Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11 Ocak 2012, 16:55   #1
Çevrimdışı
N999
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
YCHP İçindeki Atatürkçüler Yeni Bir Komplo İle Karşı Karşıya




Sevgili okurlarım, “YCHP’nin şovu tuttu, kurultay zora girdi” başlıklı yazımı hatırlarsınız. O yazımda, “Mehmet Haberal Zonguldak, Mustafa Balbay da İzmir’den milletvekili seçildikleri halde Silivri’de tutuklu oldukları için Meclis’te yemin etmeleri engellenmektedir. YCHP, bu milletvekilleri Meclis’e gelinceye kadar hiçbir milletvekilinin yemin etmeyeceğini açıklamıştı. Tam o günlerde parti içi muhalefet, Parti Meclisi (PM) üyelerinin yeniden seçimini amaçlayan bir kurultay toplanması için imza toplamaya başlamıştı. Kılıçdaroğlu’nun karşı çıkışına rağmen muhalefetin yeterli imza sayısına ulaşacağı görülünce tabanı mutlu edecek ve muhalefetin girişimini başarısızlığa uğratacak bir şov yapması gerekiyordu YCHP’nin. İşte bu yemin etmeme kararı o nedenle alınmıştı. Nitekim daha önce kurultayın toplanması için imza veren pek çok delege bu şovdan sonra imzalarını geri çektiler ve kurultay tehlikesi o yemin etmeme şovu ile atlakılmıştı. Kurultay tehlikesi atlatıldıktan sonra, Haberal ve Balbay’ın tutuklulukları kaldırılmadığı ve Meclis’te yemin etmeleri sağlanmadığı halde, 27 Haziran’da alınan kararı kaldıran bir karar da almadan, Tayyip Erdoğan’ın ‘tükürdüklerini yalayacaklar” dediği gibi tükürdüklerini yalayarak 11 Temmuz günü YCHP’nin İsa Gök dışındaki milletvekilleri yemin ettiler” demiştim.

Şimdi de YCHP’nin muhalif kesimi ve taban, Kılıçdaroğlu’nun şiddetli muhalefetine rağmen Tüzük Kurultayı toplamak için imza toplayacaktı ve gene yeterli imza sayısına ulaşacakları kesindi, bu kez de Silivri Cumhuriyet Başsavcısı Ali İşgören, yargıyı etkilemeye çalışmak ve memura hakarette bulunmak suçlamalarını yöneltip Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyen fezlekeyi 8 Ocak 2012 günü Adalet Bakanlığı’na gönderdi.

Oysa Kılıçdaroğlu’nun yargılanmasına veya Meclis dışında kalmasına Amerika asla izin vermez. 6 Ocak akşamı Ulusal Kanal’da konuşan Kılıçdaroğlu, Soros destekli TESEV’den ayrılmayacağını, Amerika’ya karşı olmadıklarını açıkladı. Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı vermiş CHP’nin başında şimdi emperyalizme karşı olmayan bir kişi var. Üstelik, ABD’nin istediği Libya tezkeresine partisinin destek vermesini sağlamış, İzmir’in Libya saldırısında merkez ve üs olarak kullanılmasına karşı çıkmamış, İran ve Suriye konularında ABD’yi destekleyen, BOP Eşbaşkanlığı’na talip ve “bu görevi biz daha iyi yaparız” anlamına gelecek tavırlar sergileyen, Malatya’ya kurularak İran’a karşı İsrail’i koruyacak Amerikan füzelerine bir itirazda bulunmayan YCHP Eşbaşkanı Kılıçdaroğlu’nu Amerika öyle kolay kolay harcamaz. O nedenle ben Silivri Savcısı’nın hazırladığı fezlekeye de kuşkuyla bakıyor ve bunun da YCHP içindeki Atatürkçülere, Tüzük Kurultayı’nı toplamak isteyenlere karşı bir oyun, bir komplo olduğu kanısını taşıyorum.

AB’nin Türkiye’den istediği “Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı”na Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldıracağını söyleyen Kılıçdaroğlu değil mi? Kılıçdaroğlu’nun desteklediği o şartı, “özerk olan bölgelerin yönetimlerinin kendi temel kurallarını koyma, yani kanun çıkarma, merkezi otoriteden bağımsız bir şekilde faaliyetlerde bulunma, başka ülkelerle ve örgütlerle ikili anlaşmalar yapabilme, silahlı kolluk gücü kurabilme, merkezi yönetimin yerel yönetimlerin işlerine karışmasını önleyebilme, kendi yerel kaynaklarını oluşturabilme, vergi ve harç salma yetkilerini de içermektedir” demiyor mu?

AB ülkelerinin 31’inin imzalamadığı bu özerklik şartına itiraz eden Fransa, “bu şartlar, Fransa’nın üniter yapısı, devletin bütünlüğü, milli dili açısından bir tehdit oluşturmaktadır” demiyor muydu?

İlker Başbuğ’un tutuklanması üzerine yaptığı açıklamada Kılıçdaroğlu, “artık bizi de terörist ilan edip tutuklayabilirler” demedi mi? Bir muhalefet lideri böyle bir şey söyleyebilir mi? Bu söylem topluma, “bakın, biz bile tehdit altındayız. O nedenle sakın sesinizi çıkarmayın, AKP iktidarına, muhalefet etmeyin” demek anlamına gelmez mi? Kılıçdaroğlu, bu söylemiyle toplum üzerinde yaratılan psikolojik baskının artarak sürmesine katkıda bulunmuş olmuyor mu? Muharrem İnce’nin soruşturulması için hazırlanan fezlekedeki gerekçe, “İktidarı eleştirmek” değil miydi?

Sefer ÇETİNKAYA
İLK KURŞUN

 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları tatlim sohbet Mobil Chat