine dönüşmüştür.
Kentlerin isimlerinin anlamı, onların geçmişleri hakkında bazı ip uçlarını barındırabilmektedir. Bu ip uçları, kentlerin kuruluşları veya geçirdikleri dönüşümlere ışık tutabileceği için önemlidir. İzmir buna iyi bir örnektir. Çünkü Smyrna ismi kentin kuruluş hikayesine dair izler taşımakta; kelimenin İzmir şekline dönüşmesi ise, kentin bir kültürel yapıdan başka bir kültürel ortama geçmesini simgelemektedir.
İlk çağlarda kentlerin koruyucusu olduğu düşünülen veya kentte yaşayanların karşılaştığı sorunların çözümüne katkıda bulunduğu var sayılan doğa üstü güçlere inanılırdı. Bu nedenle doğa üstü güçleri temsil eden mekanların yakınında kent kurmak, insanların genel eğilimiydi. İşte kentimizin de Smyrna kelimesiyle adlandırılmasında, kurulduğu yerin yakınında böyle kutsal bir alanın bulunmasının etkili olduğu sanılmaktadır. Bu kutsal alanın, Halkapınar kaynağı ve bu kaynağın oluşturduğu gölcük olduğu iddia edilmektedir. 19. yüzyılda İzmir’e gelen Avrupalı seyyahların Diana Hamamları adıyla bahsettikleri Halkapınar kaynağı ve gölünün, ana tanrıça tapınma alanı olduğu da sık tekrarlanan bir bilgidir.
Bundan dolayı Smyrna/İzmir adının Ana Tanrıça Kaynağı/Gölcüğü veya en azından Ana Tanrıça/Kutsal Ana anlamlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Halkapınar kaynağı ve bu kaynağın oluşturduğu gölcüğün çevresi, kentin uzun tarihi boyunca bir ziyaret yeri olma özelliğini sürdürmüştür. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de İzmir halkının bir mesire ve eğlence yeri olarak tercih ettiği bir alandı. Ünlü seyahatnamesi ile tanıdığımız Evliya Çelebi’nin, XVII. yüzyıl ortalarında İzmir’i ziyaret ettiği bilinmektedir. Evliya Çelebi, İzmir’e girerken yolunun geçtiği Halkapınar’ı canlı bir şekilde tasvir etmekte ve İzmir halkını bu bölgede eğlenirken gördüğünü belirtmektedir. Halkapınar kaynağı, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında İzmir’in içme suyu ihtiyacı için kullanılmaya başlamıştır. Bu nedenle su kaynağı kesilen gölcük kurumuş ve daha sonra da doldurulmuştur. Halkapınar gölcüğünün yeri yaklaşık olarak bugünkü Atatürk stadyumu ve çevresine denk düşmektedir. Kentin ismini aldığı bu doğal ve tarihi mirasın bugüne ulaşmaması, İzmir açısından talihsizlik olmuştur.
Smyrna’nın İzmir şekline dönüşümü ise, kentimizin kuruluş dönemlerinden başlayıp İon, Roma ve Bizans devirlerinde sürdürdüğü kültürel yapıdan, Osmanlı kültür ortamına geçişi temsil etmektedir. İS. XI. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Türklerle tanışan İzmir ve çevresi, bu tarihlerden sonra İS. XV. yüzyıla kadar zaman-zaman Türk egemenliğinde kaldı. Bu süreç içinde başlayan Smyrna’nın İzmir şekline dönüşümü, 1426 yılında kesin olarak Osmanlı egemenliğine geçmesiyle tamamlanacaktır.
İzmir’in Kuruluş Yeri:
İzmir’in kuruluş tarihi ve yeri konusunda tartışmalı bilgiler bulunmakla birlikte, kentin başlangıcı hakkında bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepekule olarak tanınan ören yerinin, eski İzmir’in kuruluş yeri olduğu bilinmektedir. Bu ören yerinin aslında bir yarım ada olduğu sanılmaktadır. Eski İzmir’in bulunduğu yarım ada dar bir kıstakla ana karaya bağlıydı. Fakat körfeze akan derelerin binlerce yılda taşıdığı malzeme denizin dolmasına ve bugünkü hattına çekilmesine neden olmuştur.
Burasının kuruluş yeri olarak seçimi, dönemin kaygılarına yeterince cevap vermektedir. Çünkü dışarıdan gelecek saldırılara karşı savunma kolaylığı sağlamaktadır. Karadan gelecek saldırılar sadece yarımadayı ana karaya bağlayan kıstak üzerinden gerçekleşebileceğinden, dar bir alanda kontrol etme şansını artırıyordu. Denizden gelecek saldırılar ise, daha kente ulaşmadan izlenebiliyor ve Smyrnalılara önlem alma olanağı sağlıyordu.
Kuruluş yerinin tercihinde öne çıkan faktörlerin başında güvenlik kadar ticari aktivite de belirleyiciydi. Bir yarım ada üzerinde bulunuşu, kente doğal bir liman imkanı sağladığından, deniz ticaretine uygun ortam hazırlıyordu.
İzmir’in bu ilk kuruluş yerinin tercih edilmesinde başka hangi nedenlerin etkili olduğunu anlamak için, yakın çevresine bakmak yararlı olabilir. Bayraklı’da eski İzmir’in kuruluş yerine baktığımızda, hemen yakın çevresinden denize dökülen küçük derelerin varlığı dikkat çekiyor. Bu dereler, verimli tarım arazilerini sulayarak denize ulaşıyordu. Körfezin bitiş noktasından başlayarak, günümüzde Belkahve geçidine kadar uzanan ovanın o dönemde kimi yerleri, özellikle denize yakın kısımları yarı bataklık olsa bile, yine de tarım yapmaya elverişli alanların varlığı biliniyor. Bu geniş ovanın, kentin beslenme ihtiyacını karşılama açısından avantaj sağladığı kesindir. Anlaşılacağı üzere kuruluş yeri, hem deniz ticareti hem de tarımsal olanaklara sahip bir noktada bulunuyordu. Ticaret ve zenaatla uğraşan kentlilerin beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında bu olanakların ne kadar önemli olduğu açıktır. Dolayısıyla seçilen yer savunma, güvenlik, iktisadi faaliyetler ve beslenme imkanları bakımından önemli avantajlar sağlamaktaydı.
Eski İzmir’in Kuruluşu ve Kurucuları
Eski İzmir’in kuruluş tarihi ve kurucularının kim olduğu hakkındaki bilgilerimiz iki kategoride toplanabilir. Bu kategorilerden birisinin, henüz kanıtlanamamış olan söylence niteliğindeki bilgilerden oluştuğunu belirtebiliriz. Bu söylencelerden birisi, İzmir’in ilk kurucularının Amazonlar olduğuna dairdir. Bir diğeri ise, kentin efsanevi Frigya kralı Tantalos’un ismi etrafında gelişir. Hatta Tantalos’a ait olduğu iddia edilen bir mezar da bulunmaktadır.
Söylencelerin bir diğer versiyonundaysa, kentin kurucularının Lelegler olduğu dile getirilmektedir. Ancak söylence kaynaklı bu bilgilerin hiç birisi, arkeolojik kazılar yapılan Bayraklı yerleşim alanından elde edilen verilerde kanıtlanma şansı bulamamıştır.
İzmir’in kuruluşu hakkında elde bulunan bilgilerin ikinci kategorisini, tarihsel kayıtlar ve arkeolojik verilerin oluşturduğunu belirtmek gerekmektedir. Bayraklı’da yapılan kazılarda elde edilen buluntular, İzmir’in kuruluşunun İÖ. 3000 yıllarına kadar indiğini göstermektedir. Ancak İzmir’in kuruluşuna ilişkin tarihlendirmenin, kazıların ilerlemesi ve daha erken yerleşim tabakalarına ulaşılması durumunda, belirtilenden daha önceki yıllara gidebileceği de düşünülmektedir.
Yapılan araştırmalar İzmir’in bir Aiol kenti olduğunu göstermektedir. Bir dönem Hitit İmparatorluğu’nun nüfuz alanı içine girse de, Aiol kenti olma özelliğini Ionia’lıların kenti ele geçirmelerine kadar sürdürdüğü bilinmektedir. İzmir’in kurulduğu yarımada, Aiolis ve Ionia bölgelerinin sınırında bulunuyordu.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları tatlim sohbet Mobil Chat