Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Eylül 2011, 15:39   #1
Çevrimdışı
Ecrin
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Denizli Yöresel El Sanatları




Geleneksel Meslekler ve Yöresel El Sanatları

İlin Tavas, Acıpayam, Çameli, Güney ve Çal ilçelerinin kırsal alandaki yerleşme ünitelerinde el sanatları çalışmaları yapılmaktadır. Özellikle ev hanımları ve genç kızların çeşitli renkte ince ipliklerle; tığ, iğne, mekik gibi araçlar kullanarak yaptıkları “oyalar” sürdürülmekte bu zarif ve geleneksel el işleri günden güne rağbet görmektedir. Böylece bilim ve tekniğin zamanımızdaki ileri adımların durdurmakta olduğu el sanatlarımızı kurtarma çabaları hızla sürdürülmektedir.
Geleneksel Denizli El Sanatları; dokumacılık, hasırcılık, dericilik, testi ve bardak yapımcılığı, urgancılık, bakırcılık, demircilik, tarakçılık, semercilik-saraçlık, tel kırma gümüş işleri, iğne işleri, ağaç işleri olarak sıralanabilir.

Dokumacılık:Denizli’de dokumacılığın kökeni, Antik dönemlere dayanır. Bu temel uğraş, Çürüksu ve Büyük Menderes vadilerinin, Türkler tarafından iskân edilmesinden sonra da gelişerek devam etmiştir. Dokumacılığı, genellikle kadınlar yapmaktaydı. Çürüksu ovasında yetiştirilen kaliteli pamuklar, iplik haline getirilir; ceviz yaprağı, soğan kabuğu, palamut, sumak, mazı, birçok ot ve köklerden elde edilen boyalarla renklendirilmekte, yörede beslenen uzun ve ince tüylü bir koyun cinsinden elde edilen yünlerden de zarif yünlü kumaşlar dokunurdu. Her iki türdeki iplik elyafının iyi nitelikli oluşu ve kuvvetlice eğrilmesi, kumaşın kaliteli ve uzun süre dayanmasını sağlıyordu.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Bu kumaşlar yapıldıkları kentin adı ile anılır, yurtiçi ve yurtdışı pazarlara da ihraç edilirdi. İbni Batuta’ya göre burada eşi benzeri olmayan altın işlemeli pamuklu elbiseler dokunurdu. Osman Gazi’nin kişisel eşyaları arasından, Denizli tülbentleri, saray kadınları için iç çamaşırlık ince beyaz bezler, bayraklık kırmızı kumaşlar, şalvar çıkmıştır. İshak Fakih, XIV. yy.ın ikinci yarısında Osmanlı Sultanı l. Murat’a ve Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızının Yıldırım Beyazıt ile evlenmesi nedeniyle, Denizli’den alemli ak bezler alındığını söylemektedir. XVII. yy.da Denizli’yi ziyaret eden Evliya Çelebi’de, Akdağ’ın beyaz pamuk bezinin, Acem ve Musul bezinden daha ince olduğunu yazmaktadır. Bu ifadesine göre, kumaşların o dönemde dünyada üretilen kumaşlarla yarışacak düzeyde olduğu anlaşılıyor.XlX. yy.ın başlarına değin Denizli’de dokumacılık gerçek bir sanat niteliği taşımaktaydı. Bu dönemde bölgedeki bez gereksinimini, tamamıyla yöredeki üreticiler karşılıyordu.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Osmanlı İmparatorluğu’nun açık pazar durumuna gelmesinden önce Denizli’de yetiştirilen pamuk, geleneksel yöntemlerle işlenirdi. Dokuma için gerekli iplik bu yolla sağlanırdı. Daha sonra çoğu İngiliz kaynaklı iplik ve pamuklu dokumaların ithali, pamuk üretimini ve el dokumacılığını olumsuz etkiledi. Yerli kumaşlar ithal malların rekabeti ile karşı karşıya kaldılar. Denizli’ye ilk yabancı dokuma 1872’de girdi. Japon ürünlerinin yerli ürünle rekabeti 1920 lerin sonlarına değin sürdü.
1914’ten önce Denizli dokumaları renk ve desenleriyle üstün nitelikte ürünlerdi. Her bölgenin ünlü dokumaları olduğu gibi, kimi ustaların kendi adlarıyla bilinen ürünleri de bulunuyordu. 1. Dünya Savaşı’nda askere giden ustaların yerleri boş kalmış, dokumacılık yer yer durgunlaşmıştır. Yumağını bitirmeden askere giden ustaların yumakları, yıllarca asılı kalmış, bu işi devam ettirecek usta bulunamamış ve kimi yerlerde dokumacılığı kadınlar sürdürmüştür. Savaş sonunda sağ kalabilen ustalar geri dönerek bu sanatı canlandırmışlarsa da eski niteliğine ulaşamamıştır.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
El dokumacılığı bu dönemde yaygın biçimde evlerde ve atölyelerde yapılmaktaydı. 1927’de dokuma tezgâhı olmayan ev yok gibiydi, ayrıca 423 dokuma atölyesi vardı.Denizli merkezi dışında, Buldan, Sarayköy, Babadağ, Tavas, Kızılcabölük ve Kale’de köklü, gelişmiş bir dokumacılık bulunmaktadır. Özellikle Babadağ, Kadıköy dokumalarıyla, Buldan ise beziyle Anadolu’da ün salmıştır. Dokumacılığın büyük çoğunluğunu yatak çarşafları ve alacalar oluşturur. Basmacılık ve kuşakçılık en gelişmiş tekstil dallarından biriydi. Ayrıca kimi köylerde yünden “Kılçar” denilen şalvarlık dokunurdu.Serinhisar’da yünden menevrek, kılçar, çakşırlık, kara kuzu yönünden şalvarlıklar dokunurdu. Bekilli ve Çal’ın Ortaköy köyünde ak bez ve alaca bezler imal edilmiştir. Bürgü, bohça, perde, yastık kılıfı işlemeleri Buldan ve diğer bazı köylerde üretilmiştir. Güney ilçesi Eziler ile Çal’ın Süller kasabasında halı ve kilim dokumacılığı gelişmiştir. Halı, kilim, heybe, torba, çul, çuval, seccade gibi kaba dokuma sanayi ürünlerinin tarihi de çok eskilere dayanmaktadır. Halıcılık, Yatağan, Bozkurt, Çal ve ilçelerinde gelişmiş bir sanattır. Süller kasabası da kilimleri ile ünlüdür.Acıpayam’ın Yeşilyuva kasabasında 1960’dan önceki yıllarda yolluk, kilim, heybe ve torba dokuyan basit tezgahlar bulunmaktadır. Bu ilkel tezgâhlarla kasabanın ihtiyacı karşılanırdı. Bu dokumalardaki ipler evlerde eğrilir ve boyanırdı. Bugün kasaba yün ip boyama ustaları vardır ve eski yöntemle ipleri boyamaktadırlar. Kadınlar da kilim ve yolluk dokumaktadırlar.
Dericilik:Denizli yöresinde dericilik sanatı da dokumacılık kadar eskidir. Bu uğraş Türkmen Boyları’nın, Denizli yöresine yerleşmelerinden sonra daha da değer kazanmıştır. 1071’de Türklerin Honaz kalesini ele geçirmeleri ile burada ilk yöresel Türk dericilik faaliyetinin temeli atılmıştı. Her ne kadar Denizli dericiliğinin kuruluşu Ahi Evran ile başlatılmakta ise de, Ahi Evran Denizli’ye geldiğinde yörede gelişmiş bir deri sanatı bulunmaktaydı. Ahi Evran’a bağlı şeyhlerden Ahi Kaysar, orta çağda dericiliği Acıpayam’a bağlı Yeşilyuva’da tesis etmişti. T.Toker, debbahlığın piri olarak bilinen Ahi Evran’ın kendi adıyla kurduğu teşkilatın 32 iş koluna ayrıldığını yazar.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Dericilik genellikle bol akarsu olan yerlerde yapılırdı. Bunlar arasında il merkezi, Honaz, Yeşilyuva ve Buldan ilçesine bağlı Narlıdere köyü, tabakçılık ve çizme yapımında gelişmişti. Osmanlı döneminde de önemini koruyan bu sanat, ayakkabıcılık, çizme, cilt, silah aksesuarı ve saraçlık olarak gelişmişti. Hayvan koşumları ve eğerleri, deri ve köseleden üretilmekteydi. Elvan deri olarak nitelendirilen deri örnekleri arasında siyah, kırmızı ve sarı renkler ünlüydü. Yakın bir zamana kadar bu renk derilerden kadınlara, genç kız ve gelinlere Hitit tipinde burnu kalkık, pullu ve işlemeli zarif terlikler yapılırdı.
Yeşilyuva geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli bir dericilik merkezidir. XlX. Yüzyılda kasabanın alt eteklerine değin akan ve kentin ortasından geçen Cilhan ve Macar dereleri boyunca, yüzlerce tabakhane kurulmuştur. Bu tabakhanelerde işlenmiş olan, kösele, sahtiyan ve meşin gibi deri ürünler Konya, Antalya, Girit, Rodos, Muğla ve İzmir’e gönderilmekteydi. Günümüzde de yöre insanı geçimini çoğunlukla ayakkabıcılıktan sağlar ve hemen her evin küçük bir ayakkabı imalathanesi bulunur. Daha önceleri elle dikilen ayakkabılar günümüzde teknolojik gelişmeyle birlikte yerini makinelere bırakmıştır. Geçmişte bir ayakkabının her aşamasını kendileri yapan ustalar bugün sadece belirli bir parçasını yapmaktadırlar. Böylece ayakkabıların belirli bölümleri üzerinde ustalaşma olmaktadır. Bu durum daha seri ve istenilen niteliğe yol açmıştır. Bu aşamalar saya kesimi, saya traşçılığı ve saya dikimidir. Yeşilyuva, günümüzde Türkiye’nin kösele ihtiyacının % 80’nini karşılamaktadır. Ayakkabıcılık, ayakkabı kesme, taban yapıştırması, freze, fora, boyama ayrı ayrı işler haline gelmiştir. Bu mesleğe bağlı olarak semercilik, saraçlık meslekleri de yaygındır.
Testi ,Bardak. Seramik Yapımcılığı ve Boyaması:Testi, toprak bardak, küp, saksı Serinhisar, Çivril, Tavas ve Sarayköy ilçesinde çok eski yıllardan beri devam eden bir sanat dalıdır. Yörenin kırmızı toprağı, bardak yapımcılığına uygun olduğu için, bu sanat dalı ilçede gelişme göstermiştir. Testi ve bardak yapımcılığı çok uzun ve zahmetli bir iş olduğundan, yeni yetişenler bu mesleğe ilgi göstermemektedir.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Urgancılık:Serinhisar ilçesinde urgancılık ata mesleklerinden biri olup, varlığını günümüzde de sürdürmektedir. Bu işi genellikle kadınlar yapmaktadır. Erkeklerde üretilen urganların pazarlama işiyle uğraşmaktadırlar.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Bakırcılık:Bakır işlemeciliği geleneksel el sanatlarımızdan olup, Denizli merkezindeki Kaleiçi'nde yüzyıllardan beri varlığını sürdürmektedir. Burada birçok sofra takımı, çanaklar, iliştirler, kaşık, kepçe, kevgir, sini, leğen, yemek tencereleri, kazanlar, ibrik vb. mutfak eşyaları imal edilmektedir. Günümüzde bu sanatı sürdürenlerin sayısı oldukça azdır. Bakırdan yapılan mutfak malzemelerinin yerine çelik, alüminyum, porselen, çinko ve plastik gibi maddelerden yapılan daha ucuz ve kullanışlı kap kacaklar almıştır. Günümüzde bu sanatı devam ettiren ustalar çoğunluğu turist olan bakırdan yapılan süs eşyacılığına yönelmişlerdir.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Bıçakçılık:Serinhisar ilçesinin Yatağan kasabasında, Yatağan Baba’nın yadigârı olan demircilik sanatı köyün kurulduğu tarihten beri devam etmektedir. Buna bağlı olarak bıçakçılık sanatı gelişmiş olup, bıçak, çakı, tahra, balta, makas, kırklık, saban demiri ve pala gibi iş aletleri günümüzde de yapılmaktadır. Ülkenin her yerine gönderilerek, Yatağan insanının maden sanatındaki yaratıcılığı ve tarihten beri süregelen ata sanatı tanıtılmaktadır. Yatağan adıyla özdeşleşen palalar, literatüre “Yatağan” olarak girmiştir. XIII. Yüzyılın başlarında Osman Gazi’nin askerleri de, kendi sanatkârları tarafından imal edilerek, erleri tarafından kılıç yerine kullanılmış, Türkiye’nin her yerinde Yatağan palası adını taşımaktadır.


Yatağan Bıçakları:Yatağan'da yüzyıllara dayanan demircilik sanatı halen devam ettiği şekliyle az çok eskiyi andırmaktadır. Neticede demircilik mesleği günümüzde de tamamen değişmemiş, ileri düzeyde makineleşmeyle birlikte gelişmiştir. Bıçak yapımına geçmeden önce, Yatağan'da geleneksel metotlara göre üretilen bıçak malzemelerini sıralamak istiyoruz. Bunlar; demir, meşin körük ocağı, çekiçler, örs, mengene, keser, kıskaç, sunturaç, kalıp, keçe, zımpara taşı, bileği taşı, çark, aşkı takımı, kömür, zeytinyağı, kemik, tel, delgi, keski, törpü, eğe, mühür, kazzağı, tığ, saplık usturası, saplık demirinden meydana geldiği görülür (Çaycı ve Aytin 2006).
Bıçak yapımında şöyle bir sıralama izlenir: Önce körük yakılarak işe başlanır. Ham demir kızdırılarak çekiçlerle örs üzerinde kabaca bıçak şekli verilir. Bıçak sayısı kadar saplık alınır ve bu körükte ısıtılarak yumuşatılır. Saplık usturası ile düzeltilir. Verilecek şekle göre saplık demiri arasına konarak şekillendirilir. Böylece bıçak namluları soğurken bıçakların sapları da kabaca hazırlanmış olur. Hazırlanan saplar kururken şekillendirilen ve inceltilen bıçak taslakları yere alınır ve başka bir örsün üzerinde çekiçle son defa şekil verilir. Sonra sap delikleri delinir, sırt ve ağızları eğe ile düzeltilir, mühür basılır. Soğuyan saplara törpü ile şekil verilir. Demirin kulpunun gireceği ağızlar açılır ve düzgün biçim alan bu bıçaklara su verilir. Bu işlem için su ve zeytinyağı kullanılır. Daha sonra bıçaklar kösele taşı ile çarkta parlatılır (Çaycı ve Aytin 2006).
1950'li yıllardan sonra ise yassı çeliğin üretilmesiyle birlikte bıçak yapım metotları da değişmiştir. Yassı halde hazır olarak gelen bu demirler önce şerit kesme makinesiyle şeritler halinde kesilir, bu çubuklar körükte kızdırılarak çift çekiçle karşılıklı olarak hem şekillendirilir hem de sertleştirilir. Bu parça üç defa ısıtılıp dövülür. Sonra sap ölçüsü ile beraber bu şekil kesilir. Sap işleminde ise iki defa daha ısıtılıp çift çekiçle son şekli verilir. Saptaki damga ve deliğin daha kolay yapılabilmesi için bıçak tekrar tavlanır, rengi değişmeden delik alt havşası üst yuvarlak damga ile delinir. Damgalar çelikten yapılır ve üzerinde ters yazılı kelimeler bulunur. Bu damga, çekiçle hızla vurulunca zaten sıcak olan bıçağın üzerine oyuk halde çıkar. Çeliğin kullanımda daha sağlam olması, iyi çalışması ve ilk keskinliğini koruması için 1-1.5 kg'lık çekiçlerle ısıtılmadan dövülür, buna da "kuru çekiç" işlemi adı verilir. Böylelikle darbeler demirin her tarafına temayüz eder molekülleri sıkışır ve demir daha mukavemetli olur. Daha sonra belirli tip ve modellere göre sapları yapılır su verme işlemine geçilir. Su verme işlemi yine göz kararı ile değişik metotlarla yapılır (Çaycı ve Aytin 2006).

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları tatlim sohbet Mobil Chat